İbrahim Irmak

Sakız Ana: Nadire

1 Temmuz 2011
Adı: Nadire Albayrak Bakmaz.

Büyük Türkçe Sözlük’te Nadire için, ‘seyrek, az bulunur’ yazıyor. 
Orman Yüksek Mühendisi Nadire Albayrak Bakmaz gibi insanlarımız gerçekten çok az bulunuyor.
Neden öyle söylediğime gelince, Mühendis Nadire, erkek egemen toplumda alkışlanacak bir iş yaptı. Kar-kış, soğuk-sıcak demeden Çeşme Yarımadası’nı karış karış dolaştı. Dağ taş, ova bayır toprak analizi yaptı. Anavatanı Çeşme olan sakızın, tekrar gelir kapısı olması için İZKA’dan destek alıp, İzmir Orman Bölge Müdürlüğü’nün onayı ile Çiftlikköy’de sakızlık kurdu. Köylü yöntemiyle üretim yapandan, bilimsel olarak uğraşanlara kadar herkese tek tek ulaşıp bilgi topladı. Topladıkça da heyecanı arttı. Yunanistan’ın Sakız Adası’nın gelir rakamını öğrenince de Türkler’in çalı diye kesip yaktığı ağacın aslında çok önemli bir gelir kaynağı olduğunu köy köy dolaşıp anlattı. Ekimde, kasımda, aralıkta ve şubatta çelikleme yöntemiyle dikim yaptırdı. Hangi ay dikilenin daha çok tuttuğunu ve nasıl büyüdüğünü ölçümledi. Çeliklerin dikey mi, yoksa yatay mı dikilmesi gerektiğini takip etti ve tüm bunları rapor etti.
Şimdi Çeşme Çiftlikköy’de 10 dönüm arazide boy veren ağaçların haftada iki kez sulamasını yaptıran Sakız Ana Nadire (Nadire Albayrak Bakmaz), fidanların filiz verip boy atmasını gördükçe, mutluluğu artıyor ve Herkese çağrı yapıyor; “Yarımada’da her yere sakız dikin. Yapraklarından yağ, gövdesinden sakız elde edilen ekonomik getirisi çok yüksek bu ağaçların kıymetini iyi bilin.”

BAKANLIK DESTEKLESİN

Sakız şu anki mevzuata göre meyve veren ağaç türü olarak kabul edilmiyor. O nedenle de Tarım bakanlığı tarafından desteklenmiyor. Bu yaklaşımın çok yanlış olduğunu belirten Bakmaz, “Acilen desteklenen ağaç grupları arasına alınsın. Ekonomik getirisi çok yüksek bu ağaçlar hızla çoğaltılsın” dedi.

SARI-KIRMIZI AÇIYOR

Orman Yüksek Mühendisi Nadire Albayrak Bakmaz, sakızın çok güzel bir peyzaj bitkisi de olduğunu söyledi. Sakızın susuzluğa çok dayanıklı ve tuzlu topraklarda bile yetiştiğini söyleyen Nadire Albayrak Bakmaz, “Çiçekleri sarı kırmızı açıyor ve çevreye inanılmaz bir güzellik katıyor” dedi.

Yazının Devamını Oku

Bafa’da kirliliğe devam müdüre selam

24 Haziran 2011
UTANIYORUM.

Zamanında alınmayan önlemlerden, göz göre göre gelen felaketlerden utanıyorum.
Beceriksiz yöneticilerden, pardon (sadece günü kurtaran) idarecilerden utanıyorum.
“Ben yazdım bunları ama yine de tedbir almadılar” demeye utanıyorum.

Önceki hafta medyda, “Bafa gölünde plakton patlaması var. Ege Bölgesi’nin en büyük gölünün yüzeyi yeterli temiz su gelmediği için yer yer peltemsi yer yer de yeşil akıcı bir görünüm aldı” haberleri vardı.
Oysa ben bu konuyu bir yıl önce yazmış, Aydın ve Muğla valileri ile etkili ve yetkili kişileri göreve çağırmıştım. Haber yayınlandıktan sonra DSİ Bölge Müdürü aramış, “İbrahim Bey, biz göle eskisinden daha çok su veriyoruz. Suyun debisi çok yükseldi. Lütfen gelin birlikte inceleyelim” demişti.
Sayın müdürüm, su yükselmiş olabilir, ama sirkülasyon olmayınca gölün yüzeyindeki çevre felaketi fotoğraflarını siz de gazetelerde görüyorsunuz. Geçen yıl söylediğimi bugün de söylüyorum; “70 bin hektarlık Bafa Gölü, Türkiye’nin inanılmaz bir kaynağı. Üstelik biz bu gölü koruyacağımıza söz vermişiz. Ramsar Sözleşmesi’ne imza atmışız. Orada servet yatıyor.”

Yazının Devamını Oku

Çevremizi iyileştiren merkez: ÇEVMER

17 Haziran 2011
Japonca’da çok sevdiğim bir kelime var: Kaizen.

Kai değişim, zen ise daha iyi, anlamına geliyor.
Yani Kaizen, Türkçe karşılığı olarak “Sürekli iyileştirme”ye denk düşüyor.

* * *

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde bir öğretim üyesi var.
Adı Ayşegül İyilikçi Pala. O da hep iyilikten yana koşuyor. Çevre Araştırma ve Uygulama Merkezi, “ÇEVMER” müdürü olan Prof. Ayşegül İyilikçi Pala, Kaizen felsefesini benimsemiş ve yıllardır çevrenin sürekli iyileşmesini istiyor. Ayşegül hocamızın bugüne kadar yaptığı birçok çalışmayı sizlerle paylaştım. Ama öğrencilerle birlikte yaptığı son çalışmaya şapka çıkardım.
Projelerle
yeni hayat

Yazının Devamını Oku

Enerjimizi boşa harcıyoruz

10 Haziran 2011

5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü nutuklarla kutladık. Belediye Başkanları, “Şu kadar atık pil topladık” diye övünüyor. Bir tek kalem pilin 4 metrekare
toprağı zehirleyip 100 bin litre suyu kitlettiğini biz hâlâ insanlarımıza anlatamamışsak, her apartmana pil kutusu koyamamışsak, çöpleri ayıramamışsak,
kızartma yağlarını toplayamamışsakçağdaşlıkta yaya kalmışız demektir.

***

Geçen gün Aliağa Petkim’de idik. VİP gazeteciler Haziran sıcaklarında kendilerine serin sulara salmaya başladığı zamanlarda biz “Plastik Atıkların Enerjiye
Dönüşümü Projesi’nin tanıtım taplantısındaydık. Enerji Verimliliği Derneği Başkanı Erkan Gürkan’ın start verdiği toplantıya katılan Koç Holding Yönetim
Kurulu Üyesi Ali Koç, “21. yüzyılın en önemli sorunlarından biri çevre. Bunu da 20. yüzyılın yöntemleriyle çözemeyiz” dedi. Koç, atık plastik ambalajların dönüşümüyle Türkiye’nin önemli bir enerji açığının kapatılabileceğini söyledi.

***

Yazının Devamını Oku

Burhaniye’de skandal büyüyor

3 Haziran 2011

BURHANİYE’de yaşanan doğa ve ağaç katliamı tüm çevrecileri isyan ettirirken, Belediye, olayı basına yansıtan Altın Kamp yöneticilerine baskı yapmaya başladı.
Alman hükümetinin çevre danışmanı, Prof. Dr. Hubert Weiger’in basına yansıttığı ve Hürriyet Ege’de yayınlanan haber, Burhaniye Belediye Başkanı Fikret Akova’yı bir hayli rahatsız etti. Belediyenin yanlış uygulamaları sonucu, köklerinden söküldüğü ve devrildiği belirtilen ağaçların suçunu, kamp yöneticilerine yüklemeye çalışan Akova’nın, zabıtaları gönderip “uyarı” yazdırması bölgede şok yarattı.
Yıllardır aynı yerde tatil yapan İsviçreli, Alman, Avusturyalı ve Türk çevre tutkunları, yaşananları yakından izlediklerini, belediyenin yaptıklarının kabul edilemez olduğunu öne sürerek tepkilerini şöyle dile getirdi:

SKANDAL

· Altın Kamp sakinlerinden Viyana Çevre Müsteşarı Helmut Löffler: “Belediye Başkanı yaptığı katliamın delillerini ortadan kaldırmak yerine, tesisin plajını eski hâline getirsin. Biz yıllarca bu yıkılan ağaçların altında tatil yaptık. Şimdi mi aklı başına geldi. Bizi rahatsız eden kütüklerin görüntüsü değil, Belediye Başkanı’nın bu tesisi yoketmeye yönelik çalışmalarıdır. Bu olay tam skandal.”

SUÇ DUYURUSU

· Altın Kamp’ın sahibi Melahat Altın: “Mülkiyet özel bile olsa, erozyona uğrayan ağaç ve toprak bu ülkeye aittir. Fikret Akova’nın saldırılarından artık yıldık. Üstüne üstlük bu ağaçlar mülkiyet sınırlarımız içinde. Belediye’yi özel mülke tecavüz ve gasp sucuyla savcılığa şikayet edeceğim.”

HAYAL KIRIKLIĞI

Yazının Devamını Oku

Mavi bayrak işsizliği çözer mi

27 Mayıs 2011
Türkiye turizmle kalkınabilir mi?

Bütçe açıklarını kapatabilir mi?
En önemlisi de işsizlik sorunu turizmle çözülebilir mi?
Siz bu soruların cevabını düşünürken, bir iki söz söylemek istiyorum.
* * *
Geçen hafta İzmir önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı.
Türkiye Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV) temiz bir çevre ve berrak yüzülebilir suların simgesi olan Mavi Bayrak’ı taşımaya hak kazanan plaj ve marinaları Mövenpick Otel’de açıkladı. TÜRÇEV Yönetim Kurulu Başkanı Rıza Epikmen de Mavi Bayrak Koordinasyon Ofisi’ni 1 Nisan’da İzmir’de açtıklarını söyledi. Mavi Bayrak almanın çok zorlu bir süreç olduğuna dikkat çeken Epikmen, “Bu bayrak zor veriliyor. Her aşamada takipteyiz, hiçbir zaman yalnız bırakmıyoruz” dedi.
* * *

Yazının Devamını Oku

Ovacık’tan mektup var

20 Mayıs 2011
KÜTAHYA’da siyanürlü atık su barajında bir set çatladı ve sonunda da çevreciler patladı. Greenpeace, “Eti Gümüş A.Ş. ve ülkedeki diğer siyanür liç yöntemi ile çalıştırılan maden işleme tesislerinin kapatılmasını ve bu bölgelerin derhal ağır metal ve siyanürden arındırılmasını talep ediyor” diye çığlık atmaya devam ediyor.

Geçen hafta, EÜ Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ümit Erdem’in,  Kütahya’daki Etibank’ın gümüş madeni işletmesi ve siyanürle üretim yapan altın madenlerine dikkat çeken uyarılarını yayınlamıştık. Cumartesi günü yayınlanan yazımıza pazar günü tepki geldi.
İlk arayan Bugün Gazetesi Ege Bölge Temsilcisi Cemalettin Özdağan’dı. “İbrahim Abi, yazına Ovacık’tan tepki var. Cevap vermek istiyorlar” dedi. Ben de “Hürriyet Gazetesi’nde yıllarca omuz omuza çalıştığım Cemalettin (Özdoğan) kardeşime, “Bizde cevap hakkına hep saygı vardır. Göndersinler yayınlayalım” dedim. Yazıyı gönderdiler ve ben tek noktasına dahi dokunmadan aşağıda yayınlıyorum.
İkinci arayan ise Ertuğrul Doğuç oldu. Maden yüksek mühendisi olduğunu belirten Doğuç, “Bergama Ovacık’ta tehlike yok. Bergama’nın atık barajında kimyasal atık bulunmuyor. Madenlerin vahşi bir şekilde üretilmesine biz de karşıyız. Yeraltı kaynaklarımız doğaya zarar verilmeden işletilmeli. Madenlerin doğaya zarar verilerek çıkarılmasına biz de karşıyız” dedi.
¡¡¡
Biz de karşıyız sayın Doğuç... Doğaya zarar veren her işletmeye biz de karşıyız. Havamızın, suyumuzun kirletilmesine, topraklarımızın zehirlenmesine biz de karşıyız. Çevre yazılarını da o nedenle yazıyoruz. Doğanın bizim değil, çocuklarımızın bize emaneti olduğunu da hiç unutmuyoruz. İnsanlık için sözü olan, memleketi için projesi olan herkese de köşemizin açık olduğunu ilan ediyoruz. Memleketimizde çevreye duyarlı, madenlerin vahşi bir şekilde üretilmesine karşı çıkan mühendislerin sayısının artmasını dileyip, sözü Bergama Ovacık Altın İşletmeleri’nden Fatih Karagürbüz’e bırakıyoruz:

Koçabaş Çayı çifte ödül getirdi

Çanakkale Çan’daki Koçabaş Çayı, Mavi-Yeşil Köşe’ye çifte ödül getirdi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Hasan Tahsin Gazetecilik Yarışması’nda Güncel Yazılar Dalı’nda birinci olan “Koçabaş Çayı Ağlıyor”  yazımızın ödülünü Havagazı Fabrikası’ndaki törende aldık. Vali Vekili Nevzat Ergün’ün elinden aldığımız ödülle moral bulduğumuzun günün ertesinde Çanlı dostlar, teşekkür ve tebrik ziyaretine geldi. Bizi Çan’ın fahri hemşehrisi ilan ettiklerini söyleyen çevreci Serdar Tür ve Çan Çevre Gönüllüleri Derneği 2’nci Başkanı Salih Canan, “İbrahim Abi, Çan’ın çevre sorunlarını tüm dünyaya duyurduğumuz için size sonsuz teşekkürler. Çevrenin korunması adına yaptığımız çalışmalarda bize çok büyük güç veriyorsunuz ve motive ediyorsunuz. Sizi, fahri hemşehrisi olduğunuz Çan’a bekliyoruz” dedi.

Yazının Devamını Oku

Siyanürlü atık barajından sızan su arseniğe dönüşür

14 Mayıs 2011
Yıllardır anlatıyorlar.<br><br>Çevre sorunlarına dikkat çekiyorlar. “Sağlığımızla oynamayın” diye tüm yetkililere adeta yalvarıyorlar.
Etkili ve yetkililer bazen duymuyorlar onları, bazen de dinliyorlarmış gibi yapıyorlar.
Oysa tek dertleri var onların.
Yaşam Hakları’nın, Hakkı’nın hakkı ile karıştırılmaması.
* * *
Ege Üniversitesi (EÜ) Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ümit Erdem, EÜ Fen Fakültesi Kimya Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Emür Henden, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fethi Doğan donkişot gibi.
Siyanürlü suları, arsenikleri, havadaki kükürt dioksitleri velhasılı çevremizi kirletenleri dikkat çekiyorlar.
Adı gibi Erdem’li, Ümit hocamız, “İbrahim bey, ne olur, şu madencilerin siyanürlü atık su barajlarını yaz, belki seni duyan biri olur” dedi ve iki örnek verdi:
GEMİ KONAĞI’NDA DENİZ KAN AĞLIYOR
Birinci örnek Kıbrıs’tan; “Kıbrıs’a 1880’li yıllarda gelen Amerikalı bir şirket, Gemi Konağı’nda maden işletmesi açıyor ve bakır, altın, demir, sülfürik asit üretimine girişiyor. O bölgede 6 tane atık barajı kuruluyor. Dikkat edin bu barajlarda iddialara göre sızdırma yok. Ama, şimdi yağmur yağınca o bölgedeki deniz kıpkırmızı oluyor. Bu kıpkırmızı suların içinde bakır oksit, demir oksit, siyanür ve bakır sülfat var, çevre felaketi yaratıyor.
KÜTAHYA’NIN DULKADİR KÖYÜ
İkinci örnek Kütahya’dan; Türkiye’de daha önce Kütahya Dulkadir Köyü’ndeki Etibank’ın gümüş madeni işletmesi için defalarca uyarıda bulunduk ve ölüm olaylarını da dikkat çekerek ‘Buradaki işletmeyi durdurun’ dedik. Devlet burada işletmeyi durdurdu ama bir süre sonra orası özelleştirildi. Alanlar da burada hiçbir şekilde düzeltme yapmadan, atık barajlarında önlemler almadan üretmeye devam ettiler.
Atık Barajları sızıntı yapar. Havuz altına mebran da koysak kapasiteyi aşınca çevreyi yıkmaya başlar. Orada da şimdi öyle oldu.
Sağanak yağışlarla birlikte o atık barajlarından sızan siyanürlü bileşikler arseniğe (fare zehirine) dönüşür. O da buluştuğu suyla her yere akar ve facialara çanak tutar. İşin uzmanı olmayanların, bakanların olay hakkında konuşması çok yanlış.
O bölgenin acilen toprak su analizi yapılmalıdır. Siyanür miktarı tespit edilmelidir. Jeofizik ve hidrojeologlar ve Ziraat Fakülleri’nin toprak bilimcileri o bölgeye giderek araştırma yapmalıdır. Orada tehlike var. Tekrar uyarıyoruz”
* * *
EÜ Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ümit Erdem’in söylediklerinden ders çıkaran olur mu bilemiyorum. Ama izin verirseniz ben birkaç söz söylemek istiyorum.
İzmir’in etrafı maalesef madenciler tarafından kuşatılmaya başlandı.
Bergama’daki durumu altıncıların siyanürlü atık barajını biliyorsunuz. Efem Çukuru’ndaki altın işletmesinin de farkındasınız. Şimdi de bunlara Yamanlar dağı eteklerindeki altın arama çıkarma çalışmaları ekleniyor. İzmir’i kuşatmak için geriye bir tek Buca, Kaynaklar bölgesi kaldı.
Ben de diyorum ki oraya da açın bir maden ocağı, yapın bir siyanürlü atıksu barajı tamam olsun!
Malum Türkiye, İzmir deprem kuşağında şiddetli bir sallantıda nasıl olsa patlar çatlar o barajlar. Patlamasa bile şiddetli yağmurlarda dolup taşarlar.
Taşan siyanürlü suların kaynaklarımızı ve topraklarımızı kirleteceği ve bizi yavaş yavaş öldüreceğini herkes biliyor.
* * *
İnsan soramadan edemiyor.
Acaba bu Gavur İzmir’den Kurtulma Projesi olabilir mi?
Şakası bile insanı ürpertiyor değil mi?
Buradan tüm madencilere ve oradan nemalanan bademcilere sesleniyorum. Siyanürlü maden arama çıkarma sistemini lütfen terkedin. Suları, toprakları, havayı kirletmeyen işletmeler açın. “Siyanürlü su kullanmadan maden çıkarılmaz” mı diyorsunuz? Ben de, “Hadi oradan” diyorum...
Yazının Devamını Oku