YouTube'un çocuk istismarı videolarının üstünde ünlü markaların reklamlarını göstermesiyle patlak veren skandal sonrası şirketler bu platformda artık çok daha dikkatli.
Kişisel verileri reklam amaçlı kullanan iş modelleri uygulayan diğer platformlar konusunda sadece şirketler değil, vatandaşlar da giderek bilinçleniyor.
Amerikalı bir ürün tasarımcısı olan Lauren Hallden'ın blog yazısını geçen hafta okuyunca bu tepkilerin nasıl çeşitlendiğini gördüm.
Hallden yazısında, son günlerde Instagram akışına düşen 30'u aşkın reklamı sıralamış.
Yazının ilk bölümünün çevirisi şöyle:
"Hey Instagram, merak ediyorum da...
şirketiniz hiç kadınların görüşünü alıyor mu?
2017'yi Hürriyet'in en iyi manşetleri, ödüllü hikaye anlatım örnekleri ve en çarpıcı verileriyle şuradan hatırlayabilirsiniz:
1) ŞEFFAFLIKLA GELEN İTİBAR
"Şeffaflık yeni objektifliktir." Teknolojinin insana etkisini inceleyen saygın bir araştırmacı olan David Weinberger yıllar önce böyle yazmıştı.
Aslen hem şeffaflık, hem tarafsızlık gazeteciliğin temel ilkeleri. Yani köklü gazeteler için şeffaflık yeni bir kavram değil. Ama yeni medya düzeninin genç oyuncuları için durum farklı.
Başta Google ve Facebook olmak üzere bu yeni oyuncular, 2017'de yalan haberler, manipülasyon, haksız rekabet vb. konularda kamuoyunun tepkisini çekti.
Google'ın Youtube'undan sonra, son olarak Facebook'un Instagram'ında, ilk bakışta masum görünen videoların hem kullanıcılar hem de markalar için ne kadar zararlı sonuçlar doğurabileceği ortaya çıktı.
2018'de bu platformlara yönelik
1) ETKİLEŞİM VE ANGAJMAN
2017 yılı boyunca New York Times'ın aylık 89 milyon kullanıcısının ziyaret başına sitede ortalama 5 dakika geçirdiği açıklandı.
Hürriyet ise -aynı yöntemle hesaplandığında- bu yıl aylık 61 milyon kullanıcıyı ziyaret başına ortalama 7 dakika sitede tuttu.
Üstelik bu okurlar New York Times'da -yayınlanan son verilere göre- ayda yaklaşık 1 milyar sayfa görüntülerken, Hürriyet'te bu sayı 1.8 milyar.
Bu anlamda Hürriyet, İngilizce'de -bildiğim kadarıyla- en yüksek sayfa görüntüleme sayısına (geçen yıl 1.4 milyar idi) sahip haber sitesi olan CNN.com'un da önünde.
Okurun içerikle ne kadar etkileşime (interaction) girdiği ve ne derece angaje (engagement) olduğu, bu yıl tüm büyük yayıncılar ve reklamverenler için iyice öncelikli hale geldi.
Bu anlamda Hürriyet, dijital yayıncılığın yeni başarı kriterlerinde de dünya çapında başa güreşiyor.
Peki, okur hangi içerikle daha çok etkileşime giriyor ve angaje oluyor?
Geçen ekimde basına yansıyan haberlerde Balıkesir Altıeylül ilçesinde bir köy imamının (bazı gazeteler ismini A.Ö, bazıları ise M.Ç. diye kısaltmıştı) “Kuran kursu eğitimi verdiği çocuklara masaj yaptırdığı” yolundaki şikayet üzerine soruşturma açıldığı yazılmıştı.
O dönemde idari soruşturmanın sürdüğü, konunun savcılığa da aktarıldığı belirtilse de imamın önce başka bir şehre atandıktan sonra geçen yaz emekliliğini istediği bildirilmişti.
Ve sonra haberler kesildi.
Bunun üzerine 11 Ekim 2017'de Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun tüm vatandaşlara verdiği haktan yararlanarak BİMER'e başvurdum.
Şu soruları sordum:
1) Diyanet İşleri Başkanlığı 1 Ocak 2016'dan beri kaç din görevlisi hakkında çocuklara yönelik istismar ve benzeri suçlardan ihbar ve şikayet almıştır?
2) Bu ihbar ve şikayetler sonucu Diyanet İşleri Başkanlığı kaç idari soruşturma açmıştır?
3)
Aslında her şey New York Times'da 4 Kasım'da yayınlanan bir haberle başladı.
Habere göre YouTube'da çocuklara önerilen videolar arasında korkunç örnekler vardı: Masum çizgi film kahramanlarını striptiz kulübüne giderken veya katliam yaparken canlandıran skeçler, Frozen'daki Elsa'nın üzerine tuvaletini yapan Örümcek Adam gibi animasyonlar...
Ve bir de gayet gerçek görüntüler; mesela tıraş bıçağı ve köpükle banyoda yüzü kan revan içinde bırakılan küçük bir kızın ağladığı video...
Hatta "Freak Family" (Tuhaf Aile) adlı kanal böyle sapıkça videolarla doluydu ve bunlar YouTube Kids uygulamasında bile öneriliyordu.
Çocukların ölümüne korkutulduğu, dışkı yedirildiği, vücuduna iğneler batırıldığı, kemerle dövüldükleri veya genelde yüzü görünmeyen bir büyükle "doktorculuk oynadıkları" videolar da öneriyordu YouTube...
Hemen hepsinin başlıklarına, aramalarda daha çok çıksın diye "renkleri öğren" gibi masum ifadeler eklenmişti.
YouTube NYT'nin haberi üzerine yaptığı açıklamada, bu tür suistimal videolarının sayısının çok az olduğunu ve
1) Zeyno Erkan
Reza Zarrab davasını New York'ta izleyip YouTube'da yaptığı canlı yayınlarla onbinlerce kişiye ulaşan bu hanım, GAZETECİLİĞİN NE OLMADIĞINA güzel bir örnek.
"Ne anasının gözüdür o, aman aman, neler yapmış Rıza neler" gibi bayağı ifadeler içeren kutuplaştırıcı bir dil, kahve falı bakar gibi bir yaklaşım, "Seviyorum sizi" şeklindeki kapanış imzası...
Ciddi bir konuda yapılan bu gösterileştirme, bu hikayeleştirme millet olarak yaratıcılığımızı gösteriyor.
Bunlar günümüz sosyal medyasında viral olmaya yetebilir, ama gazetecilik bu değildir.
Ve buna "gazetecilik" diye alkış tutan halkımız; on yıllardır, öldürülen, hapsedilen, linç girişimlerine uğrayan ve işten atılan gazetecilere ve onların yakınlarına en küçük bir kitlesel destek vermemiştir.
(Yoksa mesela
Bağışlasınlar, uzman olmadığım halde Selçuk Hoca ve sevgili Özgür Bolat'ın alanlarına biraz gireceğim, çünkü pazar günü New York Times Sunday Review'da okuduğum bir makale, ilköğretim hayatımdan bazı anıları canlandırdı ve beni bir kez daha eğitim sistemimiz üzerine düşünmeye itti.
Psikoloji profesörü Daniel T. Willingham imzalı makale, "Zihninizi nasıl okumaya yönlendirirsiniz" başlığını taşıyor, ama aslında ana fikri biraz daha farklı.
Makalede, eğitimcilerden gazetecilere birçok insanın yararlanabileceği faydalı bilgiler analiz edilmiş.
Çok kısa bir özet yaparsak Profesör Willingham, ABD'de yapılan anketlere ve bilimsel deneylerden çıkan sonuçlara dayanarak şunları söylüyor:
* Gazeteciler ve yazarlar için "kendi kitlelerine yazmak" önemlidir, çünkü onların neyi bildiğini bilirler.
* Bir cümlenin anlaşılması ve buradan yeni yorumlar türetilmesi de, okurun okuma yeteneğinden çok, bilgi dağarcığına bağlıdır.
* Örneğin futbolla ilgili bir pasajı okuyan, futbol konusunda bilgili ama okuma güçlüğü çeken kişiler, sular seller gibiyip okuyup futbol konusunda bilgisiz kişilere kıyasla üç kat daha isabetli çıkarımlar yapabilmiş.
* Bu durum, öğrencilerin okuma becerilerini geliştirmeyi esas alan ABD'deki mevcut eğitim sisteminin temelden yanlış olduğunu düşündürüyor. Bunun yerine, farklı alanlarda bilgi dağarcığını genişletmeyi esas alan bir sistem çocukların bilişsel gelişimini daha iyi sağlıyor ki bu tür başarılı sistemler daha çok Avrupa ve Asya ülkelerinde görülüyor.
Konu önemli, çünkü Bitcoin fiyatları tarihteki "lale çılgınlığı" dönemindeki gibi bir spekülasyon ve geçici heves bile olsa, "blok zinciri" (blockchain) denen kavram modern insanlığın yeni toplumsal sözleşmesine zemin hazırlayabilecek kadar büyük bir yenilik ve kalıcı olacak...
1) HER ŞEYİN BAŞI MUHASEBE
Dünya ekonomisinin ve mali sistemin kalbinde, kökeni Ortaçağ İtalyası'na dayanan "çift taraflı muhasebe" yer alıyor. Bu kayıt tekniğinde bir işletmenin varlıkları ve bu varlıklardaki değişimler, alacak ve borç taraflarını ifade edecek şekilde iki kez kayda geçirilir. Bu kayıtlar "yevmiye" defterinde günlük olarak tutulur ve ayrıca eskilerin "defteri kebir" dediği büyük hesap defterine de geçirilir.
Hataların daha kolay ortaya çıkarılmasıyla bilanço eşitliğinin bozulmamasını sağlayan bu sağlama sistemi yüzyıllar içinde sadece alelade şirketlerin değil, devlet hazinelerinden borsalara dek küresel finansın tamamı için ortak bir muhasebe dili oluşturulmasını sağladı.
2) EŞİK BEKÇİSİ OLARAK BANKA
"