BİZDEKİ bayram haftasını Londra’da çalışarak geçiren bir bankacı arkadaşımla konuşurken, önümüzdeki dönemin hayli hareketli geçeceğinin ipuçlarını aldım.
Hareketli geçecek; çünkü daha yeni Avrupa yatırımcılarının nabzını tutmuş olan bankacının söylediğine göre "Yabancılar goy goya gelmiş" durumda.
Bu ne demek derseniz; yabancılar Türkiye’de yatırım yapmaya kararlılar ve bunu engelleyecek riskleri görmek istemiyorlar.
Hatta, yerli bankaların fazla telaşlı olduğunu söylüyorlarmış ve daha önce Brezilya’da yaşananlardan örnek verip, "orada da yerli bankalar siyasi olarak büyük riskler görüyorlardı hiç bir şey olmadı, onlara uyduk tatlı kárları kaçırdık" diyorlarmış.
Yani önümüzdeki dönem Cumhurbaşkanlığı seçimi, daha sonra gelecek genel seçimler, ya da kısa dönem içerisinde tehlike görülmeye başlanan AB ile ilişkilerin aksaması gibi riskleri yok saymak eğilimindeler.
Kısacası; "Tatlı kárlar elde edebileceğimiz bir Türkiye pazarı var ve yerli bankacılar siyasi risk görüyor diye, bu tatlı kárı kaçırmak niyetinde değiliz" demeye getiriyorlar.
Eğer yabancılar Türkiye’ye sıcak para getirmek için bu kadar heveslilerse, o zaman önümüzdeki dönem epey hareketli geçecek demektir. Zaten başlayan bir yabancı girişi var ve bu giriş hızla devam edecek demektir.
Sıcak para girişi hızlanınca ne olduğunu da biliyoruz; yine kurlar aşağı doğru gelecek, faizlerde bir miktar iniş olacak, yine güllük gülistanlık bir hava yayılacak demektir. İnsanlar, bu hava bir süre devam edecek olursa, yeniden tüketmeye başlayacaklar, bankalar da kredi faizlerini yeniden cazip kılıp, tüketimi körükleyecek demektir.
Daha önce de biliyorsunuz ki; aynı senaryoyu sayısız kez sahneye koyup oynadık.
Sonuç ne oldu derseniz; açık: Şu anda Türkiye’de belki de dünyanın en yüksek reel faizi ödeniyor. Kim ödüyor derseniz; borçlular ödüyor. En büyük borçlu Hazine olduğuna göre, en yüksek reel faizi Hazine ödüyor yani bu fatura halkın sırtına biniyor demektir.
KAYBEDEN HAZİNE YANİ HALK
"Hiç etkilenmediğimiz için" IMF’in bile tebrik ettiği Haziran’daki dalgalanmanın sonucunda faizlerin yüzde 13’ten 21’e çıktığını ve hálá bu seviyelerde gezdiğini, herkes unutuyor. Bu nedenle 2007 yılı bütçesindeki faiz harcamalarının yeniden yükselişe geçtiğini, bu nedenle seçim yılı olmasına rağmen başka şeylere ödenek kalmadığını herkes unutuyor.
Özetle söylemek istediğimiz şu ki; yine sıcak para girişi hızlanıyor yine hava güllük gülistanlık olacak ve yeni dengeler kurulacak.
Peki, gerçekten siyasi risk yok mu, ya da artık ekonomi siyasi riskleri bile tolere edebilecek kadar çok mu sağlamlaştı.
Bunların yanıtı bizce kesinlikle hayır. İşte o nedenle diyoruz ki; yabancılar şimdi riski görmeye çalışmasalar da o riskler gerçekleşmeye başladığında, en çabuk çıkacak olanlar yine doğal olarak yabancılar olacak.
Türkiye’de hangi dönemlerde yüklü miktarda sıcak para varsa, o dönemlerdeki dalgalanmaların faturasının çok daha büyük olduğunu unutmayalım. Her seferinde, özellikle faizlerin bir üst basamakta denge kazandığını da...
Özetle yine böyle bir döneme girdiğimizi hissediyorum.
Yaşadığımız bu dönemde ne kadar fazla sıcak para ülkeye girerse, çıkışlarındaki kur zıplaması da, faizlerdeki yukarı gidiş de o kadar yüksek olacaktır.
O nedenle hareketli yani iniş çıkışı bol ve sert bir trende girdiğimizi düşünüyorum.
Yine bu trendden yüklü para kazananlar olacak, onlar para kazandığına göre birileri de kaybedecek.
En fazla kaybeden ise yine Hazine, yani halk olacak.
Sert iniş çıkışlar siyasi olarak ne sonuç doğurur, onu da yaşayıp göreceğiz.