29 Nisan 2009
TENİSTE ulusal karşılaşmalardaki seyirci desteğinin önemini "Dünkü Acı Ama Gerçek! Küme Düştük" başlıklı yazımızda Fed Cup örneği ile anlatmıştık. Bu yazımda ise ev sahipliği yapacağımız bir başka önemli turnuvadan bahsetmek istiyorum. Davis Kupası Avrupa-Afrika 3. Küme karşılaşmaları bugün başlıyor. 3 Mayıs’a kadar sürecek bu önemli milli etkinlik İstanbul TED Kulübü kortlarında yapılacak. Milli takımımız Yunanistan, Ruanda ve Madagaskar ile aynı grupta mücadele edecek. Diğer grupta da İzlanda, Lüksemburg, Bostwana ve Estonya yarışacak.
Turnuvada Türkiye’yi Marsel İlhan, Haluk Akkoyun, Ergun Zorlu ve Barış Ergüden’den oluşan takım temsil edecek. Antrenörümüz ise, eski Davis Kupası oyuncularından Erhan Oral.
Ulusal takımımız kamp dönemi ve oynadıkları turnuvalar ile Davis Kupası’na gayet iyi hazırlandı.
Ülkelerin 2 grup halinde mücadele edeceği ve averaj sisteminden dolayı her puanın önemli olduğu turnuvada başarılı olma şansımız yüksek. Yeter ki, seyirci gelsin.
Vefakar tenisçiler
Ekonomik krizi bahane ederek bir çok büyük şirket tenisten desteğini çekti. Ancak Davis Kupası öncesi bizi sevindiren en önemli olay, eskiden tenis oynayan ve şimdi büyük şirketlerde üst düzey yöneticilik yapan kişilerin bu turnuvaya destek verip, sahiplenmesi. Uzun yıllar Genç ve A ulusal takımlarda oynayan Koray Öztürkler (Turkcell İletişim ve İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı), geçmişte Davis Kupası’nda Türkiye’yi temsil eden Muzaffer Arpacıoğlu (Peugeot Türkiye Genel Müdür Yardımcısı) ve yine performans tenisinde başarılı sonuçlara imza atan Sedat Birol (Eczacıbaşı Sağlık Grubu Başkanı), görev yaptıkları şirketlerin bu organizasyona sponsorluk yapmasını sağladı. Öztürkler, Arpacıoğlu ve Birol gibi vefakár tenisçilerin çoğalması en büyük dileğimiz!
Yazının Devamını Oku 
28 Nisan 2009
ÜLKELERİN spordaki seviyesi ulusal takımlarının aldığı sonuçlarla değerlendiriliyor. Bu, teniste de böyle. Bayanlarda Federasyon Kupası (Fed Cup), erkeklerde de Davis Kupası, tenisteki en prestijli uluslararası turnuvalar.
Türkiye’nin de yer aldığı Federasyon Kupası Avrupa-Afrika 2. Küme karşılaşmaları geçen hafta Antalya Belek’teki Attaleia Shine Otel’de yapıldı. Çağla Büyükakçay, Pemra Özgen, İpek Şenoğlu ve Melis Sezer’den kurulu ulusal takımımızdan son derece ümitliydik. Zira, tek tek isimlerin dünya klasmanındaki yerlerine baktığımızda bu kadro son yılların en güçlü ulusal milli takımını oluşturuyordu. Ne var ki, organizasyonda yapılan hatalar yüzünden, bırakın kümede kalmayı, en dibe düştük. Acı ama gerçek Türkiye gelecek yıl Federasyon Kupası’nın en alt kademesi olan Avrupa-Afrika 3. Kümesi’nde mücadele edecek.
Güney Afrika ve Gürcistan ile aynı grupta yer alan ulusal takımımız, iki rakibine de yenildi. Gürcistan karşısında zaten fazla şansı olmayan ve nitekim 3 maçı da kaybeden tenisçilerimizin, 2. Küme’de kalabilmeleri için, kendileriyle aynı seviyede olan Güney Afrika’yı mağlup etmesi gerekiyordu. Fakat Güney Afrika karşısında 3 maçtan sadece 1’ini alabildiler.
Ev sahibi avantajını kullanamadık
Ev sahipliği yaptığımız ve güçlü bir kadroyla mücadele ettiğimiz böyle önemli bir turnuvada başarısız olmak doğal olarak hepimizi üzdü. Ve ister istemez aklımıza şöyle bir soru geldi:
Yazının Devamını Oku 
12 Nisan 2009
TENİSTE, turnuvalar ve etkinlikler ne yaz-kış dinliyor ne de ekonomik kriz. Türkiye’nin dört bir yanındaki kortlar bir an bile boş kalmıyor desek yeridir. Onun için bu yazımızda, yorum yapmayı bırakıp, halen devam eden ve yakın tarihte gerçekleştirilecek olan organizasyonlardan söz etmek istiyorum...
Yaz turizmi, futbol turizmi derken şimdi de tenis turizmi ülkemiz için önemli bir gelir kaynağı oldu. Her yıl çoğu veteranlar olmak üzere dünyanın dört bir yanından binlerce tenisçi Antalya’ya gelip kamp yapıyor veya turnuvalara katılıyor. Bizim performans tenisçilerimizin de neredeyse hepsi haftalardır orada turnuva oynuyorlar. Manavgat’taki Club Alibey Tatil Köyü’nde uluslararası veteran turnuvası; Belek’teki Attelia Tatil Köyü’nde 10 bin dolarlık erkekler ve bayanlar future turnuvaları ve Belek Kaya Otel’deki gençler turnuvaları haftalardır sürüyor. Yine Belek’teki Shine Luxury Otel, 22-25 Nisan tarihlerinde Bayanlar Federasyon Kupası 2. Lig müsabakalarına ev sahipliği yapacak. 95 ülke arasında 57. Milli Takımımız burada Portekiz, Güney Afrika, Letonya, Fas ve Gürcistan’la karşılaşacak.
Dünya klasmanında 131 ülke arasında 78. sırada yer alan Erkek Milli Takımımız, 27 Nisan-3 Mayıs tarihleri arasında İstanbul TED Kulübü kortlarında Davis Kupası mücadelesine çıkacak. Toplam 8 takımın katılacağı organizasyonun favorileri Yunanistan ve Lüksemburg.
2005’ten bu yana İstanbul Tekstilkent’in toprak zemininde düzenlenen İstanbul Cup bu yıldan itibaren (27 Temmuz-2 Ağustos tarihleri arasında) ENKA Tesisleri’nin sert zeminli (Hard Court) kortlarında yapılacak. Bu arada ekonomik kriz nedeniyle yurt dışındaki onlarca turnuvanın iptal edilmesi Türkiye’deki turnuvalara yaradı. Bu yıl yapılacak organizasyonlara önceki yıllardan çok daha fazla yabancı sporcu katılması bekleniyor.
Alkışlanacak projeler
Şüphesiz bu organizasyonlar hepsi birbirinden önemli ve değerli. Fakat bundan sonra bahsedeceğim üç etkinliği birer "sosyal sorumluluk projesi" olmalarından dolayı ayrı bir yere koyuyorum ve organizasyona katkıda bulunan herkesi yürekten kutlamak istiyorum...
Turkcell ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün ortaklaşa başlattığı "Geleceğe Koşanlar" projesi kapsamında İstanbul ve Antalya’dan 15 genç tenisçiye destek veriliyor.
Tenis aşığı Hülya Avşar’ın adının verildiği, TED kortlarında bugün sona erecek Hülya Cup’ta bu yıl veteranların yanı sıra tekerlekli sandalye tenisçileri de mücadele etti.
Ankara Tenis Akademisi’nin antrenörleri, Lösemili Çocuklar İlkokulu’nda birinci, ikinci ve üçüncü sınıf öğrencilerine ocak ayından bu yana ücretsiz tenis eğitimi veriyor. Lösemili çocukların hayata daha sıkı bağlanmasını amaçlayan projenin tüm malzemesini Tenis Federasyonu ve Ankara Tenis Akademisi birlikte karşılıyor.
Yazının Devamını Oku 
8 Mart 2009
BÜYÜKLER Ulusal Kış Kupası, TED Kulübü kapalı kortlarında oynandı. Erkeklerde Marsel İlhan, bayanlarda İpek Şenoğlu, Pemra Özgen ve Çağla Büyükakçay yurt dışında turnuvalarda mücadele ettikleri için kış kupasına katılmadılar. Böylece bayanlarda genç tenisçilere fırsat doğdu. Seyirci sayısında olumlu bir artış vardı. Kapalı kort sayımız da çoğalıyor, antrenman imkánları da. Gençler sabah erken saatlerde okul öncesi bile tenis oynayabiliyorlar. Bazıları da antrenmanların dışında maddi olanakları doğrultusunda yurt dışında turnuvalara katılıyorlar. Özetle hedef çıtası yükseldi.
TED’deki maçları izledim. Günümüzde tenisçilere verilen imkanları göz önünde tutarsak tabanın oyun seviyesi oldukça zayıf. Gelecekte uluslararası başarı kazanabilecek tenisçi sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bayanlarda Rus asıllı Milena Zubkova (TED) şampiyon oldu. Milena, 1.88 metre boyunda ve daha 16 yaşında. Güçlü fiziğini vuruşlarına aktarabiliyor. Toplara cesaretli vuruyor. Ancak tecrübesiz, kendisine henüz güvenmiyor. Okula gitmiyor. Dersleri internet üzerinden alıyor. Sabahın yedisinde TED’e geliyor. Antrenman saatleri dışında kendisi çalışıyor. Aslında gençlerimiz için çok iyi bir örnek.
Finaldeki rakibi Melis Sezer ENKA Spor Kulübü’nde oynuyor. Garanti Koza yani İstanbul Cup Melis’i maddi olarak destekliyor. Federasyonun da başarıya orantılı katkısı oluyor. Özel antrenörü var. Melis kortta ölümüne mücadele ediyor. Topa olan önsezisi çok iyi. Ancak 16 yaşındaki Melis henüz etkili bir vuruşa sahip değil. Kısa vadede en büyük amacı mayısta Fransa Açık’ta gençler kategorisinde ana tabloya girebilmek.
Beğendiğim bir diğer tenisçi TED Kulübü’nden 15 yaşındaki Başak Eraydın. Tenis antrenörleri olan babası Erol ve annesi Deniz, büyük özveriler ile Başak’ı bugünkü duruma getirdiler. Başak da Milena gibi güçlü bir yapıya sahip. Toplara cesaretli vuruyor. Tabi ki süratli oyuna hızlı bacaklar lazım. Çabuklukla beraber Başak’ın konsantrasyon sorununu da çözmesi gerekiyor.
Memur zihniyeti
Erkeklerde durum farklı. A Milli Takım seviyesindeki tenisçilerin çoğu yurt dışında pek turnuva kovalamıyor. Memur zihniyetinde bir tutum içerisindeler. Kulüpten aldıkları maaş ve kimisi verdikleri özel derslerle hayatlarından memnunlar. Formlarını korumak için antrenman yapıyorlar.
Gençlere gelince... İmkanlara rağmen bu turnuvada fazla bir varlık gösteremediler. Örneğin 16 yaş Türkiye şampiyonu Mahir Ural. Etkili forhand vuruyor ve yaş grubunda uluslararası başarıları da var. Ancak turnuvada 35 yaşına gelmiş performans tenisinden uzaklaşmış, ders vererek para kazanan eski Türkiye şampiyonu Barış Ergün’e fazla direnmedi. Söylemek istediğim şu, erkeklerde 17-20 yaş kuşağı, ağabeyleri emekli olmadan onları yenmeleri gerekiyor. O zaman ulusal rekabet ve tenis seviyemiz artar. Tek erkekler finalini istikrarlı oyunuyla Barış Ergüden (Yeşilyurt Tenis Kulübü) ile göze hoş gelen çok yönlü tenisiyle Ergün Zorlu (Ankara Tenis Kulübü) oynadı. İkisi de gerçekten kaliteli bir final izletti. Finali Barış, kazandı...
Yazının Devamını Oku 
2 Şubat 2009
DÜNYANIN gelmiş geçmiş en iyi tenisçisi kabul edilen Roger Federer ile dünyanın 1 numarası Rafael Nadal’ın Avusturalya Açık final maçı gerçekten keyifliydi. İspanyol solak Nadal, geçtiğimiz yıl kariyerinin en iyi sezonunu yaşamıştı. Üç farklı zeminde en prestijli turnuvaları kazandı. Fransa Açık (toprak), Wimbledon (çim), olimpiyat oyunlarında (sert zemin) altın madalyanın sahibi oldu. En büyük amacı ise dün ilk kez final oynadığı Avusturalya Açık’ı kazanmaktı. Nadal, final yolunda Federer’den aşırı sıcaklarda iki saat daha fazla kortlarda kaldı. Avusturalya Açık tarihinin en uzun maçı olan Verdasco karşılaşması Nadal’ı yormuştu.
Federer ise az bir yüzde farklı ile final öncesinde favori gösteriliyordu. 27 yaşındaki İsviçreli tenisçi, solak tenisçiler ile antrenman yapıp finale iyi hazırlanmıştı. Zeminin süratli olması da onun lehineydi. Gladyatörlerin savaşında 15 bin kişilik Rodlaver Arenası’nda boş yer yoktu.
Basit hata vurdu
İki tenisçi daha önce 18 kez karşılaştıkları için birbirlerini çok iyi tanıyorlardı. Maçın 1. setini kazanmak iki taraf için de önemliydi. Federer, iki basit back hand hatası ve serviste bir çift hata ile maçın ilk oyununa zayıf başladı. İleryen oyunlarda denge kuruldu. Önemli ilk seti 7-5 Nadal kazandı. Nadal var gücü ile Federer’in back hand’ine aşırı spin’li vuruşlar yaparak onu hataya zorladı. Federer de Nadal’ın back hand’ine slice (kesik) alçak toplarla cevap vererek Nadal’ın temposunu bozup, dizlerini kırmaya zorlayıp onu yormaya çalıştı. Ve ikinci seti 6-3’le Federer kazandı. 3. sette ise Federer’in altı kez Nadal’ın servisini kırma fırsatını elde etti. Ancak İspanyol raket gerideyken inanılmaz derecede savaşarak Federer’in özgüvenini kırdı ve seti 7-6 kazandı. Dördüncü sette Federer toparlandı ve setlerde (6-3) eşitliği sağladı: 2-2.
Herkes "Nadal yoruldu mu acaba?" derken, İspanyol tenisçi yeniden doğdu ve inanılmaz derecede mücadele ederek Federer’i adeta yıldırdı. Rafeal Nadal böylece final setini 6-2 ve ilk kez bir İspanyol olarak Avustralya Açık’ı kazandı. Nadal, rakibinin, Pete Sampras’ın 14 grand slam şampiyonluğu rekorunu yakalamasına da izin vermedi. 1,62 milyon Avustralya Doları’nın da sahibi oldu.
Evet, belki Federer daha iyi bir tenisçi. Ancak Nadal daha iyi bir savaşçı.
Basit hata; Federer 64, Nadal 41 tane.
Direkt puan; Federer 71, Nadal 50.
Yazının Devamını Oku 
1 Şubat 2009
Rus Dinara Safina’yı 59 dakika süren maçta rekor kırarak 6-0 ve 6-3’lük setlerle 2-0 yenen ABD’li Serena Williams, Avustralya’da 4. kez mutlu sona ulaştı. AVUSTRALYA Açık Tenis Turnuvası’nda tek bayanlar şampiyonluğunu, ABD’li Serena Williams kazandı. Serena, finaldeki rakibi Rus Dinara Safina’yı toplam 59 dakika süren mücadelede 6-0 ve 6-3’lük setlerle 2-0 yenerek, bu turnuvadaki 4. zaferine uzandı.
Esasında şampiyonun kim olacağı finalin adının konduğu gün belli olmuştu. Daha önce 13 kez Grand Slam finali oynayıp 9’unu kazanan 28 yaşındaki Serena karşısında, kariyerindeki 2. Grand Slam finaline çıkan 21 yaşındaki Dinara’nın hiç şansı yoktu. Tecrübe farkı bir yana karakter yapıları arasındaki fark da Serena’yı avantajlı kılıyordu. ABD’li alabildiğine mantıklı, Rus bir o kadar duygusaldı. Dinara’nın maçtan önce kendisine yöneltilen bir soruya verdiği cevap da Serena’nın bariz üstünlüğünü ortaya koydu.
Genç tenisçi, "Serena’ya karşı nasıl bir taktikle oynayacaksın" sorusuna, "Bir dünya yıldızı olan Serena’ya karşı belirli bir taktikle oynamak mümkün değil. Agresif oynayacağım ve elime gelen her fırsatı kullanmaya çalışacağım" dedi. Buna karşın Serena, "Maç için ne düşünüyorsun" sorusuna, son derece rahat bir şekilde, "Sahaya çıkıp görevimi yapacağım ve keyif almaya çalışacağım" cevabını verdi.
Melbourne’deki Road Laver Arena’da oynanan maçın ilk seti Dinara Safina için bir kabustan farksızdı. Serena Williams ilk puandan itibaren dengeli, kontrollü ve özgüveni yüksek oyun tarzıyla Rus rakibini sürklase etti. 28 yaşında ve 1.75 metre boyundaki Serena’nın kendine güveni o kadar yüksekti ki, maç sırasında "kumar" sayılacak riskli vuruşları bile yapmaktan çekinmedi (örneğin ikinci servisleri daha hızlı atmak gibi). Buna karşın Dinara Safina, uzun boylu olmasına rağmen (1.82 metre) servis hareketinde topu çok yükseğe atmasının faturasını birçok kez yaptığı çift hatalarla ağır ödedi. Rus tenisçi, hemen her servis atışından sonra, pozisyonunu doğru dürüst alamadan Serena’nın güçlü servis karşılamaları geldi. İlk seti 6-0 kaybeden Dinara Safina ikinci sette biraz daha etkiliydi. Bir ara maça ortak olabilecek görüntüsünü de verdi. Ancak Serena hemen toparlanıp, seti 6-3, karşılaşmayı da 2-0 kazanmayı bildi.
Serena Williams böylelikle 10. Grand Slam şampiyonluğunu kazanırken, tek bayanlar dünya sıralamasında 1 numaraya yükseldi. Avustralya Açık’tan alacağı 2 milyon Avustralya Doları ödülle birlikte kariyerindeki ödül rakamını 24 milyon ABD Doları’na yükselten Serena, "turnuvalarda en çok para ödülü kazanan tenisçi" unvanını da eline geçirdi. Serena Williams ayrıca kardeşi Venus’le birlikte çift bayanlarda da Avustralya Açık Şampiyonluğu’nu kazandı. Çiftlerde toplam 8. Grand Slam şampiyonluğuklarını elde eden iki kardeş, Avustralya’daki başarılarının karşılığında 450 bin Avustralya Doları ödül alacaklar.
Erkeklerde final günü
Turnuva, bugün 1 numaralı seribaşı İspanyol Rafael Nadal ile 2 numaralı seribaşı İsviçreli Roger Federer arasında yapılacak tek erkekler final maçıyla son bulacak.
Yazının Devamını Oku 
18 Ocak 2009
KENDİSİ bugün 95 yaşında. Esas mesleği kimyagerlik. Tenis ve basketbol milli takımlarında antrenörlük yaptı. Aynı zamanda başarılı bir biniciydi. Tenisi de kitabına uygun biçimde müsabık düzeyde oynardı. Balkan Şampiyonu Vahram Şirinyan’dan dersler aldı. "Bilim en iyi yargıçtır" felsefesiyle hareket ederek, tenisin inceliklerini araştırmaya karar verdi. Yabancı tenis dergilerine abone oldu. 1980 yılında Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’nda öğretim görevlisi oldu. Türkiye’ye o zamanlar nadiren gelen yabancı antrenörlerin eğitim şekillerini muhakkak inceler, notlar alırdı. 15’in üstünde basılı eserin yanı sıra birçok ’ilk’e imza attı. Örneğin forehand, backhand gibi yabancı dildeki teknik deyimleri Türkçe’ye çevirdi. Forehand’e ’el önü’, backhand’e ’el arkası’ adını verdi, ki akademik ortamda halen bu deyimler kullanılmakta...
Kendi cebinden para ödeyerek temin ettiği yabancı tenis kaynaklarını yine cebinden para vererek tercüme ettirir, çoğaltır ve öğrencilerine dağıtırdı. Sayısız tenis eğitmeni yetiştirdi. Mehmet Saltık, Serkan Altun gibi milli takım antrenörlerinin yanı sıra Bülent Özdemir, Ali Fidanboy gibi de profesyonel tenis idarecilerini tenisimize kazandırdı. Bütün bunları herhangi bir maddi-manevi beklenti içerisinde olmadan yaptı.
"Bende kalsın" mantığı
Osman Kermen bu örnek alınacak işleri yaparken, günümüzün tenis antrenörleri ne yapıyor biliyor musunuz? Çoğu sahip oldukları bilgileri kendi özel bilgisayarlarında saklıyor. "Bende kalsın" mantığıyla hareket edip bilgilerini paylaşmıyorlar.
Hadi antrenörleri geçtik, Tenis Federasyonu bile bugüne kadar Osman Kermen’in tek başına becerdiği işleri yapamadı. Bakın bugün Türkiye’de birçok uluslararası antrenörlük seminerleri organize ediliyor. Dünyanın her yerinden en iyi eğitmenler gelip, bilgilerini ve tecrübelerini aktarıyor. Ancak ne yazık ki henüz Tenis Federasyonu’na ait, tercümesi yapılmış, Türk tenisine uyarlanmış; tenisçinin nasıl yetiştirileceğini anlatan ve tenis şubesi yönetimini nasıl olması gerektiği konusunda bilgi veren bir tane bile el kitapçığı yok. Bu yazıyı yıllardır yazmayı planlıyordum. Kısmet bugüneymiş. Teşekkürler Osman Ağabey.
Yazının Devamını Oku 
5 Ocak 2009
SPORCU eğitimi okullardan başlar, tüm dünya böyle yapıyor, biz de yapmalıyız" diyoruz. Ama nasıl yapıyoruz... Diyelim ki, tenis konusunda uzman olan bir beden eğitimi öğretmenisiniz. Görev yaptığınız okulda tenise kabiliyeti olan çocuklar buldunuz. Onları okul saatleri dışında da eğitmek istiyorsunuz. Ama yapamazsınız. Neden? Çünkü, yasak...
"Olur mu öyle şey?" dediğinizi duyar gibiyim. Ama gerçek bu... İşte size bir örnek...
Tenis artık Türkiye’de okullara da girdi. Ülkemizde yaklaşık olarak binin üzerindeki okulda değişik spor branşlarında faaliyet gösteren kulüpler bulunuyor. Bu kulüplerde, mevcut imkanlar ölçüsünde sporculara her türlü eğitim ve malzeme desteği veriliyor. Ayrıca müsabakalara da iştirak ediliyor. Fakat okulunuzda kulüp yoksa o zaman işler değişiyor...
Milli Eğitim Bakanlığı Okuliçi Beden Eğitimi Spor ve İzcilik Dairesi Başkanlığı’na bağlı "Ders Dışı Eğitim Çalışmaları" etkinlikleri arasında tenis branşı yer almıyor. Kayaktan futbola, yüzmeden eskrime, tekvandodan masa tenisine kadar hemen her branşın olduğu listede bir olimpik spor olan tenisin olmaması gerçekten büyük tezat.
Biz de bu olayı büyük bir tesadüf eseri, bir okurumuzun uyarısı üzerine öğrendik. Araştırdık ve doğru olduğunu gördük. "Sebep ne olabilir?" diye düşündük. "Saha" faktörü olamaz çünkü tenis oynamak için illa nizami bir korta ihtiyaç yok. Voleybol, basketbol sahasında da tenis eğitimi verilebilir.
Dünya üçüncüsü var genelgesi yok
Konu hakkında bilgi almak için Milli Eğitim Bakanlığı Okuliçi Beden Eğitimi Spor ve İzcilik Dairesi Başkan Vekili İsmail Toksöz’le görüştük. Sayın Toksöz, dört yıl önce hazırlanan "Ders Dışı Eğitim Çalışmaları" genelgesinde "faaliyet gösterilecek spor branşları" listesinde tenis yer almadığı için, beden eğitimi öğretmenlerinin okul dışı zamanlarda öğrencilere tenis eğitimi veremediğini söyledi.
"Peki, sebep ne?" diye sorduk, aynen şu cevabı aldık:
"Genelge hazırlandığı sırada tenis yeterince ilgi görmüyordu. Bu nedenle genelgeye konmamış."
Fakat bunun devamı daha da ilginç... Güya ilgi görmediği için genelgeye konmayan tenis branşında, 2007 yılında Dünya Liselerarası Şampiyonası’nda üçüncülük elde etmişiz. O şampiyonada ülkemizi temsil eden ENKA Okul Takımı, Almanya, Çin, Belçika ve Avustralya gibi dünya tenisinin en önemli ülkelerinin şampiyonlarını yenerek, ilk üçe girmiş.
Tespitlerimizi ve sorularımızı büyük bir nezaketle dinleyip cevap veren sayın İsmail Toksöz, genelgeye tenis branşının da konması için gereken çalışmalara en kısa zamanda başlanacağını sözlerine ekledi. Umarız gerçekleşir.... Böylece ilkbaharda başlayacak okullararası tenis müsabakalarına daha çok okul hazırlanıp katılabilecek.
Yazının Devamını Oku 