Kanat Atkaya

Yeni destan şart oldu

3 Temmuz 2014
ÖVGÜDE sıkıntı var usta...

“Kağan... Han... Sultan... Genlerimize işlemiş mutlak lider ihtiyacı ulan! Nihayetinde bize lazım olan bir Başkan. Logona kurban olam ey Erdoğan!” diyenler var idi ama...
Aşıldı.
Aşan vatandaşlar içinde “İstanbul surları önünde Fatih Sultan Mehmed Han” gibiydi yazan çıktı ama...
Aşıldı.
Aşan vatandaşları aşan vatandaş “Türk tarihinde yok böyle bir olay” yazarak Fatih’i de taca çıkardı ama...
Aşıldı.
Onu aşan vatandaş da çıktı ve “Dünya tarihinde yok böyle bir olay” yazarak Herodot’tan Bilge Tonyukuk’a bütün tarihçileri ofsayta düşürdü.

Yazının Devamını Oku

Niye üzüyorsunuz Soma’nın patronlarını?

1 Temmuz 2014
NİYE üzüyorsunuz bakayım Soma Kömür İşletmeleri AŞ’yi?

Niye tazminat davası açıyorsunuz?
Tamam; 301 maden işçisi bir kazaya değil katliama kurban edilmiş!
Tamam; son kullanma tarihi geçmiş, kendine faydası olmayan gaz maskeleriyle yollanmışlar çalışmaya.
Tamam; alarmlar, uyarılar kâr hırsıyla görmezden, duymazdan gelinmiş.
Tamam; “ağalar” kazanırken işçiler üç kuruş için kölelik şartlarında çalıştırılmış.
Tamam; çıkan zehri algılamasın diye sensörlere borularla temiz hava üfleyecek kadar aşağılık işler yapılmış.
Tamam; “Kor haline geldi bu çıkan kömürler, yanacağız!” diyene “Sus! Daha fazla kömür, daha fazla para!” denilmiş.

Yazının Devamını Oku

En kötü Türk filmlerine saygı duruşu

29 Haziran 2014
AYASTEFANOS, yani bugün İstanbul Yeşilköy’deki Rus anıtının yıkılışının Fuat Uzkınay tarafından belgelenmesi Türk sinemasının başlangıç noktası kabul edilir.

19 Kasım 1914’te çekilen bu belgesel film, malumunuz, günümüze ulaşmamıştır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı da –haliyle- 1914’ü başlangıç kabul etti ve sinemamızın 100’üncü yılını kutlama kararı aldı.
Haberlerde rastlamışsınızdır belki, seyircilerin en iyi 100 Türk filmini seçmesine imkân tanıyan bir de oylama yapılıyor.
İnternet marifetiyle ‘100yil100film.gov.tr’ adresine ulaşıp oyunuzu kullanabiliyorsunuz.
Şu ana kadarki sonuçlara göre canımızın içi “Hababam Sınıfı” açık farkla önde koşuyor.
Arkasından koşanlar da “Eşkıya”, “Babam ve Oğlum”, “Selvi Boylum Al Yazmalım” şeklinde sıralanıyor.
Bu sıralamaya büyük itirazım olmaz.

Yazının Devamını Oku

Uçarak gel ‘Kokarca’m

26 Haziran 2014
GÜNEY Afrika merkezli Desert Wolf, savunma(!) sanayii için teknolojik ürünler geliştiren ve satan bir şirket.

Şirket, ürünlerinin isimlerini hayvanlar âleminden seçiyor: Yabanarısı, tarantula, karadul, yarasa, akrep vb.
Son “oyuncaklarına” da esprili bir isim bulmuş şakacı şeyler: Kokarca.
Aman, gül gül öldük!
Peki nedir marifeti bu ‘Kokarca’nın, veya orijinal adıyla Skunk Riot Control Copter’ın?

*

Adı zaten vazifesini özetliyor. Toplumsal gözterilere, isyanlara vb müdahale etmeye yarıyor.

Yazının Devamını Oku

Lahmacun! Yine mi sen?

24 Haziran 2014
DÜNÜN en fazla ilgi gören haberi Kelebek’ten Cenker Tezel’e aitti.

Haber, Bodrum Türkbükü’nde teknesine 9 adet lahmacun sipariş eden ve karşılığında 393 lira 12 kuruş ödeyen bir vatandaşın adisyon fişini sosyal medyada paylaşmasıyla ilgiliydi.
Hafızalarımızı kafaya 2-3 kere hafifçe vurmak suretiyle devreye sokarsak, 2 yıl önceki “Bi lahmacun bi ayran 50 TL” haberini hatırlayabiliriz.

*

Hah!
Doğru tahmin ettiniz; aynı mekân...

Yazının Devamını Oku

Çok mesudum be Bob Abi!

22 Haziran 2014
CUMA gecesi, bir futbol tabiri kullanmak gerekirse “Bob Dylan hat-trick’i” yapmış oldum.

İnsanlık için küçük, benim için büyük bir hadiseydi!
Malumunuz, maçta 3 gol atmayı başaran futbolcuya “Şapkadan tavşan çıkardı” manasında “Hat-trick yaptı” denir.
Takıntılı bir şekilde takipçisi olduğum Bob Dylan’ı İstanbul’daki ilk konserinde, 24 Haziran 1989’da Açıkhava Tiyatrosu’nda dinlediğinde ergen irisiydim.

*

Yıllarca “‘İyi akşamlar’ bile demedi... Bozuk bir telaffuzla ‘Tşeakurleyr İstenboğl’u çok gördü bize” şeklinde bir geyik malzemesi olarak anılan o konserin ardından ikinci buluşma için 21 yıl beklemem gerekti.

Yazının Devamını Oku

Faturası ‘cezasızlık diyarına’ kesilenler

19 Haziran 2014
LÜTFULLAH’ın kısa ve hazin hikâyesinin “majör majör” gündem maddeleri arasında bir yeri olabilir mi?

O hiç bitmeyen “Milletçe birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz” günlerimiz akıp giderken...
Biliyorum ağızlarımız sadece büyük meseleler üzerine büyük laflar döktürmek üzere açılmalı...
Kalemlerimiz yalnızca koltuk seçimleri için döktürmeli...
Analiz yeteneğimiz stratejiler altında/üstünde yirmi bin fersah seviyesinde gezmeli...
Bu saydıklarımı yapmak yanlış mı?
Elbette değil, elbette kayıtsız kalınamayacak felaketler, seçimler, katliamlar, tektonik coğrafi sarsıntılar konuşulmalı, tartışılmalı.
Ama ya Lütfullah?

Yazının Devamını Oku

Adı büyük tadı yavan maç

18 Haziran 2014
KUPAYA galibiyetle başlayan Brezilya ve Meksika için hem üst turu hem de –kuvvetle ihtimal- grup liderliğini garantileme manasına gelebilecek, dolayısıyla “ağız sulandırıcı” nitelikte bir maçtı.

İlk maçında parlak bir oyun sergilemeyen, Oscar’a, Neymar’a ve haydi itiraf edelim biraz hakeme kuvvet kazanan Brezilya, “ev sahibi” olmanın ötesinde başka avantajları olduğunu da göstermeliydi. Hulk’un sakatlığında forma şansı bulan Ramires sadece sarı kart görmeyi başardı ve 45 dakika sahada kalabildi. Oscar ve Neymar ve diğerleri, diri Meksika savunma mekanizmasının dişlileri arasında ezilip durdu; “çok istemenin” ve “aşırı heyecanlanmanın” kazanan taktik formülleri olamayacağını gösterdi ve bizzat gördü.
Buna karşılık Meksika da özellikle son bölümde yürek hoplatsa da maçı kopartacak darbeyi indiremedi...

ÇAKIR ÂDİL YÖNETTİ

Maçın bizi yakından ilgilendiren bir başka yönü de elbette “temsilcimiz” Cüneyt Çakır’dı. Sertliğe izin veren, bu özelliğini bazı pozisyonlarda “kan çıkmazsa kart yok” derecesine kadar yükselten hakem görünümündeki Cüneyt Çakır, neticede gayet âdil ve geçer not alacağı bir maç yönetti.
Bu performansı bir yarı final veya –inşallah!- bir final bileti sağlar mı Çakır’a bilemem ama hakemlerin genel olarak fena performans gösterdikleri turnuvada şansı hiç de az değil.
Bu yavan maçtan sonra herhalde gruptan el ele çıkarlar, ne bileyim önlerindeki karşılaşmalara filan bakarlar bundan sonra...
Son söz olarak, Kaleci Ochoa başta olmak üzere Meksika savunmasına şapka çıkartmazsam da ayıp olur.

Yazının Devamını Oku