Dilim döner gelmez sözüm (3)

“Almanolog”... Böyle bir sözcük var mı acaba!

Haberin Devamı

Ya da “Fransızolog”! Olmasa da niye demeyelim Finolog, Rusolog, Macarolog! Diyorlar ya, “Türkolog”...
Böyledir dil işi, yerini buldu mu “anlamlı” görünür sözcük, dengi dengine alıp taşıdın mı bir başka yere çarpılıverir o sözcük, gülünçleşir de üstelik.
* * *
“Türkolog”, özellikle yazılı kaynaklardan yola çıkarak Türklük olgusunu tarihsel gelişim içinde araştıran, çoğu Türk olmayan bilim adamlarını tanımlayan bir sözcük. “Türk”ün sonuna Yunanca “logos - bilgi” sözcüğünden türetilmiş bir ekleme yapılmış gibi görünse de oradaki “Türk” de Türkçe değil gerçekte, İtalyanca “alaturka/Türk tarzı” gibisinden bir “Türk”, yani Turco. Kurcalayınca bir başka tuhaflık daha ortaya çıkıyor: “Turco” sözcüğü “dişil” değil, “eril”; erkekliği vurguluyor. Bu da onların dillerinin cilvesi, “Turco” derken dişiliği dışlamış olmaları!
 Ve böylesi bir “turco/Türk”ün sonuna bir de Yunanca “logos/bilgi”yi ekleyince, bizi, bizim dışımızda inceleyen bilim adamlarına verilen ad ortaya çıkıveriyor: “Türkolog”.
* * *
Yine de pek şaşmamalı dilin, ordan burdan “aşırılmış” sözcüklere dolana dolana, dağarcığının “şişip” durmasına. Dil, ortaya çıkıveren her yeni kavram ya da buluşu yapılan her “nesne” karşısında çaresiz! Batılı diller Yunanca’ya, Latince’ye sığınıveriyor; bize de onların uydurduklarına dilimizi uydurmaktan başka yol kalmıyor.
Elin dediğine dilimiz dönmeyince uydurduklarımız da var kuşkusuz. Bir “uyduruk” sözcük ortaya çıkmaya görsün, saldırıya geçenler, alay edenler fırlayıveriyor ortalığa. Oysa, nice “uyduruklar”la konuşurlar da dilleri alıştığından ayrımına varmazlar.
Buyrun, tepkilerden biri: “...devlet terörüyle lisan ve edebiyata müdahaleleri neticesinde Türkçemiz büyük yaralar almış, çok kan kaybetmiş, şiiriyetinden ve zenginliğinden arınarak bir gecekondu dili haline düşmüştür. Türkiye’deki dil ve yazı devrimi, İslam’a ve Müslümanlara karşı yapılmış bir harekettir.”
“Gecekondu” da “devrim” de uyduruk iki sözcük!
Böyle yazıp duranlar acaba “tayyare” ile mi uçuyor, yoksa “uçak” ile mi!
* * *
Dilimizde “uyduruk”luğun en güzel yansıması, “uçak” olmalı. Havada uçup giden “nesne”, artık insanlara tepeden bakar olunca hemen adını “hava”yla karışık uyduruvermişler: aéroplane – airplane – aeroplano - aeroplan.
Yabancıların “hava”dan uydurduğu sözcük, “televizyon”, “sinema” gibi söylenişi dile pek yatkın olmadığından Türkçe sıkışıp kaldığı yerde Arapça’ya sığınıvermiş: “Tayyare”.
Tuhaflık şurada ki, Arapça’da “tayyare” diye bir sözcük yok. “Tayyar” var, “uçan, uçup giden” demek. Eklemişler sonuna “dişilik” gösteren –e’yi, olmuş “uyduruk” bir “tayyare”. Dahası el oğlunun sözcüğü “eril-erkek”, bizim tayyare “dişil”.
Şu “tayyare” uça dursun, sonunda “uçak” olup yere nasıl konmuş, onu da haftaya karşılayalım.


 

Yazarın Tüm Yazıları