Deneyimledikçe bir kez daha âşık olduğumuz Türkiye’ye sonunda kar yağdı ve hasretle beklediğimiz dağ sezonu açıldı.
Kapılar kapalı olduğu için yurtdışına gidemeyenler için söyleyebileceğim şey şu ki boşuna Alplerin hayalini kurmayın, burnumuzun dibinde Alpler gibi Eciyes var(mış).
Yıllardır kayak yapan biri olarak yurtiçi ve yurtdışında birçok yeri deneyimledim ama Türkiye’de Erciyes’in pistleri kadar güzelini görmedim.
Bir pistten diğer piste kayarak gitmenin keyfi maalesef çok az lokasyonda mevcut ama saatlerce kayma lüksü ülkemizde konum itibarıyla maalesef yok diye düşünürken, ne kadar yanıldığımı anladım.
Hep aynı yerlere gitmekten, her fırsatta başka ülkelerin imkanlarından yararlanmaktan dolayı ülkemden ne kadar uzak olduğumun farkına vardım.
Daha önce gitmediğim yerlere gittikçe yabancıların kendi topraklarımdan daha fazla bilgi sahibi olduğunu görmek kendimi kötü hissettirdi açıkçası.
Hep Erciyes’in methini duyduğum halde bir türlü önceliklerim arasına koymamıştım. Ta ki birkaç gün öncesine kadar.
Bunların en yenisi New York’ta bulunan Juilliard School öğrencilerinin yer aldığı caz performansıyla Fendi Renaissance–Anima Mundi projesi.
Fendi farklı bir yaklaşım ile genç caz müzisyenlerinin yeteneklerini göstermeyi ve sanatçılarla dünya arasındaki bağını vurgulamayı seçiyor.
Hatta onları desteklemek için öğrenci burslarını kapsayan özel bir bağış programı da başlatıyor.
Son zamanlarda yapılmış en iyi proje.
YouTube’da yayınlanan bu muhteşem caz performansını dinlemenizi tavsiye ederim.
Kaliteli müziğe hasret kaldığımız bu günlerde kulağınızın pasını silmeniz için şahane bir seçenek.
Son ses caz eşliğinde özlediğimiz New York silüetini izlemek apayrı bir keyif.
New York demişken, 38 saniye süren “Sex and the City” tanıtımı kafamızda bir sürü sorunun dolaşmasına sebep oldu.
Dolayısıyla online alışveriş, bazıları için eğlence veya ihtiyaç olmaktan çıkıp zulüm haline dönüşüyor.
Herkes için online alışverişi kolaylaştıran ve daha avantajlı hale gelmesini sağlayan püf noktaları var.
Mesela online kıyafet alışverişinden uzak duranların en yaygın gerekçesi, bir ürünü denemeden satın almak istememeleri. Aslında internet, şüpheci moda meraklıları için dipsiz bir kuyu. Önemli olan bilginin nasıl kullanılması gerektiğini çözmek.
Eğer almak istediğiniz markanın kalıplarını biliyorsanız yani normal hayatınızda mağazasından alışveriş yapıyorsanız işiniz çok kolay. Ama hiç bilmediğiniz bir markadan alışveriş yapacaksanız, ilk yapmanız gereken ürün bilgisine odaklanmak.
Birçok marka fotoğrafta kıyafeti giyen mankenin vücut ölçülerini veriyor...
En doğrusu bu ölçülerle kendinizinkini karşılaştırıp kalıp detaylarını okumak.
O zaman hata payınız sıfıra düşüyor.
Her ne kadar sağlık ve ekonomi anlamında insanlığı zora soksa da hangimizin hayatını düzene sokmadı ki?
Evet, yapış şekli hepimizi hırpaladı ama şöyle geçen senenize uzaktan baktığınızda hiç mi uzun zamandır şikayet ettiğiniz, yorulduğunuz, mutsuz olduğunuz, yapmaya cesaret edemediğiniz şeyleri “madem sen yapamıyorsun, ben sana zorla yaptırırım” dediğini fark etmediniz?
2020 ezber bozan bir yıl oldu. Aynı Mevlana’nın “Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol.
Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın.
Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?” sözüne benzetiyorum.
Evet enerjisel olarak çok derin bir yılı geride bıraktık.
Hayatımızı tam anlamıyla altına üstüne getirdi ama kendi adıma şunu söyleyebilirim ki tüm zorluklara rağmen en son gününe kadar hayatıma katkısı çok oldu.
Outdoor markası olan The North Face ile İtalyan moda devi Gucci, 70’lerin ruhunu yansıtan, maksimalist desenlerden oluşan oldukça keyifli ve ikonik bir koleksiyona imza attı. Retro desenlerin hakimiyetindeki tasarımlar, outdoor parçalara farklı gözle bakmamızı sağlıyor.
Gucci’nin kreatif direktörü Alessandro Michele daha önce outdoor ürünlere karşı olan sevgisini “Off The Grid” adlı kapsül koleksiyonunda belli etmişti.
Sonrasında 2020 Pre-Fall için de aynı yolu izleyerek “So Deer To Me” koleksiyonunda da hayvan desenlerine geniş yer ayırmıştı.
Daha önce Supreme ve Maison Margiela gibi dev isimlerle işbirliği yapan The North Face, tam da doğaya daha fazla yüzümüzü dönmüşken, çiçekleri içimize sokması mükemmel bir zamanlama oldu.
Maalesef pandemi dolayısıyla seyahat engelimiz olduğu için bu muhteşem koleksiyona sahip olma şansımız çok az.
4 Ocak’ta Londra’da, 9 Ocak’ta ise Gucci’nin Berlin, Paris, Londra ve Milano’daki mağazalarında satışta olacak. 22 Ocak’ta ise hem Gucci, hem de The North Face ortaklaşa olarak web sitelerinde satışa sunacak.
MODADA GÜÇ BİRLİĞİ
Kahvesini, sandalyesini alan kendini sahile atıyor.
Mesela benim yeni toplantı lokasyonum Bebek Parkı.
Artık dijital toplantılar ve webinar’lardan kafamı kaldırıp dışarıya adapte olmak istiyorum.
Çünkü izole olma kapasitem fazlasıyla dolmuş durumda.
2 sandalye ve 2 sıcak içecek eşliğinde çıkan fikir alışverişlerinden çok mutluyum ama hava oturamayacak kadar soğuk olduğunda devrelerim yanmaya başlıyor.
Oturup toplantı yapacak bir yer olmaması, kafa kafaya verip proje üreteceğimiz uzun toplantı mekanlarının kapalı olması, bir tatlı ve kahve eşliğinde sohbet edilecek yerin bulunamaması sinirlerimi altüst etmiş durumda.
Eve sığamıyorum, dışarıda oturamıyorum...
Sonra kafamı dağıtmak için başlıyorum rapor okumaya.
Gardıroplarımızı açıp, seçtiğimiz kıyafetlere ikinci bir şans vermek hem modayı herkesle paylaşmanın mutluluğu hem de satıştan elde edilen geliri bağışlayarak doğada geri dönüşüme katkı sağlamamızın gururu anlatılamaz güzellikte bir his.
Bu platformun amacı kıyafetleri geri dönüştürmek, hiçbir kaynak kullanmadan alışveriş yapmak ve sürdürülebilir moda geleceğinin geniş kitlelere yayılmasını sağlamak.
Satışı gerçekleşen tüm ürünlerin geliri WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), OGEM-VAK (Ormancılığı Geliştirme ve Orman Yangınları ile Mücadele Hizmetlerini Destekleme Vakfı) ve DenizTemiz Derneği / TURMEPA’ya bağışlanacak.
Sürdürülebilirlik vizyonu ve modada döngüsel ekonomiye dikkat çeken isimlerden bazıları Arzu Sabancı, Ahu Yağtu, Buse Terim, Edvina Sponza ve Yasemin Taciroğlu...
Dört gün sürecek “Modayı Paylaş - HM” etkinliği 17 Aralık saat 18.00 itibariyle www.modayipaylas.com adresinde başlayacak. Hem sevdiğiniz kişilerin gardıroplarından bir parçaya sahip olmak hem de vakıflara katkı sağlamak için bu etkinliği kaçırmamanızı tavsiye ederim.
Biz sürdürülebilirliğe bireysel boyutta katkı sağlamaya çalışırken, Burberry markası “ReBurberry Fabric” isimli yeni programla daha da yüksek bir ses çıkarabilme hedefinde.
İngiliz Moda Konseyi ile bir araya gelerek artık kumaşları ihtiyacı olan moda öğrencilerine bağışlayacağını duyurdu. Yani kumaş israfının önüne geçip sürdürülebilirliğe katkı sağlarken, aynı zamanda da geleceğin moda tasarımcılarına yatırım yapıyor olacak.
Bu gıda sektörü için de geçerli.
Gereksiz büyüklükteki porsiyonlar, şuursuz yapılan market alışverişlerinden kaynaklı bir sürü çöpe giden malzemeler...
Peki gıda dahil tüm bu çöpe giden malzemelerin tekrar kullanılmasından ortaya çıkan yaratıcılıkla gardırobunuzun demirbaşlarına kavuşmaya ne dersiniz?
H&M modayı değiştirme çabasıyla bizi “atıkları giymeye” teşvik ediyor.
“Moda sektöründeki en büyük tüketim problemi ve fabrikalardaki uygunsuz çalışma şartları hep H&M’den kaynaklı, bu nasıl bir kavram kargaşası?” dediğinizi duyar gibiyim.
Dünya genelinde gelen tepkilere duyarsız kalmayıp, tüm bu şartları düzeltmek için yıllardır mücadele eden, tamamen geri dönüştürülmüş malzemelerden tasarladıkları modellerle, 2012 yılında ilk defa tüketiciyle buluşturdukları Conscious Exclusive koleksiyonu ile tüm markalar arasında öncü olan da yine kendileri.
Gezegenin şu anda içinde bulunduğu tehlikeli durumu tersine çevirmeye çalışıp, olumlu gelecek üzerine odaklanmaları, gıda mahsulü atıkları doğal liflere dönüştürerek yenilikçi kumaşlar üretmeleri, atığa odaklanarak yaratıcılığı ve sürdürülebilir modanın sınırlarını zorlamaları, tüketici olarak benim ayrımcılık yapmamı ortadan kaldırıyor.