Engin Kratzer

14 yaşta zafer 16 sonrası kayıp

11 Şubat 2011
Tenisçilerimiz 16 yaşa kadar ‘’dünya tenisinde bizde varız’’(istisnalar kaideyi bozmaz) diyorlar.  Alınan çok önemli başarılar var. Tenis toplumuz bu olumlu tablo karşısında ümitlenip gelecek için Wimbledon hayalleri kurarken bir bakıyorlar..... 16 yaştan sonra  Türk tenisi uluslar arası arenada kayıp. Çocukluk ile gençlik arasındaki kuşak daha önce Avrupa’da ilk sekiz arasına girdi. Hatta Türk tenisçilerin başarısını Fransız spor gazetesi L’equipe haber yapmıştı. 14 Yaş erkekler 2004 yılında İzmir de Balkan ikinciliğini elde ettiler. Ülkemizde organize edilen Cevanşir , Nazmi Bari Cup.. gibi uluslararası turnuvalarda şampiyonluklarımız var....

Ve son büyük başarı. Geçtiğimiz hafta sonu  yine 14 yaş Milli Takımımız tenis tarihimiz için değerli bir başarı elde etti.  TAÇSPOR Kulübü kortlarında 7 Avrupa ülkesinin katılımı ile gerçekleşen “Tenis Europe Winter Cups by HEAD- 2011 Avrupa Tenis Şampiyonası eleme grubunda Berk İliescu (TED Spor Kulübü), Efe Kan Bülbül (İstanbul Tenis Kulübü), Yiğitcan Çömlek (TAÇ Spor Kulübü) ve Mehmet Beyazıt (İzmir Kültür Park Tenis Kulübü) kurulu takkımımız namağlup şampiyon olarak 18-20 Şubat ta İtalya da yapılacak finallere katılmaya hak kazandı. Küçümsenmeyecek önemli bir sonuç çünkü  rakiplerimiz dünya tensinde söz sahibi olan Sırbistan,İngiltrere ve Estonya idi.

Şimdi sorumuza gelelim; peki gençlerde  bunca başarıya rağmen neden 16 dan sonra  önceleri 1000 e dayanan ulusal sayımız  birden uluslararası alanda  taş çatlasa 10 lara düşüyor ve ortadan kayboluyor?
Uzun yorumlara gerek yok. Profesyonel tenis kafasına sahip değiliz. Tenisi henüz meslek olarak benimsememişiz. Bu zihniyet devam ettikce de Wimbledon hayal olmaya devam eder.
Yazının Devamını Oku

Korttaki lanet

31 Ocak 2011
Avustralya Açık Tenis Turnuvası’nda geçen yıl yine aynı kortta final oynayan Andy Murray, Sırp rakibi Novak Djokovic’e 2 saat 39 dakikada 3-0’la (6-4, 6-2, 6-3) teslim olunca hayalleri bir kez daha yıktı.

NADAL’sız Federer’siz alışık olmadığımız bir Grand Slam finali izledik. 99’uncu heyecanını yaşayan Avustralya Açık’ın dünkü finalinde, gençlik döneminden beri birbirini iyi tanıyan iki tenisçi vardı;  Sırp Novak Djokovic ile İskoç asıllı İngiliz Andy Murray.
24 yaşındakı Djokovic 2008 yılında burada yine şampiyon olmuştu. 7 gün daha büyük olan Murray ise geçen yıl aynı merkez kortta final oynamıştı.
Şampiyonluk maçı öncesi ön tahminler Novak Djokovic’in kazanacağı yönündeydi. Son dönemde Djokovic servisini düzeltmişti. Yarı finalde Roger Federer’i yenmişti. İki haftalık sürede Avustralya’da mükemmel tenis oynamıştı. Amacı agresif arka oyunu ile Murray’i koşturmak, onu yormak ve maçın hakimiyetini elinde tutmaktı. En önemlisi Rod Laver Arenası’nda nasıl şampiyon olacağı konusunda tecrübeliydi. Nitekim öyle oldu...
Şanssızlığa yanıyorlarSırp tenisçi Novak Djokovic, 2 saat 39 dakika süren mücadeleden 6-4, 6-2 ve 6-3’lük setlerle galip ayrıldı ve 2008’de yine aynı yerde kazandığı turnuvadan zaferle ayrıldı.
İngilizler1936 yılında Fred Perry’nin kazandığı Amerika Açık Grand Slam inden bu yana başka şampiyonluk görmedi.  Bu özlem şampiyonluk maçı öncesi bilhassa basında sürekli gündeme geldi.  75 yıllık hasreti dindiremeyen İngilizler, şanssızlıklarına yanıyorlar.

Fileye çıkmadan yenmesi çok zor

Bütün bu psikolojik olumsuzluklara rağmen Murray, Djokovic ile başa baş mücadele etti.  Fakat puanlarda lehine gelişen pozisyonları ürkek kararsız oynayıp file önüne çıkmadı. Rally’ler (topun gidip gelemesi) uzadıkç Murray yorulmaya başladı. Birinci sette top 38 kez  fileni üstünden geçti. Murray’nin mental yorgunluğu fiziksel olarak da onu bitkin hale getirdi.. İkinci setti de kaybeden Andy 3 sette ara ara tekrar geriye dönüş sinyalleri verdi. Ancak Djokovic çoktan kontrolü eline almıştı ve buradan maçın yön değiştirmesine asla izin vermeyecekti. Ve vermedi de. Böylece Murray’e set vermeden 2. kez Avustralya Açık zaferine ulaştı.

Anne daha ne yapayım!

Yazının Devamını Oku

Kortta tek yumurta mucizesi

30 Ocak 2011
Mike sağlak, Bob solak. Her şeylerini bölüşüyorlar... Kazandıkları 16 milyon doları, otel odasını... 8 yıldır çiftlerin 1 numarası olan ikizler, son şampiyonluklarını Avustralya Açık’ta elde etti.

AVUSTRALYA Açık Tenis Turnuvası’nda ilk kupalar dün tek kadınlar ve çift erkeklerde oynanan final maçlarıyla sahiplerini buldu. Tek kadınlarda zafer beklendiği üzere Kim Clijsters’ın oldu. Bu yazımızın ana konusu olan çift erkekler finalinde ise, ABD’li ikizler Bob ve Mike Bryan çifti, Hintli Mahesh Bhupathi-Leander Paes ikilisini 6-3 ve 6-4’lük setlerle 2-0 mağlup edip, 10. Grand Slam şampiyonluklarını kazandı.
Bol sıfırlı anlaşmalarTenisle ilgilenenler genelde tekler kategorisine üzerinde yoğunlaştığı için, çiftlerde raket sallayanlar ikinci planda kalıyor. Oysa ki, çiftler de ciddi bir mücadele kulvarıdır. Seyretmesi son derece keyiflidir. Korttaki dört kişinin bilhassa file önünde ortaya koyduğu hareketli oyunlar büyük ilgi çeker. Çiftlerde de, başarılı olanlar çok ciddi paralar kazanıyor ve bol sıfırlı sponsorluk anlaşmalarına imza atıyor. Tıpkı, Amerikalı Bob ve Mike Bryan ikizleri gibi...
Mike 2 dakika büyükTek yumurta ikizi olan kardeşlerden Mike, 2 dakika önce doğmuş. Bob ise 3 santim daha uzun. Belki şaşıracaksınız ama; Mike sağlak, Bob solak. Yani, bir çift takımı için ideal formasyon. Çiftlerde başarının en başta gelen şartı, sporcuların birbirine uyumudur. Eşler birbirlerinin psikolojisini, zayıf ve güçlü yönlerini iyi bilecek ki, kortta tek vücut halinde hareket edebilsinler.
Yaşamlarının büyük bölümünü birlikte geçiren 33 yaşındaki Bryan’lar her şeylerini bölüşüyorlar. Bugüne dek kortlardan kazandıkları toplam 16 milyon doları, otel odasını, yaptıkları yatırımları. Zaten onların 2003 yılından beri dünya klasmanının 1 numarasında yer almalarını sağlayan da bu muhteşem uyumları...

BOB BRYANBoy: 1.93 m.
Kilo: 91, Solak
Kazandığı ödül: 7.75 milyon dolar

MIKE BRYAN

Yazının Devamını Oku

Avustralya kraliçesine kavuşuyor

29 Ocak 2011
Belçikalı Kim Clijsters ile Çinli Na Li bugün Avustralya Açık Tenis Turnuvası’nda kadınlar finalinde kozlarını paylaşacak.

AVUSTRALYA Açık’ta kadınların şampiyonu bugün belli olacak. Finale adını yazdıran Belçikalı Kim Clijsters kortlara iki yıl ara vermişti. Bu süreçte evlendi çocuk sahibi oldu ve hiç ara vermemiş gibi neredeyse eski formunu yakalamış bir şekilde kortlara geri döndü. Rakibi Na Li ise Çin tenisi adına tarih yazarak ilk kez bir Grand Slam finaline yükseldi. Na Li, 2011 yılına iyi başladı. İki hafta önce Sidney’deki turnuvanın şampiyonluk maçında bugünkü rakibi Clijsters‘i yendi. İki tenisçi şimdiye kadar 6 kez karşılaştılar ve Belçikalı sahadan 4 kez zaferle ayrıldı.
Clijsters zorlanabilirNa Li güçlü fiziği ile toplara sert vuran ve bir o kadar riskli oyun tarzına sahip bir tenisçi. 29 Yaşındaki Na Li geçtiğimiz yıl Avustralya Açık’ta yarı finale çıkarak kariyerin en başarılı sezonunu yakalayarak dünya sıralamasında ilk 10 raket arasına yükseldi. Kim Clijsters ise bugüne kadar 7 kez Grand Slam finali oynadı. Na Li son galibiyeti ve Grand Slam finaline çıkma morali ile Clijsters’i zorlayabilir.
Öte yandan erkeklerde Sırp Novak Djokovic’in finaldeki rakibi, İspanyol David Ferrer’i 4-6, 7-6, 6-1 ve 7-6’lık setlerle 3-1 yenen İspanyol raket Andy Murray oldu. Erkeklerin finali yarın oynanacak.

Yazının Devamını Oku

Çin istilası

28 Ocak 2011
SPORUN her dalına muazzam yatırımlar yapan ve bunun semeresini 2008 Pekin Olimpiyatları’nda madalya şampiyonu olarak alan Çin, tenis kortlarına da damgasını vurmaya başladı.

Halk sporu tenisSezonun ilk Grand Slam’i olan Avustralya Açık Tenis Turnuvası’nda tek kadınlarda finale çıkan ilk isim Çinli Li Na oldu. Na, yarı finalde karşılaştığı Danimarkalı Caroline Wozniacki’yi 2 saat 35 dakika süren mücadele sonunda 3-6, 7-5 ve 6-3’lük setlerle 2-1 yendi. Günün diğer yarı finalinde Belçikalı Kim Clijsters, Rus Vera Zvonerava’yı 1 saat 13 dakikada 6-3 ve 6-3’lük setlerle mağlup edip, yarın şampiyonluk maçı oynamaya hak kazandı.
Çin’in son dönemdeki büyümesini takip edenler için Li Na’nın Avustralya Açık’ta finale çıkması hiçte sürpriz olmadı zira bu ülkede tenis inanılmaz bir hızlı gelişiyor. Dünyanın birçok yerinde ‘zengin sporu’ olarak bilinen tenis, Çin’de tam anlamıyla ‘halk sporu’... Bu tezimizi maddeler halinde açacak olursak;
- Ülkede 30 bin tenis kortu bulunuyor ve 14 milyon kişi tenis oynuyor.
- 3 milyon kişi Amerikalı koçların idaresindeki okullarda tenis öğreniyor.
- Tenis; futbol ve basketboldan sonra en çok izlenen 3. spor dalı.
- Tenis sektöründe her yıl 4 milyar dolar civarında para dönüyor.
- Avustralya Açık Turnuvası’na bu yıl 13 sporcu birden gönderdiler.

Federer ve Nadal’sız Avustralya finali

Yazının Devamını Oku

Amerika'nın iflası

26 Ocak 2011
Küçük Avrupa ülkeleri Sırbistan, İsviçre, Ukrayna, Çek Cumhuriyeti ile son dönemin parlayan yıldızları Rusya ve Çin’in tenisçileri, Amerikalı rakiplerini safdışı bıraktılar. Yılın ilk Grand Slam’inde bir tane bile Amerikalı tenisçi, ilk 8’e kalamadı.

AVUSTRALYA Açık, teniste en çok sürprizlere sahne olan Grand Slam’dir. Bu kural bu yıl da değişmedi. Birbirinden ilginç maçlar ve sonuçlar birbirini takip etti. Örneğin kadınlarda ve erkeklerde ‘kariyerlerinde ilk kez Avustralya Açık’ta çeyrek finale çıkan’ tenisçilerin sayısı her zamankinden fazla.

Erkeklerde, çoğu kişinin adını bile duymadığı 22 yaşındaki Ukraynalı Alexandr Dolgopolov, 4 numaralı seribaşı Robin Soderling’i yenerek ilk 8’e girdi.
İsviçreli Stanislav Wawrinka da, önce Fransızların sempatik çocuğu Gael Monfils’i, ardından da Amerikalıların tek ümidi Andy Roddick’i eleyerek büyük çıkış yaptı. Bir başka Fransız Jo Wilfried-Tsonga ve Güney Kıbrıslı Marcos Baghtadis gibi tenisçiler de Avustralya’da yıldızları parlayan isimler arasına girdi.
Küçüklerin büyük zaferiKadınlarda, 30 yaşındaki İtalyan Francesca Schiavone de, 4 saat 44 dakika süren rekor uzunluktaki maç sonunda Rus Svetlana Kuznetsova’yı yenerek, Avustralya Açık’ta ilk kez çeyrek finale çıktı. Alman Andrea Petkovic, “Acaba geri mi dönüyor?” yorumları yapılan Maria Sharapova’yı yendi.
Bu yılki Avustralya Açık’ın bir başka önemli yanı ABD’nin yaşadığı hezimetti. Roddick’in Monfils karşısında uğradığı hayal kırıklığının dışında, turnuvaya gelemeyen kardeşi Serena’nın yokluğunda ‘belki bir şeyler yapabilir’ denilen Venus Williams, 3. tur maçında sakatlanıp çekildi. Ve böylece, tenise her yıl yüz milyonlarca dolar para harcayan, onbinlerce sporcu ve onlarca tenis akademisine sahip Amerika’dan bir tane bile sporcu ilk 8’e kalamadı.
Küçük Avrupa ülkeleri Sırbistan, İsviçre, Ukrayna ve Çek Cumhuriyeti ile son dönemin parlayan yıldızları Rus ve Çinli tenisçiler, Amerikalı rakiplerini safdışı bıraktılar.

Caroline Wozniacki yarı finalde

Yazının Devamını Oku

4 saat 44 dakika süren maç

24 Ocak 2011
Rus Kuznetsova’yı 6-4, 1-6 ve 16-14’lük setlerle 2-1 yenen İtalyan Schiavone çeyrek finale çıktı. KADIN tenisi uzun süredir krizde. Kadınlarda bir Nadal-Federer çekişmesi tarzında derbi yok. Djokovic, Murray, Soderling gibi istikrarlı şekilde zirvede kalan oyuncular da yok.
Serena ve Venus az turnuva oynuyorlar. Belçikalı ikili Henin ve Clijsters, primadona pozisyonlarını bir türlü koruyamıyorlar. Tenis kariyeri, özel hayat ve aile ilişkileri arasında bocalayıp duruyorlar. Sharapova, Avustralya Açık’ta birkaç maç kazanarak kadın tenisine olan ilgiyi biraz yükseltti. Başta sponsorlar olmak üzere herkes eski dünya 1 numaralı seribaşı Sharapova ile yeni dünya 1 numaralı seribaşı Caroline Wozniacki arasındaki olası yarı final maçına odaklanmıştı.

Bu maç unutulmaz

İki tenisçinin kortta yansıttığı güzellikleri de reyting kazandıracaktı. Wozniacki çeyrek finale çıktı. Ancak, Sharapova’nın geriye dönüş hayallerini Alman Andrea Petkoviç yok etti.
Bundan 7 ay önce ise herkes erkeklerde John Isner-Nicolas Mahut maraton maçını konuşuyordu. Şimdi ise son Roland Garros Şampiyonu Francesca Schiavone ile Kim Clijsters’i eleyen Svetlana Kuznetsova’nın 4 saat 44 dakika süren 4. tur mücadelesinden bahsedecek.

Sokak dövüşçüleri gibi

İki tenisçi de kortta inatçı fakat o kadar da hissi tavırları ile biliniyor. Kuznetsova daha çok vuruş seçeneğine sahip. Schavione’nin en büyük özelliği bacaklarının sürati. İkisi de heyecanlı geçen ve 3 saat süren final setinde adeta sokak dövüşçüleri gibi mücadele etti. Bu maç kadın tenisine biraz olsun hava getirdi.
Şimdi dünya hiç Grand Slam kazanmamış Caroline Wozniacki ile İtalyan Francesca Schavione’nin kapışmasını izleyecek.

Federer, Connors’ın rekoruna ortak oldu

İSVİÇRELİ tenisçi Roger Federer, Avustralya Açık Tenis Turnuvası’nın 4. turunda İspanyol Tommy Robredo’yu 3-1 yendi ve Grad Slam turnuvalarında üst üste 27 kez çeyrek final görerek, Jimmy Connors’ın bu alandaki rekoruna ortak oldu. Sporculuk kariyerinde 16 Grand Slam şampiyonluğu bulunan Federer, Robredo’yu, 6-3, 3-6, 6-3 ve 6-2’lik setlerle yenmeyi başardı. Federer, Grand Slam turnuvalarında 2004’teki Fransa Açık’ta 3. turda elenip, çeyrek finale çıkamamıştı.

Wozniacki zorlanmadı

KADINLARDA tenisin bir numaralı ismi Caroline Wozniacki, Avustralya Açık Tenis Turnuvası’nın 4. turunda karşılaştığı Letonyalı Anastasija Sevastova’yı 2-0 yendi ve çeyrek finale yükseldi.

SCHİAVONE KUZNETSOVA

ACE 5 3
ÇİFT HATA 3 10
BASİT HATA 68 67
DİREKT PUAN 69 59
TOPLAM PUAN 181 177
EN HIZLI SERVİS 174 Km/h 177 Km/h

4. TUR TOPLU SONUÇLARI

Djokovic-Almagro: 3-0 (6-3, 6-4, 6-0)
Federer-Robredo: 3-1 (6-3, 3-6, 6-3, 6-2)
Berdych-Verdasco: 3-0 (6-4, 6-2, 6-3)
Wawrinka-Roddick: 3-0 (6-3, 6-4, 6-4)

Wozniacki-Sevastova: 2-0 (6-3, 6-4)
Li Na-Azarenka: 2-0 (6-3, 6-3)
Petkovic-Sharapova: 2-0 (6-2, 6-3)
Yazının Devamını Oku

Kırılma noktası

30 Ekim 2010
FIRATPEN’in 11’inci kez ana sponsorluğunu üstelendiği toplam 25 bin dolar ödüllü “Cumhuriyet Kızları Uluslararası Kapalı Kort Turnuvası”, kadın tenisimize bugüne kadar çok önemli katkı sağlamıştır. İpek Şenoğlu Fıratpen etkinliğinde daha önce teklerde finalist, çiftlerde de şampiyon olmuştu. Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde yarın finaller ile bitecek olan 11’inci turnuvada tenisçilerimizden iyi sonuçlar, özellikle dünya klasmanında 186.sıraya yükselen ve bu turnuvada 4’üncü seri başı olan Çağla Büyükakçay’dan final hatta şampiyonluk bekliyorduk. Çünkü Çağla son dönemlerde yurt dışında bunun gibi iki tane 25 bin dolarlık turnuvada şampiyonluk kazanmıştı. “Kendi ülkesinde neden olmasın?’’ diye düşündük.
Aradaki fark deneyim
Ne yazık ki Çağla dahil 4 kızımız; Başak Eraydın, Pemra Özgen ve Melis Sezer’in ilk turda elenmeleri hepimizde bir düş kırıklığı yarattı. Oysa Çağla turnuva öncesi basın toplantısında şunları söylemişti; “Bu çok zor bir turnuva. Katılanların dünya sıralamasındaki yerlerine ve özgeçmişlerine bakarsanız 25 değil yüksek puanlı bir turnuva ayarında.’’
Çağla’nın vurguladığı gerçeğin somut örneğini kortlarda izliyoruz. Mükemmel fizik, süratli tenis ve kısa zamanda dünya klasmanının tepesine çıkabilecek yetenekli gençler var. Fıratpen turnuvasında bizim için önemli olan tenisçilerimizin bu kaliteli düzeyde eskisi gibi ezilmeden ‘’başa baş’’ denecek bir ayarda oynamaları idi. Fakat maçın kırılma noktalarında puanları hep yabancılar kazanıyor. Çünkü bizimkilerin kırılma noktasında güvensizlikten ve tecrübesizlikten elleri titriyor. Bunun nedeni ise basit. Onlar yıl içerisinde en az 30-35 tane uluslararası maç oynuyorlar. Bizimkiler ancak bunun yarısı kadar oynuyorlar.
Yazının Devamını Oku