×
Yarbay Ali Tatar’ın intihar etmeden önce yazdığı mektuptan bu satırlar.
“Amirallere suikast eylemi planlamakla” suçlanmıştı Yarbay Ali Tatar.
İftirayı, haysiyetine düzenlenen bu suikast girişimini kaldıramamış, hayatına son vermişti.
*
Bu ve benzeri yalan haberlere, sahte delillerle üretilmiş davalara ellerine bulaşan gazete mürekkebi ve kanla katkı sunanlar kavga ediyor şimdi.
Birbirlerini “kibirli olmakla”, “alçaklıkla”, “aptallıkla”, “hırsız çetesine oda hizmetçiliği yapmakla” suçluyorlar.
Yıllarca birlikte çalışmış insanlar bunlar.
Bu ZET’in bir kullanma şekli, kitabı var.
“Direkt insanları hedef almayın, 150 metreden kısa mesafede öldürücü etkisi olabilir” diyor, “45 derece eğimle ateşleyin kapsülü” diyor...
ZET eğer bu talimata uygun kullanılmazsa neler olduğunu hepimiz gördük, görüyoruz polisin toplumsal olaylara müdahaleleri sırasında.
Özellikle Gezi günlerinde yüzlerce kişi yaralandı, onlarcası gözünü kaybetti.
Doktor Burak Ünveren de Gezi direnişi sırasında Beşiktaş’ta gözünü kaybedenlerden.
Dün İsmail Saymaz imzalı haberde Ünveren’in gözünü kaybettiği ana dair görüntülere ulaşıldığı belirtiliyordu.
*
Avrupa’nın ilk onkolji kenti olacak bu mükemmel tesisle ilgili bilgileri ve nasıl katkıda bulunabileceğinizi www.losev.org.tr adresinden öğrenebilir, “bir tuğla da siz koyabilirsiniz”.Aslında bu yazı, LÖSEV’in muhteşem tesisiyle ilgili olmalıydı ancak bir meselemiz var.
“Böyle bir konuda ne meselesi olabilir ki?” diyebilirsiniz.
Açıklayayım...
*
Türkiye’de sağlık alanında yatırım yapmak için öncelikle Sağlık Bakanlığı’ndan onay almak gerekiyor.
İyi, hoş, doğru...
Çünkü Sağlık Bakanlığı bir plan çerçevesinde çalışmak, olandan bitenden haberdar olmak istiyor ki, yerden göğe haklıdır.
Fonda Başbakan Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en bir ciddi devlet adamı fotoğrafları ve Türk bayrağıyla AKP bayrağı durmakta.
Nedir bu toplantının amacı? Basın niye toplanmış?
Aday adayı tanıtılacak...
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin il başkanı olan Harun Lekesiz, genel seçim öncesinde vekillik için aday adayı Yücel Danış’ı kibar kibar takdim ediyor:
“Yücel Danış Bey’e de teşkilatım adına ben şükranlarımı iletiyorum, kendisine tekrar hayırlııı uğurlu olmasını yüce Mevla’dan diliyorum inşallah. Buyurun...”
*
Fikret Şeneş’i uğurlamaya gelen kalabalık günlük meseleleri, küçük dertleri, büyük fikirleri harmanlayarak konuşuyor.
Elbette arada gözlerin musalla taşına takıldığı, insanı yoran rüzgârın Fikret Hanım’lı anıları taşıdığı konuşmalar:
“Alzheimer olmuştu işte, biliyorsun... Hiçbir şey hatırlamıyordu artık...”
Cemaat toplanıyor, hoca güzel bir konuşma yapıyor, karla karışık dağılıyoruz...
*
Üzüntüyle sevinci, yasla kutlamayı karıştırmak gibi küçük, hepimizin bildiği numaraları var hayatın; malumunuz...
Sivasspor’un çetin ceviz olmasının yanı sıra hafta içi doğru düzgün antrenman yapamamak ve maç saatinde eksi 10 dereceyi bulan soğuk gibi etkenler ilk akla gelenler.
Ancak zorluk derecesini yükselten en önemli hadise Felipe Melo’nun eksikliğiydi.
Savaşçı Melo yokken çok daha kırılgan hale gelen Galatasaray’ın Brezilyalının oynamadığı maçlarda kazanamadığını istatistikler net bir şekilde ortaya koyuyor zaten.
Bu handikapı bertaraf edebilmek için Galatasaray’ın orta sahada çalışkan ve çok koşan elemanlara ihtiyacı vardı.
BURAK PERÇİNLEDİ
Milli iradenin yansıması olan Meclisimiz, yine büyük bir olgunlukla tamamladı oturumunu.
Sonuç: 5 vekil yaralı.
Vatana millete hayırlı olsun!
Şimdi sırasıyla Meclis Başkanlığı “Auvvv ne ayıp! Yakışmıyor yüce Meclis’e” açıklaması yapacak, kuyruğuna bir kınama iliştirecek; bir ihtimal parti temsilcileri toplanıp ortak sağduyu çağrısı yapacak vesaire...
Canlarımız bizim!
Yanaklarını sıkarak sevmek istiyorum böyle zamanlarda!
*
Adını anmayacağım, anmak istemiyorum, kim olduğu malum...
Sosyal medyada kustuğu mesajında faturayı “mini eteğe, laik sisteme” kesen aklıevvel işte...
Katıldığı bir spor programında yorumculara “Abicim, abicim!..” diye yalvararak zırvasını tevil etmeye çalışan...
“Allah aşkı... Peygamber sevgisi... Cumhurbaşkanı saygısı...” ile kendine koruma kalkanı oluşturmaya uğraşan memleket kurnazı işte...
Mevzubahis şahsiyet, “Tuttuğumu deli gibi koparırım ama/ İyilikle olmazsa vallahi zorla/ Benim olmazsan taciz ederim/ Bana gelmezsen yer bitiririm” diye şarkı söylemiş, söyleyebilmiş; birileri de dinlemiş, dinleyebilmiş...
Devletin en üst kademesinin davetlerinde boy göstermiş, protokolde sırtı sıvazlanmış, katıldığı programlarda vatandaştan oy toplamış, zorba/maço dilini hiç esirgemeden batasıca bir “delikanlılık kültü” oluşturmuş.
İbretlik ekran savunmasında “Eğer böyle anlaşıldıysam...” şerhi düşerek özür dilerken “Linç kampanyası yürütülüyor benim için, algı operasyonu yapılıyor” diyordu.