Eyüp Can

Baykal Erdoğan’a kapıyı nasıl araladı

9 Eylül 2009
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan haftaya ‘Demokratik Açılım’ı konuşmak için CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den randevu isteyecek.

Keşke iktidar-muhalefet görüşmesi tartışmalar bu noktaya gelmeden önce gerçekleşseydi. Ama olmadı.

AK Parti ile MHP arasında ipler hayli gerildi. 

Bahçeli Erdoğan ile bir araya gelmeyeceğini yineledi.

CHP ise kapıyı tamamen kapatmış değil fakat hükümetin içeriği netleşmeyen açılım paketine yönelik açıkça “karşı duruş” sergiliyor.

Bırakın “ortak çözüm” bulmayı bir araya gelip konuşmak bile bu aşamada pek mümkün gözükmüyor.

* * *

Fakat ben yine de Erdal Sağlam’la birlikte CHP’nin “karşı duruşunu” daha iyi anlamak için geçen hafta parti merkezinde Deniz Baykal’ı ziyaret ettim.

Deniz Bey oruçlu olmasına rağmen bütün enerjisiyle iki saate yakın hem “Ermenistan açılımı” hem de

Yazının Devamını Oku

Çankaya’da Yom Kippur Başbakanlık’ta Paskalya

5 Eylül 2009
TAM on yıl önce. <br><br>Yine bir ramazan günü. İftar masasında Beyoğlu Belediye Başkanı Kadir Topbaş dahil 16 kişi var.

Davetin sahibi Yahudi cemaati.

Hem Yahudi cemaati hem de Kadir Topbaş ramazanda iftarda buluşmak konusunda biraz tereddütlü: “Acaba çevremiz ne der?”

Allahtan iki taraf da kararlı: “Ne derlerse desinler...”

* * *

Hafta başı Türkiye Hahambaşı İsak Haleva ve Türkiye Musevi Cemaati Başkanı Silvyo Ovadya’dan iftar daveti aldığımda tereddütsüz “Evet” dedim.

Hem de bir ilke kararımı çiğneyerek.

Prensip olarak iftar davetlerinden, özellikle de “otel iftarlarından” uzak duruyorum.

Yok yok ne “laiklik alerjim” var ne de beş yıldızlı otellerde güzel yemeğe karşıyım.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’nin bölünen sakalları

2 Eylül 2009
“TÜRK halkı her konuda ikiye bölünür, sen bildiğini yap.”<br><br>Son günlerde Türkiye’nin ruh haline ilişkin duyduğum en gerçekçi tespit.

Baksanıza “Kürt”, pardon “demokratik açılım” sürerken şimdi de “Ermenistan açılımı” dolayısıyla toplum tam orta yerinden bıçak gibi ikiye bölündü.

Fakat 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e ait bu veciz sözün ne Türk-Kürt bölünmesi ne de Ermenistan-Türkiye ile alakası var.

Bölünme konumuz Sedat Ergin’in sakalları

Demirel, Ergin’in sakallı halini pek beğenmiş.

Ergin ise bu konuda çevresinin ikiye bölündüğünü söylemiş.

E tabii Demirel de yukarıdaki veciz cevabı yapıştırmış.

* * *

Pazar günü 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonu için

Yazının Devamını Oku

İki yazarın arasına giren kara kedi Felix

29 Ağustos 2009
- SENİ gidi pozcu seni...

- Patronluk taslama...

- Sen önce ağız ishaline çare bul...

- Bırak bu dırdırları...

Merak etmeyin niyetim Türk basınında mebzul miktarda bulunan yazar polemiklerinden bir potpuri sunmak değil.

Ben bugün size yaklaşık dört aydır izlediğim biri Amerikalı, diğeri İngiliz iki çok önemli yazar arasında geçen “entelektüel seviyesi hayli yüksek” bir tartışmayı aktaracağım.

* * *

Her ikisini de yaklaşık dört aydır ringe çıkmış boksörler gibi izliyorum.

Çünkü tartışma 30 Nisan 2009’da New York Metropoliten Müzesi’nde başladı.

Yazının Devamını Oku

Davidoff Kafe nasıl hidayete erdi

26 Ağustos 2009
HABER gazetelere ilk şöyle yansıdı: “Kuran okutan jazz bara dava açıldı.”

Doğrusu bu ya inanmakta güçlük çektim.

Capacity Alışveriş Merkezi’nde 1.5 yıldır Davidoff Kafe’yi işleten Zafer Öztürk, ekonomik kriz gerekçesiyle ramazan öncesi 180 derecelik bir değişim gerçekleştirmiş.

Kısa bir süre öncesine kadar Zerrin Özer’in sahneye çıktığı jazz kafeyi, ilahiler okunan, mini etekli garsonlar yerine başörtülü kızların çalıştığı, içerisinde kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı “namaz kılma çadırı” bulunan bir mekâna dönüştürmüş.

Zafer Öztürk

Zafer Öztürk

Bu “hızlı hidayet öyküsü” başta Alışveriş Merkezi Yönetimi olmak üzere çarşıda mağazası bulunan işletmecilerin tepkisini çekmiş.

* * *

Şaka gibi ama inanın değil,

Yazının Devamını Oku

Altıncı hissin kerameti!

22 Ağustos 2009
MARKALARIN “altıncı hissi” olur mu?

İnsanlarınki bile şüpheliyken!

Meğer varmış...

Bir süredir favori marka listemde yakından izlediğim üç marka var. 

Onlara dair ne bulsam okurum. Yeni ne yapmışlar gider görürüm.

Kimi zaman müşteri olurum, kimi zaman müşteki.

* * *

Hoş bir tesadüf olsa gerek.

Geçen yıl dünyanın en önemli perakende organizasyonlarından biri olarak kabul edilen MAPIC’te bu üç marka ödül aldı. 

Yazının Devamını Oku

Mevlânâ ‘Kanlı Pazar’a girer mi

19 Ağustos 2009
JOSE 11 yaşında. <br><br>Tek kelime İngilizce konuşamıyor.

Fakat cumartesi akşamı Wembley Stadyumu’nu rekor sayıda dolduran 88 bin kişiyle birlikte U2’ya istisnasız bütün şarkılarda eşlik ediyor.

Hemen önümde oturduğu için, kaçırdığım şarkı sözlerini bile benim için o tamamlıyor.

Meğer tam bir U2 hayranı olan babasıyla konser için Madrid’den Londra’ya gelmiş.

Neredeyse beşikten itibaren grubun büyülü şarkı sözleriyle büyümüş.

İlk dikkatimi Magnificent şarkısını söylerken çekti. Yaralı genç bir âşık gibiydi.

I was born / I was born to be with you... (Doğdum / Seninle olmak için doğdum...)

* * *

Aslında önceki hafta Vuslat Doğan Sabancı’nın davetlisi olarak Ertuğrul Özkök’le birlikte ben de Zagreb’de olacaktım.

Yazının Devamını Oku

Başbakan’a açık mektup: ‘Su çatlağını bulamadı!’

15 Ağustos 2009
“ÖLÜM vakitsiz gelir de bu topraklara yerleşmeme engel olursa, vasiyetim olsun Diyarbakır’a gömülmek istiyorum...”

Türkiye haftalardır “Kürt açılımı”nı konuşuyor.

Abdullah Öcalan’ın muhatap alınıp alınmaması bile tartışıldı.

Oysa şu sıralar hiçbir siyasi açılım ya da tartışma, geçen hafta Atina’da vakitsiz bir biçimde vefat eden Suriye doğumlu, Diyarbakır asıllı Ermeni sanatçı Aram Tigran’ın (75) “havada kalan” vasiyeti kadar anlamlı değil.

Buradan Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na sesleniyorum. Kürt müziğinin büyük besteci ve icracısı Aram’ın alabildiğine insani vasiyeti havada kaldıkça, Aram’ın yorgun bedeni Diyarbakır yerine apar topar gömüldüğü Brüksel’de durdukça, rahmetli Hrant Dink’in tabiriyle “su çatlağını bulamadıkça” siyasi ve ekonomik açılımların havada kalması kaçınılmaz!

* * *

Sayın Başbakan,

Aram’ın hikâyesi her şeyden önce bu topraklarda “kimlik” meselesinin klasik teorilerle izah edilemeyeceğinin ispatı.

Ailesi 1915 Ermeni tehcirinde Diyarbakır’dan sürülen

Yazının Devamını Oku