Doğu ve Güneydoğu için ekonomik öneriler

BİRLEŞMİŞ Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), Doğu ve Güneydoğu’nun ekonomik olarak fotoğrafını çekip, bölgenin kalkınması, ondan önce de yoksulluğun azaltılması için, kapsamlı bir rapor hazırlattı.

Dün bir basın toplantısıyla bu rapor kamuoyuna açıklanırken, önceki gece konuyla ilgili sohbet amaçlı yemekte de, raporu hazırlayanlar ve kuruluş yöneticileriyle birarada olduk.

Herşeyden önce şunu söylemeliyiz ki; raporu hazırlayan ekip saygınlığını kanıtlamış akademisyenlerden oluşuyor. Proje koordinatörlüğünü Orhan Kurmuş’un yaptığı ekipte Ayşe Kudat, Ece Sanal Kılıçözlü, Ertan Karabıyık, İsmet Yalçın, Serkan Ünverdi, Halis Akder, Çağlar Keyder ve Nasan Üstündağ gibi isimler yeralmış.

Kurmuş Hoca, 5 ile 7 yıl arasında bütçenin yüzde 3’ü oranındaki kamu yatırımlarının yüzde 6’ya yükseltilmesi, yanısıra milli gelirin binde 4’ü kadar bölgede sosyal politika harcaması yapılması halinde, sorunların büyük ölçüde çözüleceğini ve bunun milli gelire yüzde 1 oranında katkı sağlayacağını söylüyor. Aslında Hoca’nın deyimiyle "işin özeti bu".

Çarpıcı bir saptama "mevcut teşviklerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine bir katkısının olmadığı"yününde. Bunun yerine bölgesel, sektörel ve hatta alt sektör bazında teşvik verilmesi öneriliyor. UNDP ve TESEV, bölge ekonomisinin sorunlarının bölge dışından yatırımcı çekmeye yönelik büyük ölçekli bir sanayi hamlesi ile aşılabileceğine de inanmıyorlar. Bunun yerine bölgedeki talebe yönelen, girişimcilik kültürünü geliştirecek, daha küçük ve orta ölçekli işletmeler için planlanacak teşvik politikalarının kısa vadede daha işlevsel olabileceği sonucuna varmışlar.

Raporun giriş bölümünde bölge için önerilen yatırım, tarım ve sosyal politikaların 5-7 yıl uygulanacak şekilde planlanması ve erken bir aşamada AB ile paylaşılarak Katılım Öncesi Strateji’nin bir parçası haline getirilmesi gerektiği ifade ediliyor ve "Portekiz’in AB’ye katılımında olduğu gibi, Türkiye’nin AB ile sosyal ve uyum konusunun sıra dışı programlar ve kaynaklar gerektirdiği ısrarla vurgulanmalı. Böylece AB’nin bu projelere ciddi kaynak ayırması sağlanabilir" deniyor.

TİCARET VE TURİZME AĞIRLIK

Raporda kısa ve orta vadede, bölgedeki ekonomik potansiyelin ticaret ve turizm sektörlerinde göründüğü ifade edilerek, sınır komşusu ülkelerle ticaretin canlandırılması ve dünyada çok az tanınan çok değerli kültür varlıklarına yönelik turizmi teşvik politikasının etkili olabileceği önerisinde bulunuldu. Bu çerçevede Ermenistan dışında yaşayan 1.7-1.9 milyon Ermeniye dikkat çekilerek, bunlar içinde ABD, Kanada, Fransa ve Arjantin’de yaşayan 1.3 milyonunun daha iyi maddi koşullara sahip olduğu belirtildi ve "Bu potansiyel turist kitlesinin bölgeye çekilebilmesi sadece ekonomik açıdan değil, toplumlararası ilişkileri iyileştirebilmek için de önem taşıyor" değerlendirmesinde bulunuldu.

Bölgede tarımın önemini korumakla birlikte, tarım politikalarıyla kapsamlı bir sosyal dönüşüm sağlanması imkanının kısıtlı göründüğü de vurgulanan raporda; bunun yerine sosyal politika önlemlerine ağırlık verilerek devletin altyapı yatırımlarını artırmak yoluyla işsizlikle mücadele etmesi, şartlı ve şartsız nakit transferi gibi programların uygulanması önerildi. Bu tip sosyal politika girişmelerinin devletin bölge halkını sahiplenmesi olarak algılanacağına dikkat çekilen raporda, bölgedeki insanların kendilerini vatandaş olarak hissetmelerine katkıda bulunacağı da vurgulandı.

Bizce ekonomik kalkınmışlığın sosyal ve siyasi sorunları çözmeye büyük katkı sağlayacağı kesin. Yapılan sohbette de ister istemez, Kuzey Irak’ta ayrı devlet kurulması halinde bölgedeki insanların ister istemez orayla yaşadıkları ortamın refah düzeyi arasında kıyaslama yapacakları ve siyasi çözümlerin bundan etkileneceği de tartışıldı

Özetle, bu rapor, daha önce hazırlanan "bölge ekonomik paketleri"nden ayrı görülmeli. Ayakları yere basan, piyasa ekonomisiyle uyumlu ve somut öneriler içeren bir rapor olmuş.
Yazarın Tüm Yazıları