28 Eylül 2010
MARSEL İlhan Türkiye’ye ilk geldiğinde Türk tenisçilerin çoğu onu yeniyordu. Peki, ne oldu da aynı şartlara sahip olmalarına rağmen Marsel birden bu kadar büyük sıçrama yaptı, bizimkiler ise yerlerinde saydı? Maddeler halinde anlatalım: - Marsel, profesyonel tenisçi olmayı ilk günden kafasına koymuştu. Zaten Türkiye’ye geliş amacı da buydu. Bütün yol haritasını ona göre belirledi. Bizimkiler yerel şampiyonalarda elde edilen başarıları ve tenis derslerinden kazandıkları parayı yeterli görürken, Marsel hep büyük düşündü. Parayı ikinci plana atıp profesyonelce çalıştı.
- Marsel, çok yetenekli bir tenisçi değil ancak haddini bilen biri. Bildiklerini, daha doğrusu yapabildiklerini sahaya çok iyi yansıtıyor. Bilmediğini oynamıyor, yapamayacağı işleri denemiyor bile.
- Marsel, inanılmaz çalışkan bir sporcu. Belki de bugüne dek gördüklerim içinde en çalışkanı. Bu özelliği sayesinde eksiklerini birer birer kapatmaya başladı. Servisleri daha etkili oldu, forehand’leri arka çizgiye daha derin düşmeye başladı ve fizik kondisyonu daha üst seviyeye geldi.
“Peki, sadece beş yılda dünya klasmanında bin 200 basamaktan fazla yükselen Marsel, bundan son ne yapmalı?” sorusunun cevabına gelince...
- Öncelikle daha yüksek bir sıralama peşine düşmeden mevcut pozisyonunu korumaya çalışmalı.
- Katıldığı uluslararası turnuva sayısını artırmalı.
- Çiftler kategorisinde mutlaka mücadele etmeli. Eğer böyle yaparsa, servis, file önü ve file çıkış toplarını geliştirebilir.
Yazının Devamını Oku 
25 Eylül 2010
TENİSÇİLERİN mükemmel performans sağlayabilmeleri için kullandıkları malzeme çok önemlidir.
Raketi araba, raket telini de motor olarak nitelendirdiğimizde, kordajın (raket teli) ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Rafael Nadal da malzemelerde teknolojinin en son gelişmelerini kendi oyununa uygun olanları araştırarak ve deneyerek seçiyor. Örneğin bu seneki Avustralya Açık’tan beri Fransız Babolat şirketinin özel olarak üretiği bir kordaj ile oynamaya başladı (RPM).
Yoğun silikon ve polyester liflerinden oluşan bu kordajla oynamaya başlayan Nadal’ın servisleri ve vuruşları hızlandı. Nadal’ın vurduğu aşırı spinli toplarda bu teli taktırmadan önce vuruşları dakikada ortalama 3 bin 200 devire ulaşıyordu. Babolat’ın yeni teliyle bu devir 4 bin 900’lere çıktı. Nadal’ın spinli vuruşları (bilhassa forehand) rakip sahaya gelmeden havada 80 kez rotasyona (kendi ekseni etrafında dönmesi) uğruyor. Bu da rakiplerin Nadal’dan gelen topları karşıladıklarında ne kadar zorlandıklarının en somut örneği. Bu teli Djokovic, Tsonga ve Nadal kullanıyor.
90’lı yılların en iyi tenisçileri Agassi ve Sampras ortalama 1800 devirle vuruyordu toplara. Babolat bu teli hazırlarken, Nadal ve ekibiyle görüştü, onların fikirlerine başvurdu. Nadal’ın tel gerginliği, oynadığı zemine ve topa göre ortalama 24-26 kilo. Fransız şirketi Babolat 1875’te kuruldu.
Cumhurbaşkanı’nın tenis sevgisi çağ atlattı
KAZAKİSTAN Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in tenise olan ilgisi ülkesini Davis Kupası’nda Dünya Grubu’na taşıdı.Tenisi kitle sporu haline getirmek için bütün imkanları seferber eden Nazarbayev her fırsatta tenis oynuyor. Profesyonel tenisin de gelişmesi için komşu Rusya’dan destek alıyor. Nazarbayev, Rusların bazı “ikinci sınıf” tenisçilerine, kendi ülkelerinde bulamadıkları imkanları vererek, onların Kazak vatandaşlığına geçmesini sağladı. Nazarbayev’in bu çabaları sonucunda Kazakistan Tenis Milli takımı, Roger Federer’in ülkesi İsviçre’yi yenerek, Davis Kupası’nın elit ülkeleri arasına girmeyi başardı.
Yazının Devamını Oku 
4 Eylül 2010
RAFAEL Nadal henüz kazanamadığı ABD Açık’ta 1 numaralı seribaşı. Peki, İspanyol solak tenisçi bu sefer New York’ta şampiyon olabilecek mi? Bence işi hayli zor... Nadal’ın favori Grand Slam’lerinin başında Fransa Açık ve Wimbledon geliyor. Nadal genelde Nisan-Temmuz aylarında çok maç oynayarak sezon ortasında form durumu acısından ve galibiyetleri ile zirveyi yapıyor. Örneğin bu sene Monte Carlo, Roma, Madrid şampiyonlukların ardından Roland Garros ve Wimbledon’da birincilik kupalarını kaldırdı. Haliyle bu tempodan sonra “depodaki benzin” fiziksel ve zihnisel açıdan tükenmiş oluyor.
Nadal sezonun ikinci yarısına girmeden önce dinleniyor sonra da antrenmanlara başlayarak tekrar turnuvalara katılıyor. Ancak aradan sonra hedeflerine ulaşmış bir Nadal’ın tekrar motive olması da çok kolay değil.
ABD Açık yılın son Grand Slam turnuvası. Hedefine ulaşamamış birçok tenisçi burada varını yoğunu ortaya koyuyor. Tabii ki bunlar da Nadal’ın işini zorlaştırıyor.
En süratli Grand Slam
ABD Açık kortları, sert altyapısından dolayı Grand Slam’lerin en hızlı zemini. Bu turnuvada kullanılan topların daha hafif olması oyunu süratlendirdiği gibi topların alçak sekmesine de neden oluyor. Bu şartlarda tenis oynamak Nadal gibi bir oyuncunun aleyhine. Çünkü Nadal genelde kendi oyun tarzını rakiplerine dayatarak maçlarda hâkimiyet kurar. Bir de Tomas Berdych gibi toplara erken (yükselirken) vurabilen tenisçilerin Nadal’ın tarafında olması, onun finale çıkmasını zorlaştıracaktır.
Yazının Devamını Oku 
9 Ağustos 2010
İLK ismi ile İstanbul Uluslararası Tenis Turnuvası... Daha sonra TED OPEN ve yeniden değişen bu seneki ismi ile American Express İstanbul Challenger Tenis Turnuvası’nda bir şampiyon adayımız olması için 62 yıl bekledik. Bu ümit ise bugün başlayacak olan Türkiye’nin en eski uluslar arası tenis etkinliğinde gerçekleşmiş bulunuyor.
TED’in bu tarihi turnuvasında, bizim de bir kupa adayımız var. Teklerde Grand Slam’lerin kapısını açan ATP dünya sıralamasında ilk 100’e girmek üzere olan milli tenisçimiz Marsel İlhan, kendi seyircisi önünde şampiyonluk için mücadele edecek güçte.
Bu bir temenni veya aşırı iyimserlik değil. Matematiksel hesaplar olasılığın çok yüksek olduğunu gösteriyor. TED Open’ın ana tablosuna baktığımızda katılacak olan yabancı tenisçiler arasında İlhan’ın yenemeyeceği seviyede bir tenisçi yok. Örneğin dünya sıralamasında 37’nciliğe kadar yükselmiş favorilerden Belçikalı Christophe Rochus’u Marsel İlhan bu sene mağlup etti. Ancaaak! Hemen şunu da vurgulayalım. Nasıl ki, Marsel katılacak tenisçilerin hepsini yenecek kapasitede ise, bütün bu tenisçiler de İlhan’ı yenecek kapasitedeler. Acı bir gerçek ama tenisçimiz finale kadar da gidebilir, ilk turlarda da elenebilir. Burada İlhan Marsel’e en önemli destek seyircilerin tribünleri doldurması olacaktır.
Sara Beceren’i kaybettik
Senior tenisin güler yüzlü şampiyonu Sara Beceren’i kaybettik. İki çocuk annesi Sara, yakalandığı amansız hastalığa mağlup oldu. Tanrıdan rahmet yakınlarına başsağlığı dileriz.
Bir efsanenin turnuvası
Hocaların hocası Fehmi Kızıl adına düzenlenen Ulusal Senior Turnuvası, TED kortlarında takribi 500 tenisçinin katılımı ile başladı. Bunların arasında 80 yaşını aşan eski milli voleybolcu Prof. Dr.Saman Belgerden de var. Müsabık olarak 50 yıldır kortlarda raket sallayan yılların gazetecisi (tenis yazarı) Ziya Işıküstün de 3 kategoride mücadele edecek.
Yazının Devamını Oku 
27 Temmuz 2010
DÜNYA klasmanında 35. sırada olan Sırp asıllı Alman Andrea Petkovic’le, 361. sırada olan Pemra Özgen’in arasında fiziki üstünlük hariç, pek bir fark olmadığını söyleyebiliriz. Ancak bir önemli ayrıcalık var ki, o da, Petkovic’in Pemra’ya nazaran daha antrenmanlı olduğu. Bakınız, maç tecrübesi demiyorum. Antrenmandan bahsediyorum. Çünkü Petkovic maç boyunca bütün vuruşlarını istikrarla, topların açılarını, süratini adeta ezbelemiş gibi yaptı. Bu da çok çalışmanın en somut örneğidir. Fazla söze gerek yok. Kadın tenisinde başarılı olmak esasen çok zor değil. Yeter ki, günde en az 4-5 saatini kortta geçir... Pemra ve Pemra gibi yeteneklerimizin, bunu başarmaları tamamen, bu tempodaki çalışmalarına bağlı.
Yazının Devamını Oku 
5 Temmuz 2010
TOMAS Berdych, Wimbledon finaline dünyanın 2 numarası Roger Federer ve 3 numarası Novak Djokovic’i eleyerek geldi. 25 yaşındaki Çek Berdych, 1.96 metre boyunda iyi bir atlet, kortta sağlam bir duruşa ve dengeli, güçlü vuruşlara sahip. Ancak dünkü finalde karşısında dünyanın 1 numarası Rafael Nadal vardı.
Çaresiz bıraktı
Nadal’ın dünkü performansını seyrettikten sonra onun, dünyanın en iyi tenisçisi olmayı hak ettiğine inandım. Nadal’ın maç süresince yükselen enerjisi, her puanı maç sayısı gibi oynaması ve inanılmaz konsantrasyonu, iyi oynamasına rağmen Berdych’i de çaresiz bıraktı.
İstatistikler eşit ama
Şampiyonluk maçı 2 saat 12 dakika sürdü. Kıran kırana geçen üç set (6-3, 7-5, 6-4) izledik. Nadal, 3 kez Berdych’in servisini kırdı. Kendi servislerini ise kazandı.
İki tenisçinin maç istatistikleri neredeyse eşit. Fakat arada Nadal farkı var. Nadal gibi savaşçı ve oyununu sürekli geliştiren bir tenisçiyi belki de uzun süre göremeyebiliriz. Tomas Berdych ise oyununu geliştirdiği takdirde, erkek tenisinde ilk 5’in içerisinde söz sahibi olacaktır.
Yazının Devamını Oku 
4 Temmuz 2010
BAYAN tenisinde gelmiş geçmiş en etkili ve süratli (saatte 200 km) servisi atan, dünyanın 1 numarası Serena Williams, Wimbledon final maçında hem tenis oyunu, hem fiziksel ve de zihinsel açıdan karşılaşmaya tamaman hakimdi. Rakibi Rus Vera Zvonareva finale gelene kadar Yanina Wickmayer, Kim Clysters ve Jelena Jankovic gibi zorlu rakipleri yendi. Şampiyonluk maçının ilk setinde kararlı, agresif ve Serena’dan ürkmeyen bir tavır sergiledi.
Ancak Zvonareva maçın açılı setinde 3-4 gerideyken servisini kırdırdı, Serena 5-3 öne geçti. Bu andan itibaren daha önce 3 kez Wimbledon’u kazanan 29 yaşındaki Serena etkili ve ilk servisleriyle 21 numaralı seri başı Zvonareva’yı adeta ezdi. Zvonareva ilk seti 6-3 kaybettikten sonra ikinci setin başında tekrar servisini kırdırınca oyun disiplinini ve seti 6-2 kaybetti. Serena da 4. kez Wimbledon şampiyonluğuna uzandı.
NOt: Serena’nın servisteki sürati Rafael Nadal’ın 1. servisinden sadece saatte 1-2 km daha az süratliydi.
Yazının Devamını Oku 
22 Haziran 2010
Wimbledon Tenis Turnuvası’nda tenisçimiz, Brezilyalı Daniel karşısında 2-0 yenik durumdayken, maçı 3-2 kazandı, ikinci tura yükseldi. 1.98’lik Rumen Hanescu ile eşleşti. İLK kez bir Türk, Wimbledon’da oynarken NTV Spor ekranları başında canlı izlemek de gerçekten güzel bir duygu. Umarız idareciler ve antrenörler Marsel İlhan’ın örnek gösterilecek mücadelesini ve tarihi zaferini izletmişlerdir. Marsel’in bu galibiyeti Türk tenisine yeni bir ivme kazandırdığı gibi kendilerini tenis yöneticisi sananlara veya öyle geçinenlere de ders olmuştur. Demek ki bizde dünya sıralamasına girebilecek ve Grand Slam oynayabilecek tenisçi çıkabiliyormuş. Marsel’in rakibi Brezilyalı Marcos Daniel aşırı denecek kadar güven yansıtan ve onursamaz (nasıl olsa kazanırım) vücut diline sahip bir oyuncu. Çok yönlü vuruşları ile Marsel’ın ritmini bozmak istedi.

Bunda ilk 2 set başardı. Ancak Marsel yılmadı. Servisleri (31 Ace) ve çapraz vuruşları ile Marcos’u adeta bitirdi, 3 saat 8 dakika süren maçı 3-2 kazanak 2. tura çıktı. Yaklaşık 43.000 TL para ödülü de kazandı.
Federer’in ödü koptuMarsel’in ikinci turdaki rakibi 29 yaşında 1.98 cm boyundaki Romen Victor Hanescu. Dün oyanan maçlarda Federer, Falla karşısında 2-0 mağlup durumdan gelip maçı 3-2 kazandı ve tur atladı. Fransa Açık Şampiyonu Schiavone, Rus Dushevina’ya yenilerek ilk sürprizi yaptı.
Ne mutlu Türküm diyene
MARSEL İlhan, tur atlayarak tarih yazdığını ve çok mutlu olduğunu söyledi. Wimbledon’a tek erkeklerde katılan ilk Türk sporcu olmasıyla ilgili duygularının sorulması üzerine milli raket, “Ne mutlu Türküm diyene” yanıtını verdi.
Yazının Devamını Oku 