Üniversite öğrencisiyim. Lise bitene kadar hiç erkek arkadaşım olmadı ta ki o karşıma çıkana kadar. Onu ilk gördüğüm andan itibaren yüreğimde kelebekler uçuşmaya başladı ve bir süre sonra da ona açıldım. 3 yıllık bir ilişki başlamış oldu.
Çok farklıydık aslında. O daha içine kapanık ben daha dışa dönük. Aramızda kıskançlık ve kavgalar oldu. Bunalıp sürekli ayrılmak isteyendim.
Sonunda ara vermek istedim, o istemedi ama ben ciddi şekilde bitirdim. Birkaç ay geçti, kendimi kötü ve suçlu hissederek arayıp özür diledim. Beni umursamayıp önüne bakmayı tercih etti.
Aylar geçti... Kalbi çok güzel biriyle tanıştım. Her zaman bana moral ve umut verici oldu. Gerçekten de hayatımda gördüğüm en iyi insan.
Bu onun ilk ilişkisi, benimse geçmişte hâlâ hatırlayıp üzüldüğüm biri ve yaşanmışlıklarım var. Zaman zaman eski erkek arkadaşımı ve yaşadıklarımı düşünüyorum.
1.5 sene oldu ayrılalı ve 1 sene bekledim. Belki bir gün beni o üzgün halimle bıraktığı için üzülür, yazar, arayıp sorar diye düşündüm.
Ama ne aradı, ne sordu, hatta her yerden engelledi.
Merhaba Güzin Abla, ben 18 yaşındayım, liseyi yeni bitirdim. Üniversite sınavına hazırlanıyorum...
Ancak annemle babam sürekli kavga ediyor. Hatta bazen babamın anneme vurduğu zamanlar bile oluyor. Babam çok katı bir adam, eve bakmaz, evin ihtiyaçlarını almaz. Bir işte çalışıyor ama kazandığıyla hep kendine yatırım yapıyor.
Annem ise çok çalışkan birisi, işine gider parasını kazanır, evin tüm ihtiyacını alır, bizimle ilgilenir. Ama gel gör ki annem de başkasıyla görüşüyor. Yine de onu çok seviyorum ama biliyorum bu yaptığı doğru değil.
İşin özeti ben hep annemle babam arasında kalıyorum, zaman zaman da acaba birine çok iyi, diğerine kötü mü davranıyorum diye kendi kendime kızıyorum.
Babamdan nefret eder oldum, ne bana ne de anneme bir şey alır.
Ama annem benim her ihtiyacımı gideriyor. Biliyorum sonuçta beklentiye girmemek lazım ama o sonuçta benim babam, insan kızını biraz olsun düşünmez mi?
Benim bir de ablam var, o da kaçarak evlendi. Babamın hele ona hiç yardımı olmadı, hep kendi çalışarak ihtiyaçlarını aldı ablam.
Merhaba Güzin Abla, ben 38 yaşında, 20 senelik evli, 2 çocuk annesiyim. Eşimle görücü usulü evlendik. Nişanlıyken ayrılmak istedim ama annem ve babam engel oldular...
Evlendiğimiz günden beri onu bir türlü sevemedim. Eşim bana karşı çok soğuktur, hiç sohbet etmez, ‘bir ihtiyacın var mı’ diye sormaz.
Hayat onun için yemek içmek ve uykudan ibaret sanki...
Kendimi karısı değil de annesi gibi hissediyorum. Zaten evin ve çocukların ihtiyacını hep ben karşılarım, cinsellik olmasa yatağıma bile gelmez. Bana ve çocuklarına karşı çok sorumsuzdur.
Henüz iki aylık evliyken boşanmayı teklif etim ama kabul etmedi. Üstelik “neden boşanmak istiyorsun” diye sormadı bile.
Bir de üstelik eşim, yakın akrabam. Sekiz sene onun ailesiyle oturduk, kazandığımı kayınpederim alırdı elimden. Ailesiyle otururken “kendi evimize geçelim” demedi. Dokuz kişi aynı evi paylaşıyorduk.
Ben çok çalıştım hem evde hem de dışarıda... Eşimde daha sonra kumar alışkanlığı başladı, evine bakmaz, faturaları ödemez oldu ve tüm kazancını götürüp kumara yatırırdı.
Bir iki defa affettim, “bir daha oynarsan senden boşanırım” dedim. “Tamam” dedi ama aldırmayıp tekrar oynadı. 100 bin liraya yakın borca girdik, krediler çektik borçları kapamak için...
Bugün 3’üncü gün... Bilgisayarımın ekranında bir kara sinek... Gayri ihtiyari, elimde olmadan kovalamak istedim. İstemeye istemeye uçtu ve yeniden aynı yere kondu.
Sonra temizlik başladı. Önce kanatlarını, sona tırtıklı el ve ayaklarını defalarca yaladı, sildi. Ben böyle temiz sinek görmedim.
Ekranda oturuyor, karşımda bana bakıyor. Ne ikram etsem diye içimden geçirmiyor değilim.
Sabahtan kalan taze börek parçaları var, çay bardağımda da demli çayın şekerli dibi.
3 gündür beraberiz, sığınacak bir yuva arıyor sanki...
Derler ki sinek mide bulandırır. Benim midem bulanmadı.
İnanın bu sineğe sıcaklık duydum, can taşıdığı belli, ömrü ne kadar araştırmadım, bilemem ama sevimli, temizlik düşkünü bir can.
Merhaba Güzin Abla, ben 29 yaşında bir kızım. İnanın tek değilim bu konuda, belki adımı gizleyerek köşenizde yayımlarsanız bu yazıyı, insanlara ilham olur... Bugüne kadar erkeklerle arama hep mesafe koydum. Sevgilimin olmasını istemedim. Türk örf ve adetlerine uygun olarak, benimle ciddi düşünen, evlilik yolunda ilerleyecek erkeği bekledim. Bekledim de bekledim ama sonuçta hiç talibim olmadı bu yaşa kadar... Üniversite bitti bitecek, az kaldı. Suratım hiçbir zaman asık olmaz, hep güler yüzlüyümdür. Çirkin de değilim... Fakat bugüne kadar hiçbir erkek bana yaklaşmadı.
Yıllarca bunu sorguladım. Hocalar “kader”, psikologlar, “baban sorunlu olduğu için bilinçaltın garip erkekleri sana çekiyor” dedi... Bu işten hiçbir şey anlamadım. Sosyal bir insanımdır da ancak erkekler çoğunlukla günübirlik kız peşinde olduğu için, acaba yanlış ortamda mıyım diyorum?
Sakın beni yanlış anlamayın, sizden bana eş bulmanızı beklemiyorum, fakat gerçekten kader deyip daha fazla beklemem mi lazım? Dengeli, evlenmiş veya sevgilisiyle evlenme yolunda olan erkekler görünce ‘demek böyleleri de var’ diyorum, ama bu insanlar neden benim karşıma çıkmıyor?
Çevremdeki insanlara açılıp bu durumumdan bahsetmem mümkün değil, toplumumuzun nasıl karşılayacağı belli. Koca arıyor, evde kalmış gibi şeylerle uğraşmak istemiyorum.
İlişki dışında gerçek anlamda arkadaşlarım da olsun istedim. O da olmadı. Okul ve üniversitede hep ders notu için bana yaklaştılar.
Bütün bunlara bakarak bana ne önerirsiniz? Bende eksik olan bir şeyler mi var, neden hayatımın erkeğiyle karşılaşamıyorum? ◊ Rumuz: Almanya’da yaşayan kız
YANIT
Sevgili kızım, elbette ismini yayımlamam, köşemi izliyorsan, sadece rumuz yayımlıyorum ve okurlarımın mail adreslerini bir süre arşivimde muhafaza ediyor, sonra da siliyorum.
6 Nisan Çarşamba günü köşemde “Eşim kendine zarar veriyor” başlıklı bir yazı çıktı. ‘Haksız mıyım’ rumuzlu okurum mektubunda eşiyle arasındaki problemi şu sözlerle anlatmıştı:
“Eşimle evlendiğimiz günden itibaren hep kavga ediyoruz. Tartıştığımız zaman bana ‘sus artık, konuşup durma’ diye bağırıyor. Ardından kendine zarar veriyor, kafasını duvarlara vuruyor.
Eşim bana ‘sus’ dese de ben konuşmaya devam ediyorum. Bu arada benim boğazıma da sarılıyor. Ben de susamıyorum işte. Sonunda ‘boşayacağım seni artık dayanamıyorum’ dedi ve boşanma davası açtı. Anlaşmalı boşanmaya karar verdik. 14 Nisan’da boşanma davamız var.
Ne yapmam lazım, hata bende mi, susmam mı gerekiyor, bilemedim.”
Bu yazıya okurlarımdan oldukça ilginç yorumlar geldi.
Ama bunların en ilginci, adının ilk harfleri E. A. olan bir beyefendiden gelen mektuptu. Mektup “Yorumu kendinde” başlığını taşıyordu ve beni çok güldüren bir fıkrayı aktarmaktaydı.
Sizleri de güldüreceğini düşünerek paylaşmak istedim. İnanın her zaman böyle anlamlı fıkralarla karşılaşmıyorum.
Eskişehir yasta... Eskişehir yine iki gözü iki çeşme. “Neden?” diye sordum söylemedi, boynunu büktü usulca. Yağamasa da rüzgarını savurdu bu kez de... Utandı sanki, “Anla beni, söyletme işte” dedi kendince. Anladım o da benim gibi ağlamakta bulmuş çareyi.
Yitip giden sevgilerine, hiç geri gelmeyecek, bir daha göremeyeceklerine, böylece ağlayıp yas tutmakta...
Her mart sonu nisan başlangıcı böyle oluyor gibi. Günlerdir kapalı hava, yağmur, figan, evler soğuk, sinirler bozuk güneş yüzü görmeyince.
Mübarek Ramazan ayı geldi.
Oruçlar tutulacak, iftarlar açılacak. Gece sahurda ne yenmeli, bilimsel tavsiyeler, dini sohbetler televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında...
Ama her Ramazanda benim aklımdaki soru şu oluyor: “Kendisini, nefsini, iradesini susuzlukla, açlıkla sınayanlar acaba sokaklarda yaşam savaşı veren canların hallerini bir nebze olsun anlayacak mı?”
Öyle ya, kolay değil 10 saatin üzerinde aç susuz kalabilmek. İşte tam da bu zor saatlerde, köşe başında o güne kadar hiç dikkatinizi çekmeyen, tüyleri dökük kedinin market torbanıza nasıl hasretle baktığını belki de bu sefer göreceksiniz.
Merhaba Güzin Abla, ben 23 yaşında ve 2 aylık hamile bir kadınım.
Eşim ise 38 yaşında...
Eşimin evi iki sokak arkamızdaydı. Tesadüfen yollarımız kesişti ve arkadaşlığımız ilerledi.
Daha sonra nişanlandık... 6 ay nişanlı kaldık. Kayınpederim başlarda iyiydi ama sonra eltimin etkisinde kaldı ve hiç nedensiz yere annemlere tavır aldı...
Dini nikâhımızın kıyılacağı akşam, eltimler bize yemeğe geldi ve ben banyoda üç düğümlü ip büyüsü buldum. Eşim de gittikçe uzaklaştı benden...
Kına gecemize eşim zorla ve eşofmanla geldi. Nikâh günü de beni, eşimin amca dediği biri evden çıkardı. Nikâhımda ikinci el gelinlik giydim. Eşimin ailesi sadece bana bir bilezik taktı...
Evliliğimizin üçüncü günü eşimin halasının 16 yaşındaki torunu bizde kaldı. Eşim kendisinin oturacağını söyleyip bizi uykuya gönderdi.