HAZİNE’nin dün düzenlediği 6 ay vadeli referans bono ihalesinde, bileşik faiz yüzde 21,81 oldu. Bankacılar faizlerin bu kadar yükselmesinin, önümüzdeki 6 aylık dönem için faizler konusunda yaşanan büyük belirsizlik ve bu nedenle oluşan piyasadaki kafa karışıklığından kaynaklandığını söylüyorlar.
Dünkü referans bono ihalesine nominal 9 milyar 102,2 milyon YTL’lik teklif gelirken, nominal satış 2 milyar 773,6 milyon YTL, net satış ise 2 milyar 513 milyon YTL oldu. Yani teklifin sadece yüzde 30’u karşılanmasına rağmen, faizler bu kadar yüksek gerçekleşti.
Hazine bugün de iki ayrı tahvil ihalesi yapacak. Bugün yapılacak ihalenin biri 16 Temmuz 2008 vadeli, yani 672 günlük tahvil olacak. İhaleye çıkılacak diğer kağıt ise 7 Eylül 2011 itfa tarihli, 6 ayda bir değişken kupon ödemeli, 5 yıl vadeli devlet tahvili olacak.
Konuyla ilgili bilgi aldığımız bir büyük banka fon yöneticisi, 6 aylık bono faizi kadar yüksek olmasa da, bugünkü ihalede oluşacak faiz oranlarının yine 20’nin üzerinde olmasını beklediklerini söyledi.
Önümüzdeki 6 aylık faize ilişkin büyük belirsizlik yaşanmasında, Merkez Bankası faiz seyrinin kestirilememesinin büyük önem taşıdığını kaydeden aynı bankacı, dolayısıyla bankacıların trendi göremedikleri için ihalelere temkinli teklif attıklarını kaydetti.
Dolayısıyla Merkez Bankası’nın temkini elden bırakmayıp, piyasaları sıkmaya devam etmek istemesi etkili oluyor. Merkez’in sıkıştığı zaman faizleri yüzde 21’e kadar çıkaracağını açıkladığını bilen bankacılar, bu durumun öngörü yapılmasını engellediğini, bunun da bir belirsizlik payı olarak faizlere yansıdığını ifade ediyorlar.
Bugünkü ihalelerde de, örneğin 1 yıllık tahvil ihalesinde de faizlerin, bankacıların tahmin ettiği gibi, yüzde 20’nin üzerinde gerçekleştiğini düşünelim. O zaman ne oluyor farkında mısınız? Önümüzdeki 1 yıllık enflasyonu yüzde 5 olarak hedefliyorsunuz ama aynı döneme ilişkin Hazine’nin borçlanma faizi yüzde 20...
Kısacası, enflasyonunun 3 katı bir reel faiz öngörülüyor.
Bunun çok anormal bir şey olduğu ortada. Böyle gitmeyeceği de...
İÇ TALEP TARTIŞMASI
Bu faiz oranları ile dün açıklanan ikinci çeyreğe ilişkin yüksek büyüme rakamı üstüste geldi.
Faizin seyrini de belirleyeceği için, özellikle içtalepteki gelişmelere bakmak gerekiyor. Büyüme rakamları ihracattaki canlanmaya karşın hala içtalebin canlı olduğunu ortaya koydu. Diyeceksiniz ki; Haziran ayındaki çalkantıdan sonra içtalep ciddi biçimde daraldı ve bu rakamlar içinde gözükmüyor.
Haklı olabilirsiniz ama bizce beklenilenin altında bir içtalep daralması yaşadık ve son günlerde yeniden içtalebin canlanmaya başladığını gözlemliyoruz. Örneğin dün yayımlanan CNBC-E tüketim endeksi Ağustos ayında yüzde 3.4 artış gösterdi. Yani içtalepte toparlanma yönündeki tahminleri güçlendirdi.
İçtalebin yeniden canlanması, doğal olarak Merkez Bankası’nın temkinli tutumunu devam ettirmesini, hatta yeni önlem alma gereğini ortaya çıkarabilir.
Zaten bir-kaç ay, işler iyi gitse de, Merkez Bankası’nın faizleri oynatmayacağını düşünüyoruz ama belli ki bankacılar, Merkez Bankası’nın biran önce faiz indirimlerine başlamasını umuyor. Bu nedenle içtalepteki canlanma haberlerine ve yorumlarına karşı bankacılar, durumun hiç öyle olmadığı yanıtını veriyorlar. Bunun da en önemli göstergesi olarak tüketici kredileri talebinin tümüyle durduğunu söylüyor, yeni kredi talebi olmadığı için topladıkları paraları kullanamadıklarından şikayet ediyorlar.
Bizce bankaların asıl kaygısı; yıl sonunda faizlerin düşmemesi halinde, ellerindeki kağıtlar nedeniyle, daha fazla zarar yazmak zorunda kalacak olmaları.
Kısacası; yaşanan dalgalanmanın maliyetini daha yeni hissediyoruz. Bankaların zararı azalsın diye, Hazine zorunlu olarak yine zararın bir bölümünü üstlenmek zorunda kalıyor.