Erdal Sağlam

Hisarcıklıoğlu’ndan ‘yeni küresel düzen’ uyarısı

21 Kasım 2013
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ile iki gün boyunca Kudüs’teydik ve yıllardır devam eden işadamları kanalıyla İsrail-Filistin yakınlaşması için gösterdiği çabaların nihayet meyvelerini almaya başladığı için mutluydu.

Kudüs Büyükelçimiz Şakir Torunlar’ın dediği gibi; “Başkan ‘rüyamız gerçek oldu’ sözünü sonunda Filistinlilere de benimsetmiş” görünüyordu.
Hisarcıklıoğlu, İsrailli ve Filistinli işadamlarının ICC bünyesinde Kudüs Tahkim Merkezi’ni kurup, iki ülke işadamlarının kendisini, ihtilaflarda uzlaşma için Başkanlığını istemelerinden, Merkezin faaliyete geçmesinden gurur duyuyordu.
Yanısıra Filistin’de Cenin’de TOBB’un kamulaştırma parasını ödediği, inşasını yapacağı bir sanayi bölgesi kurmak ve İsrail’den, sınırındaki bu sanayi bölgesine kolaylık sağlama taahhüdü almakla, 8 yıllık bir çabanın da meyvesini artık alıyordu. Şimdi bölgenin hızla kuruluşuna başlanacak ve 5 bin Filistinliye iş imkanı yaratılacak. TOBB’un büyük çabasıyla iki ülke işadamları arasında kurulan bu iki köprünün barışın sağlanmasına büyük katkı yapacağı apaçık ortada. Bence TOBB’un bu çabaları stratejik ve ekonomik olarak artık eski sıcak dönemine dönmesi gereken İsrail ve Türkiye ilişkileri açısından da büyük bir “soluklanma” imkanı veriyor.
Hisarcıklıoğlu’nun, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırmaları Vakfı (TEPAV) kanalıyla ağırlık verdiği bu uluslararası projelerin hayata geçmesi ülke açısından de kritik öneme sahip. TEPAV Direktörü Prof. Güven Sak ve ekibinin 2005’den bu yana yaptığı onlarca ziyaret nihayet sonuç vermeye başladı. Bunun yanında Dışişleri Bakanlığı’nın da bilgisi içinde Hisarcıklıoğlu ve TEPAV’ın Türkiye’ nin diğer sorunlu alanlarında da, kamuoyunun gündemine çok gelmese de, ciddi çaba sarfettiğini, ekonomik projeler geliştirdiğini biliyoruz.
Hisarcıklıoğlu’nun sık sık dediği gibi “ticaret varsa barış olur” sözü sadece sarfedilmiyor, bunu gerçek kılmak için ciddi çaba harcanıyor.
Hisarcıklıoğlu sadece bölgeyle değil, Türkiye’nin geleceği açısından belirleyici olabilecek küresel gelişmelerle de yakından ilgili. Kudüs’e giderken, özellikle bu küresel gelişmelerle ilgili genel bir değerlendirme yaparak, bu konulara mutlaka kafa yormak gerektiğinin altını çizdi. Üzerinde durduğu küresel gelişmeye göre ABD merkezli yeni bir dünya düzeni, yeni bir ekonomik sistem kuruluyor. ABD’nin geçtiğimiz yıllarda Japonya ve Kore’nin başını çektiği Asya-Pasifik ülkeleri ile yatırımları da içeren TPP (Trans-Pacific Partnership) müzakerelerini başlattığını hatırlatarak, AB ile yeni başlayan T-TIP müzakerelerini de ekleyerek, “İşte bu yeni bir düzendir” diyor.
AB’NİN ÖNEMİ YENİDEN BÜYÜYOR

Yazının Devamını Oku

TOBB’un Filistin’de sanayi bölgesi hayali gerçek oluyor

19 Kasım 2013
İsrail-Filistin iş dünyasının sorun yaşaması halinde çözüm için devreye girecek Kudüs Tahkim Merkezi dün resmen faaliyete geçti.

Rifat Hisarcıklıoğlu’nun başkanlığını yapacağı Tahkim Merkezi’nin imza törenine Batı’nın Dörtlü Destek Grubu Başkanı Tony Blair de katıldı.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun “Filistin’de sanayi bölgesi kurma hayali” nihayet gerçek oluyor. 2005 yılında oluşturulan Ankara Forumu ile İsrailli ve Filistinli işadamlarını biraraya getirip, ortak hareket etmelerini temin etmek için başlatılan girişim, nihayet ilk meyvesini yarın imzalanacak anlaşma ile verecek.
Daha önce Gazze’de kurulması planlanan Erez Sanayi bölgesi projesi bu sürede yaşananlar sıkıntılar nedeniyle askıya alınırken, ilk olarak Cenin’de bir organize sanayi bölgesi kurulması kararı verildi. Filistin Bakanlar Kurulu toplantısının yapılacağı yarın (Salı günü) bu toplantıya ara verecek olan Filistin yönetimi ile TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu arasında bu organize sanayi bölgesinin kurulması ve arazi tahsisin ilişkin anlaşma imzalanacak.
Kudüs’e giderken Pazar akşamı uçakta gazetecilere bilgi veren TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Cenin’de bin dönümlük bir arazinin kendilerine tahsis edileceğini, İsrail yönetiminin hemen sınırında yer alan, limana yakın Cenin’de kurulacak sanayi bölgesine mal giriş çıkışlarında kolaylık sağlamayı kabul ettiğini söyledi. Almanya’nın organize sanayi bölgesinin altyapısını oluşturmak ve bölge için kaynak sağlamak konusunda taahhüdü bulunduğunu kaydeden Hisarcıklıoğlu, bölgenin ne zaman üretime geçeceği konusunda ise kesin bir tarih vermekten kaçınarak, “bu bölgede zaman vermek çok zor oluyor ama bir yıl içinde inşaata başlamayı umuyoruz” şeklinde konuştu.
Bu sanayi bölgesinin herkese açık olacağını, tüm dünyanın Filistin’de üretilen malları gümrüksüz ve kotasız alma taahhüdü bulunduğu için cazip bir bölge olmasını beklediklerini kaydeden Hisarcıklıoğlu, “bu bölgede İsrailli de, Filistinli de, Türkler de faaliyet gösterebilecek, isteyen başka ülkeden yatırımcı varsa o da gelebilecek” dedi.
Buradaki ilk amacın Filistin’deki çok yüksek oranlarda bulunan işsizliğe çare bulmak olduğunun altını çizen TOBB Başkanı, bölgede 5 bin Filistinlinin çalışmasının mümkün olabileceğini söyledi.

Yazının Devamını Oku

Halk’ın faizsiz bankası için Vakıfbank yasası bekleniyor

18 Kasım 2013
KAMU bankalarını hareketli günler bekliyor.

Bir yandan özel yasa ile kurulmuş bir banka olan Vakıfbank’ın kamu bankası olarak yeniden örgütlenmesi gündeme gelirken, öte yandan kamu bankalarının katılım bankası, yani “faizsiz bankacılık” kurma girişimlerinin de hızlandığını görüyoruz.
Kamu bankaları arasında katılım bankası kuracak ilk bankanın Halkbank olması bekleniyor. Halkbank’ta katılım bankası kuruluşu için çalışmaların yoğunlaştığı gözlenirken, katılım bankasına atanacak yöneticiler hakkında bile spekülasyonların hızlandığı görülüyor.
Buna karşılık hissesinin çoğunluğunun halka açık olması nedeniyle Halkbank’ın sermaye koyacağı yeni katılım bankası’nın kuruluşu için “yasa gerektiği” üzerinde bir mutabakat oluştu. O nedenle hazırlıkların yapıldığı ama gerekli olan yasanın çıkmasından sonra katılım bankası’nın kurulacağı konuşuluyor.
Halkbank’ın katılım bankası kurması için gereken yasanın ise Vakıfbank’ın hisselerinin Hazine’ye devrini öngören yasa ile birlikte ele alınacağı belirtiliyor.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, özel yasa ile kurulmuş olan ve çoğunluk hissesi Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olan Vakıfbank’ın bir kamu bankası haline getirilmesi, bir başka deyişle çoğunluk hisselerinin Hazine’ye alınması üzerinde çalışıyor. Uzun süredir devam eden çalışmaların “Anayasa uygunluk” şartı nedeniyle geciktiği kaydediliyor. Anayasa Mahkemesi’ne Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından görüş sorulduğu, kendilerini ait hisselerin Hazine’ye belirli bir bedel karşılığı verilmesinin Anayasaya uygun olup olmadığı konusunda Mahkemeye danıştığı biliniyor.
Yine Ankara kulislerinde konuşulanlara göre; Anayasa Mahkemesi yakın bir süre önce, Vakıflar Genel müdürlüğü’ne bu satışın anayasa aykırı olmadığı yönünde görüş belirtmiş. Bunun yazılı mı yoksa sözlü bir yanıt mı olduğu, resmi görüşün Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne gidip gitmediği bilgisine ulaşamadık, Ancak hava Anayasa Mahkemesi’nin de olumlu görüş belirttiği yönünde.
Bu engelin de aşılması halinde kısa süre içerisinde Vakıfbank’ın kamu bankası haline gelmesini sağlayacak gerekli yasanın TBMM gündemine gelmesini bekliyoruz.

Yazının Devamını Oku

Yüksek cari açık yapısal bozukluğun ispatı

14 Kasım 2013
Dün açıklanan Eylül ayı ödemeler dengesi yine olumsuz sürpriz yaptı, cari açık beklentilerin üzerine çıktı.

Piyasaların beklentisi 2.7 milyar dolar civarında, açıklanan rakam 3.3 milyar dolar oldu.
Eylül ayı ile birlikte geçmiş aylara ilişkin rakamlarda da revizyon yapıldı ve toplam cari açık daha da büyüdü. Buna bağlı olarak piyasalarda yıl sonu için yapılan tahminler yukarı doğru revize edilirken, yılsonunda toplam cari açığın milli gelire oranı için ise en iyimser tahminler bile yüzde 7’yi aşar oldu.
Cari açık rakamlarına baktığımızda görünen en çarpıcı yönlerden biri, enerji hariç tutulduğunda da, cari açığın yükselmekte olduğu. Daha doğrusu enerji hariç cari fazlanın azalıyor olması...
Bu da Türkiye’nin ödemeler dengesi tablosunun, üretimdeki yapısal bozukluğu bir kez daha teyit ettiği anlamına geliyor. İç talebin kıpırdandığı her dönemde, cari açık rakamlarının beklentilerin üzerine çıktığı, giderek daha fazla cari açık verdiğimiz bir gerçek. Bir başka deyişle Türkiye’nin büyüme oranları yükseldikçe, hele hele bunu iç talebe bağlı yaptığında, cari açık rakamları çok yüksek çıkıyor, bu da yüksek büyümenin önündeki en önemli engelin ödemeler dengesi olduğunu açığa çıkarıyor.
Yaklaşık iki hafta önce toplanan 5. İzmir İktisat Kongresi’nde üzerinde durulan en önemli konuların başında cari açık ve bunun yapısı geliyordu ve “kalıcı ve sorunsuz yüksek büyümeyi sağlayacak ekonomik modellerin oluşturulması” üzerinde duruluyordu. Dünkü cari açık rakamlarını görünce ister istemez bu tartışmaların önemi aklıma geldi. Kalkınma Bakanlığı yeni hazırladığı planda da düşük cari açıkla yüksek büyümenin nasıl sağlanabileceğine odaklanmış durumda. Elbette sihirli çözümler yer almıyor ama en azından tehlikenin varlığı ve bu tehlikeyi bertaraf etmek için gösterilen çabalar da planda gözüküyor.
Özet olarak; Türkiye’nin ekonomisindeki en önemli yapısal bozukluklardan biri büyümenin yükselmesi halinde verdiğimiz giderek daha da büyüyen cari açık. Yıllık yüzde 3 büyüme halinde bile ödemeler dengemiz milli gelirimizin yüzde 7 ve daha üzerinde açık veriyorsa, bu dengeyle Türkiye’nin bir yere gitmesi mümkün değil. Türkiye’nin 2023 hedefleri ve “orta gelir tuzağı” tartışmaları kapsamında yüzde 3 büyümeyle yetinmesi mümkün değil. En azından yüzde 5-6’lık büyümeler gerekiyor ve bu yapı ile bunun mümkün olmadığı da görülüyor.
İşte Eylül ayı cari açık rakamlarını da artık böyle değerlendirmek gerekiyor.

CARİ AÇIK VE PARA POLİTİKASI

Yazının Devamını Oku

Kamu kurumlarının taşınmasının Ankara’ya maliyeti

12 Kasım 2013
Ekonomiyle ilgili kamu ve bağımsız kurumların İstanbul’a taşınmasının Ankara’ya maliyeti çok ağır olacak.

Ankara Kulübü’nde yürütülen teknik bir çalışmaya göre yüksek nitelikli 3 bin 500 kamu görevlisinin şehirden ayrılmasının yanında, taşınma Ankara’nın toplam hasılatında 2011 yılı fiyatlarıyla 200 ile 270 milyon TL arasında gelir kaybına yol açacak. Aynı hesaplamaya göre bu durum Ankara ekonomisinde yüzde 2,5 oranında küçülmeye yol açacak. Bu, Ankara’da yerleşik her bir hanenin yıllık gelirinde cari fiyatlarla 170 ile 230 TL arasında gelir kaybı anlamına geliyor.
Ziraat Bankası, Halk Bankası, Eximbank ve Vakıflar Bankası ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) gibi bağımsız kurum merkezlerinin İstanbul’a taşınması kararı üzerine yapılmış bir çalışma.
İstanbul’un finans merkezi projesinin uluslararası kurumları çekmek için planlandığını ama zaman içinde projenin Ankara’daki kurumları istanbul’a çeken bir projeye dönüştüğünü anlatan Raporda, sonuçta İstanbul’a büyük bir ayrıcalık tanınırken, Ankara’yı her açıdan büyük zarara uğratacak bir projeye dönüştüğünün altı çiziliyor.
Bu çalışma eski bir Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) çalışanı olan, Ankara Kulübü Derneği Genel Başkanı, başka bir deyişle “Seğmen başı” olan Dr. Metin Özarslan Başkanlığında kalabalık bir teknisyen grubu tarafından yapılmış.
Raporun gündeme gelmesinin nedeni ise Metin Özarslan’ın, CHP’den Ankara Büyükşehir belediye Başkanlığı için aday adayı olması. Özarslan ve bir kısmı halen çalışmakta olan, çoğu DPT’ci arkadaşları CHP Bilim Kurulu’nda uzun süredir görev yapıyorlar ve bunun gibi birçok çalışmaları bulunuyor.

KAMU YATIRIMLARINDAN ALDIĞI PAY

Özarslan ve ekibinin sadece kamu kurumlarının taşınması değil, Ankara ile ilgili birçok proje ve çalışması bulunuyor. Örneğin Ankara’nın Türkiye nüfusu içindeki oranının yüzde 6.6 olduğunu hatırlatan Özarslan, nüfus oranı ve temsil payı toplandığında kamu yatırımlarından yüzde 10 pay alması gereken Ankara’nın bu oranın yarısını bile alamadığını hatta bazı yıllar payın yüzde 3’lere kadar indiğini söylüyor. Yüzde 2, 5 oranında eksik pay almanın örneğin her yıl 33.5 kilometrelik metroya denk geldiğini hatırlatan Özarslan, Ankaray ve Metro’nun toplam uzunluğunun sadece 23.5 kilometre olduğunu da hatırlatıyor.

Yazının Devamını Oku

Merkez’e olan güvendeki erozyon bozuk

11 Kasım 2013
Bankacıların, küresel gelişmelere karşı içeride sağlıklı kararlar alınacağı konusundaki umutlarının giderek zayıfladığı gözleniyor.

Bir banka üst düzey yöneticisi açıkça, “Artık Merkez Bankası’nın ne yaptığı ile fazla ilgilenmemeye başladık, neredeyse sadece Fed’in kararlarına bakıyoruz” şeklinde konuştu. Son dönemde konuştuğum bankacıların çoğundan Merkez Bankası’nın kredibilitesi konusundaki sıkıntıların iyice büyüdüğünü duyuyorum . Merkez Bankası’nın piyasalara yön gösterici olmaktan çıktığını kaydeden bir bankacı, son dönemde diyaloğun da azaldığını söyledi. Daha doğrusu sağlıklı bir diyalog kurmaktan Merkez Bankası’nın iyice kaçınır olduğunu kaydeden bankacı, zaten kararlarıyla da piyasaların önünü görmesini artık sağlayamadığının altını çizdi.
Kredibilite kaybının aslında bir süredir var olduğu ama son dönemde kur ve faiz hareketlerindeki tavrı ile itibar kaybının tavan yaptığı söyleniyor. Merkez Bankası Başkanı’nın son dönemde neredeyse söylediklerinden, taahhütlerinden hiç birisinin arkasında duramadığını kaydeden bankacılar, bu nedenle Merkez Bankası’nın söylediklerinin artık eskisi kadar dikkate alınmadığını, bu sonucun da normal olduğunu ifade ediyorlar.
Yabancıların Merkez Bankası’na olan güveninin Başbakanla Dolmabahçe’de yapılan Ekonomi Zirvesi sonrası Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın açıkladığı faiz artırımı ile ciddi biçimde sarsıldığının, daha sonraki açıklamalar ve uygulamalar ile güvenin iyice azaldığının altı çiziliyor. Yerli bankacılar olarak Merkez Bankası’nın uzun zamandır Hükümetin güdümünde karar aldığını zaten bildiklerini, faiz artış kararı açıklamasının yabancılar kadar kendilerini etkilemediği kaydeden başka bir bankacı, “Ancak Merkez Bankası buna rağmen, bu yıla kadar, söylediklerinin arkasında dururdu ve o nedenle Merkez Bankası’na söylediklerini yapacağı konusunda güvenilir ona göre pozisyon belirlenirdi. Artık Merkez’in söylediklerini yapacağına ilişkin güvenimiz kalmadı, bizim açımızdan en önemlisi buydu” dediler.
Kredi artış hızının yavaşlatılması konusunda Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın “yüzde 15 ile sınırlanacak” sözüne inanan bankaların zarar ettiğini, çünkü çoğunluğun uymadığını ve uymayarak karlarını artırdıklarını kaydeden bir bankacı, “Daha sonra kur sepeti için verilen hedefler tutulmadı, Merkez piyasayı fonlayacağını söylediği oranlara uymadı, bundan sonra nasıl inanacağız” şeklinde konuştu.

ENFLASYON HEDEFLERİEnflasyonla mücadele konusunda Merkez Bankası’nın Hükümetin baskısıyla artık esnek politika uyguladığının iyice açığa çıktığını, zaman zaman parayı kısarak mücadele edeceğiz dese bile bu sözünü de tutamadığını kaydeden başka bir bankacı, “Son olarak Merkez Bankası Başkanı Enflasyon Raporuyla hedefi bu yıl üçüncü kez değiştirdi, iki gün sonra açıklanan Ekim ayı enflasyon oranıyla üçüncü kez değiştirdiği oranının da tutmayacağı anlaşılınca, artık itibar iyice gitti” şeklinde konuştu.
Merkez Bankası kadar olmasa da, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan için de, “gerekeni yapacağı” konusunda artık eski güvenin olmadığını da söyleyelim.

Yazının Devamını Oku

Norveç enerjide işbirliğinden umutlu

7 Kasım 2013
Norveç’in, Kraliyet ailesi başta olmak üzere en üst seviyede yaptığı Türkiye ziyareti devam ediyor.

Karşılıklı ticaretin 1.5 milyar euro civarında olduğu ikili ekonomik görüşmelerde daha çok enerji ve gemicilik alanında yatırımların öne çıktığı görülüyor. Önceki gün heyette bulunan Norveç Ticaret ve Sanayi Bakanı Monica Maelend ile görüşme imkanı bulduk. Görüşmemizde daha önce “Obama’ya sarılan Türk kızı Norveç’e Müsteşar oldu” haberleriyle bilinen Dilek Ayhan da bulundu. Dilek Ayhan’ın görüşmemize aktif olarak katıldığını, Bakan ile birlikte Türkiye ilişkilerini değerlendirdiğini söylemeliyiz.
Görüşmemizde Norveç’in Türkiye’deki hidroelektrik yatırımları ile yakından ilgili olduğunu, bu arada gemicilik ve balıkçılık alanında işbirliği imkanları arandığına şahit olduk. Ziyaretin ilk gününde Ankara’da enerji alanında işbirliği geliştirmek için bir çerçeve anlaşma imzalandığını, bu anlaşmada daha çok sürdürülebilir enerji kapsamında ele alınan hidroelektrik ile petrol alanında işbirliğini artırmaya ağırlık verildiğini söylediler.
Bakan Maeland kendilerinin EFTA kapsamında serbest ticaret anlaşması yapmak için talepte bulunduklarını belirtirken, Başbakan Tayyip Erdoğan’dan bu konuda çok olumlu sinyaller aldıklarını söyledi. Maeland, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile bu konuda yakın bir görüşme ortamına gireceklerini ve biran önce bu anlaşmanın imzalanması için çalışacaklarını söyledi.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ı Norveç’te yapılacak Denizcilik seminerine davet ettiklerini, yine Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Enerji Bakanı Taner Yıldız’ı da Norveç’e davet ettiklerini belirtirlerken, dünden itibaren İstanbul’da ortak işbirliği için enerji, gemicilik ve balıkçılık ile “Tünel Teknolojisi” alanlarında ortak toplantılar yapılacağını, beraberlerindeki kalabalık işadamları heyetlerinin Türk işadamlarıyla ortak iş imkanlarını arayacaklarını söylediler.
Bu arada EÜAŞ ile özel olarak işbirliği içinde olacaklarını söyleyen Konuk Bakan, Norveç’in hidroelektrik santrallerinde maliyeti düşürme ve verimliliği artırma konusunda büyük tecrübesi bulunduğunu, bu konuda EÜAŞ ile işbirliğini artırıp teknoloji transferini konuşacaklarını belirtti.

NORVEÇ KAMU FONU YATIRIMLARIEnerji konusunda Türkiye’yi bölgesel bir merkez olarak gördüklerini, Azerbaycan’la TANAP projesinde Türkiye ile ortaklıkları bulunduğunu kaydeden Bakan, üçüncü ülkelerde işbirliği imkanlarının da artırılmasını istediklerini söyledi.

Yazının Devamını Oku

Enflasyon için likiditeyi sıkıştırmak yetmiyor

5 Kasım 2013
Dün açıklanan Ekim ayı enflasyonu, yine beklentilerin üzerinde çıktı.

Daha yeni revize edilip yükseltilen yılsonu enflasyon tahminleri de geçerliliğini yitirmiş oldu.
Orta vadeli program ve ardından geçen hafta açıklanan yeni Enflasyon Raporu ile 2013 yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 6.2’den yüzde 6.8’e çıkarıldı. Enflasyon Raporu’nun yayımlanmasının üzerinden bir hafta geçmemişken piyasalarda enflasyon hedeflerini yine yükselttiler. Piyasa analizlerine baktığımızda en düşük yıl sonu tüketici fiyat tahmininin yüzde 7.5’lara çıktığını, yanı sıra yüzde 8’i aşan tahminler yapıldığını görüyoruz.
Bu tabi ki, özellikle Merkez Bankası’nın kredibilitesi açısından çok büyük bir sorun oluşturuyor. Büyük ihtimalle Merkez Bankası yapacağı açıklamada bu beklenmedik artışın, yine, gıda fiyatlarındaki yüksek artıştan kaynaklandığını, önümüzdeki aylarda bu oranın geri geleceğini söyleyecek. Ancak Ekim sonu itibariyle yüzde 7.7e çıkan yıllık tüketici fiyat artışının artık bu seviyenin altına inmesi bir hayli zor görülüyor. Gıda fiyatlarındaki artış ile giyim fiyatlarının Ekim ayındaki seviyesini koruması halinde yıl sonu enflasyonunun yüzde 8’in üzerine çıkma ihtimali de bir hayli fazla.
Ekim ayında tüketici fiyatları yüzde 1.34 olan ortalama beklentinin belirgin biçimde üzerine çıkıp, yüzde 1.80 artış gösterdi. Yıllık enflasyon yüzde 7.88’den 7. 71’e çok sınırlı düşüş gösterdi. Üretici fiyatlarında (ÜFE) ise aylık yüzde 0.69 artış kaydedildi. Yıllık ÜFE enflasyonu yüzde 6.2’den 6.8’e yükselerek, Mayıs 2012’den sonraki en yüksek seviyesine çıktı.
Ekim ayı enflasyonu çekirdek enflasyon endekslerinin yukarı seyrini koruduğunu gösteriyor. Bu seyir, gıda fiyatlarındaki artışla birleştiğinde ileriye dönük moralleri bozan ciddi bir unsur oluyor.
Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, “Bu yıl sonuna kadar faizi arttırmam”sözünü değiştirmedi ama son Enflasyon Raporu açıklamasında enflasyon için sıkılaştırma yapacaklarını söyledi. Bu açıklama sonrası piyasalar “daha sıkı mücadele” mesajı aldıklarını sandılar ama dün açıklanan enflasyon rakamı, artık sadece likiditenin sıkılaştırmasıyla, bu enflasyon oranlarının aşağı gelmesinin pek mümkün olmadığını da piyasalara gösterdi.
Özetle; Merkez Bankası yönetimini faiz sözü nedeniyle zor günler bekliyor.

Yazının Devamını Oku