Paylaş
Kızım Zeynep, “Bir haftadır ağlıyorum” diyerek Alex de Souza’ya duyduğu sevgiyi anlatmaya çalışıyor.
Alex karşılık veriyor: “Biz iki haftadır ağlıyoruz. Bu ayrılığın nedenini ben de çocuklarıma anlatamadım.”
“Gidince çocuklarımı yeni hayatlarına alıştırmaya çalışacağım, çünkü çok ‘yabancılık’ çekecekler.”
BABAAA...
- Efendim?
- Peki niye gidiyor Alex?
- Biraz da kendi ülkesinde futbol oynaması gerekiyormuş...
- Neden?
- Öyle işte... Burayı sevmemiş mi, ondan mı?
- Burayı çok seviyor, Fenerbahçe’yi de çok seviyor.
O zaman niye gidiyor?
- Biraz da kendi ülkesinde oynaması gerekiyormuş.
- Nedeeen?
- Öyle işte.
- Hmmm.
Peki Galatasaraylılar buna seviniyor mu?
- Neye?
- Alex gidiyor diye...
- Bilmemm...
Ben vereceğim cevaplarla bunalırken Allah’tan Alex’in evinin önüne gelmiştik.
Hayat devam ediyor maalesef!
DERKEN eve girdik... Özenle döşenmiş, hep burada yaşayacakmış, hiç taşınmayacakmış gibi yerleştirilmiş eşyalardan eser yok. Odalar bomboş... Konuşurken sesimiz yankılanıyor. İnsanın morali bozuluyor. Bomboş büyük bir salondan geçerek terasa çıktık. O bomboşluğun verdiği kasvet evde çalışanların yüzüne de yapışmış durumda. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor.
Ve geldiğimizi haber alan Alex merdivenlerden iniyor... Daha önceki gülümsemelerinden daha farklı bir gülüş kondurmuş ifadesine, hafif buruk biraz da telaşlı...
“Hoşgeldin” derken “Allahaısmarladık”ı anımsatan bir tonlama var sesinde...
“Nasılsın Alex?”
Biraz sahte ve hafif bir gülümseme eşliğinde sadece bakıyor, gözleri soru işaretleriyle dolu...
“Ercan, hayat devam ediyor maalesef” diyor... O ‘maalesef’ten, “hayat dursa da bunları yaşamasaydım” anlamını yüklüyorum ve ona soruyorum “Hazır mısınız gitmeye?”
O kocaman dudaklarını bükerek vücut diliyle cevap veriyor... “Ağladık, ağlayacağız...”
Sen gidince G.Saraylılar sevinecek mi?
DERKEN kızım Zeynep, “Bir haftadır ağlıyorum” diyerek Alex’e sevgisini anlatmaya çalışıyor... Fakat Alex’in Zeynep’e cevabı ölçülmüş ve hesaplanmış bir şekilde geliyor; “Biz iki haftadır ağlıyoruz...”
Duygusallık hat safhadayken Alex bizi yatıştırırcasına başka bir konuya geçiyor; “Senin yaptığın 1907 marşı kulaklarımdan silinmeyecek.” Ve mırıldanıyor... “Çünkü Fenerbahçeliyiz...” (bunu korkarak yazıyorum, çünkü statta çalınmasının yasaklanma ihtimali aklıma geliyor)
Sonra Alex’e çocuklarıma bu ayrılığın nedenini nasıl açıklayamadığımı anlatıyorum. Alex, “Hiç üzülme, inan benim çocuklarım da hala anlamış değil, ben de anlatamıyorum” diyor ve o buruk tebessüm beliriyor yüzünde.
Oğlum Sinan Ali’ye, “Alex’e sor” diyorum “bana sorduklarını” gülerek... Tereddütsüz soruyor; “Sen gidince G.Saraylılar sevinecek mi?”
Sevecekler mi? Hayır
Alex uzunca bir gülmeye başlıyor... Sinir bozukluğunun da etkisiyle gülmesi uzun sürüyor haliyle ama sen gel bunu Sinan Ali’ye anlat... “Sevinecekler mi? Hayır” diyor Alex ama lafı Galatasaraylı olduğunu söyleyen bir arkadaşı alıyor; “Ben Galatasaraylı’yım ve çok üzülüyorum” diyor... E haliyle Sinan Ali’nin kafa allak bullak.
Alex De Souza tek bir yanıtla içimi parçaladı
ALEX’e gittiğinde ilk iş ne yapacaksın diye soruyorum, aldığım cevap içimi parçalıyor; “Gidince çocuklarımı yeni hayatlarına alıştırmaya çalışacağım, çünkü çok ‘yabancılık’ çekecekler...” Yanlış anlamayın, çocukların yabancılık çekecekleri yer aslında gerçek vatanları, Türkiye’yi nasıl vatan bellemişler gerisini siz düşünün.
“Peki Coritiba?” diye soruyorum... Müstehsi bir gülümsemeyle bakıyor... Anlıyorum ki, eski takımıyla anlaşacak. “Kaptan olursan sarı lacivert bant tak mutlaka” diye takılıyorum.
Çok sevdiği köpeklerini de Sertaç’a (bir arkadaşı) verdiğini söylüyor. İmzalar, fotoğraf çekimleri derken gitme vakti geliyor...
Fakat Sinan Ali, Alex’in bacağına öyle bir sarılıyor ki ayırabilene aşkolsun. Gitmesin diye bütün kuvvetini kullanıyor ama nafile...
“Brezilya’da buluşuruz” deyip vedalaşıyoruz biraz sulu gözlerle.
Güle güle Alex...
Paylaş