TÜM dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla yayılan domuz gribi, bir yandan antibakteriyel el temizleme jellerine olan talebi artırırken, diğer yandan da salgından vücut direncini artırarak, korunmak isteyenlerin mekanik ve elektrikli meyve sıkıcılarına yönelmesini sağladı. Yıllık hacmi 600 milyon dolara ulaşan küçük ev aletleri pazarından geçtiğimiz yıl 30 milyon dolarlık pay alan meyve sıkıcılarında stoklar, bir hafta gibi kısa sürede eridi.
Satışlar ikiye katlanacak
Yılda 500 bin adet meyve sıkıcısının satıldığı pazarda firmalar şimdi, yıl sonuna kadar satışlarını 1 milyon 500 bine çıkartma hesapları yapıyor. Talepte yaşanan artış, sadece portakal, mandalina, greyfurt ve nar gibi sulu meyvelerin yanı sıra, havuç, elma, pancar, kereviz, brokoli gibi katı meyve ve sebzelerin de suyunu çıkarabilen elektrikli ürünlerde değil, aynı zamanda mekanik kollu meyve sıkıcılarında da gözleniyor.
Stoklar tükendi
Arkadaşımız Mert Temizkan, meyve sıkıcılarda yaşanan talep patlamasıyla ilgili olarak küçük ev aletleri üretici ve ithalatçı firma temsilcileriyle görüştü. Philips Ev Aletleri Grup Pazarlama Müdürü Mete Uslukılınç, “Son 2 haftada, narenciye ve katı meyve sıkıcılarında yaşanan satış patlaması, stoklarımızın bir anda erimesine yol açtı.
Bir çok satış noktasında ürünlerin tükenmesi, üretimde meyve sıkıcılarına ağırlık vermemize yol açıyor” dedi.
Siemens Pazarlama Müdürü Ayşe Özkaya da, “Sağlıklı ve doğal beslenme trendine son birkaç hafta içinde domuz gribi korkusunun da eklenmesi meyve sıkıcı satışlarının bir anda körüklenmesine ve doğal olarak satış rakamlarımızın yükselmesine yol açtı” diye konuştu.
İŞ dünyasının gözünü yeni pazarlara çevirmesine yol açan global mali kriz, 200 milyon dolarlık hacme ulaşan çeviri sektörüne yaradı. Krizle birlikte Kuzey Afrika, Çin ve Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri’ne yönelik iş görüşmelerinde yaşanan artış, Rusça ve Çince’nin yanı sıra Slovakça, Arapça, Kazakça, Türkmence, Ukraynaca ve Kırgızca gibi farklı dillerde çeviri yapabilen tercümanlara olan talebin artmasını sağladı. Son 10 yılda 3 kat birden büyüyerek, firma sayısı bine ulaşan sektörde tercüman olarak çalışanların sayısı da 50 bini buldu.
Sektörümüze yaradı
Çeviri İşletmeleri Derneği’nin Başkanı Osman Kaya, özellikle Türkiye’deki orta ölçekli şirketlerinin krizle birlikte yeni pazar arayışlarına girdiğine dikkat çekerek, “Bu şirketlerin kriz ortamında bünyelerinde çevirmen çalıştırmak yerine tercümanlık kuruluşlarından yararlanma yolunu seçmesi, sektöre yarıyor” dedi.
Fiyat farkı açılıyor
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, batı ülkelerinde çeviri bedellerinin kelime başına belirlendiğini de söyleyen Kaya, “Türkiye’de ise bu, bin karakter üzerinden hesaplanıyor. böyle olunca da fiyat, yarı yarıya daha düşük seviyede kalıyor. Ancak, sektördeki en önemli sorunlardan birini belli bir fiyat politikasının belirlenememesi oluşturuyor. Bu da, tercüme kuruluşları arasında fiyat uçurumlarının doğmasına yol açıyor” dedi.
Meslek yasası gerekiyor
Kurum içi yapılan çevirilerde genellikle profesyonel olmayan personelin kullanıldığına da dikkat çeken Osman Kaya, şunları söyledi: “Oysa, çevirmenlik profesyonellik istiyor. En ufak bir yanlış çeviri, telafisi olmayan sonuçlar doğurabiliyor. Çeviri hataları limanda gemilerin gereksiz beklemesine, malların gümrüklerde uzun süre kalmasına ve en önemlisi siyasi skandallara neden olabiliyor. Bu nedenle, sektöre yönelik mutlaka bir meslek yasasanın çıkartılması gerekiyor.”
İlk anlaşma Sümerceye, ilk kitap Yunancaya çevrildi
FARKLI damak tatlarına uygun karışımlarla tüketiciyi damaktan yakalayan poşet kahve üreticileri, Osmanlı saray ve konak haremlerinde, özel bir seramoniyle kulpsuz fincan ve gümüş zarfların içinde konuklara ikram edilerek, saltanatı başlayan 500 yıllık Türk kahvesini pes ettirdi. Türk kahvesi üreticileri de artık, farklı damak tatlarına uygun karışımlarla, 300 milyon dolarlık pazarın yüzde 54’ünü 7 yılda ele geçirmeyi başaran poşet kahve üreticilerine ayak uydurmak zorunda kaldı. Bol köpüklü, telveli Türk kahvesinin tek kullanımlık poşetlere girmesiyle birlikte, yüzde 60’lardan yüzde 18’lere kadar gerileyen pazar payı, yeniden yükselişe geçti.
İlk tanışma 2002
Hazır kahve üreticilerinin Türk tüketicilerini ilk kez 2002’de tanıştırdığı tek kullanımlık poşet kahve, kolay ve kısa sürede hazırlanması sayesinde 7 yıl gibi kısa bir sürede pazar payını hızla büyütmeyi başardı. Bunda da ürün yelpazesine sürekli yeni tatlar eklenmesi, vanilyalısından fındıklısına, kremalısından klasiğine, şekerlisinden şekersizine kadar farklı damak tatlarına uygun poşet kahvelerin piyasaya sürülmesi etkili oldu. Tek kullanımlık poşet kahvelerin 300 milyon dolarlık pazardan aldığı pay bir anda yüzde 54’e ulaşırken, hazır kahvelerin payının yüzde 26’ya, Türk kahvesinin de yüzde 18’e kadar gerilemesine yol açtı. Poşete giren cappuccino ile makinede hazırlanan espresso gibi kahvelerin payı da yüzde 2’ye kadar çıktı.
15 saniyede hazır
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, pazarı çözülebilir poşet kahvelere hızla kaptıran Türk kahvesi üreticileri de, sonunda pes edip, poşet kahvelerle rekabete girmek zorunda kaldı. İlk tek kullanımlık poşet Türk kahvesi Osmanbey markasıyla piyasaya sürüldü. Poşet çay ve kahvelerde olduğu gibi sıcak suyla karıştırılarak 15 saniyede hazırlanabilen bol köpüklü bu tek içimlik telveli kahve, başta iş yerleri olmak üzere, hastane, üniversite kantinlerinde ve tur otobüslerinde hızla yaygınlaşmaya başladı. Osmanbey markasıyla geliştirdikleri içime hazır poşet Türk kahvesini THY, İz Air, Pegasus gibi havayolu şirketlerinin ikram listelerine de girdiğini söyleyen San İç ve Dış Ticaret’in sahibi Tayyar Sözbir, “Bu ürünü geliştirirken Tübitak’tan da destek sağladık. Türk Patent Enstitüsü’nün de önerisiyle taklitlerini önlemek için ürünün uluslararası patentini Rusya’dan aldık” dedi.
Yunanlılar çağırdı isim yüzünden gitmedi
SAN İç ve Dış Ticaret’in sahibi Tayyar Sözbir, ‘tek kullanımlık Türk kahvesi’ konusunda Yunanistan’dan kendilerine teklif geldiğini belirterek, şunları anlattı: “Ancak, ürünümüzün üzerine Yunan kahvesi ibaresini yazmamızı istediler. Biz de bu teklifi geri çevirmek zorunda kaldık. Ayrıca, hazır poşet kahvelerde olduğu gibi tek kullanımlık poşet Türk kahvesinde de ürün çeşitlemesine gideceğiz. Sade, orta ve şekerli olmak üzere 3 farklı çeşidi olan Osmanbey poşet kahvesinde şimdi damla sakızlı ve kaküle çeşnili olanını da geliştirmeye çalışıyoruz.”
Hangi kahve pazardan ne kadar pay alıyor (%)
TÜRKİYE’de genişbant internet (ADSL), mobil internet ve kablo internette hız yarışları yaşanıyor. ADSL kullanıcı sayısının 18 milyona, üçüncü nesil (3G) abone sayısının 5 milyona, Uydu Net abone sayısının da 150 bine ulaştığı Türkiye’de, GSM operatörü kuruluşların modemle kablosuz bağlantı hizmeti vermesi, Uydu Net’in 20 Megabit’e kadar internet hızı sağlaması, TTNet’in de ADSL abonelerine cazip kampanyalarla üst paketlere geçme imkanı tanıması, bir anda internette hız yarışlarının başlamasına yol açtı.
Ayda 32 saat
Ayda 32 saatle, internet başında geçirilen süre açısından Avrupa’da ilk sırada yer alan Türkiye, internet kullanıcı sayısı açısından da yedinci durumda bulunuyor. İnternete bağlantı hızı konusunda, başta Finlandiya, İsveç ve Fransa gibi birçok Avrupa ülkesinin gerisinde kalan Türkiye’de, rekabetin kızışmasıyla birlikte son dönemlerde yapılan yatırımlar da bağlantı hızının artmasını sağladı.
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’de, en hızlı internet bağlantısını fiber optik kablolar üzerinden şu anda 32 Megabit saniyeyle TTNet sağlıyor. VDSL2 bağlantısıyla gerçekleştirilen bu paketlerde aylık fiyatın, 16 Megabit’ta 110 TL, 32 Mb’te de 137 TL olması bireysel kullanıcılar arasında fazla yaygınlaşamamasına yol açıyor. Ayrıca, Türk Telekom’un fiber optik kablo ağının merkezi bölgeler dışında yaygın olmaması da tercih edilmemesinde etkili oluyor. TTNet, bu nedenle bireysel aboneler arasında 8 Megabit’lık paketini yaygınlaştırmaya çalışıyor. Daha düşük hızlarla internet bağlantısına sahip mevcut abonelerinin, ilk 6 ayı 19 TL olan bu 4 GB kotalı pakete geçmeleri için kampanyalar düzenliyor.
Aboneyi katladı
HEDİYE kontör ve mobil oyunla başlayan kampanya atağını, dizüstü bilgisayar, mp3 çalar ve lüks otomobille perçinleyen çikolata üreticileri, krize rağmen yılın ilk 9 ayında 450 milyon liralık pazar hacmini yakalayınca, rekabeti şimdi de uzaya taşıdı. Ülker’in Golden çikolata müşterilerine BMW marka otomobil kampanyasını başlatmasının ardından Kraft Türkiye de, Milka ürün yelpazesi arasında yer alan M-Joy müşterilerinden birini uzaya yolluyor. Önümüzdeki ayın sonuna kadar sürecek olan kampanyaya katılanlardan biri, Ruslar’ın MIG 31 Foxhound uçağıyla atmosferin dışına çıkıp, 75 bin feet (yaklaşık 23 kilometre) yükseklikten dünyayı seyretme şansını elde edecek.
İlk Türk değil
Arkadaşımız Mert Temizkan’ın yaptığı araştırmaya göre, Garanti Bankası, geçtiğimiz yıl Shop and Miles kredi kartı müşterilerine yönelik düzenlediği kampanyayla Türkiye’den ilk defa Asiye Demet Aşkın adlı müşterisinin 18 bin 750 dolarlık uzay seyahatinden yararlanmasını sağlamıştı. Aşkın, bu kampanya seyesinde Güney Afrika’nın Cape Town kentinden havalanan F-104 Starfighter uçağıyla, atmosferin dışına çıkararak, 60 bin feet yükseklikten dünyayı seyretme imkanına kavuşmuştu. Şimdi, benzer bir kampanyayı devreye sokan Kraft, M-Joy çikalatalarında yer alan şifreleri toplayan müşterilerinden birini Moskova’nın 400 kilometre uzağındaki Nizhny Novgorod’dan uzay yolculuğuna çıkaracak. MIG 31 Foxhound uçağıyla atmosferin dışında gerçekleşecek olan bu 45-50 dakikalık yolculuk, 75 bin feet yükseklikten dünyayı ve uzayı seyretme şansı sağlayacak. Önümüzdeki ay sona erecek olan kampanyaya, şu ana kadar başvuranların sayısı daha şimdiden 100 bini bulmuş durumda.
80 bin dolara gidecekGillette de Kraft ve Garanti Bankası’nın organize ettiği uzay yolculuğu kampanyasının bir benzerini Kanada’da uyguluyor. 2010 yılında uzay yolculuğunu kapsayan bu kampanyanın sponsorları arasında Duracell ve Oral-B de yer alıyor. Kampanyadan yararlanacak tahlihli, 80 bin dolar karşılığında 2010 yılında gönderilmesi planlanan NASA’ya ait uzay aracıyla 3 günlük bir seyahate çıkacak. Gillette’nin uzay turisti, maliyeti milyonlarca doları bulan bu seyahatten sadece 80 bin dolar karşılığında yararlanabilecek.
Krizden etkilenmedi
Nielsen’in yaptığı araştırmaya göre, 2008 yılında toplam hacmi 489 milyon 699 bin TL olan çikolata sektörü, bu yıl 500 milyon liranın üzerinde bir ciro hedefliyor.
Geçtiğimiz yılın toplam satışlarını ilk 9 ayda yakalamayı başaran sektör, bu yıl 25 bin ton çikolata üretmeyi planlıyor.
Bunlar arasında da, 90 TL ile Toshiba, ilk sırada yer alıyor. En az bedeli ise 10 TL ile Siemens, 20 TL ile de Arçelik, Bosch ve Ariston talep ediyor.
YÖNETMELİKTE arızalanan ya da bakımı gereken ürünlerin adresten alınıp, bırakılmasıyla ilgili herhangi bir sınırlama getirilmemesi, cihazlarıyla sorun yaşayan müşterileri yetkili servislerin insafına bırakıyor. Başta Toshiba, Samsung, LG gibi elektronik ve beyaz eşya ithalatçı firmaları olmak üzere, arızalanan cihazların alınıp, sorun giderildikten sonra bırakılmasıyla ilgili yetkili servislerin talep ettiği bedellerin yüksekliği dikkat çekiyor. Arçelik, Sony, Bosch, Vestel, Siemens, Ariston, Whirlpool, Baymak, Indesit gibi yerli ve ithal markalarda 10-30 TL arasında değişen alıp, bırakma bedelleri, Samsung ve LG’de 50 TL’ye, Toshiba’da ise 90 TL’ye kadar çıkıyor.
Yönetmelik ne diyor
Yılda 10 milyon adet ‘donut’ın satıldığı 20 milyon TL’lik pazarda, 25 Dunkin Donuts satış noktasından 7’si ayakta kalmayı başardı, Krispy Kreme de sıcak çörekle ön plana çıkmaya çalışıyor.
İLK şubesini 1998’de Bağdat Caddesi’nde açarak, Türk tüketicisini Amerika’nın tatlı çöreği ‘donut’la tanıştıran Dunkin Donuts’ın Türkiye temsilcisi İstanbul Besin Sanayi’nin, geçtiğimiz nisan ayında işleri devrederek, piyasadan çekilmesi, 11 yılda 25 satış noktasına ulaşıp, yılda 10 milyon adet ‘donut’un satıldığı 20 milyon TL’lik pazarı yok etmedi. 25 Dunkin Donuts satış noktasından sadece 7’sinin ayakta kaldığı pazarda oluşan boşluğu şimdi, yine Amerika’nın tanınmış markası Krispy Kreme, sıcak çörekleriyle doldurmaya çalışıyor.
Krispy Kreme’den atak
Kahvenin makinedeki ömrünün 18 dakikayı geçmediği, tüm malzemelerinin Amerika’dan ithal edilip, Türkiye’de harmanlandığı, dondurulmuş hiç bir ürünün satışa sunulmadığı Dunkin Donuts’un damak tadına uygun olmamasına rağmen, Türklere edindirdiği tatlı çörek yeme alışkanlığından yararlanan Almana Group adlı Katarlı kuruluş, Amerika’nın Krispy Kreme markasını İstanbul’a taşıdı. İlk üretim ve satış noktasını Bağdat Caddesi’nde açan Krispy Kreme, şu anda günde 3 bin adet olan satışını yeni şubelerle artırmayı planlıyor.
5 yılda 25 satış noktası
Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, 2010’da 2.5 milyon dolarlık satış hacmini yakalamayı amaçlayan ve 2 yıl içinde İstanbul’da şube ağı oluşturmayı hedefleyen firma, 5 yıl içinde de 25 satış noktasıyla Dunkin Donuts’un boşluğunu doldurmayı planlıyor.McDonald’s gibi fast food zincirleriyle de hızla gelişen tatlı çörek yeme alışkanlığı, özellikle gençler arasında yaygınlaşıyor. Kendi ‘donut’ını yapmak isteyenler için de fiyatı 130 dolar olan Dough-Nu-Matic adlı ürün bulunuyor. Şubelerdekinden küçük boyutlarda olan bu ürün de, 1 dakikada ev ve büfelerde tatlı çörek hazırlanmasını sağlayabiliyor.
2.25 TL’den başlıyor
BANKALARARASI Kart Merkezi’nin (BKM) önderliğinde devreye giren ortak ATM projesi, herhangi bir yatırıma gerek kalmadan bankaların nakit işlem sayılarında yüzde 36, cirolarında da yüzde 12.4 artış sağladı. Uygulamadan yararlanan kart kullanıcıları da, kendi bankaları dışındaki bir ATM’i kullandığında işlem başına 13.75 lirayı bulan komisyon ödeyerek hizmeti alabiliyor. Toplam 26 bankaya ait 23 bin ATM cihazını kapsayan bu uygulama, bankadan bankaya değişiyor. Deniz, Anadolu, Turkish, Eurobank, Alternatif, T-Bank ve Millennium’dan oluşan 7 banka, başka bankaların ATM makinesini kullanan müşterilerine herhangi bir komisyon yansıtmıyor. Yapı Kredi’de işlem başına 3.5 TL, Akbank, Garanti ve Fortis 4 TL, Vakıfbank 4.5 TL, Citibank da 10 TL komisyon alıyor.
Aralarında İş Bankası, HSCB, Ziraat, Bank Asya, Şeker, Albaraka Türk, Tekstilbank, Kuveyt Türk ve Türkiye Finans gibi bazı bankalar da, çekilen nakit bedelin toplamı üzerinden aldığı yüzde 1 komisyona ek olarak 75 kuruş ile 2 TL arasında değişen sabit bedelleri de talep ediyor. Bunun sonucunda, günlük 1000 TL’ye kadar nakit çekimine izin veren ve farklı bankalara ait ATM cihazlarından yapılan işlemlerde ödenen komisyon da, 13.75 TL’ye kadar çıkabiliyor. Bu bankalarda, komisyon, çekilen miktar düştükçe azalıyor. 10 TL’lik nakit çekimde, 85 kuruşa kadar inebiliyor.
Komisyondan kazanıyorlar
Hürriyet’in Tüketici köşesi olarak, 1 Ekim Perşembe gününden itibaren 26 banka tarafından uygulamaya konulan ortak ATM projesi kapsamında, farklı bankalara ait kartlarla ATM makinelerinden yapılan nakit çekim ve bakiye görüntüleme işlemlerinde hangi bankanın ne kadar komisyon yansıttığını araştırdık. Arkadaşımız Mehtap Özcan, uygulama kapsamında yer alan 26 banka genel müdürlüklerini tek tek aradı. Buna göre, Şekerbank, Ziraat, Türkiye Finans, Kuveyt Türk ve Albaraka Türk, BKM’nin bankaların birbirlerine ödemesi için belirlediği komisyon oranlarını müşterilerine aynen yansıtırken, İş Bankası, HSBC, Halk, Bank Asya ve Tekstilbank’ın bu oranların üzerine çıkıyor.