Bu düşüncenin güzelliği bir yana, o emaneti yüzde yüz taşıyabilecek kişilerden birinin Stoch olduğunu görmek bir yana...
Aynı zamanda böylesine acı bir kaybın arkasından maça “çubuklu forma bize emanet” sözü de bir o kadar riskliydi. Fenerbahçe, efsanesini ebediyete yolcu etmiş, ertesi gün çıktığı maçta kendilerini bağlayarak 10 numara Lefter formasıyla sahaya çıkmış... Düşünsenize kaybetseydi Fenerbahçe sadece üç puan mı kaybederdi?..
Manisaspor karşısında kazanılan en önemli şey, gün geçtikçe üstüne koyan Miroslav Stoch’du bence. Alex’in yokluğunda o kadar iyi oynadı ki, bana göre 10 numaraydı.
TOP5
1-Asistleriyle, paslarıyla, fuleleriyle, mücadelesiyle Miroslav Stoch.
2-Müthiş gayreti, güzel golü, hem ofansif, hem defansif mücadelesiyle Caner.
3-Pazartesi olmasına rağmen stadı dolduran F.Bahçeli ve Manisalı taraftarlar.
Sayenizde sarı laci çubukluya aşık olanlar, tarihinin en acı dönemini yaşarken, meğer siz de son aylarınızı yaşıyormuşsunuz kahrolarak...
Meğer biz senin Aziz başkana yazdığın son metubunu okuyup ağlarken, sen çoktan gitmeye karar vermişsin aydınlık günleri göremeden...
Aziz Yıldırım’a “Fenerbahçe’ye ve sana haksızlık yapıldığını düşünüyorum” demişsin son mektubunda...“Bunları senin yanına gelip söylemek isterdim, ama doktorum izin vermiyor” demişsin ya… Ebedi yolculuğuna hazırlanırken bile moral vermeye çalışmışsın ya… Artık o mektup Fenerbahçelilerin manifestosudur, Senin gibi bir efsanenin vasiyetidir Fenerbahçeliler için…
Ve o son mektubunda veda etmişsin meğer… “Ne kadar ömrüm kaldı bilemem.” “Hakkını helal et. Bu yeter benim için...”
Gözün açık gitti ama sen rahat uyu Lefter ağabey. Fenerbahçe sizin bizlere bıraktığı gibi tarihin şerefli sayfalarında dalgalandıracaktır bayrağını… Kupaları kabrine getireceklerdir Fenerbahçeliler…
Biz helallik alamadık ama, Hakkımız sana Helal olsun...
Gaziantepspor öyle bir ilk yarı oynadı ki, neredeyse Fenerbahçe’ye göz açtırmadı. Bir de bu baskıya Fenerbahçe’nin son haftalardaki formsuzluğu da eklenince, ilk yarı sonucu kaçınılmaz oldu. İkinci yarıda sarı lacivertliler uyandı uyanmasına ama Fenerbahçe’nin fotoğrafı “çok yorgunum, güçsüz düştüm” diye sessizce haykırıyor gibiydi.
İşte o anda da yine Fenerbahçe taraftarı yetişti imdada. Hiç susmadan, hep destek, tam destek, durdular yorgun takımlarının arkasında... Futbol olarak elbette çıkarılacak dersler vardı dün. O kısmını da Aykut Hoca’ya bırakmak lazım...
İNCE AYAR
Sayın Bakan alenen söylüyor; “Kupayı Trabzon’a götürmek için ince bir çalışma yapıyoruz...”
O ne ki...!
Aylardır öyle şeyler gördük ki, şaşırmıyoruz bile.
Bir de şuna bakın,
Orduspor öyle ataklar yakaladı ve pozisyonlar harcadı ki Volkan’ın yüz ifadesi “yeteeeeeeeeerrr” şeklindeydi. Çünkü Fenerbahçe Orduspor’a birkaç önemli davetiye çıkardı ama rakibi kullanamadı. Belirsizliğin içinde belirli bir iş yapmak zordur tamam; ama Fenerbahçe’de herşeyden önce psikolojik bir çöküş başlamış gibi görünüyor. Sanki sezon başında Aykut Hoca’nın verdiği motivasyon ilacı etkisini yitirmiş gibi bir durum var. Ve Alex... Onsuz olmaz arkadaş. Birkez daha gördük ki sağlam bir Alex Fenerbahçe için çok önemli bir unsurmuş. Maçın sonucu olması gereken gibiydi. Maçın hakkı dedikleri bu beraberlik, dünkü Fenerbahçe için iyi bir sonuçtu. Play-off’lu sistemde, üstelik yangın yerinin ortasındaki bir takımın ikinci sırada olması, her takımın başaramayacağı bir istatistiktir...
TOP5
1-Doksan dakikası da zevkli geçen oyun anlayışı.
2-Orduspor’un attığı şık gol.
3-Emre Belezoğlu’nun harika vuruşuyla gelen gol.
4-Hector Cuper gibi kariyerli bir hocanın Orduspor’un başında sahaya çıkması.
5-Maçın hakeminin kötü yönetimi.
MAÇIN ÜÇ ADAMI
Kim girsin, kim çıksın uygulaması (!) Taraftar cebinden para verip mesaj atmak suretiyle teknik direktör tribine giriyor gibi bir durum...
Hepimiz avukatız
Sanırsın Lig TV bu mesajları anında statlara ulaştırıp teknik direktörlere teslim ediyor. Yani aslında olayın interaktif teknik direktörlük (!) boyutunun yanı sıra bir de lunaparklardaki gibi yüzü oyulmuş Süpermen maketine kafayı sokup süpermen fotosu çektirmek gibi bir durumu var... İşte bu yüzden bir kez daha doğrulanıyor ki; hepimiz teknik direktörüz, hepimiz dedektifiz, hepimiz savcıyız, hepimiz avukatız... Böylesine duygusal bir uygulamayla yüreklerimizi fetheden Lig TV’ye bir kez daha teşekkürler...!
BiENVENUCÜM KARDEŞiM...
Bir bilsen bu “kim girsin, kim çıksınların” en büyük kahramanı olduğunu keşke... Kimse sana söylemiyor mu en çok oyundan çıkması gereken oyuncu olduğunu... Bence senin gibi oyuncuların “kim gitsin kim kalsın” tecrizatından geçirilmesi gerek ki, sonucu da malumdur...
TOP 5
1-Antalya’daki Fenerbahçeliler.
Bu kulüp,
Bu takım,
Gerçeğin (!) ta kendisidir.
Daha önce de yazmıştım; Kendi kurtuluş savaşını veren bir camiadır bu... Sonuç, skor, hikayedir... Gerçek olan İslam Çupi’nin yıllar önce yazdığı gibidir. Bu ne yargı kararıyla ne de her hangi bir yasayla değiştirilemez... Çünkü bu, hiçkimsenin yüreklerden söküp atamayacağı bir sevgidir...
İşte bu yüzden teknik, taktik, diziliş bu gibi maçlarda hükümsüzdür.
EMRE’NİN ÖZRÜ
ÖYLE bir mücadele etti ki Emre, iki kişilik oynadı desem yeridir. Hafta içinde hocasından ve futbolcu arkadaşlarından özür dileyen Emre dün de taraftarından, iyi oynayarak ve basmadık yer bırakmayarak özür diledi. Budur...
TOP 5
Dün biraz olsun içimizi ısıtan o tahliyeler, umuyorum ki diğer masumları da özgürlükleriyle buluşturacaktır. Fenerbahçeli oyuncular da böyle düşünüyorlar ve tahliyelerden önceki son 1-2 maçı da kazanarak pansuman yapacaklar yaralara... Kurtuluş savaşımızda Anadolu’ya silah taşımak ve düşmanla savaşmak için kurulan bir kulübün üyeleri olarak, önce silahlı çete olmadıklarını ispatlayacaklar! Ki onlar da tahliye edilebilsinler. Ya da bir başka deyişle, şike ve teşvik için silahlı örgüt kurmaktan yargılanmasalar, onlar da tutuksuz maç izleyebileceklerdi dün...
SON VURUŞ
ASLINDA pek de formda olduğunu söyleyemeyeceğimiz Semih (en kötü hali bile Bienvenue’den iyidir) öyle bir son vuruşa imza attı ki, son haftalarda izlediğim en iyi gol vuruşuydu. Tıpkı Miroslav Stoch’unki gibi... Fakat maçın genelinde, son haftaların kötü takımı hüviyetini bir kenara bırakmış bir takım vardı sahada. Son haftalardaki o yanlış kadro seçiminden dönen Aykut Hoca, bu kez gözün gördüğünü seçerek, bir anlamda homurdanmaya başlayanları da susturmuş oldu. Aylar sonra ilk kez geçen hafta kaybeden Fenerbahçe’nin, düştüğü yerden kalkmasını istemeyenler de çok üzülmüşlerdir herhalde...
TOP 5
1-Alex’in pası, Emre’nin klas asisti ve Semih’in muhteşem dokunuşu.
2-Ömer’in şahane kafa vuruşu, Volkan Demirel’in mucizevi kurtarışı.
3-Stoch’un her an tehlike yaratan güzel futbolu ve enerjisi.
Fakat içimdeki ötekini susturamıyorum;
Şikenin gölgesinde ve bitmeyen gündeminde oynanan bu maçı, artık paranoyak olmuş son halimle izleyince Bilica şike mi yaptı diye düşündüm! İddalardaki şikeli maçlarda bu kadar rakip takıma çalışan bir oyuncu yokken(!) Bilica’nın bu hataları, sayın savcıları nasıl tetikler bilmiyorum... Aynı şekilde, yine paranoyakça olacak ama Volkan’ın da teşvik pirimi almış gibi oynuyor olması da düşündürücüydü...
De... Volkan teşviği kimden aldı acaba... Yoksa yine Aziz Yıldırım mı ?
Elbette anladınız espiri yaptığımı... Fakat bu yazdıklarım şu günlerde o kadar çok gerçekleşen bir çok şeyle örtüşüyor ki, paranoyak olmamak elde değil...
Derbinin özeti Bilica’dır, biraz da Bienvenu’dür. Kadrodaki yanlış seçimler bu derbiyi kaldıramamıştır. Eminim ki, Aziz Yıldırım 139 yılla yargılanmaktan çok bu mağlubiyete üzülmüştür...
DERBiNiN MANŞETLERi
- BİLİCA BÖYLE İSTEDİ