1 Haziran 2008
Son haftalarda ABD başkan adaylarının sağlık raporları açıklanıyor birbirinin peşi sıra: Önce Cumhuriyetçi Parti’nin adayı John McCain’in tam 1170 sayfalık raporu açıklandı. Ardından Demokrat Parti aday adayı Barack Obama’nınki doktoru tarafından duyuruldu. Beyaz Saray’a çıkacak başkanın herhangi fiziki bir sağlık sorunu bulunmaması güzel de aklıma takılan bir soru var: Kafalarının da sağlıklı çalışıp çalışmadığını tam bilemiyoruz. Önümüzde, George Bush gibi bir örnek varken bence Amerikan başkanlarının "ruh" ve "kafa" sağlığı da çok önemli.
Geçen gün haber ajanslarına göz atarken şöyle bir başlık dikkatimi çekti: "Obama’nın sağlığı mükemmel."
Söz konusu olan Demokrat Parti’nin ABD başkan aday adayıyla ilgili bir sağlık raporu. Rapor, Barack Obama’nın 21 yıllık doktoru David L. Scheiner tarafından kaleme alınmış.
Buna göre, Obama hipertansiyon, kalp ve prostat sorunu yaşamıyor. Kolesterol seviyesi gayet iyi ve devamlı koştuğu için bedeninde yağ fazlası da yok. Başkan aday adayının biricik günahı birkaç kez bırakmayı denediği halde vazgeçemediği sigara.
"Ancak," diyor doktor Scheiner raporunda "Obama yeniden sigarayı bırakma gayreti içerisinde. Nicorette sakızı şimdilik iyi sonuç veriyor gibi."
46 yaşındaki Barack Obama’nın bir sayfalık raporu durduk yerde yayınlanmıyor elbette.
Bundan tam bir hafta önce Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı John McCain’ın tam 1170 sayfalık sağlık raporunun kamuoyuna duyurulduğunu hatırlatmam gerek.
Anlayacağınız Demokrat ve Cumhuriyetçi partiler "Hangi başkan adayı daha genç, daha sağlıklı" yarışında.
Yaş faktörü bir yana, McCain’in geçmişinde önemli sağlık sorunları var. Zaten sağlık raporu da bir doktor değil, ünlü Mayo Kliniği’nden tam üç doktor tarafından gösterişli bir konferansla açıklanıyor.
MCCAIN’İN TEMİZ RAPORU
McCain geçen 15 yıl zarfında tam dört kez deri kanserinin melanom türüne yakalanmış. Bin sayfanın üzerindeki sağlık raporunda, McCain’in deri kanserini nasıl atlattığı ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor.
Böbrek taşı, bağırsak polipleri gibi başka hastalıkları da atlattığı vurgulanıyor.
Sonuçta cumhuriyetçi başkan adayı bugün temiz. Beyaz Saray’a çıkmasını engelleyecek hiçbir hastalığı yok.
ABD gibi bir süper gücün dizginlerini teslim edeceği başkanlarının sağlıklı olması Amerikalıları rahatlatmıştır mutlaka.
Yalnız Amerikalıları mı? Amerikan başkanının ağzından çıkacak her söze kilitlenmiş ülkeler de kuşkusuz aynı duygular içindedir.
Yani bu raporları tüm dünyaya verilmiş mesajlar olarak da algılamak mümkün. "Merak etmeyin seçeceğimiz yeni ABD Başkanı sağlıklıdır."
Süper güç ağırlığının farkında.
Ya ruh ve kafa sağlığı?
İtalya’da Silvio Berlusconi nisan ayında yeniden başbakanlığa seçilmeden böyle bir sağlık raporunun açıklandığını hatırlamıyorum. Oysa Berlusconi tam 74 yaşında ve Toskana bölgesindeki seçim kampanyası sırasında herkesin gözü önünde bayılıp yere düşmüştü. Acilen helikoptere bindirilip Milano’da hastaneye kaldırılmıştı.
Berlusconi’nin geçmişinde bir de prostat kanseri de var. Sağlıklı ve genç görünmesinin nedeni yüzünü birkaç kez gerdirmiş olmasına bağlanıyor.
Neticede İtalya’da hiç kimsenin aklına 74 yaşındaki başbakanla ilgili bir sağlık raporu açıklamak gelmemiş,
Beyaz Saray’a çıkacak başkanın herhangi "fiziki" bir sağlık sorunu bulunmaması güzel de, benim aklıma takılan bir soru var: Gözlerimize sokulan bu sağlık raporlarında başkan adaylarının "ruhsal" durumlarıyla ilgili hiçbir veri yok.
Kafalarının da sağlıklı çalışıp çalışmadığını tam olarak bilemiyoruz.
Önümüzde, başımıza feci belalar sarmış olan Başkan George Bush gibi bir örnek varken bence Amerikan başkanlarının "ruh" ve "kafa" sağlıkları çok önemli.
Diyorum ki, dünya kamuoyu sadece "kanser, yüksek tansiyon, kolesterol" gibi bilgiler içeren sağlık raporlarıyla asla yetinmemeli.
Başkan adaylarından daha fazlasını talep etmeli.
Yazının Devamını Oku 
25 Mayıs 2008
Boris Johnson: Londra’nın yeni belediye başkanı eksantrik olmayı seviyor. Bir televizyon kanalında Ali Kemal’in "üvey torunu" olduğunu işitmiştim. Ama kendi ağzından aile bağlarıyla ilgili ayrıntılı bir açıklama gelmedi. Sanki Osmanlı torunu olarak tanınmayı seviyor. Keşke İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş onu davet etse de bu kökleriyle ilgili muamma çözülse.
Londra’nın yeni Belediye Başkanı Alexander Boris de Pfeffel Johnson konusunda kafamda bazı soru işaretleri var: İddia edildiği gibi gerçekten Boris Johnson Türk kökenli mi? Gerçekten bir dönem bakanlık da yapmış gazeteci Ali Kemal’in torunu mu?
Bir televizyon kanalında Ali Kemal’in "üvey torunu" olduğunu işittiğimden eminim. Ali Kemal’in İngiliz eşiyle evlendiğinde kadının çocuklu bir dul olduğu ve esasında Boris Johnson’un büyük büyük dedesinin bu çocuk olduğu iddiası var. Durum biraz karmaşık gibi.
Zira Boris Johnson’un kendi ağzından aile bağlarıyla ilgili ayrıntılı bir açıklama gelmedi. Sanki kendisi de gizemli bir geçmişten, değişik aile köklerinden hoşlanıyor gibi. Sadece Türk değil, İsviçre, Fransız ve Yahudi kökleri de bulunduğu söyleniyor.
Londra’daki arkadaşlarımla iddiaları sordum. Hiçbirinden doyurucu bir cevap alamadım. Biri "Boris Johnson kendisini Osmanlı torunu olarak tanıtmayı seviyor" dedi.
"Osmanlı torunu" yeni belediye başkanının "eksantrik" özelliklerinden sadece bir tanesi.
İSİM BABASI BİR RUS
Taşıdığı Rus adı "Boris"in de ilginç bir hikayesi var: Buna göre, annesi ona hamileyken babasıyla birlikte Meksika’da tatilde. Doğum sancıları tutuyor. Yolculukları sırasında tanımış oldukları Boris adındaki bir Rus genç çifte doğum için bir New York bileti hediye ediyor. Minnet borcundan olsa gerek bebeğe Boris adı takılıyor. Zaten aile içindeki adı da Alex.
Eğlenceli biri Londra’nın yeni belediye başkanı. Hayattaki en önemli kriterinin "eğlenceli" ve "sıkıcı" olduğu söyleniyor.
The Guardian muhabirlerinden Jon Henley’e göre Londralılar gülmeyi sevdiği için kendilerini eğlendirecek bir belediye başkanı seçmiş.
İriyarı, sarı saçları boyalı gibi, koşarken tuhaf şortlar giyiyor ve gaflarıyla ünlü.
Bir keresinde bir köşe yazısında Papua Yeni Gine’nin bir "yamyamlar ülkesi" olduğunu yazmış. Gelen tepkiler üzerine Papualılar’dan özür dilemiş.
Geçenlerde gazetede bir fotoğrafı vardı. Kocaman cüssesiyle bisikletini sırtlamış evinin merdivenlerinden iniyordu. Londra’nın 14 milyar Euro’luk bütçesinin sorumluluğunu yüklenecek biri gibi görünmüyordu.
DAVET SIRASI TOPBAŞ’TA
Hatırladığıma göre, İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın, Londra eski belediye başkanı Ken Livingstone ile yakın ahbaplığı var. Topbaş, Londra’ya her gidişinde mutlaka Livingstone’u ziyaret ederdi. Doğrusu Livingstone’un İstanbul’u ziyaret edip etmediğini bilmiyorum.
Diyorum ki, Kadir Topbaş Londra’nın yeni belediye başkanını İstanbul’a davet etse. Boris Johnson eğer gerçekten kendisini "atalarının" topraklarında hissederse kendisini tutamaz Türk kökleriyle ilgili açıklamalar yapabilir. Muamma haline gelen bu kök meselesi nihayet açıklığa kavuşur.
Hem Topbaş’ın Boris Johnson ile anlaşacağından hiç kuşkum yok.
Johnson Londralıları eğlendiriyor, Topbaş İstanbulluları doyuruyor.
Yazının Devamını Oku 