Fakat ilk maçta da değindiğim gibi böyle bir takıma karşı üstelik bu kez Kadıköy’de daha ezici sonuçlar bekliyoruz ister istemez.
Bu sonuçtan sonra Fenerbahçe, bu gruptan çıkmıştır diyebilmek hem haftalardır süren olumsuz havayı dağıtacaktır, hem de moral olacaktır elbette.
Özellikle yetmişinci dakikadan sonra rakip on kişi kalmışken genç Salih’e bir şans verilip özgüven yüklemesi yapılabilirdi.
Ancak içimdeki hissi, Fenerbahçe’nin adım adım UEFA finaline yaklaştığını söylemeden de geçemeyeceğim...
BAKÜ ÜZERİNDEN...
FAKAT söylemeden geçemeyeceğim; keşke Limassol takımı da Türkiye’ye gelirken, örneğin Azerbaycan Bakü üzerinden gelme şartıyla karşı karşıya kalsa da, Fenerbahçe’ye ve taraftarlarına yapılanın ne kadar yanlış bir karar olduğunu anlasalar...
TOP5
1-F.Bahçe’nin gruptan çıkmayı garantileyen bir sonuç alması.
Taraftarın önüne atılmak suretiyle yönetimle camia arasında zorunlu tampon görevi, tanıdığım Aykut Kocaman’ın bünyesinin kaldıramayacağı bir durumdur. Bu galibiyet elbette merhemdir ama sorun yenmek yenilmekten öte bir konumda ne yazık ki... Emre Belözoğlu: Hoca istedi biz gönderdik, Alex De Souza: Hoca istedi gönderdik, Transfer: Hoca ne dediyse biz onu yaptık, Azizsilin, Alibiotik... Peki Aykut Hoca...?
Şartlara rağmen çok iyi sayılabilecek bir istatistiğe sahip olarak gider elbet...!
Hem de, belki yarın belki yarından da yakın...
Peki sorun çözülmüş mü olur...?
KOCAMAN bir ‘Hayır’...
Yeni bir hoca gelir,
Yönetim der ki;
Maçı bir an için boşverin... Yurdumuzun birçok bölgesinde Cumhuriyet Bayramımızı kutlamak isteyenler polis zoruyla engellenirken, Kadıköy’ün Kadınları herşeye nispet yaparcasına hissettirdiler Cumhuriyet’i ve Bayramımızı. Binlerce teşekkürler F.Bahçe’nin kadın ve çocuk taraftarları.
Bazılarının duymak istediği şekilde bir yazı
BAKMAYIN siz Fenerbahçe’nin kötü oynadığına, yenildiğine... O kadar maç trafiğinde bu da olacak elbet. Önemli olan destek vermek ve daima karar vericilerin arkasında durmaktır. Alex’in kovulmasının ne kadar doğru bir karar olduğunu bir kez daha gördük işte... Bu oyuncular, hocalarına ve başkanlarına inanıyorlar, biz de onlara inanıyoruz. Bu yenilgiyi eleştirenler Fenerbahçeli olamazlar. Zira kimin iyi kimin kötü Fenerbahçeli olduğu Sayın Başkanımızın takdiridir. Hep Destek Tam Destek...
Bazılarının duymak istemediği şekilde bir yazı
KİM ne derse desin, özellikle ilk yarıda gördük ki bu takımı saha içinde oynatacak yaratıcı bir maestroya ihtiyaç var. Madem Alex yollandı, geriye iki seçenek kalıyor; ya kendi 10 numaranı yaratacaksın (örneğin Recep Niyaz) ya da şimdiden önemli bir yetenekle söz keseceksin... Çok koşmak ve çok mücadele etmek kurgusuz bir biçimde oluyorsa hiçbirşeye yaramıyor ne yazık ki. Son bir kaç maçta kazanan Fenerbahçe de bile öne çıkan oyuncu Volkan ise eğer, bir problem var demektir. Yoksa bu maç, F.Bahçe’nin kendi sahasında ne ilk mağlubiyetidir ne de son olacaktır...
Genç Salih nasıl bitirilir...?
TAKIM galipken ya da berabereyken hiç oyuna alınmamış gencecik Salih’e, çok kötü oynanan ve mağlup olarak sürdürülen bir karşılaşmada son 10 dk. forma veriliyorsa eğer yazıktır ayıptır... O çocuğun futbol hayatı, büyük takım psikolojisi yok edilmiş demektir. Üstelik kulübede ofansa dönük genç Recep Niyaz ve Semih otururken, bir defans oyuncusunun oyuna alınmasını siz takdir edin çünkü ben edemiyorum..!
TOP 5
Tarih o puan cetvelini yazacak ama o maçta Fenerbahçe’nin nasıl oynadığıyla ilgili bir not düşülmeyecek. Maçtan önce sorsalar çok kötü bir oyun ama kazanılan bir üç puana ne dersiniz diye, elbette üç puan deriz, diyeceğiz de. O meşhur futbol sloganı “1-0 olsun bizim olsun” işte bu demek.
Fakat bir yanımız da diyor ki; yüzbeş yıllık bir kulüp, böylesine basit bir takıma haddini daha ağır şartlarda bildirebilseydi keşke... Keşke, o stada Yunanistan üzerinden gitme şartını koyan siyasal konjüktüre inat tarihi bir fark atıp dönebilseydi Fenerbahçe yine Yunanistan üzerinden... Son iki maçta Volkan Demirel’in şahane kaleciliği Fenerbahçe’yi küçük çaplı felaketlerden koruyor korumasına ama nereye kadar? Fenerbahçe kazansın da kim ne konuşursa konuşsun elbet. Fakat bi de içimize su serpen güzel futbola hasret kalmasak...
Sonuç; Futbolda aslolan tabeladır ve o tabelada Fenerbahçe’nin kazandığı yazıyorsa sorun yoktur...
ORDU KARŞILAŞMASI
GEÇEN hafta, Fenerbahçe taraftarının Orduspor maçında protesto yapabileceği duyumunu aldığımı söylemiştim. Bu duyumu nereden aldım söyleyeyim;
Özellikle kadın seyirciye mikrofondan ayar çeken sayın Başkan Aziz Yıldırım’ın o ruh hali ve Alex’in gönderiliş biçimi ve o süreçteki tarzı, sosyal medyada ve kamuoyunda büyük bir eleştiri konusu olmuştu. Bu duruma en büyük tepkiyi de Fenerbahçe taraftarı koymuştu. Astığım astık, kestiğim kestik zihniyetine en büyük cevabı veren Fenerbahçe taraftarı 3 Temmuz sürecinde bunu kanıtlamıştı. Fakat Fenerbahçe başkanının tarzının da bu duruma benzemesi taraftarın büyük bir bölümüne “Dur bir dakika” dedirtti.
Sosyal medya infiali
Seyirci cezası bittiğinde yani Orduspor maçında “Başkan yine eline mikrofon alıp azarlasın bakalım” tadında bir tepki oluştu. Hatta bu durumla ilgili internet siteleri bile kuruldu. Sosyal medyada bu durumu protesto etmek için forumlar oluşturuldu.... Benim söylediğim de sadece buydu fakat bazı (!) Fenerbahçe’liler bu duruma tepki gösterdiler. Tüm forumlarda, sosyal medyada bu durum alenen ve aza alınmayacak hakaretlerle işlenirken, benim bu durumu bir uyarı mahiyetinde söylemem belli ki bir bölümün canını sıkmış... Üstelik böyle bir protesto olmamalı çünkü aslolan Fenerbahçe’dir ve Fenerbahçe bizimdir dememe rağmen... Aziz Yıldırım ve Ali Yıldırım’ı eleştiriyorum ancaaaak... Sadece kamuoyuna yansıyan yanlışlarla ilgili. Yani sayın başkan ve kardeşinin kamuoyunun gözü önünde yaptıkları üslupla ilgili. Yoksa, kamuoyunun bilmediği aile içinde cereyan etmiş hiçbir konuyu dile getirmem, böyle bir gizliliği ihlal etmem. Şimdiye kadar etmediğim gibi...
Durum böyle olduğundan da, Bursaspor Fenerbahçe’yi oyunun büyük bir bölümünde kendi sahasına resmen hapsetti. İşte o hapis anlarında da, Volkan çıktı sahneye... Öyle toplar çıkarttı ki, biz de şapka çıkarttık... Bir maçta bir takımın en iyisi kalecisiyse, maç ve pozisyon hakimiyeti rakip takımda demektir. Peki neden böyle? Çünkü yaratıcı oyuncu sıkıntısı baş göstermiş durumda... Aykut Hoca her ne kadar da çağın futbolunu oynatmak için, koşan, makine gibi işleyen bir takım yaratmak için mücadele etse de, maestrosuz bir takım futbol duygusallığından yoksundur bence... Bu nedenle Bursaspor maçındaki beraberlik F.Bahçe için kötünün iyisidir...
TOP 5
1-Şahane kurtarışlarıyla takımını farklı bir mağlubiyetten kurtaran Volkan.
2- Maçı acemice yöneten hakem Yunus Yıldırım.
3-Ertuğrul Sağlam ve ekibinin gösterdiği harika karşılama ve ev sahipliği .
4-Haftalar sonra forma giyen Selçuk Şahin’in performansı.
5-Şimdiye kadar hiç forma şansı bulamayan genç Salih Uçan’ın kulübe serüveninin devam etmesi.
Maçın Üç Adamı
Kızım Zeynep, “Bir haftadır ağlıyorum” diyerek Alex de Souza’ya duyduğu sevgiyi anlatmaya çalışıyor.
Alex karşılık veriyor: “Biz iki haftadır ağlıyoruz. Bu ayrılığın nedenini ben de çocuklarıma anlatamadım.”
“Gidince çocuklarımı yeni hayatlarına alıştırmaya çalışacağım, çünkü çok ‘yabancılık’ çekecekler.”
BABAAA...
- Efendim?
- Peki niye gidiyor Alex?
Ancak elmayla armutu birbirinden ayırmak gerekir, ki bunu geçen hafta da yazmıştım. Takımın başarıları ve F.Bahçe bir yana, Fenerbahçe markası altında yapılan yanlışlıklar bir yana... Bu taraftar, istemedikleri bir yönetim türüne maruz kalsalar da takımlarını, Fenerbahçe’lerini desteklemeye devam ederler ve edeceklerdir de... Çünkü Fenerbahçe hepimizindir... Yeter ki birileri Fenerbahçeli’nin içindeki sevgiyi yönlendirmeye ve bölmeye kalkmasın... Başkan her ne kadar da Fenerbahçe için bir dakika bile düşünmeden karar veririm dese de, ben konu Fenerbahçe ise eğer dikkatlice ve yeteri kadar düşünülmesi gerektiğini savunanlardanım. Çünkü F.Bahçe, emaneten yönetenlerin değil, milyonlarca sevdalısının F.Bahçe’sidir.
Alex ve Tugay
Onbinlerce İngiliz taraftar kulüp yönetiminin organizasyonuyla Tugay Kerimoğlu maskeleri takarak inanılmaz bir sevgi ve vefa gösterisiyle uğurlamışlardı kaptanlarını... Biz de gıptayla izleyip gurur duymuştuk Tugay Kerimoğlu’yla. Ve içten teşekkürlerimizi göndermiştik Blacburn yönetimi ve taraftarına... Oysa Fenerbahçe yönetimi adeta bir kin gütme operasyonu yürütürcesine davrandı. Alex maskesi, Alex atkısı gibi ürünleri, stada gelen kadın ve çocuk taraftarın üzerlerini arayıp stada sokmadılar. Üstelik böyle yaparak artık kapanması gereken bir meseleyi daha da abartmış oldular. Bir yanda bir Türk’ün nasıl uğurlanması gerektiğini gösteren İngiliz taraftarlar, bir yanda efsane kaptanları Alex’i sevdikleri için cezalandırılan Fenerbahçe taraftarları...
Keşke BERKANT söyleseydi
Maç öncesi ve devre arasında Fenerbahçe seyircisiyle bütünleşen ‘Samanyolu’ şarkısını dinledik. Keşke kısa süre önce kaybettiğimiz efsane sanatçı Berkant’ın sesinden yayınlansaydı. Hem bu şarkıyı Türkiye’ye sevdiren Berkant’ı yadetmiş olurduk hem de duyarlı bir düşünce yansıtılmış olurdu.
TOP 5
1- Türkiye’nin en büyük ve en iyi kadın taraftarının olağanüstü desteği.
Öyle şahane bir skor elde etti ki Fenerbahçe, o yaralayan demeçlere merhem oldu bu futbol... Her ne kadar da Fenerbahçe’nin resmi sitesinde Brezilya dil seçeneği olmaya devam etse de, takımda bu dilde konuşan tek bir oyuncu kaldı o da Baroni. Ve o Baroni sıranın kendisine geldiğini düşünse de (bu konuyu daha sonra yazacağım) öyle bir gol attı ki adeta vatandaşına bir selam yolladı. Kasımpaşa maçında ki futbol fukaralığı, yerini beklediğimiz Fenerbahçe’ye bırakmıştı dün... Dualarımız, bu kötü atmosferin Fenerbahçeli sporcuları daha fazla etkilememesi ve herşeye (!) rağmen Fenerbahçe’nin sportif müsabakalarda başarılı olmasıdır.
TOP 5
Herşeye rağmen(!) sezonun en iyi maçlarından birini çıkaran Fenerbahçe futbol takımı.
Fenerbahçe taraftarlarının elmayla armutu karıştırmadan takımlarına sahip çıkmaları.
Raul Meireles’in müthiş golü.
Volkan ve Gökhan’ın kurtardığı yüzde yüzlük gol pozisyonları.
Sayın Yıldırım’ın her türlü kimya bozma operasyonuna rağmen çubuklu formayı terletenlerin gösterdikleri mücadele.
MAÇIN ÜÇ ADAMI