Muhterem liderlerin mektuplaşmalarına bir katkı sağlamak amacıyla “www.ayrilikmektuplari.com” adlı web sayfasından copy/paste (kopyala/yapıştır) yöntemiyle hazırladığım bu yazıyı (parantez içleri bana ait sadece) sizlerle paylaşıyorum.
Liderler bu güzide site ve benzerlerinde sayısız örnek bulacaktır, hatırlatmak isterim.
Sepet sepet yumurta sakın beni unutma, olur mu?
* * *
Haberin orijinalini web sayfamızdan okumanızı tavsiye ederim, ancak alıntılarla manzarayı biraz hatırlatmaya çalışayım:
* * *
-Okulların açılmasına sadece 2 hafta kaldı ama hâlâ ne ders programı, ne de okulların giriş çıkış saatleri belli.
-Sadece İstanbul’da 114 bini 60 aylık olmak üzere toplam 373 bin öğrencinin birinci sınıfa adım atması bekleniyor. Elbette 60 aylık çocuğu olan velilerden bazıları erken olduğunu düşünüp çocuğunu okula göndermeyebilir. Her durumda okul sayısı yetmediği için ortaokullar sabah, ilkokullar öğleden sonra aynı okulu kullanarak ders başı yapacak.
Sarı kırmızılılarda bireysel hata düzeyi dikkat çekici boyuttaydı derbi karşılaşmasında... Maça iyi başlayan, ilk yarıda iki kez geriye düşmesine rağmen rakibini yakalayan Galatasaray, her türlü istatistikte ve sahanın hemen her noktasında mutlak hakimdi. İlk 30 dakika geride kaldığında Beşiktaş, henüz kaleyi bulan bir şut üretememişti, Galatasaraylı oyuncular iki gol bulmuştu ancak maç 1-1’di!
G.Saray’ın kimyası bozuldu
30’uncu saniyeden başlayarak gol pozisyonu yakalayan, derinlemesine paslarla rakip defansın dengesini bozan, epeyce gedik açan Galatasaray, gol üretiminde aynı başarıyı sergileyemedi. İlk yarı sona erdiğinde topla oynama oranlarında Galatasaray yüzde 61’e yüzde 39 üstündü ama bu ve bunun gibi istatistikleri taca çıkartmasıyla da meşhur bir oyun futbol...
İkinci yarıda yeni kurulan ve özgüvene ihtiyaç duyan Beşiktaş kendini toparladı, dengeyi sağladı, oyun kalitesini artırırken rakibinin de gerilemesine yol açtı. İyi oynayan Beşiktaş olurken, kimyası bozulan taraf Galatasaray oldu.
Terim cilt cilt okutmalı
Bu maçtaki direnç Beşiktaş’a moral açısından büyük katkıda bulunacaktır, burası kesin... Galatasaray ise özellikle savunma hattında yaşadığı inanılması güç bireysel hatalarla ve konsantrasyon eksikliğiyle başa çıkmak durumunda... Uzun vadede ligde yüzü daha fazla gülen taraf Galatasaray olabilir; ancak böyle bir savunma sarsaklığıyla Şampiyonlar Ligi’nde ayakta kalmanın güç olacağı da aşikar... Klasik deyişle, bu maçtan çıkarılacak dersleri Fatih Terim cilt cilt okutur tüm ekibine...
(Penaltı notu: Böyle penaltı olmaz.)
On bir yıl önce sağlam meşe tabutun içinde tek parça olarak toprağa verilen bu mümtaz şahsiyetin bedeni yerli yerinde durmaktaydı.
Keza, üstadın sağlığında dehayla harmanlanmış kafasına taktığı peruğu ipek yastığın üstündeki yerini korumaktaydı.
Ancak kafası ve 3 (yazıyla üç) boyun omurunun yerinde yeller esmekteydi.
Birileri (gayet de beceriksiz bir şekilde) büyük müzik adamı Joseph Haydn’ın tabutunu açmış ve kafasını (ve elbette 3 boyun omurunu) çalmıştı.
Prens Esterhazy, bir nevi ata mirası olan naaşın başında bağırdı: “Rez-zaa-let!”
* * *
Yazar Ernst Wilhelm Heine’nin klasik müzik tarihinin meşhur polisiye vakalarını, gizemli hikâyelerini aydınlatmak gibi yüce bir amaçla ve muhtemelen gecesini gündüzüne katarak (katmadıysa da günahı boynuna artık, yazmış bulundum!) yazdığı kitabı 30 senelik bir rötarla dilimize çevrildi.
İlk zamanlar sorulduğunda kısaca “Hayır” diyordum şu soruya: “Behzat Ç.’yi seyrettin mi?”
“Mutlaka seyret” diye ısrarı sürdürenleri “Devam eden dizi filmlerle aram iyi değil. Her bölüm başlayıp bitenler güzel” şeklinde savuşturuyordum.
Önyargılarını savunacak yedek cevaplardan yeterince biriktirmiş insanın güveniyle davranıyordum:
“Pazar akşamları maç oluyor, maç sonrası oluyor...”
“Çok reklam var, bayılacak gibi oluyorum...”
“Bölümler neredeyse iki saat diyorsun, uymaz bana...”
Listeyi uzatabilirim ve uzatıyordum da...
Madem hemen her sezon puan kaybediyorlar, artık ilk maçlarını kazanmaları durumunda “sürpriz” demeliyiz.
Trabzonspor, Fenerbahçe, Beşiktaş’ın ilk maçlarında 3 puana kavuşamamaları Galatasaray açısından bir yerde puan farkı yedekleme şansı doğmuştu.
Rakiplerinin yaşadığı “sürpriz” Galatasaray’ın kapısını da tıklattı fakat Umut “Evde yokuz” dedi.
* * *
Takviyeli kadrosuyla hem hazırlık maçlarında hem de Süper Kupa Finali’nde olumlu sinyaller vermiş olan sarı kırmızılar, maçın başında çözmekte güçlük çektikleri bir rakibe çattıklarını anladı.
Süper Lig’e iyi bir kadroyla dönen Kasımpaşa’nın kilidine uygun anahtar yine Umut Bulut’un cebinden çıktı.
Sahanın tartışmasız iki yıldızı Emre ve Umut’un ilk ortak çalışması 35’inci dakikada geldikten sonra G.Saray topa ve maça hakim olan tarafa dönüştü.
Bayram boyunca İstanbul’un bir yakasından diğerine geçmeyecek şekilde bir akraba yerleşim planına sahipsen, “Köprü bedava, bi daha geçek” şeklinde yaratılan kıtalararası zulümden kurtulduysan, bayram sana daha güzel.
Misafirlikte sunulan şeker, çikolata, lokum, kolonya vesaire “merdivenaltı marka” değilse, bakın o da güzel.
Bu bayram amatör kasap elinden kurtulmuş mandayla çarpışma riskin yok, bir de öyle düşün, güzel di mi?
Firmaların her bayrama yönelik elden geçirdikleri samimiyet kaçkını reklamlar (yılbaşında Noel Baba, 29 Ekim’de Atatürk, anneler gününde hisler diyarından bildirmece, ramazanda ney üflemeye kuvvet...) en azından şimdilik bitti, bu bile kendi içinde bayramdır.
***
Tut ki becerdin, bir tatil merkezine ulaştın.
Bodrum’da, Alaçatı’da zombi filmi figürasyonuna yazılmış gibi, kalabalıkla beraber salına salına yarım saatte 5 metre ilerleyebilirsen tatilin iyi geçmiştir, bayram sana da güzel.