Siz sahada her ne kadar iyi işler yapıyor, topa sahip oluyor, pozisyona giriyor, bir şekilde umut vaad ediyor olsanız da, skoru elde edemediğiniz sürece ortaya konan futboldan ötürü kimse sizi üst sıralara taşımıyor, ekstra puanları hanenize yazmıyor.
Düz bir mantıkla kale direklerinin arasından ağlara gidecek top kaderinizi belirliyor.
Bu anlamda ligde skoru elde eden ekiplere bakıldığında bir şey öne çıkıyor ki o da ‘akıllı oyun’ dediğimiz şey...
Bunu son olarak Medipol Başakşehir - Bursaspor maçında gördük.
Baktığınızda en fazla topa sahip olup daha fazla pas yapan ekip Bursaspor olurken, yine şutlar ve ortalarda da yeşil beyazlı ekibin üstünlüğü görülüyordu.
Ancak maç sonunda tabela ev sahibi ekibin 3-0’lık üstünlüğünü yazdı.
Yeşil beyazlı taraftarlar, bu filmi daha önce de pek çok kez izledi.
Kulüp yöneticilerinden teknik heyete, takımdan da tribünlere kadar uzanan bu yükselen ivmede, şehirde de basketbol ateşinin yandığına hep birlikte şahitlik ettik.
Daha önceki yazılarda da vurguladığımız şey, aile ortamı ve şehir ile gün geçtikçe büyüyen bir basketbol takımı haline gelmesiydi mavi yeşillilerin.
Bugün ise işin teknik ve mental kısmına parantez açmakta yarar var...
BAŞARIYI GETİREN NOKTA:
TOFAŞ Başantrenörü Orhun Ene’nin karşılaşma sonraları yaptığı açıklamalarda sonuçtan bağımsız olarak hep daha iyisini istiyor, dahası nasıl olunur bunu masaya yatırıyor.
Son olarak deplasmanda 87-82 kazanılan İstanbul BBSK maçının ardından deneyimli çalıştırıcı, galibiyeti bir kenara bırakarak, tam da TOFAŞ’ın aslında gelişen ve dönüşen, akabinde de başarıları getiren bir noktaya işaret etti:
“Bizim kadromuz daha iyi bir kadro olduğu için hep bunun avantajını kullanıyoruz ama mutlu değiliz. Daha fazla mücadele etmemiz gerektiğine inanıyorum.”
HAYALPERESTLİKTEN UZAK
Yazılı ve görsel medyada taraftarın tek aradığı da budur, hangi yeteneklere sahip olduğunuzun pek de önemi yoktur; çünkü hep daha fazlası vardır, daha iyi olma beklentisi...
Peki bu noktada doğruları hayata geçirmek midir önemli olan, yoksa taraftarda yeniden bir heyecan yaratmak mı?
Bursaspor etrafında bu durumu ele alalım:
Yeşil beyazlı camianın belki de tarihinde ilk kez isimlerden ziyade, çok görülen bir kavram türetildi: “Transfer tahtası”
‘Transfer’ kelimesi geçen her cümlede bu kavramı da duyduk, işin ciddi boyutunu anladık.
Neticede açılacak mı diye her gün beklerken, Bursaspor 3 sezonluk aranın ardından ara transfer dönemini boş geçirmiş oldu.
Buna yönelik bir eleştiriden önce, sezon başına uzanmak gerekiyor.
Daha fazla isteyen, daha fazla rakip alanda baskı yapan ve sonucunda ise pozisyonlar yaratan bir takım vardı sahada.
Ancak bir de madalyonun öbür yüzü var…
Her ne kadar son dakika gelen gol, bu mücadelenin meyvesini oluştursa da oyunun 90 dakikasına yayılmasında güçlük yaşandığı aşikar.
Baktığımızda gollerin en çok geldiği zaman diliminin son çeyrek dilim olması takım içerisindeki kondisyonun ne denli güçlü olduğunu gösterirken, bu güce sahip bir ekibin mücadelesini 90 dakikaya yaymakta zorluk yaşaması akıllarda soru işareti bırakıyor.
Birkaç maç özelinde bu durumu Bursaspor’un üçüncü bölgedeki etkinliği açısından mercek altına alacak olursak; Beşiktaş mücadelesinde ikinci yarının hemen başlarında gelen golün ardından Bursaspor’un üçüncü bölgedeki etkinliğinin yüzde 19.3’ten yüzde 24.1’e yükseldiğini görüyoruz.
Trabzonspor mücadelesinde ise yarım saati aşkın bir süre maçın geride gitmesinin ardından 87’de Lima’nın attığı gole dek olan süreçte bu rakam yüzde 24.9’dan 27.6’ya seviyelerine çıkmış durumda.
Geride götürülen Teleset Mobilya Akhisarspor, Kasımpaşa maçlarının ardından son olarak Fenerbahçe karşısında da bu durum net bir şekilde görüldü.
Sözlerinde futbolcuların antrenman ve maç performansından ziyade, asıl meselenin oyuncuların zihinsel olarak kendilerini sahaya hazırlamak olduğunu vurguluyordu.
Bu çerçeve etrafında değerlendirecek olursak; Bursaspor için verimli bir 10 günlük dönem geride kaldı.
Özellikle takip ettiğimiz antrenmanlarda öne çıkan detayı neşe oluşturdu.
Gerek oyuncuların, gerekse teknik heyetin yüzünün güldüğüne ve pozitif tavırlarına şahitlik ettik.
Tabii bu noktada altını çizmek gereken nokta da ‘aidiyet’ duygusuydu.
32 kişilik kamp kadrosuna, 16 yaşındaki futbolcuları da dahil etmek belki pek dikkat çekici olmayabilir ancak yaşları 16 ile 33 arasında değişen oyunculardan bir bütün yaratmak pek de kolay görünmüyordu.
Samet Aybaba ve teknik heyeti, kampta özellikle bunu başardı.
Şu ana dek sezonun tartışmasız en kötü futbolu, 2-0’lık mağlubiyet ve peşi sıra gelen kadro dışılar...
Galibiyetsiz geçilen ilk 7 hafta ve o haftanın sonunda puan cetvelindeki takımın bulunduğu 17. sıra.
Sonrasında ise puan tablosu ortada; yükselişe geçen Bursaspor şu sıralarda Avrupa kupalarına katılmayı hedef biçmiş durumda.
Bu farklı iki tabloyu belirleyen ise Samet Aybaba’nın değişiklikleri oldu.
Kanat oyuncularını hücuma daha fazla yönlendirmesi ve bek oyuncularının da sürpriz çıkışları hücum aksiyonlarını çoğaltırken, gol rakamının son 7 haftada 3 katına çıkması sağlandı.
Iasmin Latovlevici ve Umut Meraş, kariyerlerinin en iyi sezon başlangıçlarını yaparken, sezonun ilk başlarında beklentilere cevap veremeyen Lima da yeni oyun düzeninde kendi yeteneklerini sergileme fırsatı yakaladı.
İlk 7 hafta Sakho’nun becerisiyle attığı 2 golün dışında diğer 2 gol de duran toplardan gelmişti.
Önce Türkiye Kupası’nda ardından da ligde çıktığı final mücadeleleri, ‘ikinci hatırlanmaz’ klişesini bozdu.
Zira bir alt ligden yükselmesinin ardından yalnızca bir sezon sonrasında Bursa’nın basketbol lokomotifi bu başarıyı sergiledi.
Gösterilen mücadelenin yanı sıra bu başarı etkeninde her zaman doğru yapılanmanın olduğuna da her fırsatta ifade ediyoruz.
Gelelim bu sezona...
Beklentilerin bu denli yükseldiği bir sezona başladı TOFAŞ.
Yoldaki her uğranılan kaza bir ‘acaba’ düşüncesi oluşturdu akıllarda.
Gün geçtikçe takım içerisindeki artan uyum kendisini son maçlarda gösterirken, geçtiğimiz hafta Avrupa’da alınan galibiyetin ardından Sakarya deplasmanından da takım galibiyetle döndü.
Bu galibiyette özellikle bu sezon hücuma önemli katkılar yapan Demonte Harper ve Diante Garrett’ın skorerliği öne çıkarken, 5 oyuncu ise mücadeleyi çift hanelerdeki skor katkısıyla tamamladı.
Elbette takım olma direncini de ortaya koyması TOFAŞ’ın galibiyetindeki kilit noktalarından birisiydi.
Sezon başından itibaren geçen süreç ise bizlere ne ligin, ne de Avrupa’nın bu sezon hiç kolay olmayacağını gösterdi.
Sertlik düzeyinin daha da arttığı ligimizde özellikle TOFAŞ’ın 7 maçta elde ettiği 6 galibiyet bu noktada öneme sahip.
Kaldı ki Banvit maçının ardından Sakarya maçındaki de geri dönüş bizlere mücadele düzeyinin ne kadar üst seviyede ve motivasyonun takım olma bilinciyle oluştuğuna işaret ediyor.
Avrupa’da da her ne kadar sonucunda parkeden mağlup ayrılsa da; TOFAŞ, Alba Berlin karşılaşmasında da taraftarının da verdiği güç ile birlikte iyi bir mesaj verdi.