Engin Kratzer

84 bin dolarlık Marsel 4 milyon dolarlık Andy Murray'ye karşı

7 Aralık 2009
TENİS tarihinin en büyük başarısızlığını yaşama onuru İngiltere’nin oldu!

Acı ama gerçek, tenise ayırdığı yıllık bütçe yaklaşık 100 milyon Euro’yu bulan, dünyanın en prestijli tenis turnuvası Wimbledon’a ev sahipliği yapan İngiltere, Davis Kupası’nda 3. Lig’e düştü. Üstelik son dönemin en parlak starlarından biri olan dünya 4 numarası Andy Murray’li kadrosuyla...

Ve bilin bakalım bu İngiltere’nin Davis Kupası’ndaki rakipleri arasında kim var? Bildiniz; tabii ki Türkiye...

İngiltere, 5-7 Mart tarihlerinde, Davis Kupası’nın 3. ligi sayılan Avrupa/Afrika 2. Grubu’nda Litvanya ile karşılaşacak. Aynı tarihlerde Türkiye de İrlanda Cumhuriyeti ile oynayacak. Türkiye ve İngiltere maçlarını kazanırsa, 2. turda birbirleriyle mücadele edecek. Yani, 2009 yılında sadece turnuvalardan 4 milyon doları cebine indiren Andy Murray ile, aynı dönemde onun ancak 47’de 1’i kadar (84 bin dolar) kazanan Marsel İlhan’ın, milli takım formalarıyla karşı karşıya gelmeleri büyük olasılık.

İrlanda’yı yenebiliriz

Zira, gerek İngiltere, gerekse Türkiye mart ayındaki maçlarını kazanacak güçte. Özellikle de bizim açımızdan değerlendirecek olursak, İrlanda’nın dünya sıralamasında ilk 300’e giren sadece iki tenisçisi var; Louk Sorensen ve Connor Niland. Öte yandan, dünya sıralamasında 158. sırada yer alan Marsel İlhan’ın adı bile Türkiye’yi kafadan favori durumuna sokuyor. Bana göre kilit maçı olan çiftler mücadelesini de kazanırsak, İrlanda’yı kesinlikle deviririz.

Tenis Federasyonu Milli Takımlar Sorumlusu Beyazıt Ambar, “Milli takım antrenörünü belirleyip, bir an evvel Davis Kupası hazırlıklarına başlayacağız” diyor. Umarım öyle olur, çünkü Andy Murray’li bir İngiltere ile karşılaşmak Türk tenisi için bir dönüm roktası olabilir.

 

Roger Federer’in yılı

Yazının Devamını Oku

Kortlarda Twitter paniği

24 Kasım 2009
Bahis çetelerinin, sanal ortamdan tenisçiler hakkında tüyo almasından çekiniliyor.

NBA’de yasaklanan ‘twitter’ çılgınlığı tenis kortlarını da sardı. Her yıl milyonlarca doları kazanan Serena Williams, Maria Sharapova, Jelena Jankovic, Marat Safina ve Andy Roddick dahil yüzlerce tenisçi, fırsat buldukları her an twitter’a girip, bir şeyler yazıyorlar. Bunların içinde bol bol dedikodu ve özel hayat bilgisi yer aldığı için, tenisçilerin twitter profillerinin en sıkı takipçileri de gazeteciler oluyor.
Dünya starları ile ilgili normalde öğrenemeyeceğiniz şeyleri, twitter’larından anında öğrenebiliyorsunuz. Örneğin Andy Roddick’in park etme özürlü olduğunu, arabasını park ederken sık sık küçük kazalar yaptığını ve Latte Macchiato kahvesi sevdiğini insanlar twitter profilinden öğrenebildi.
Bayanlarda dünya sıralamasının 1 numarası olan Serena Williams ile Maria Sharapova twitter’ın da kraliçeleri. Özellikle Williams, twitter’ına günde ortalama 70 tane mesaj yazıyormuş. Ancak tenis organizatörleri, bahis çetelerinin twitter aracılığıyla oyuncular hakkında tüyo alıp almadıkları konusunda tedirgin.

7 yıllık saltanat yıkıldı

ULUSAL turnuvalarımızın en önemlisi olan Türkiye Ferdi Tenis Şampiyonası, biraz geç kalınmış olsa da sona erdi. Bayanlarda Çağla Büyükakçay, son 7 yılın şampiyonu Pemra Özgen’i devirerek, ilk kez şampiyon olmanın gururunu yaşadı. Çiftlerde dünya sıralamasında 59. sırada yer alan İpek Şenoğlu, turnuvaya, Avustralya Açık öncesi dinlenmek istediğini gerekçe göstererek katılmadı.
Erkeklerde ise ATP sıralamasında 159. sırada yer alan Marsel İlhan dahil tüm tenisçilerimiz şampiyonluk için mücadele verdi. Sonuçta İlhan, Ergun Zorlu’yu yenerek, 4’üncü kez Türkiye Şampiyonu oldu.
Federasyonun, birinci olanlara 3 bin 500, ikincilere bin 500’er TL ödül vermesi, teşvik edici oldu. Ancak bayanların ENKA, erkeklerin Yeşilyurt’ta oynaması, zaten az olan seyirci sayısını ikiye böldü.

İlk kadın başkan ve Amerika...

Yazının Devamını Oku

Marsel İlhan örnek oldu

2 Eylül 2009
US Open Grand Slam Turnuvası’nın, ön elemelerinde üst üste 3 maç kazanarak ana tabloya çıkmak, tenis severlerimizin canlı izledikleri TED Open veya İzmir Cup gibi challengerlarda şampiyon olmak gibi bir şey. Marsel İlhan bunu başardı. Ve ana tablonun 1. turunda bu sene Fransa Açık’ta ana tabloda 3. tura çıkan Belçikalı Christophe Rochus’u 5 setlik bir maratondan sonra yenmeyi başardı. Marsel İlhan’ın, US Open’da tek erkekler kategorisinde 2. tura çıkmasının, Türk tenisi için önemli bir dönüm noktası olması gerekir. Grand slam turnuvalarında bir Türk tenisçisinin ana tabloya çıkabilme ümidi ve hayali de böylece gerçekleşmiş oldu. Marsel ayrıca, genç tenisçilerimize mükemmel bir örnek teşkil etmekte. Marsel ve antrenörü Can Üner, çok çalışarak profesyonelliğe inandılar. Şimdi sıra diğer genç tenisçilerimizde.
Marsel bugün ana tablo 2. tur maçını 24 yaşındaki Amerikalı 2.06 metre boyundaki John İsner’e karşı oynayacak. İsner tenis otoriteleri tarafından, başta güçlü servisleri ve file önü oyunuyla kısa sürede dünya zirvesini zorlayacak kapasitede bir tenisçi olarak gösteriliyor.
Yazının Devamını Oku

Türkler kazandı

2 Ağustos 2009
İSTANBUL Cup gerçek kimliğini ENKA Tesisleri’nde buldu. İstinye’deki bu kompleks gerek konumu, gerekse yenilenmiş kortları ve uluslararası standartlardaki aydınlatması ile tam not aldı. Bu seferki İstanbul Cup en çok bizim kızlarımıza yaradı... Pemra Özgen, dünya sıralamasında kendisinden 300 basamak yukarıda olan Hollandalı Arantxa Rus’u (107), ilk turda eleyerek, İstanbul Cup’ta tur atlayan ilk Türk tenisçi unvanını aldı. Çağla Büyükakçay bu turnuvada finale çıkan Lucie Hradecka (69) ile oynadığı maçtan bir set almayı başardı. Çağla yine bir ilke imza atarak, tek bayanlarda dünya sıralamasında 300’lü basamakların altına inen ilk Türk tenisçi (295) oldu. İpek Şenoğlu da Kazak partneri Yaroslava Shvedova ile yarı finale kadar çıktı.

Peki, nasıl oldu da Pemra, kendisinden tam 300 basamak yukarıda olan birini yendi?.. Pemra’nın tekniği mükemmel, ancak toplara süratli ve güçlü vuramıyor. Bayan tenisinde zirveye çıkmak esasen çok zor değil, çünkü çok azı komple bir oyuna ve fiziksel güce sahip. Pemra toplara güçlü vurabilseydi, rahatlıkla dünya sıralamasında ilk 150 tenisçinin arasında olabilirdi. Çağla ise temel vuruşları ve arka çizgiden sağa sola koşmasını iyi beceren bir tenisçi. Servisini de geliştirdi. Öne arkaya koşmayı ve file önünde vole vurmayı da öğrenip hücumda daha bir cesur oynarsa, üst sıralara çıkabilir.

Özetle, teknik açıdan bizim kızlarımızın yabancılardan hiçbir eksiği yok. Ancak fizik kondisyon ve güç yönünden yabancıların çok ağır bastığı bir gerçek. Bacakları, kolları, omuzları bizimkilerden çok daha antrenmanlı ve güçlü olduğu için kortta yere sağlam basıyorlar. Ve en önemlisi çabuk yorulmadan, duygularını bir kenara bırakıp, şartlar ne olursa olsun savaşıyorlar. Bütün bu saydığımız özelliklere sahip iki tenisçiyi bugün İstanbul Cup’ın finalinde göreceğiz.
Yazının Devamını Oku

Kıran kırana

27 Temmuz 2009
BİR Sony Ericsson WTA Tour Turnuvası’nda 3 Türk tenisçinin aynı maçta karşı karşıya gelmesi her zaman olmaz.

İpek Şenoğlu kendi kazandığı çiftler puanları (66) ile yine çiftlerde dünyada 36 numara olan Kazak tenisçi Yaroslava Shvedova ile eşleşerek İstanbul Cup’ta çiftlerde 1 nuramalı seri başı oldu. İlk turdaki rakipleri ise bu sezon başarılı sonuçlar alan ve turnuvaya kontenjandan (Wild Card) giren Çağla Büyükakçay ve Pemra Özgen çiftiydi.

Dün İstanbul Cup’ın seribaşlarından Aravane Rezai ile Patty Schnyder’in antrenmanlarını izledim. İki tenisçinin ısınma süresinde bile toplara vuruşlarındaki hız, güç, süreklilik ve istikrar bizimkilerden farklı bir havadaydı. Gerçekten keyifle izledim.  

Aslında bizim tenisciler de bu tempoyu tutturabiliyorlar, tek eksikliğimiz süreklilik ve zaten onlarla aramızdaki fark da tam o noktada başlıyor. Rezai ile Schnyder’i seyrederken aklıma şu geldi. Keşke antrenörlerimiz çalıştırdıkları genç tenisçileri ile beraber İstanbul Cup’a gelseler ve bu kaliteli oyuncuların antrenmanlarını izleseler. Bakın maç demiyorum antrenman diyorum, çünkü antrenmanları bu şeklide kort kenarından canlı izlemek inanılmaz derecede faydalıdır.
Daha sonra Rezai ile Schnyder, bir kaç sayı  için oynamaya başladılar. Oynadıkları her puan maç sayısı havasında kıran kırana geçti... Düşünün antrenmanları böylesine kıyasıya geçen turnuvanın maçları nasıl olur... Turnuvanın ilk gece maçları tenisçilerimize ait. Bugün saat 18.00’de merkez kortta Pemra Özgen, Hollandalı Arantxa Rus ile saat 20.00’de de, İpek Şenoğlu İtalyan Camerin teklerde karşılaşacak.

Yazının Devamını Oku

Yıldız yağmuru

24 Temmuz 2009
Yenilenen şampiyona geçmiş yıllardan farklı olarak İstinye’deki ENKA Tesisleri’nde yapılacak ve maçlar sert zeminde oynanacak. Dünya sıralamasındaki en iyi 100 kadın tenisçiden 22’sinin katılacağı İstanbul Cup’ın diğer özelliği, bazı karşılaşmaların gece yapılacak olması.

GARANTİ Koza kuruculuğunda 2005 yılından bu yana düzenlenen Sony Ericsson WTA İstanbul Cup Uluslararası Bayanlar Tenis Turnuvası, yarın yapılacak ön eleme karşılaşmalarıyla başlayacak. Tamamen yenilenen şampiyona bundan böyle Türkiye Tenis Federasyonu’nun resmi turnuvası olarak İstinye’deki ENKA Tesisleri’nde düzenlenecek.

Bu turnuva daha önce Tekstilkent’te yapılırken, Maria Sharapova ve Venus Williams gibi dünya starları mücadele ediyor olmasına rağmen, final günleri hariç tenisseverlerden yeterli ilgiyi görmüyordu. Bunun da sebebi çoğu kişinin Tekstilkent’in yerini ters ve ulaşımını zor bulmasıydı. Artık öyle bir sorun yok; çünkü turnuva şehrin tam göbeğinde.

İstanbul Cup’taki en büyük yenilik, bazı maçların gece oynanacak olması. Artık teniste de seyircileri tribünlere çekebilmek için, tıpkı futbol, atletizm ve otomobil yarışlarında olduğu gibi, müsabakalar gece yapılmaya başlandı. Bu son derece mantıklı, zira insanlar gündüzleri çalıştıkları için maçları izlemeye gidemiyor. İstanbul Cup organizatörleri, 2 bin 500 kişilik merkez kortun (ENKA Arena) aydınlatmasını uluslararası standartlara getirerek bu sorunu ortadan kaldırdı. Bu seneki İstanbul Cup geçmiştekilerden çok daha zorlu olacak, zira dünya sıralamasındaki en iyi 100 kadın tenisçiden 22’si burada mücadele edecek.

Yazının Devamını Oku

Erkeklere haksızlık

11 Temmuz 2009
Normalde kadın erkek eşitliğini savunan bir insanım, ama söz konusu olan tenis ise kimse kusura bakmasın, kadınlar turnuvalarda erkeklerle aynı miktarda para ödülünü hak etmiyor...

 

Son Wimbledon Turnuvası’nda, tek erkekler şampiyonu Roger Federer ile tek bayanlar şampiyonu Serena Williams’ın hesaplarına yatan para tutarı 850’şer bin Sterlin’di. Ancak, kadınların bu turnuvada ortaya koydukları performansı ve harcadıkları mesaiyi erkeklerle karşılaştırınca, akıllara ister istemez ‘eşit para ödülünü hak ediyorlar mı?’ sorusu geliyor. Kişisel kanaatim; hak etmiyorlar. Yanlış anlaşılmasın, normalde kadın erkek eşitliğini savunan biriyim, ama söz konusu olan tenis ise, kimse kusura bakmasın kadınlar en azından Grand Slam’lerde erkeklerle aynı miktarda ödülü hak etmiyorlar. Neden böyle düşündüğümü son Wimbledon Turnuvası’nda yaşananları örnek göstererek anlatacağım...

Performansları tutarsız

1-) Yarı finalde, o maça gelene dek bu yıl sadece 34 karşılaşma oynayan Venus Williams, 51 maç yapan dünya 1 numarası Dinara Safina’yı bir saatten kısa sürede, 6-0 ve 6-1’lik setlerle 2-0 yendi. Bir Grand Slam turnuvasının tek erkekler yarı finalinde böyle bir şeyin yaşanması neredeyse imkansız...

Çok duygusallar!

2-) Serena ile Venus Williams kardeşler arasındaki final maçının gidişatı bana göre tamamen duygusaldı! Birinci sette Venus, Serena’ya biraz direndi. Seti kaybedince de ikinci sette hemen teslim oldu. O maçtan hemen sonra çiftlerde de şampiyonluk maçına çıkacakları için, ne kardeşini yordu, ne de kendisini... Ama o tekler finalinde Venus’ün yerinde bir başkası olsaydı, asla öyle bir ikinci set izlemezdik. Venus bu maçı kaybederek, küçük kardeşinin en azından yıl sonuna kadar dünya 1 numarası olmasını ve dolayısıyla sponsorların ilgisinin (paranın) ona yönelmesini sağladı. İki kardeşin banka hesaplarının aynı kişi tarafından (babaları Richard Williams) kontrol edildiğini göz önüne alırsak, Venus’ün neden böyle davrandığını anlamak zor değil.

Yazının Devamını Oku

Rekorların adamı Roger Federer

6 Temmuz 2009
İsviçreli raket ile ABD’li Roddick’in Wimbledon finalindeki düellosunda heyecan kasırgası yaşandı. Tam 4,5 saat süren mücadeleyi 3-2 kazanan Roger Federer, 15. grand slam şampiyonluğuna imza attı.

SON yılların en muhteşem Wimbledon finali olarak çok konuşulacak ve tarihe geçecek dünkü karşılaşma... Keşke bu maç, futbolda olduğu gibi berabere bitebilseydi. Andy Roddick kaybetti. Fakat şampiyonluk maçı süresince inisiyatifi elinde tutan taraf oldu. Roddick belki de kariyerinin en iyi oyununu sergiledi. Amerikalı tenisçi, takribi 8 yıldan beri istikrarlı bir şekilde dünya sıralamasının ilk 10 tenisçisi arasında. Ancak dünkü rakibi Roger Federer’di. Federer için de gelmiş geçmiş en iyi tenisçi unvanını boşu boşuna vermemişler. Federer’i şampiyonluğa götüren en büyük etken servislerle attığı 50 tane ace (direkt puan) oldu.

İngiltere’nin başkenti Londra’daki dev finali izleyenler tenise doydu diyebilirim. İki tenisçi de 4,5 saat süren mücadelede hem fiziksel hem de  mental olarak inanılmaz bir performans gösterdiler. Tek kelimeyle muhteşem diyebileceğimiz finalin ilk setini 7-5 Roddick aldı. Federer, tie-break’e giden ikinci ve üçüncü setleri 7-6 (6) ve 7-6 (5)  kazanarak durumu 2-1 lehine çevirdi. Daha önce Wimbledon finalinde İsviçreli rakibine 2 kez teslim olan Andy Roddick, 4. seti 6-3 alarak durumu 2-2 yaptı. İki farklı üstünlük yakalayacak tarafın mutlu sona ulaşacağı 5. sette heyecan ise doruk noktasındaydı. İki tenisçi de kazanmak için tüm hünerlerini sergiledi ve bu bölümü 16-14 önde bitiren Federer, korttan 3-2 galip ayrıldı. 15. grand slam şampiyonluğunu ilan eden Federer, Wimbledon’ı da 6. kez kazanmanın keyfini yaşadı.

Federer ile Roddick’in adeta gladyatörler gibi savaşması, mücadeleyi izleyenler arasında Gladyatör filminin başrol oyuncusu Avustralyalı Russel Crowe’ın bulunması ilginç bir detaydı. Ayrıca Federer’in ağustos ayında doğum yapacak tenisçi eşi Mirka Vavrinec’in o sıcağa rağmen büyük bir heyecanla eşini seyretmesi dikkat çekiciydi.

 

 

Yazının Devamını Oku