Pek çok antik kentte bir yandan bilimsel kazılar yürütülürken diğer yandan ortaya çıkan yapılar hızlı bir şekilde ayağa kaldırılıyor. Bakanlığın verdiği bu desteğe özel kurumların katkısı da eklenince arkeoloji dünyasında neredeyse bir altın çağın yaşandığını söylemek mümkün.
Laodikeia antik kenti Septimius Severus Anıtsal Çeşmesi
Türkiye İş Bankası geçen hafta Denizli’deki UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Laodikeia ile önemli ticari yolların geçiş güzergâhındaki stratejik konumuyla tarihte önemli bir yerleşim yeri olan Tripolis antik kentlerindeki bilimsel kazı ve araştırma çalışmalarına destek vermeye başlaması nedeniyle bölgeye bir basın gezisi düzenledi. Banka, Laodikeia antik kentinde Pamukkale Üniversitesi tarafından Prof. Dr. Celal Şimşek başkanlığında, Tripolis antik kentinde ise Prof. Dr. Bahadır Duman başkanlığında yürütülen bilimsel kazı ve araştırmalara 5 yıl boyunca destek sağlayacak.
Prof. Dr. Celal Şimşek
İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat Sözen, şu ana kadar Gaziantep’te Zeugma, Antalya’da Patara, İzmir’de Teos, Aydın’da Nysa, Muğla’da Stratonikeia antik kentlerine ve Kırşehir-Kaman’daki kazı çalışmalarına katkıda bulunduklarını söyledi. Sözen, “Köklü bir geçmişin sessiz tanıkları olan tiyatrolardan agoralara, sütunlu caddelere birçok anıtsal yapıya ev sahipliği yapan bu antik kentlerde önümüzdeki dönemde de arkeolojik mirasımıza dair pek çok yeni bilgi ortaya çıkacaktır” dedi.
Prof. Dr. Bahadır Duman
EN ÇOK ZİYARETÇİ GÜNEY KORE’DEN GELİYOR
İlk önce Anadolu’nun en önemli arkeolojik kazı alanları arasında yer alan, antik dönemlerde ticaret, kültür ve inanç açısından önemli bir merkez olan Laodikeia’yı ziyaret ediyoruz.
Heykeli o zamanki adıyla Halk Sigorta’nın (daha sonra Yapı Kredi Sigorta) siparişi üzerine üretiyor ve 1980 yılında teslim ediyor.
Şirketin Büyükdere Caddesi’ndeki genel müdürlük binasının önüne yerleştirilen heykeli hakkındaki düşüncelerini “İnsanın kucaklaşması, sevgisi anlatılırken Akdeniz aklıma geldi. Akdeniz büyüktü, bizden bir denizdi. Kucak açmayı bu adla anlatmak istedim. Sevgiyi ve kucaklaşmayı anlatırken bir kadının bütünlüğünden yararlanmak istedim” diyerek aktarmıştı daha sonra.
Yıllar içinde gökdelenlerin arasında kalan, tahrip edilen bu anıtsal heykel şu anda Yapı Kredi Kültür Sanat binasının üçüncü katından Galatasaray Meydanı’ndan geçenlere kucak açıyor.
Koman’ın bir konuşmasında dostu, fotoğraf sanatçısı Güneş Karabuda’ya “Şöyle güneyde bir Akdeniz kentinin liman girişine konsa, gelen geçen gemiler ona düdük çalsa, selam etse güzel olurdu” demesi üzerine zaman zaman bu yönde kampanyalar yapılsa da arzusu şimdiye kadar yerine getirilememişti.
Bir vasiyet niteliğindeki bu dilek İlhan Koman’ın ölümünden 39 yıl sonra nihayet gerçekleştiriliyor.
Antalya Kültür Sanat, İlhan Koman Vakfı işbirliğiyle sanatçının muhtelif dönemlerinden retrospektif bir seçkiyi ve en önemlisi ünlü eseri ‘Akdeniz’i Antalya’yla, Akdeniz’le buluşturuyor. Koman’ın 50 kadar eserinden oluşan ‘Akdeniz’e Doğru’ adlı sergi 16 Mayıs Cuma günü açılacak ve 10 Ağustos’a kadar ziyaretçilerini ağırlayacak.
DENİZ KOKULU BİR İLAHE
Ağırlıklı olarak sanat, kültür ve eğitim konularında faaliyet gösteren Mehmet Nuri Göçen Vakfı tarafından düzenlenen çalıştaya Türkiye’nin yanı sıra 9 farklı ülkeden 38 resim sanatçısı katıldı.
Sanatçılar 10 gün boyunca Göçtur Turizm bünyesinde restore edilen Eski Tabakhaneler bölgesindeki (Old Town Tanneries) sanatsal etkinliklere ayrılan binada çalıştıkları yerde sergilerini açtılar. Ustaların eserlerine lise ve üniversiteler arasında yapılan yarışmada ödül alan öğrencilerin resimleri de yerleştirilmişti.
Vakfın davetlisi olarak katıldığım açılışta küratörler Emel Atalay, Elçin Ünal ve Umur Türker çalıştay hakkında bilgi verdiler. Davet usulü yapılan çağrıya Türkiye’den ve yurt dışından cevap veren sanatçılar burada hem eser üretip hem sanatsal pratiklerini birbirileriyle paylaşıyorlar. Bu yıl çalıştaya Türkiye’nin yanı sıra Arnavutluk, Fildişi Sahili, Fransa, Hindistan, Polonya, Sırbistan, Singapur ve Suriye’den sanatçılar katıldı. Burada üretilip sergilenen eserler daha sonra Göçtur Turizm’in Çam Limanı’nda bulunan Pine Bay Hotels & Resorts’un koridorlarında, sosyal alanlarındaki duvarlarında yerini alıyor.
Otel duvarlarında ve ortak alanlarında yalnızca resim çalıştayında üretilen tablolara değil pek çok seramik esere de rastlıyorsunuz. Hatta seramiklerin ağırlığı resimlere göre daha fazla. Nedeni ise vakfın resim çalıştayından önce yine uluslararası bir seramik çalıştayı düzenlemesi. Geçen yıl sonbaharda yapılan 11. Uluslararası Seramik Çalıştayı’na da Türkiye’den ve dünyanın çeşitli ülkelerinden 31 seramik sanatçısı katılmış.
RESTORASYON PROJESİNİ
Öğrencilerinin ‘carucha’ (bebekyüz) ismini taktıkları Jorge Bergoglio, hayranı olduğu büyük yazarı kalacağı otelinde karşılar. Ünü dünyayı sarmış yazarın Buenos Aires’ten 8 saatlik bir otobüs yolculuğuyla kendisinin görev yaptığı Santa Fe şehrine gelmesi karşısında onu iyi bir şekilde ağırlayacak ve edebiyat atölyesinin yapılacağı liseye bizzat götürecektir.
Otelde buluşurlar. Yazar yaşlıdır ve gözlerindeki rahatsızlık bir hayli ilerlemiştir. Yol yorgunluğunu atıp öğrencilerin karşısına düzgün bir şekilde çıkmak isteyen 66 yaşındaki Borges ondan sakal tıraşında kendisine yardımcı olmasını ister. Borges’i tıraşına yardım edip hazırlayan ve görev yaptığı okuldaki öykü atölyesinde ağırlayan edebiyat öğretmeni Jorge Mario Bergoglio, 21 Nisan’da hayata veda eden, Katoliklerin ruhani lideri Papa Françesko’dan başkası değildir.
Vatikan’ın ilk Latin Amerika kökenli Papasının edebiyat sevgisine ve ilgisine dair bu anekdotu şair, çevirmen Adnan Özer edebiyathaber.net sitesinde yazdı.
Borges’in öğrencileriyle yaptığı atölye çalışmasında ortaya çıkan öyküleri o dönem kitaplaştıran ve bir de önsöz yazan Papa Françesko, ölmeden bir iki ay önce şiir ve edebiyat üzerine yazılarını yayınladı. İtalya’daki Ares Yayınları arasından çıkan kitap Viva Poesia (Yaşasın Şiir) başlığını taşıyor.
21 Nisan’da 88 yaşında hayatını kaybeden Katoliklerin ruhani lideri Papa Françesko, cumartesi günü Aziz Petrus Meydanı’ndaki 250 bin kişinin katıldığı cenaze töreninin ardından Roma’daki Azize Büyük Meryem Bazilikası’na (Santa Maria Maggiore) götürüldü.
USTALAR MÜZAYEDESİ
HER ay gerçekleştirdiği müzayedelerle sanat dünyasının nabzını tutan Artam Antik A.Ş., 399’uncu müzayedesini 4 Mayıs Pazar günü sonuçlandıracak. Türk klasik ve çağdaş sanatının ustalarına ait yapıtları içeren zengin bir seçkinin yer aldığı müzayede, Mübin Orhon, Ferruh Başağa, Burhan Doğançay, Nejad Melih Devrim, İhsan Cemal Karaburçak, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sabri Berkel, Avni Arbaş, Nuri İyem, Halil Paşa ve Nazmi Ziya’nın da aralarında yer aldığı Türk sanatına derin izler bırakmış ustaların yanı sıra Devrim Erbil, Özdemir Altan, Mustafa Ata, Kemal Önsoy, Azade Köker gibi günümüz resminin özgün isimlerinin eserlerini bir araya getiriyor.
Türk resminin hocalarından
İspanya’nın Madrid kentindeki Santiago Bernabeu Stadyumu’nun atmosferi müthiş. Tıklım tıklım dolu statta maç öncesi saygı duruşu yapılacağı anons ediliyor.
Takımın eski oyuncularından ya da yöneticilerinden biri hayatını kaybetti, onun için böyle bir anma yapılıyor diye düşündüm.
Tahmin ettiğim gibi Real Madrid’i 1986 - 1989 yılları arasında ve 1992’de çalıştıran eski Hollandalı teknik direktör Leo Beenhakker 10 Nisan’da 82 yaşında ölmüş.
Birden skorbordda Nobel ödülü sahibi Perulu yazar Mario Vargas Llosa’nın da fotoğrafı beliriyor. 13 Nisan’da 89 yaşında hayatını kaybeden Latin Amerika edebiyatının önde gelen yazarını anmak için de bütün stat ayağa kalkıyor.
Peru ve İspanya’da yaşayan Llosa, Madrid Üniversitesi’nde doktorasını yapmış, bir dönem okulun yöneticiliğini de üstlenmişti.
İspanyol taraftarlar dillerinin bu büyük ustasını, yazarını unutmamışlardı.
Aslında yaptıkları onun nezdinde İspanyol diline, edebiyatına, kültürüne bir saygı duruşuydu.
Edebiyatı bir mücadele alanı olarak gören ve yaşadığı coğrafyanın sorunlarını ustaca ele aldığı romanlarıyla dünyaca tanınan Llosa’yla birlikte Latin Amerika edebiyatının damarlarından biri daha eksilmiş oldu. Lima’daki evinde dün yaşamını yitiren ünlü yazar bir zamanlar yakın dostu olan ancak daha sonra kıskançlık krizi yüzünden yumruk attığı Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez’den sonra Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan ikinci Latin Amerikalı, Peru’nun ise ilk edebiyatçısı olmuştu.
Roman, oyun, eleştiri ve inceleme türlerinde 50’den fazla eseri bulunan Vargas Llosa, 2010 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülürken “ilahi yetenekli hikâye anlatıcısı” olarak nitelendirilmişti.
28 Mart 1936’da Peru’nun Arequipa kentinde dünyaya gelen Llosa dedesinin konsolos olarak görev yaptığı Bolivya’nın Cochabamba kentinde yetişti. Lima’daki askeri bir okuldan mezun olduktan sonra Lima San Marcos Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi gördü. İspanya’da Madrid Üniversitesi’nde doktora yaptı.
1952’de ilk oyunu ‘İnkanın Kaçışı’nı kaleme alan ünlü yazar İspanya’da ve Paris’te gazetecilik yaptı. Peru’daki askeri okul yıllarına dayanan ilk romanı ‘Kent ve Köpekler’ 1963’te yayımlandığında büyük ilgi gördü.
1966’da yayımlanan ‘Yeşil Ev’ ve 1969 tarihli ‘Katedralde Sohbet’ romanları onu Gabriel Garcia Marquez’le birlikte Latin Amerika edebiyatının zirve isimlerinden biri haline getirdi.
Aşk ve politika hem edebiyatının hem de hayatının merkezinde oldu. Teyzesinin kızıyla yaptığı ilk evliliğinden ilham alarak yazdığı ‘Julia Teyze’ romanından sonra 50 yıl sürecek ikinci evliliğini kuzeni
Chelsea’deki Cadogan Hall’u dolduran klasik müzik dinleyicileri Türkiye’den gelen Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın performansı ile unutulmaz bir gece yaşarken aynı zamanda bu gurur tablosunun şahidi oldular.
Türkiye’nin en önemli senfonik topluluklarından Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) 25’inci yaşını Birleşik Krallık’ta düzenlediği beş konserlik bir turne ile kutladı.
4 Nisan’da İskoçya’nın Perth şehrinde başlayan kutlama turnesi Edinburgh, Londra ve Guildford’un ardından Sheffield’da verilen konserlerle dün akşam sona erdi. Salı akşamı başkent Londra’daki Cadogan Hall’da verilen konseri basın mensubu arkadaşlarımızla davetli olarak izleme şansımız oldu.
Sanat yönetmeni ve sürekli şefi Carlo Tenan yönetimindeki BİFO konserlerinin solisti Le Figaro tarafından “yeni bir çello dehası” olarak tanımlanan Pablo Ferrández’di. Tekniği ve ruhunu müziğe yansıtmasındaki ustalığıyla tanınan Sony Classical’in özel sanatçısı çellist Pablo Ferrández kariyerinin zirvesinde bir star. Konser performansı ve sonrasında aldığı alkış da bunun en önemli göstergesiydi.
Turnenin konser programında Schubert’in ‘Bitmemiş’ başlığını taşıyan 8. Senfonisi, Saint-Saëns’ın 1. Çello Konçertosu ve Beethoven’ın ‘Pastoral’ başlıklı 6. Senfonisi vardı. Londra ve Sheffield konserlerinde ise bu programa ek olarak, Ferit Tüzün’ün Nasreddin Hoca ‘Humoresque’ adlı eseri de seslendirildi. Tüzün’ün konser programında olması ayrıca önemliydi. Keşke tüm turne programına dahil edilebilseydi.
TÜRKİYE’DE SEVİNÇ LONDRA’DA GURUR
Özel bir Türk orkestrasının 75 kişilik sanatçı kadrosuyla böyle bir turneyi başarıyla gerçekleştirmesi büyük bir övgüyü hak ediyor. BİFO’nun klasik müzik arenasında dünya çapında başarısını tescilleyen konserlerine böylece bir yenisi daha eklenmiş oldu.
Edebiyatımızın en üretken isimlerinden, şair, yazar ve yayıncı Enis Batur’un hem yazı hem de yayıncılık kariyerinde mektup önemli bir yer tutuyor.
Daha önce kendi yazdığı ve ona yazılan mektuplardan bir seçkiyi ‘Gönderen Enis Batur’ adıyla kitaplaştırmıştı. Ece Ayhan, İlhan Berk ve Bilge Karasu’nun gönderdiği mektuplar başlı başına birer kitap hacmindeydi ve öyle yayımlandı.
Son olarak Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ruken Kızıler’in editörlüğünde Batur’a gelen edebiyatçı mektuplarından bir seçkiyi ‘Gönderilen: Enis Batur ’ adıyla yayımladı. “Edebiyatımızın kırk beş yılının yazar - yayıncı mektuplaşmaları” alt başlığı ile çıkan kitap, Enis Batur’un Ankara’da başlayan ve İstanbul’a uzanan süreçte çıkardığı dergilerde, yönettiği yayınevlerinde edebiyatçılarla kurduğu ilişkileri ortaya çıkarıyor.
Kendi deyimiyle Türk edebiyatının ‘son posta kutusu’