Herkesi yine kısa sürede fazla kilolardan kurtulma telaşı sardı. Bu dönemlerde doğal olduğu iddia edilen zayıflatıcı ürünlere talep artıyor. Etraftan duyulan tavsiyelerle, internet üzerinden bu tarz ürünlerin satın alındığına şahit oluyoruz.
Pek çok insan ‘Doğalsa zararsızdır’ gibi yanlış bir algıya sahip. Ama yapılan analizlerde doğal diye satılan ürünlerin içerisinde ‘sibutramin’ gibi ülkemizde yasaklı kimyasal maddelere rastlandığını da biliyoruz. Zaten ‘Her doğal madde zararsızdır’ gibi bir genelleme yapmak da mümkün değil. Ayrıca bu hafta İngiliz The Guardian gazetesi yayımladığı bir haberle bitkisel ürünler ve gıda takviyelerinin kilo vermede önemli bir etkisi olmadığına dair yeni bir araştırmayı da gündemine taşıdı.
Avustralya Sydney Üniversitesi 4 bin 331 katılımcı üzerinde yaptığı çalışmayla ‘chitosan, fructan, konjuge linoleik asit (CLA)’ gibi içerikleri olan Zayıflama takviyeleriyle yeşil çay, mate, meyankökü ve beyaz fasulye gibi bitkisel takviyelerin etkisi incelendi. Sonuçta ‘çoğu takviyenin kısa süreli kullanımının zararsız olduğu ancak klinik açıdan anlamlı olacak bir kilo kaybı sağlamadığı’ ortaya kondu.
Bu furyaya paranızı ve sağlığınızı kaptırmayın. ‘Mucize’ vaat eden hiçbir şey gerçek ve kalıcı olamaz. Kilo vermenin ve korumanın en etkili yolu, aktivite ve sağlıklı beslenmedir.
HANGİ DESTEKLER İŞE YARAR?
Her dönem, tıpkı bir moda akımı gibi belli bitkilerin/takviyelerin ismi duyuluyor. Tek başlarına işe yaramamakla birlikte Kilo Verme sürecinde doktorunuza ve eczacınıza danışarak bunlardan destek alabilirsiniz.
Lif tüketimini arttırmak için:
SİNEKLERİ KOVMAK MÜMKÜN MÜ?
- 200 ml lavanta aromatik suyu, 10 damla okaliptüs uçucu yağı, 10 damla biberiye yağı, 15 damla lavanta uçucu yağı, 15 damla sitronella (limon çimeni) uçucu yağı, 40 ml Hint yağı ve 5 ml tatlı badem yağını karıştırıp sprey şişesine koyun. Sinekleri uzak tutmak için açık havaya çıkmadan sıkabilirsiniz.
- Böcek ve sinek ısırıklarını sakinleştirmek ve bunların yarattığı kaşıntıyı hafifletmek içinse 20 ml tamanu yağı, 10 damla lavanta uçucu yağı ve 10 damla nioli yağını karıştırıp ısırıkların üzerine sürebilirsiniz.
SICAKLARIN ‘BELASI’ TERLEMEYE KARŞI ÇÖZÜMLER
- Terleme sorunuyla mücadelede en etkili bitkilerin başında adaçayı geliyor. Bir tatlı kaşığı adaçayını bir bardak kaynamış su içinde 10 dakika demleyip süzdükten sonra ılık olarak içmek terleme sorununa karşı etkili olabilir.
- Bir su bardağı lavanta veya gül suyuna 40’ar damla selvi ve limon uçucu yağı ekleyerek hazırlanan karışımı sürmek ter kokusunun yok olmasına katkı sunabilir.
GÜNEŞ YANIKLARI İÇİN KÜRLER
- Hodan yağı hasar görmüş cilt hücrelerini yenileme özelliğine sahiptir. 4 yemek kaşığı hodan yağının içine beş damla lavanta uçucu yağı damlatılarak hazırlanan karışım yanıkların hızla iyileşmesine ve yanığa bağlı acı hissinin azalmasına yardımcı olabilir.
Her yaz sezonu bir bitki ‘mucizevi’ özellikleriyle popülerleşiyor. Kekreyemiş tozu, kurkumin, Afrika mangosu gibi bitkileri hatırlarsınız. Bu durumun değişmeyen bir kuralı, o bitkinin mutlaka ‘süper zayıflatıcı’ etkisinin olması... Ama bu bitkilerin mucizevi etkisi nedense sadece bir sezon sürüyor. Ertesi yıl o ‘etki’ bir anda yok oluyor ve yeni bir bitkinin ‘daha iyi zayıflattığı’ keşfediliyor! Tabii bu keşif biliminsanları tarafından yapılmıyor. Fenomenlerimiz ve ünlü sanatçılarımız bu akımı yönetiyor. Fitoterapi (bitkilerle tedavi) alanında bilimsel uzmanlığım olduğu için bu konu özellikle dikkatimi çekiyor. Ama yıllardır bu alanda çalışan biri olarak ben ‘mucizevi zayıflatıcı’ bir bitkiyi hâlâ keşfedemedim!
Mavi kelebek sarmaşığı çayını sürekli sosyal medya paylaşımlarında görünce aklıma gelenekselleşen bu döngü geldi. İnternete çayın adını yazdığınızda da zayıflatıcı etkisinden tutun, saç dökülmesi karşıtı etkisine; detoks etkisi yaptığından cildi yenilediğine kadar sayısız faydasının yazıldığını göreceksiniz. İddialara bakılırsa kanseri ve depresyonu bile önleyecek bir bitkiymiş! Bu etkilerin bilimsel kanıtı tabii ki yok!
Oysa mavi kelebek sarmaşığının gerçek mucizesi hayali sağlık faydalarında değil, doğal bir gıda boyası kaynağı olarak yaygın şekilde kullanılan ‘antosiyaninleri’ içermesinde. Sağlık kısmını işin içine karıştırmasalar, sunduğu görsel şölenle sadece çok iyi bir ‘wellness’ (iyilik hali) çayı olarak nam salsa sorun kalmayacak.
PARANIZDAN, SAĞLIĞINIZDAN OLMAYIN
Eczanelerde satılan, Sağlık Bakanlığı onayı olan, sayısız testten geçmiş ürünleri bile ‘şu soruna iyi geliyor’ diye tanıtmak yasakken her yıl yeni keşfedilen bu ürünlerin kanıtlanmamış sayısız ‘faydası’ insanlara nasıl anlatılıyor bunu bir türlü anlayamıyorum. Koronavirüse karşı aşı olmadan önce “Bunun faz çalışmaları tam mı” diye soranlar, bu ürünleri nasıl bir güvenle tüketiyor, o da ayrı bir soru işareti.
Bir sorunumuz var ve çözümü bir tık uzağımızdayken hangimiz buna hayır deriz ki? Ama burada çözüm değil, hayal satıyorlar. Üstelik bazen kısa yoldan hayallerinize ulaşın diye o ‘doğal’ ürünleri ölümünüze yol açabilecek, yasaklı kimyasal maddelerle karıştırıyorlar. O nedenle lütfen size ‘mucize’ diye sunulan hiçbir bitkiye, bitkisel karışıma inanmayın. Unutmayın, sadece paranızı değil, sağlığınızı da kaptırırsınız.
O ‘meşhur’ günleri yaşıyoruz yine... “Esmiyor”, “Çok sıcaaak!” feryatlarının havada uçuştuğu, duştan çıkar çıkmaz yeniden terlemeye başlayıp güneş batana kadar deniz-kum-güneş dışında gelen tüm önerilerin gözümüzde büyüdüğü o günler...
Sıcaklıkların -genel olarak iklimin- basit gündelik hayat pratiklerinin ötesinde insan üzerindeki etkilerine dair çalışmalar dikkat çekiyor son dönemde. The Lancet Planetary Health’te yayımlanan bir araştırma, iklim değişikliğinin korkutucu etkilerini göz önüne serdi. 20 yılı kapsayan çalışma tüm dünyada yılda 5 milyondan fazla insanın aşırı sıcak ve soğuk hava nedeniyle hayatını kaybettiğini gösterdi.
‘ÖLÜMLER ARTABİLİR’
2000-2019 arasında 750 farklı merkezden ölüm oranı ve hava durumu verilerinin ele alındığı araştırmada, bu noktalarda günlük hava sıcaklığının 10 yılda bir ortalama 0.26 derece arttığı görüldü. Soğuk nedeniyle yaşamını yitiren insan sayısı daha fazla olsa da aşırı sıcak kaynaklı ölümlerin arttığı ortaya kondu. Üstelik bu yakın zamanda değişecek gibi görünmüyor. Bu konuyla ilgili uzman isimler; devletler, uzmanlar ve bireyler gerekli önlemleri almazsa bu artışın devam edeceği konusunda uyarıda bulundu.
Aşırı sıcakların üzerimizdeki etkisinin psikolojik boyutunu da unutmamak gerek. Kişilerde tahammülsüzlük, kararsızlık ve zihinsel yorgunluk gözlenebilirken dikkat eksikliği de artabiliyor. Uzmanlar anksiyete bozukluğu yaşayanlarda panik atakların tetiklenebildiğine dikkat çekiyor ve uyku bozukluklarının hava durumuyla ilişkisini hatırlatıyor.
Sıcaklarda yaygın görülen uykusuzluğunsa depresyonun da dahil olduğu çok sayıda fiziksel ve psikolojik rahatsızlığın nedenleri arasında olduğunu unutmamak gerek.
Öte yandan aşırı sıcak ve nemli havalarda kişilerde öfke kontrolü sorunları da artış gösterebiliyor.
Yazın şikâyet edilen konuların başında güneş lekesi ve güneş alerjisi sorunları geliyor. Ancak bu iki rahatsızlığı birbirinden ayırmak gerekiyor. Güneş alerjisi, güneş ışınlarına doğrudan maruz kalınması sonucunda deride kızarıklık, kaşıntı, kabarıklık, şişlik ve döküntü gibi belirtilerle kendini belli etse de aslında ürtiker gibi bir aşırı duyarlılık reaksiyonu. Kurdeşen şeklinde de kendini belli edebiliyor. Belirtiler daha çok dekolte bölgesi, el ve kolların dış yüzeyi, alt bacaklar gibi bölgelerde ortaya çıkıyor.
Harvard Health, çoğunlukla kaşıntılı kızarıklıklar olarak kendini gösteren genel güneş alerjisini ‘bağışıklık sisteminin güneş ışınlarına reaksiyonu’ olarak tanımlıyor. Vücudun neden böyle bir tepki geliştirdiği tam olarak bilinmese de alerji, bağışıklık sisteminin güneş etkisinde kalan cildin bazı özelliklerini ‘yabancı’ olarak algılaması ve buna bağlı olarak da savunma sistemini harekete geçirmesiyle ortaya çıkıyor.
AĞIR YAŞAYANLAR TEST YAPTIRABİLİR
Nadir de olsa bazı kişilerde tüm vücudu etkileyen döküntü, şişme, tansiyon düşüklüğü gibi etkilerin gözlendiği durumlar da gelişebiliyor. Yani güneş alerjisi riskli bir konu. En önemlisi, alerjik kişilerin güneş ışınlarından iyi korunması. Özellikle güneş ışınlarının dik geldiği öğlen saatlerinde güneşten kaçınmak gerekiyor. Ayrıca doktorunuza ya da eczacınıza danışarak hem UV-A ve UV-B korumalı hem de en az 30 faktörlü güneş koruyucu kullanmanızı öneririm. Alerjiyi ağır yaşayan kişiler UV testing / fototesti ile kendilerini etkileyen spesifik dalga boylarını öğrenebilir.
Kadınlarda erkeklerden daha fazla görülen güneş alerjisini yaşarsanız, halk arasında iyi geldiği söylenen yoğurt, diş macunu gibi maddeleri sürmeyin ve hastaneye gidin.
KÜÇÜK ÇOCUKLAR, YAŞLILAR VE AÇIK TENLİLER ÖZELLİKLE DİKKAT ETMELİ
Gelelim güneş lekelerine... Deri tipimiz güneşe verdiğimiz reaksiyonu direkt olarak etkiliyor. Güneşten korunuyor olsak da saç ve ten rengi ya da kalıtsal yatkınlık gibi elimizde olmayan durumlar bu konuda ‘söz sahibi’. Bu nedenle 3 yaş altı çocuklar ve yaşlılarla birlikte, açık tenli kişilerin de güneşten korunmaya özellikle dikkat etmesi gerekiyor.
Ciltteki lekeler güneşin yanı sıra, genetik yatkınlık
Son dönemde dünyada et, tavuk ve deniz ürünlerinin tüketilmediği Vejetaryen beslenmeyle hiçbir hayvansal gıdanın (yumurta, süt ve süt ürünleri de dahil olmak üzere) tüketilmediği veganlığın arttığını görüyoruz. Vegan beslenen çok sayıda kişi bu kararı hayvan yaşamına saygılı, etik bir tercih olarak hayata geçiriyor. Pek çok insan hayvancılığın iklim, çevre ve küresel açlık üzerindeki etkisine karşı bilinçli bir seçimle beslenmesinden hayvansal gıdaları çıkarıyor.
Öte yandan daha sağlıklı olduğu için vejetaryen, vegan ya da bitki bazlı beslenmeye geçen bir grup da var. Ülkemizde de bu tarz beslenmeyi tercih edenlerin sayısında ve dolayısıyla vejetaryen, vegan ürünler sunan mekânların sayısında artış var. Fark etmişsinizdir, en bilinen fast food zincirleri bile menülerine vejetaryen seçenekler ekliyor. Peki, bu beslenme tipi gerçekten sağlıklı mı?
Kırmızı et ve işlenmiş et ürünlerinin kalp hastalıklarında ve bazı kanser türlerindeki etkisi biliniyor. Vejetaryen beslenenler lif, vitamin ve mineral açısından zengin sebze, meyve ve kuruyemişleri oldukça fazla tüketiyor.
177 BİNDEN FAZLA KİŞİ İNCELENDİ
Geçtiğimiz günlerde de Avrupa Obezite Kongresi’nde paylaşılan yeni bir araştırma, Sağlık biyogöstergeleri (biyolojik gösterge) üzerinden vejetaryenlerle et yiyen insanların profillerini karşılaştırdı. Glasgow Üniversitesi’nden Dr. Carlos Celis-Morales ve ekibi geçen beş yıl içinde beslenme tipini değiştirmeyen 37-73 yaş arasındaki 177 bin 723 sağlıklı kişinin verilerinden yararlandı. Sonuçlar, bilinçli uygulanırsa vejetaryen beslenmenin hastalık risklerini düşürdüğünü gösteriyor. Tabii tüm bunlar hayvansal ürün tüketmeyenlerin mutlaka daha sağlıklı olacakları anlamına gelmiyor.
BİLMEMİZ GEREKENLER
Kardiyovasküler rahatsızlık ve kanser riski daha az: Araştırmada vejetaryenlerde total kolesterolün yanı sıra karaciğer fonksiyonlarıyla bağlantılı belli başlı göstergeler daha düşük çıktı. Kardiyovasküler rahatsızlıklar ve kanser türleri için de riskin azaldığı ortaya kondu. Öte yandan et yiyenlere kıyasla vejetaryen beslenenlerde HDL (‘iyi’ kolesterol), kalsiyum ve D vitamini değerleri de daha düşük çıktı. Sonuçların alkol, sigara tüketimi, yaş ve kilodan bağımsız olduğu vurgulandı.
Enerji düşüklüğü yapar mı?
Bağışıklık sistemimizi destekleyen güneş, iyilik halimizi de arttıran bir dost. Ama onunla temastayken dikkat etmemiz gereken kurallar var...
* 11.00-16.00 saatleri arasında güneşten kaçınmalıyız. Güvenli saat aralığında olsak bile dışarıdaysak gölge alanlara sokulmalıyız.
* Geniş siperlikli şapka ve güneş gözlüğü takmak; pamuklu ve hafif bol kıyafetleri tercih etmek, dışarıda olduğumuz her an güneş koruyuculardan yararlanmak alabileceğimiz önlemler arasında...
* Pandemi nedeniyle maske takıyoruz. Hem yüzde oluşabilecek ton eşitsizliğini engellemek hem de cildi korumak için güneş koruyucuların düzenli kullanımı ayrı bir öneme sahip.
* Özellikle güneşte çok çabuk kızaran insanlar, sürekli dışarıda çalışan ya da dışarıda spor yapanlar güneşin zararlı etkileri açısından yüksek riskli kişiler. Ailesinde ya da kendi geçmişinde deri kanseri olanlar, çok sayıda beni veya riskli benleri bulunanlar, güneşe karşı duyarlılık oluşturan tedavi alanlar, bebek ve çocuklar daha dikkatli korunmalı.
* Cildi düzenli nemlendirin
* Güneş koruyucuları, cildimize özel seçmek çok kritik. Ürün üzerindeki SPF değeri (güneşten korunma derecesi) UVB ışınlarına karşı koruyuculuğu ifade eder. SPF değerinin yükselmesi daha çok değil, daha uzun süre korunduğunuz anlamına gelir.
* Ciltteki kırışıklıklar ve alerjiler gibi hasarlardan UVA ışınları sorumludur. Bu ışınlar derinin bir alt tabakasına ulaşarak, oradaki kolajen ve elastini olumsuz etkiler. Seçtiğiniz ürünün UVA koruyuculuğunu üzerindeki ‘PPD’ veya ‘PA’ değerine bakarak anlayabilirsiniz.
YÜZME
Yaz mevsimi spora başlamak için en ideal zaman. Uzmanların çoğuna göre en iyi sporsa yüzme... Çünkü suda hareket etmek bile kaslarımızın çoğunu çalıştırıyor. Sakatlanma riskine karşı serbest stilde yüzmeyi tercih edin. Bel problemi ve omurga eğriliği (skolyoz) olanların doktorlarına danışarak haftada üç veya dört gün, yarım saat sırtüstü yüzmeleri kas ve kemiklerine iyi gelecektir. Her zaman hatırlatıyorum; kas yırtılması gibi sakatlıkları yaşamamak için hangi sporu yaparsanız yapın, öncesinde mutlaka 5-10 dakika ısınmak gerekiyor. Yüzme öncesinde suyun içinde yürümek veya suda ayaklarını aşağı yukarı sallamak gibi basit ısınma hareketlerinden yararlanılabilir.
PLAJ VOLEYBOLU
Kumsaldayken yapılabilecek en eğlenceli aktivitelerden biri plaj voleyboludur. Aslında iyi bir açık hava sporu olan plaj voleybolunda top seviyesi genellikle baş üzerinde olduğundan, omuz eklemleri zorlanabilir. Kum üzerinde oynamanın da ekstra zorlayıcı yönünü düşünerek omzunuzdaki kas ve tendonları zedelememek için karşılayamayacağınızı hissettiğiniz toplarda kendinizi zorlamayın. Bu aktiviteye güneşin yoğun olmadığı saatlerde ve terlemeye izin veren rahat kıyafetlerle dahil olmayı da ihmal etmeyin.
DOĞA YÜRÜYÜŞLERİ
Hem sağlığımızı hem de iyilik halimizi geliştiren bu aktiviteyi yaparken dikkat etmemiz gereken noktalardan biri ayakkabı seçimi! Dizinizi yük altında bırakıp eklem ve kıkırdak sorunlarıyla karşılaşmamak adına ayağınıza tam oturan, zemin sertliğine karşı koruyucu, ön ucu esnek ve yumuşak, orta kısmı bükülmeyen ayakkabıları tercih edin.