Kanat Atkaya

Sportif detoks işlemleri

14 Temmuz 2012
Bu sene olimpiyat boyunca orada olacak bir arkadaşıma yancı yazıldım. Olimpiyatların büyük bölümünü evde, birazını da Londra’da seyredeceğim. Sportif detoks işlemlerimi tamamladıktan sonra gelsin Melemol, gitsin Mtadyum Mateşi.

İki lig arasında bayram olur mu? Bu sene denk geldi oldu, oluyor, olmaya da devam edecek.
Avrupa Futbol Şampiyonası’nı da devre dışı bıraktıktan sonra futbolun dışındaki alanlara, sporun güzelliklerine deplase olmak bir nevi ’sportif detoks’ yapmak için gerekli şartlar oluştu bu yaz.
2012 yaz aylarını ‘über lig’imiz başlamadan önce spora iman tazelemek için bir fırsat olarak değerlendirmek gerekiyor.
Zaman ve zemin uygun, organizasyonlar şahane...
Uzun bir zamandır ilk kez lig özlemiyle yanıp tutuşmadan bir yaz geçiriyorum.
Geçen sezonun kazananı da kaybedeni de yıpratan ortamının bunda etkisi büyük elbette.
Mahallede maç yapan çocukların (hâlâ böyle bir mahalledeyim neyse ki) topu önüme yuvarlansa “Abi, ortalasana” deseler, “Yok ben almayayım; Yıldırım Demirören ortalasın...” diyecek kadar ruhum çekilmiş vaziyette tamamlamıştım sezonu.

Yazının Devamını Oku

1978

12 Temmuz 2012
SON söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim.

Mümkünse bir katliama kurban gitmeyin...

Kurban olarak düştüğünüz yol darbeye, demokrasiye ve hatta ileri demokrasiye gidebilir, böyle sanılabilir, böyle yutturulabilir.

O yolun girmeyeceği tek yer adalettir.

Sivas’ta da böyledir bu durum, Maraş’ta da, Bahçelievler’de de...

Yazının Devamını Oku

100 yıl sonra yine işimiz düştü Köprü’ye

10 Temmuz 2012
ALTINBOYNUZ’un, Haliç’in iki yakasını bir araya getirmek neredeyse İstanbul tarihiyle akran bir uğraş.

Justinyanus’tan Bezm-i Âlem Valide Sultan’a, Fatih Sultan Mehmet’ten Leonardo da Vinci’ye pek çok tarihi şahsiyetin bir şekilde kafa yorduğu, hizmet sunduğu bir uğraş...

19’uncu yüzyılda Osmanlı’nın Batılılaşma veya Batı ile uyumlu hale gelme hamleleri ardı ardına şehri sararken (tramvay şebekesi, modern belediye, modern rıhtım, değişen mimari, ilk borsa/banka vb.) Eminönü-Karaköy arasındaki köprü de şekillenir.

* * *
1845’te kurulan “Cisr-i Cedid”, yani “Yeni Köprü” ilk modern köprü olarak anılır; ancak yaşı 30’un üstünde olanların hatırlayacağı “meşhur” Galata Köprüsü 1912’de yapılır.

Yazının Devamını Oku

Beni bu bilimsel bilmeceler bitirdi

8 Temmuz 2012
MEŞHUR bayat şakalardan biridir “Dünyanın En İnce Kitapları” çeşitlemesi.

Malum, “Fransız Savaş Kahramanları”, “İngiliz Mutfağından Tarifler”, “Çin’de İnsan Hakları”, “Suudi Arabistan’da Kadın Özgürlüğü”, “TOKİ Estetiği ve Güvenli Mimari” vesaire...
Bu listeye pekâlâ eklenebilecek bir kitap da “Kanat ve Bilim Bilmeceleri” olur, olmalıdır.
Bilmeceyi çözmek bir yana, sorulan soruyu kavramam bile mümkün olmuyor; yok bende böyle bir kafa.
 * * *
Hal böyleyken Jim Al-Khalili’nin “Paradoks-Bilimin En Büyük Dokuz Bilmecesi” adlı kitabı okumaya kalkışmam, ancak kalın ciltlerden oluşacak “Kanat Bilim Kitabı Okuyor, Bence Kaçın Anacım!” başlıklı bir ansiklopediyle açıklanabilir.
Aslında efendi gibi bu işi İsmet Berkan’a bırakarak hem sizin, hem kendimin hem de İsmet Berkan gibi bu işlerden anlayanların ruh sağlığını korumam gerekiyor.
Ancak pazar yazısı için işe koyulan yazarın manasız cesareti diye bir hadise var; ben de bundan muaf değilim...

Yazının Devamını Oku

Lanet olsun içimdeki müzik sevgisine

7 Temmuz 2012
Evde “Aha şimdi duvar delinecek ve elinde matkapla ‘Merhaba abi’ diye bir usta salona giriş yapacak” hissiyle otururken inceliyorum İstanbul Caz Festivali programını ve beni yerimden zıplatan konserleri seçiveriyorum.

İstanbul Caz Festivali programını evde gayet ‘heavy metalik’ bir ambiansta inceledim. Gizli bir teşkilat şeklinde yıllardır peşimde gezdiğini düşündüğüm ‘ev yıkan/yapan ustalar’ bir kez daha ‘yan dairede!’
İki siniri bozulmuş kedi ve bir siniri bozulmuş insan evladı olarak niyeyse bir de hep yaz sıcaklarına çarpan etkisi olarak denk gelen gürültünün ne kadar çeşitli olabileceğini anlama yolunda çaba sarf ediyoruz.
İçimde “Aha şimdi duvar delinecek ve elinde matkapla ‘Merhaba abi’ diye bir usta salona giriş yapacak” hissiyle oturuyorum.
Beyzbol sopasıyla duvara delik açacak şekilde karşılık verdiğim günler geride kaldı elbette.
Ancak usta durduğunda düet yapmak isteğimin altını çizmek için ve hislerime tercüman olması bakımından ‘metal, punk, hardcore’ arşivime başvurmayı sürdürüyorum.
Şu anda Rage Against The Machine’in hisli şarkısı ‘Sleep Now In The Fire’ ile şenleniyor mahallemiz.
Zaten ne demiş Metallica ‘Ride The Lightning’deki yine gayet duygusal şarkısında; “Fight Fire With Fire”.

MORRISSEY SEVGİMİZ AYRI

Yazının Devamını Oku

Sahil Güvenlik görev başına!

5 Temmuz 2012
FATİH’te yerde yatan genç tarafından acımasızca hırpalanan 11 polisin hikâyesini (!) duymuşsunuzdur.

Kahraman bir vatandaş tarafından cep telefonu marifetiyle kaydedilen nefes kesici görüntüler hafızamızın “tazeler arşivinde” yerini korumakta.
“Yol verdin, bulvar vermedin” şeklinde başlayan tartışma neticesinde içinde eşi ve çocuklarının da bulunduğu araçtan inen, ailesinin gözleri önünde “polise direnen” ve “görevli memura çıldırmış gibi saldıran” ve bir manga emniyet mensubunun “ellerinin uf olmasına” filan sebep olan genç adam hepimizi şoklardan şoklara sürüklemişti.
Polislerin kendilerini savunmak için biber gazı ve cop kullanmalarına rağmen, yattığı yerden çevresine dehşet saçan (!) genç adamın hesaplayamadığı faktör yüce Türk adaleti oldu!
Soruşturma neticesinde polisler ifadelerinin ardından serbest kalırken, “dayakçı genç adam” için “5 yıl filan” hapis istendi.
Öztürk Serengil vurgusuyla haykırıyoruz bu noktada: Yeşşeeee!

* * *

Hafızamızın yine tazeler arşivindeki bir başka olayı hatırlayalım.

Yazının Devamını Oku

Türk işi Taht Oyunları

3 Temmuz 2012
KHALEESİ, son gördüğümde yavru ejderhalarını kurtarmaya çalışıyordu.

Meğer Targaryen’den doğma, evlilik yoluyla Dothraki olma güzeller güzeli kraliçe Türkiye’de askeri soruşturmaya bile dahil olmuş.

Aslında Khaleesi’nin durumdan haberdar olma imkânı yok.

Zaten fantastik bir romandan fantastik bir televizyon dizisine taşınmış bir karakterin Türkiye’deki askeri yargıyla nasıl bir işi olabilir ki?

Kafalar -sanki yeterince karışmamış gibi- “Ne diyor bu yahu?” durumuna geldiyse durumu netleştirelim.

* * *

Yazının Devamını Oku

Yalova’yı da açıklayın n’olur Tansu Hanım

1 Temmuz 2012
TANSU Çiller, kendisini TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na davet eden Nimet Baş’a “her şeyi anlatacağını, her şeyi açıklayacağını” iletti geçen hafta.

1990’larda kullanıcı ayarlarıyla oynadığı kuşağın bir mensubu olarak Tansu Hanım’ın açıklamalarını merakla (hafiften de tedirgin vaziyette) bekleyeceğim.
“Bir kere halüsinasyon deyin, barışalım Tansu Hanım”(*) diyerek konuya girmek isterim...

TANSU ÇİLLER O KELİMEYİ SÖYLEYEMEDİ - WEB TV

* * *
Komisyonda yapacağı açıklamaların yakın tarih açısından önemli, aydınlatıcı, kirli çamaşırları çitileyici nitelikte olmasını dilerim elbette.
Ancak siyasilerin kendi dönemleriyle hesaplaşma girişimlerinin çoğunlukla nalıncı keseri gibi çalıştığını, gerçekleri kendi lehine yontmaktan öte fayda sağlamadığını da biliyoruz.
İşin beni heyecanlandıran, umutlandıran kısmına girilmeyeceğini tahmin etmek de güç değil.

Yazının Devamını Oku