Perez-Emre-Bülent-Victoria ile defansı dörtlemiş. Hemen önünde Fleurquin-Bülent Akın-Ergün-Hasan Şaş var. Onların önünde ‘‘joker’’ görevi yapan Berkant, onun da önünde Ümit Karan.
Alo alo orada aksama var mı? İlk bölümün yarım saati işler tıkır tıkır... Ayağa top, kademe, hücum teşebbüsü güzel. Sonra hafif hafif saçmalıklar. Allahtan kalede devleşen Mondragon var. Adamlar taçları korner gibi atıyor 30'dan vuruyor, 40'dan vuruyor. Dedim ya, kalede Mondragon var. Oh, oh ne iyi abi.
İkinci bölümde adamlar seller gibi geliyor. Oyun içinde oyunu okuyan, ritmi ayarlayacak bir lider yok. Her an bir şey olabilir. Yorgunluk baş gösterdi kardeşim.
MONDRAGON'A BRAVO
Lucescu'nun yaptığı diziliş doğruydu. Ama, oyunu oyalayan Hasan Şaş'ı kenara alması yanlıştı. Bir de gereksiz kart görenler var. Fleurquin hiç yoktan sarı kart görüyor. Hemen arkasından Bülent Akın yorgunluktan mıdır nedir, düdük çaldıktan sonra topa vuruyor. Adamların niyeti bozuk. Ama yine de kalede Mondragon var.
Bu oyunun bitmesi için dua ediyoruz. Çünkü, oyun kalıbı bir anda bozulmuştu. Adamlar bastırdıkça bastırıyorlardı. G.Saray'ı tebrik etmek gerekir. Bu kadar savaşıyorsa, bu telaşa göğüs geriyorlarsa kutlamak lazım. Ben G.Saray'ın oyununu, mücadelesini hayranlıkla izledim. Hatalar olmuyor muydu? Defansta saçmalıyorlardı. Ama onların da bir kapasitesi vardı. Dakikalar geçmek bilmiyordu. Eldeki kadro da bu kadardı.
G.Saray'a bence bir lider gerekir. O lideri nereden bulmak gerekiyorsa bulmalı. Çünkü ne zaman fren yapacak, ne zaman gaza basacak o kişiye ihtiyaç var. G.Saray'ı yürekten kutluyorum. Çünkü savaştan savaşa giriyor ve başarıyla çıkıyor.