Ercan Saatçi

Geleceğe dönüş

30 Ağustos 2010
Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi derken, Fenerbahçe eldeki “geç gelen” malzemeyi günü kurtarmak için kullanmaktan kurtuldu şükür…

Daum’un durumunun geç netleşmesi, buna bağlı olarak Aykut Kocaman’ın işin başına geç geçmesi ve transferlerin zamanında yapılamaması son üç haftalık tablonun özetidir aslında… Artık uzun bir lig maratonuna konsantre olmalı Fenerbahçe. Ve bunu yaparken de gelecek yılların futbolunu ve takımını inşa etmeli. Aykut hocayla yaptığımız sohbetlerde, üç aylık bir zamanın Fenerbahçe’de birçok şeyi değiştirebilmek için gerekli olduğunu söylemişti. Ben de Kocaman’a katılıyorum. Ve işte bu yüzden Fenerbahçe’nin geçtiğimiz haftalara değil artık geleceğe bakması gerektiğini düşünüyorum. Bu süreçte elbette yönetime de önemli bir iş düşüyor; bir an önce stoper ve ön libero transferleri yapılmazsa, Bilica gibi saatli bombayla Fenerbahçe’nin işinin ne kadar zor olacağı aşikar

Skor farklı, defans farksız

FENERBAHÇE farklı kazansa da Manisaspor’a verdiği pozisyonlar ve yediği gollerle, savunma ve orta saha bloğunun alarm verdiği gerçeğini gizleyemiyor. Bir başka problem de iki gol atmasına rağmen Niang’ın hala orta sahadan top alabilmek için boğuştuğu, Fenerbahçe’nin ofansif anlamda çoğalamadığı gerçeği
Top 5
1-) 18 yaşındaki Okan’ın muhteşem performansı.
2-) Niang’ın attığı güzel goller.
3-) Caner’in Niang’a verdiği gol pası.

Yazının Devamını Oku

Ne arasan vardı

24 Ağustos 2010
HIZ, mücadele, gol, tansiyon, güzel futbol? Daha ne olsun ki, hepsi vardı dün gece. Uzun zamandır izlemediğimiz türden bir maçtı. Trabzon öne geçti, Fenerbahçe bırakmadı. Trabzon gol attı, Fenerbahçe karşılık verdi. Premier Lig maçlarından hiçbir farkı yoktu dünkü karşılaşmanın. Arka arkaya gelen goller hem Fenerbahçe’nin hem de Trabzon’un oyunu bozdu desek yanılmış olmayız.
Fenerbahçe’de Gökhan, Baroni, Özer ve Topuz’un gününde olmayışları bile maçın hızını ve mücadele ritmini düşürmeye yetmedi. Genç Mert’in ilk kez 11’de sahaya çıktığı maçta yediği şanssız goller bile yeteneğini göstermesini engelleyemedi. Mert’in birçok kritik kurtarış yapması ve penaltı kurtarması belki de oyunun kaderini değiştirdi. Bünyamin Gezer de tıpkı iki takım gibi ilk yarıda çok iyiydi ancak ikinci yarıda o da durdu ve hatalı kararlar verdi. Maçın hakkı neydi diye sorarsanız, cevabım her iki takım da maçın hakkını verdiler olur...

EZBER BOZULDU

ÖNCEKİ gün Vatan gazetesi spor servisinden Murat arayıp Trabzon-Fenerbahçe karşılaşmasıyla ilgili görüşümü sorduğunda, “Aykut Hoca büyük ihtimalle Alex’e yer vermeyecek ve başka bir sistem deneyecektir” demiştim. Bu görüşümü bir duyum aldığımdan değil, Aykut hocayı ve futbol zekasını bildiğimden söylemiştim.
Orta sahası güçlü ve dinamik bir Trabzonspor’a karşı Aykut hocanın sahaya sürdüğü 11 ve sistem doğruydu. Şimdi bazıları Alex’i nasıl oynatılmaz gibi tezahüratlarla koro halinde karışıklık yaratmaya çalışacaklardır ama olsun, yenilse de Fenerbahçe doğru yolda gidiyor. Ayrıca Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’de ezberleri bozabileceğini de göstermesi de takım içi rekabeti açısından da iyi oldu.

TOP 5

BİR: Stoch’un Topuz’a muhteşem asisti.
İKİ: Yattara’nın zeka dolu aşırtması
ÜÇ: Bünyamin Gezer’in, Emre’ye yaptığı defansif pres!
DÖRT: Semih’in yoktan var ettiği gol pası
BEŞ: Mert’in penaltı kurtarışı

MAÇIN ÜÇ ADAMI

Stoch - Mert Günok- Yattara
Yazının Devamını Oku

Papazın çayırı

20 Ağustos 2010
ZOR bir ilk yarı ve baskılı bir ikinci yarı vardı dün gece... PAOK’un maçın başlama düdüğüyle baskı kuracağını biliyorduk zaten ancak, Fenerbahçe orta sahası bu baskıyı biraz daha önde eritmek yerine defansla arasında boşluklara yol açtı.

Beğenirsin beğenmezsin ama Emre Belözoğlu’nun eksikliği bir hayli hissedildi dün gece. İkinci yarıda başka bir Fenerbahçe vardı sahada.
Aykut Hoca kritik bir kaç değişiklikle oyuna hakim yaptı Fener’i... Merakla beklenen Niang’ın oyuna girişi Fenerbahçe’yi ateşlediği gibi bu oyuncunun Fenerbahçe’de iş görür hükmü de hakim oldu bende...
75. dakikada yüzde yüz bir penaltının verilmemesi bir yana, iki güzel frikik PAOK kalecisinin muhteşem refleksi sayesinde bertaraf edildi. PAOK’un fanatik taraftarı Papaz efendi, kalecilerini epey bir okumuş üflemiş olacak ki ikinci yarı bir çok pozisyon gole dönmedi. Hani Yunan gazeteci sormuş ya Alex’e, PAOK‘la oynayacağınızın farkında mısınız diye... Alex’in vermediği cevabı ben söyleyeyim; Unutmayın ki ikinci maç Kadıköy’de, hem de Papazın Çayırı’nda...!

ATATÜRK POSTERLERİ VE YUNAN POLİSİ

HER şeyden önce şunu söylemek lazım; hakem rezalet bir maç yönetti. Bunu, dünkü 90 dakikanın herhangi bir 10 dakikalık dilimini seyredebilen herkes anlamıştır. Atatürk’ün takımı Fenerbahçe, Atatürk’ün şehri Selanik’te özellikle ikinci yarıda oynadığı futbolu ilk yarı ortaya koyabilseydi skor başka olurdu. Ama şu an elde tuttuğumuz sonuç hiç de kötü değil aslında.
Çünkü ilk yarı ileride basan PAOK, ikinci yarıda oyunu ileride kurma konusunda cesur davranan F.Bahçe karşısında çok zorlandı. Çünkü PAOK’un ne savunması ne de orta sahası iyi değil. Kadıköy’de Dia, Emre, Stoch ve Niang’ın da tam katılımıyla Yunan ekibini geçmekte zorlanmayacaktır Fenerbahçe.
Ve dünkü maçta Yunan polisinin stada sokturmadığı Atatürk posterleri de rövanşta Kadıköy’ün her yerinde boy gösterecektir.

Geleceğe dönüş

Yazının Devamını Oku

İlk haftadan notlar

19 Ağustos 2010
* SİVASSPOR: Çok beğendim, iki yıl öncesine dönecek gibi. Çok takımın canını yakar.

* CEYHUN ERİŞ (Sivasspor): Bence Tükiye’de onun yeteneğinde oyuncu çok az. Hiddink ve Oğuz Çetin ezber bozup onu milli takıma almalı.

* GALATASARAY: Geçen seneki kadronun üzerine koymak yerine Keita gibi önemli bir silahı yolladılar. Yönetimin kredisi ne kadar devam eder bilinmez.

* BUCASPOR: 17 yeni transferle yeni takım oluşturan Bülent Uygun’un elini değdiği belli oluyor. Sürpriz yapacaktır. Destek görürse ilk 10’a girerler.

* BEŞİKTAŞ: Spor Toto Süper Lig’in en flaş takımı. Ekrana da stada da çok izleyici çekecektir.

* GAZİANTEPSPOR: Yeni bir kimlikle sahalara inen Gaziantep’te Tolunay Kafkas uzun vadede iyi işler yapacaktır.

* KASIMPAŞA: Yılmaz Hoca geçen yıl ektiklerini biçmeye devam ediyor. “Ben bu ligden düşmem” diyor.

* ESKİŞEHİRSPOR: Ligin en renkli takımlarından biri olacağı kesin. İyi maçlar izlettirecekler.

* GENÇLERBİRLİĞİ: Birkaç yıldır atak beklediğim takımlardan biri; ancak hala eski günlerine dönebilmiş değil.

Yazının Devamını Oku

Semih'in nöbeti tuttu

16 Ağustos 2010
SEYİRCİSİZ ve sessiz bir stat ile ilgili söylenebilecek çok fazla bir şey yok, gayrı medeni bir durum. Ancak son haftalarda baskı halindeki Fenerbahçe için bu seyircisiz maç avantaja dönüştü diye düşünüyorum...

Dün gece Kadıköy’de “medya yanılsamaları”nın ne hale geldiğini de gördük...
-  Lugano dönmeyecek dediler, dün ilk onbirdeydi...
-  Semih gidecek, artık forma şansı bulamaz dediler, Nöbetçi Golcü ilk onbirde sahaya çıktı, nöbeti tutmuş olacak ki iki gol attı, bir asist yaptı...
-  Aykut Kocaman ile Alex’in arası buz gibi, Alex artık ilk onbirde zor oynar dediler, Alex dün ilk onbirde sahaya kaptan olarak çıktı, iki asist, bir gol attı...
-  Emre ile Alex takım içinde çekişme yaşıyorlar dediler, golle sonuçlanan bütün ataklar Emre ve Alex’ten başladı...
-  Kulübe zayıf dediler, dün sahadakilerin dışında kadroda olan Niang, Dia, Caner, Uğur Boral, İlhan, Bekir, Önder, Özer, Selçuk, Gökhan Ünal, Kazım, Deivid, Güiza vardı...
-  Aykut Kocaman bu kaosu yönetemez, başarılı olamaz dediler, on günde takımı topladı oyun da skor da ortada...

Yazının Devamını Oku

Tarihi strateji oyunları

9 Ağustos 2010
GELİN yıllardır oynanan bir oyuna hep birlikte bir göz atalım... Öncelikle bu oyundaki olmazsa olmazları sıralayalım;
Bir- Kamuoyunda el birliğiyle tahammülsüzlük yaratmak şart...
İki- Karşı taraf pes edene kadar yoluna psikolojik mayınlar döşenmeli...
Üç- Bir önceki mayın mağduruyla yenisi ince ince kıyaslanmalı...
Dört- El birliğiyle gönderdiğimizi “ah şimdi o olacaktı ki” gibilerinden duygu sömürüleriyle yad etmeli...
Beş- Göndereceğimiz yeni hedef ile ilgili ara sıra iyi şeyler yapmalı, ki oyunun kafa karıştıran yeri gündemde tutulmalı, tartışma devam etmeli...
Altı- Hedeftekinin pes etme ihtimaline karşı, yeni hedefler belirlenmeli...
Peki bu oyunu oynamak için ne lazım..?
Medya, Taraftar, Futbolcu, Teknik Direktör, Başkan ve yönetimi...
Şimdi kendi tuttuğunuz takımın oyuncularını, hocasını, başkanını ve yönetimini katın oyuna...
Siz de taraftar olarak yer alın ve medyayı takip edin.
Bu oyun oldukça tanıdık değil mi..?

Ronaldinho, Robinho, Diego ve Henry...

SÜPER bir başlık değil mi?
Çok zengin duruyor ve de estetik....
Kendime şu soruyu soruyorum;
Güiza’ya, Aragones’e, Daum’a ve diğerlerine onca parayı kaptıran Fenerbahçe bir de bu oyunculara para kaptırsa ne olur ki?
Dördünün de Fenerbahçe’ de oynadığını hayal etmek bile beni çok heyecanlandırıyor.
İki yıldır yaşadığım hayal kırıklıklarımın üzerine kalın bir çizgi çeker mi, çeker..!
Çekin o zaman, daha fazla yer etmeden...

İngiliz Premier Ligi 43 milyon dolara satıldı

AVRUPA’nın önemli liglerinde de isim hakkı satışları son dönemlerde önem kazandı. Mesela Premier Lig’in adı yıllık 43 milyon dolara İngiltere’nin önde gelen bankalarından Barclays’e satıldı. Barclays Premier Lig, kulüpler için önemli bir gelir kaynağı oldu. Alman Bundesliga’nın isim hakkı satışı henüz yapılmadı. İtalya Serie A’da ise ligin isim hakkı telekomünikasyon şirketi TIM’de Fransa’da da Birinci Lig’de de isim sponsoru henüz yok.

Alman Bundesliga’nın isim hakkı Beko’da

SON dönemlerde sponsorluk stratejisini basketbola yönelten Beko, bugün Avrupa basketbolunun en önemli sponsor firmalarından biri durumunda. Almanya basketbol ligi Basketball Bundesliga’ya “Beko Basketball Bundesliga” ismini vererek kulüplere önemli bir gelir kaynağı sağlıyor...

Spor Toto’ya bravo

ESKİDEN beri Spor Toto hep alır (!) diye bilirdik. Alırdı da zaten...
Kesintileriyle bir çok kuruma yardım ettiğini ama bu yardımların nasıl ne şekilde değerlendirildiklerini de pek bilmezdik doğrusu.
Şimdi yıllık 25 milyon dolar karşılığında 5 yıl süreyle Süper Lig’in isim hakkı Spor Toto’da olacak.
Böylelikle Spor Toto, Süper Lig’in isim hakkı için Digiturk’e 5 yılda 125 milyon dolar ödeyecek.Bana göre bu anlaşmanın en iyi tarafı illegal bahis şirketlerinin kolayca at oynatamayacak olmaları.

Yazının Devamını Oku

10 kişi sendromu!

5 Ağustos 2010
İLK maç zaten zor bir takımla oynuyorduk ama kimse bilmiyordu herhalde. Takip etmeyen bilmiyor yazık ki... Zor bir takımla oynuyorduk ama taraftar tanımayınca takım zor olmaktan çıkıyordu... Yenecektik elbette... Yenmeliydik... Ama her iki maçta da kimsenin hesaba katmadığı bir şey vardı; Fenerbahçe 10 kişiyle oynayacaktı... Kime karşı? İsviçre şampiyonluğunu kıl payı kaçırmış bir takıma karşı...
Peki İsviçre? Onlar Dünya Kupası’ndaydı. Peki biz?
10 kişi kalsak, iyi yeni kurulan bir takımı destekleyecek ne yüreğimiz ne de sabrımız kalmıştı... Hedefe konulan adam bu kez yılların Aykut Kocaman’ıydı... Ona vurulmalıydı, ona sövülmeliydi... Peki doğru muydu? İşte bunu cevaplayacak bütün futbolseverlerin vicdanı ve hafızası olmalıydı... Sizde var mı?
Sizde sabır var mı? Bende var... Ben Daum’a, hatta Aragones’e sabrettim...
Yeter ki dik duralım
Fenerbahçe onlara verdiği paranın yarısını bile Aykut’a vermedi. Aykut da istemedi zaten. Peki o paraları alıp kaçanlara kızmadığımız kadar bizim Aykut’a mı kızacağız? Peki kızalım... Olabildiğince hafızasız, vefasız olalım... Elaleme verdiğimiz ne parayı ne de zamanı Kocaman’a vermeyelim... Yeni bir kaosa, yeni bir umutsuzluğa yelken açalım... Kızacak adam gözümüzün içine sokulmuş ya, koro halinde kızalımmm...
Şimdi rahatladınız mı, rahatladık mı? Çözümü bulduk mu?
Bırakın beyler, kolay çözümlerden, kışkırtmalardan feyz almayın. Varsa sabrınız söyleyin. Benim Fenerbahçe’nin geleceği için sabrım da, umudum da var... Yeter ki herkesin yerlerde süründüğü bir durumda biz dik duralım...
Yazının Devamını Oku

Biraz sabır

29 Temmuz 2010
MAÇTAN önce Aykut Kocaman’ı aradım, hem şans diledim hem de maçı sordum. “Zor maç olacak” dedi Aykut Hoca. “Kapalı kutu bir takımla oynayacağız. Bu maçın ortası olmaz, fark da atabiliriz, yenilebiliriz de” dedi. Belki Kazım oyundan atılmasaydı, maçın skoru çok daha farklı olabilirdi.
Young Boys güçlü ve diri bir takım. Oyun sistemi de bir hayli değişik. Risk alarak futbol oynuyorlar. Takım halinde ileri çıkıyorlar, takım halinde defans yapıyorlar. Fenerbahçe’de ise, orta sahada ve defansta hala ciddi problemler var. Ama telaşa da gerek yok... Takım Aykut Kocaman’ın sistemine alışacak. Yeni transferler ve eksikler de katılınca ve biraz da sabır olursa, Fenerbahçe iyi bir takım olacaktır.
Bana göre dünkü maçın kahramanı Volkan’dı. Bu da Young Boys’un ne kadar baskılı olduğunu ortaya koyuyor zaten. Bir parantez de Stoch’a açmak isterim. Bu adam Fenerbahçe’ye çok şey katacaktır. Görünen köy, kılavuz istemez.

Maçın 3 adamı: Volkan-Stoch-Emre
Yazının Devamını Oku