Paylaş
Geçtiğimiz maçlarda yaptığı her şeyin aksini yaptı diye özetlemek mümkün. Aşırı top kaybı, ileri çıkamama, oyunu neredeyse bir blok geride sürdürme... Dün akşamki oyunun genel özelliklerinden bir pasaj... “İlk 20 dakikanın tek gol planı, Eboue’nin uzun menzilli taç atışlarıydı” diyene “acımasız adam!” denebilir ama yalancı denemez Melo’nun daha fazla defansif katkı vermek zorunda kaldığı, Selçuk’un çok etkili olmadığı oyunun kaderi 22. dakikada gelişti.
***
Son haftalarda -bence- iyi oynayan Baros, ödülünü gecikmeli ve çok manalı bir anda aldı. Attığı golün dışında da maçın en iyisiydi Baros. Katkısı -bence haksız olarak!- tartışılırken “Hatırlatıyorum, ben golcüyüm” mesajını verdi. Bu gol durgun takımın maçın içine davet etti. G.Saray golden sonra silkindi. Coşkulu, akıcı oynamadı, süratli değildi son haftalardaki kadar. Ancak skor üstünlüğüyle birlikte oyunu yönlendirme önceliğini de elde etmiş oldu. Rakibini bir nevi “Biz oynadık, adamlar attı” isyanına ve küskünlüğüne sevk etmiş oldu böylece.
***
Kazım’ın golü -katkısı tartışılan bir başka isim- G.Saray’ın elindeki joker kartını ikiye çıkardı. Rakibinin roket hızıyla yükseldiği sıralarda dramatik bir düşüş süreci yaşayan Orduspor çabalamayı hiç bırakmadı ama 0-2’den sonra kazanamayağını anlamanın ağırlığı çöktü üstüne. Son haftalara göre vasatı tutturamayan lider, yine deplasmanda gol yemedi, yine kazandı, Baros’u ayrıca kazandı.
Henüz inşa aşamasındaki bir takımın bazı maçlarda çizgisinin altına düşmesini abartmamak gerek. Mühim olan her türlü kazanmak şu an için. İyi futbol oynayabileceğinin sinyallerini çok net vermeye başlamış bir takımın tökezlemek ve kötü oynamak hakkı vardır. G.Saray’ın deplasmanda 648 dakikadır gol yemeyen bir takıma dönüşmesini görmek bile, geçen sezonu (sezonları) unutmayanlar için başlı başına bir dünya harikası durum.
Yolu açık G.Saray’ın. Ara sıra kötü oynamış, ne gam!
Paylaş