Engin Kratzer

Türkiye'nin gururu

29 Ekim 2011
Organizasyonun mükemmelliği ve halkımızın ilgisi olağanüstü… Seyirci sayısı ilk 4 günde 45 bini geçti. Bir önceki ev sahibi Katar, bir haftada ancak 33 bin seyirci toplayabilmişti.

YILLARDIR oyuncu, antrenör ve gazeteci olarak kortların içinde yer alan biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; şu sıralar dünya tenisinde Türkiye konuşuluyor… İlk kez ev sahipliği yaptığımız WTA Championships’te organizasyonun mükemmelliği ve halkımızın ilgisi beklentilerin çok üstünde. Sporcusundan antrenörüne, yöneticisine kadar, turnuva için İstanbul’a gelen yabancı misafirlerden kimle konuştuysak, herkes her şeyin dört dörtlük olduğunu ifade etti. En ufak bir aksaklık bile yok. Her şey tıkır tıkır işliyor.
İlk 4 gün sonundaki seyirci rakamları ise tek kelimeyle muhteşem… Birinci gün 10 bin 284 olan sayı her gün artarak devam etmiş; ikinci gün 10 bin 676, üçüncü gün 11 bin 217, dördüncü gün 11 bin 898.  Toplam seyirci sayısı 45 bin 75’e ulaşmış durumda. Bu rakamlara bugün ve yarın yapılacak yarı finallerin dahil olmadığını özellikle vurgulamak istiyorum.
Turnuvaya geçtiğimiz 3 yıl ev sahipliği yapan Katar ise çok gerilerde kalmış… Toplam seyirci sayıları
2008’de 32 bin, 2009’da 33 bin 678, 2010’da 27 bin 461 olarak gerçekleşmiş. Diğer bir deyişle bizim 4 günlük seyirci sayımız bile, onların bir haftalık organizasyonundan daha fazla.
İstanbul’daki rakamların bu kadar yüksek olmasının ana sebepleri; Türk halkının yıldız tenisçilere olan özlemi ve Sinan Erdem Spor Salonu’nun merkezi ve çok kolay ulaşılan bir yerde bulunması. Tabii organizasyonun mükemmel olması; şampiyonaya giden insanların, yakınlarına övgüyle söz etmesi de sayıyı artıran bir başka faktör.

2 önemli uyarı

Karşılaşma oynanırken fotoğraf çekimi yasak ve seyirciler koltuklarında oturmak zorunda.

TÜRK halkının, turnuvada tribünleri doldurmasını nasıl övüyorsak, bazı uyarılarda bulunmak da boynumuzun borcu…

Yazının Devamını Oku

Her şey harika

26 Ekim 2011
Şampiyonayı tüm dünyaya ulaştıran Eurosport’un yorumcuları Sam Smith ve Chris Bradley, Sinan Erdem Spor Salonu’nun ışıklandırmasının, kortunun ve seyircilerin yarattığı atmosfer için ‘brilliant’ (harika) dediler.

EUROSPORT’ta maçları yorumlayan Sam Smith ve Chris Bradley, organizasyona ev sahipliği yapan İstanbul’u ve Sinan Erdem Spor Salonu’nu değerlendirirken, ağızlarından sık sık şu İngilizce kelime dökülüyordu:
“Brilliant.”
Yani; harika...
Smith ve Bradley, özellikle de kortun ve ışıklandırmanın mükemmel olduğuna vurgu yaparken, salonun tavan yüksekliğinin fazla olmasının ‘lob’ (aşırtma) vuruşları seven tenisçiler için ideal olduğunu söylediler.
Eurosport yorumcularının da belirttiği üzere, 2011 yılının en iyi kadın tenisçilerinin mücadele ettiği TEB BNP Paribas WTA Championships, kusursuz başladı... Geçen haftaki terör saldırısında çok sayıda güvenlik görevlisinin şehit olması ve Van’daki deprem nedeniyle açılış töreni son derece sade idi. Önce şehitlerimiz ve depremde yaşamlarını yitirenler anısına saygı duruşu yapıldı. Arkasından İstiklal Marşımız okundu. Daha sonra Tenis Federasyonu Başkanı Ayda Uluç ve WTA (Kadın Tenisçiler Birliği) Başkanı Stacey Allaster birer konuşma yaptı.
Organizatörlerin yüzündeki, “Acaba seyirci gelir mi?” endişesi daha ilk günden yerini gülümsemeye ve coşkuya bıraktı. Dün tribünlerde tam 10 bin 284 seyirci vardı. Nasıl? Harika değil mi...

İstanbul’da ilk puan ve ilk galibiyet Kvitova’nın

Şimdi gelelim ilk maça... Turnuvanın ilk puanını Petra Kvitova kazandı... Çek tenisçi, Rus rakibi Vera Zvonareva’ya karşı yüksek motivasyonlu ve inançlı bir maç oynayacağını herkese hissettirdi. Nitekim, 6-2 ve 6-4’lük setlerle şampiyonanın ilk galibiyetini aldı. Kvitova, tekler kategorisinde mücadele eden 8 tenisçi içindeki tek solak isim. Servisleri çok falsolu geldiği için, rakipleri karşılamakta bir hayli zorlanıyor.

Yazının Devamını Oku

En güzel gösteri

25 Ekim 2011
2011’in en iyi kadın tenisçilerinin katıldığı TEB Paribas WTA Championships bugün başlıyor.

Sinan Erdem Spor Salonu’nda 30 Ekim’e kadar sürecek dev organizasyonda Sharapova, Wozniacki, Kvitova, Azarenka ve Stosur gibi ‘güzel ve başarılı’ sporcular tenis ziyafeti sunacak.

VE sonunda büyük gün geldi çattı... Sporseverlerin yıllardır büyük bir heyecanla beklediği ‘TEB BNP Paribas WTA Championships’ bugün başlıyor. 2011 yılındaki WTA turnuvalarında en çok puan toplayan 8 tek kadın ile en iyi 4 çift takımının mücadele edeceği şampiyona, 30 Ekim Pazar günü sona erecek.

Türkiye’nin ilk kez ev sahipliğinde, Sinan Erdem Spor Salonu’nda düzenlenecek turnuva ile ilgili statik bilgileri sayfamızın diğer taraflarında bulabileceksiniz. Ben burada, bizzat olayların içinde yer alan bir kişi olarak, perde arkasında yaşanan olayları anlatacağım...

Her şeyden önce şunu vurgulamak istiyorum;  bu turnuva dünyanın en profesyonel spor organizasyonlarından biri.

Yazının Devamını Oku

Marsel İlhan’ı rahat bırakın

18 Eylül 2011
Marsel’in yurt içinde başarılı olamamasının sebebi açık: Kime selam verse, nasihat dinlemek zorunda kalıyor.

TED Kulübü kortlarında bugün oynanacak tekler finaliyle sona erecek American Express İstanbul Challenger Tenis Turnuvası’nın en önemli sorusu şuydu:
“Daha geçen hafta ABD Açık’ta 3 eleme turu ve ana tabloda 1 tur geçmeyi başaran Marsel İlhan, burada neden ilk turda kaybetti? Üstelik yenildiği sporcu, dünya klasmanında 330’uncu sırada yer alan ve ana tabloya da Lucky Looser (şanslı kaybeden) kontenjanından katılabilen Rus Mikhail Ledovskikh idi.”
Bu sorunun cevabı çok basit... Nasıl ki, Türkiye’de hemen herkes futbolu çok biliyor ve ahkam kesmeye bayılıyorsa, tenis camiasında da Marsel İlhan’a akıl vermeyi seven yüzlerce kişi bulunuyor. Marsel kime selam verse, nasihat dinlemek zorunda kalıyor. Haliyle bu da onu baskı altında bırakıyor. Marsel eğer dünya sıralamasında ilk 100 içinde yer alıyorsa, bu, yılın büyük bölümünde yurt dışında olmasından kaynaklanıyor. Edirne’yi geçtikten sonra ekibiyle baş başa kalıyor ve tenise daha iyi konsantre oluyor. Bütün olay bundan ibaret...
Marsel İlhan’ın ilk turdan elenmesi, American Express İstanbul Challenger’a gösterilen ilgiyi azalttı. Ama ben tenisseverlerden bugün saat 16.00’da oynanacak final maçında tribünleri doldurmalarını bekliyorum. Çünkü, 63’üncü yılını kutlayan bu turnuva bu ilgiyi gerçekten hak ediyor.

Göstermelik değil gönülden destek

TURCELL’in tenise olan katkısı göstermelik değil... Firmanın genel müdürü Süreyya Ciliv ve genel müdür yardımcısı Koray Öztürkler, bu sporu gerçekten sevdikleri için destekliyorlar. Bunun en güzel örneğini geçen pazar Kemer Country’de düzenlenen ‘Liderler Teniste Buluşuyor’ etkinliğinde gördük. Turkcell’in sponsorluğundaki organizasyonda işadamları, Marsel İlhan ve Çağla Büyükakçay ile tenis oynama mutluluğunu yaşadı.

Çiftlerde kupa Ball-Begemann’ın

AMERICAN Express İstanbul Challenger Tenis Turnuvası’nda çiftler şampiyonluğunu Carsten Ball (Avustralya)-Andre Begemann (Almanya) ikilisi kazandı. TED Kulübü kortlarındaki şampiyonanın finalinde Gregoire Burquier (Fransa)-Yannick Mertens (Belçika) ikilisi ile karşılaşan Ball-Begemann çifti, mücadeleyi 6-2 ve 6-4’lük setlerle 2-0 kazandı. Tekler yarı finallerinde ise Özbek Denis Istomin, Litvanyalı Richard Berankis’i 7-6, 7-6; Alman Philipp Kohlschreiber de Tunuslu Malek Jaziri’yi 6-3 ve 6-2’lik setlerle 2-0 yenip finale yükseldiler.

Yazının Devamını Oku

Korttaki kumarbaz

14 Eylül 2011
ABD Açık’ı da kazanarak bu sezonki 3. Grand Slam şampiyonluğunu elde eden Djokovic otoriteler şöyle tanımlıyor: “İnanılmaz bir özgüvene sahip. Topla kumar oynuyor.”

DÜNYA, kortların yeni kralı Novak Djokovic’i alkışlıyor... Harika bir sezon yaşayan Sırp tenisçi, Avustralya Açık ve Wimbledon’un ardından ABD Açık’ta da şampiyon olarak, “Tenisin patronu artık benim” dedi. Gerçekten de onun... 2011’de oynadığı 66 maçın sadece 2’sini kaybeden ve 3’ü Grand Slam olmak üzere toplam 10 turnuvada şampiyonluk kupasını kucaklayan bir sporcuya ne söylenebilir ki...

Gölgeleri yok etti

24 yaşındaki Novak Djokovic, dünya klasmanında 1 numara olmasına rağmen, üzerinde sürekli iki büyük şampiyonun; Roger Federer ve Rafael Nadal’ın devasa gölgeleri vardı. Ama Djokovic, 2011’de gösterdiği inanılmaz performansla bu gölgeleri yok etmeyi başardı. Tenis otoriteleri onu şöyle tanımlıyor: “Maç zekası olağanüstü. Öldürücü forehand vuruşlara ve ender rastlanacak bir özgüvene sahip. En ilginç ve çarpıcı özelliği ise topla resmen kumar oynaması.”

Nadal’ı 3-1 yendi

Otoriteler haklı... Djokovic’in ne kadar büyük bir kumarbaz olduğunu ABD Açık’ta Federer ile oynadığı yarı final maçında gördük; kimsenin cesaret edemeyeceği vuruşları, aleyhine olan maç sayılarında bile yaptı.  Şimdi gelelim Novak Djokovic’in, Rafael Nadal’ı alt ettiği ABD Açık finaline... Sırp tenisçi, 4 saat 10 dakika süren maçta İspanyol rakibini 6-2, 6-4, 6-7 ve 6-1’lik setlerle 3-1 mağlup etti.

Şapkadaki mesaj

Djokovic, kupa töreninde FDNY (Fire Department of New York) şapkası taktı. FDNY, 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırıda çok sayıda kayıp veren New York İtfaiye Teşikilatı’nın kısaltması.

Yazının Devamını Oku

Önce şampiyonu yeneceksin

29 Ağustos 2011
Erkek tenisinde uzun süredir damgasını vuran Nadal- Federer rekabeti her ne kadar merak edilse de artık tayin edici bir karşılaşma değil.

Yılın son Grand Slam’i başlarken bu ikilinin hâkimiyetini bozacak isim Novak Djokovic. 

Nadal ve Federer artık dünya sıralamasında 1 ve 2 numara olmadıkları için onları New York’ta şampiyonluk maçında değil olsa olsa yarı finalde aynı kortta izleyebiliriz.

Rafael ve Roger'in bu seneki sert zemin (Hard Court) galibiyet bilânçosu pek parlak sayılmaz.

Evet, Nadal Avustralya Open'da şampiyon oldu ancak sezon boyunca bu istikrarı sürdüremedi. 30 yaşına gelen Federer ise Grand Slam'lerde oynadığı iyi tenisi ne yazık ki diğer turnuvalarda devam ettiremedi. Eskisine nazaran fazla maç kaybetmeye başladı. Bu seneki Fransa Açık'tan sonra da bir türlü istediği ritmi bulamadı.

Yazının Devamını Oku

Amatör müyüz profesyonel miyiz?

27 Ağustos 2011
Doksanlı yıllara baktığımda o dönmede amatör ruhunun bugüne nazaran daha ağır bastığını görebiliyorum.

Erkeklerde Alaaddin Karagöz, Erhan Oral, Mustafa Azkara, Efe Üstündağ gibi oyuncularımız ülkemizde yapılan uluslararası turnuvalarda teklerde ve çiftlerde birçok şampiyonluklara imza attılar.

Sonra Türk tenisinde amatörlükten profesyonelliğe geçiş dönemi başladı. Zaten bizim en çok bocaladığımız süreç de bu oldu halen de devam ediyor. Türk tenisi kabuk değiştiriyor dedik. Fakat bir türlü istediğimiz tarzda profesyonelliği benimseyemedik. Gençlerimiz Okul, Aile hatta bazen antrenörlerin birbirinden farklı görüşleri arasında bocalayıp duruyorlar.  Tenisçilerimiz profesyonel olmak istiyor fakat profesyonel gibi yaşamıyorlar (yaşayamıyorlar)
Bu seneki Federasyon takviminde ülkemizde Profesyonel tenis turnuvalarının en düşük sınıfı sayılan Future serilerinden erkelerde takribi 35 ve Bayanlarda 40’ın üstünde turnuva var. 

Turnuva sayısı açısından Avrupa’da birinciyiz. Gerçekten övünecek bir konu.

Yazının Devamını Oku

Sharapova'yı sollayan Çinli

23 Ağustos 2011
Dünyanın en çok kazanan kadın sporcuları listesinin 1 numarasında artık bir Asyalı var

Fransa Açık’ı kazandıktan sonra popülaritesi tavan yapan Çinli tenisçi, yıllık kazancını tam 42 milyon dolara yükselterek, 2010’un şampiyonu Sharapova’ya 17 milyon dolar fark attı.

TEMMUZ AYINDAN BU YANA REKOR ANLAŞMALARA İMZA ATTI

TENİS kortlarındaki başarısını güzelliği ile birleştirerek, 2010 yılında dünyanın en çok kazanan (25 milyon dolar) kadın sporcusu olan Maria Sharapova’nın bu unvanı sadece bir yıl sürdü. Forbes dergisinin 2010 ve 2011 yıllarının temmuz ayları arasındaki dönemi kapsayan araştırmasına göre 25 milyon dolar gelir elde eden Rus sporcunun tahtına bir Çinli meslektaşı; Li Na oturdu.

Devlerin yeni gözdesi

Yaklaşık 1.3 milyarlık nüfusa sahip bir ülkenin ferdi olmasının yanı sıra, geçtiğimiz haziran ayında yapılan Fransa Açık’ta şampiyonluğa ulaşması ve bunu başaran ilk Asyalı sporcu olması, dev şirketlerin ilgisini bir anda Na’ya yöneltti. 29 yaşındaki tenisçi, Fransa Açık’taki zaferinden sonra Mercedes Benz, Rolex, Haagen-Dazs dondurmaları, Nike ve ağrı kesici band üreten Spider Tech ile milyonlarca dolarlık sponsorluk anlaşmaları imzaladı.
Li Na her yıl Rolex’ten 3 milyon dolar, Mercedes Benz’den 1.5 milyon dolar, diğer üç firmadan ise toplam 10-12 milyon dolar civarında para alacak. Turnuvalardan elde ettiği gelirlerle birlikte Na’nın yıllık kazancı bir anda tam 42 milyon dolara fırladı. Diğer bir deyişle Maria Sharapova’dan 17 milyon dolar fazla.
Son olarak sponsor şirketlerin sporcuların gelir kalemlerinde ne kadar önemli olduğunu göstermesi açısından şu bilgiyi verelim; 29 yaşındaki Li Na 12 yıllık profesyonel kariyerinde toplam 6.5 milyon dolar kazanabildi.

Wozniacki ve Clijsters’i izlemek 10 TL!

Yazının Devamını Oku