Necip Fazıl’ın ‘Otel Odalarında’ şiirinin dizeleri birden bir sızı gibi içime düştü:
“Ağlayın, âşinasız, sessiz can verenlere
Otel odalarında, otel odalarında!”
Gerçekten de evler bizi ne kadar çok meşgul eder. Eşya ve gündelik ihtiyaçlar, yaratıcılığın kaçta kaçını alır, hiç hesap etmedik?
Yahya Kemal Beyatlı, Park Otel’de yaşıyordu.
Ünlü şair Fernando Pessoa da bir motelde yaşarmış, iki büyük bavul içinde de kitapları ve yazdıkları varmış.
Gazeteci İhsan Ada da anımsadığım kadarıyla ömrünü otelde geçirdi.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
Roman, öykü, deneme, inceleme dallarında verdiği ürünler, iyi bir yazarın edebiyatı bir bütün olarak değerlendirmesinin seçkin örnekleridir.
Birçok yazar kendi eseri, kendi yaratıcılık ekseni çevresinde döner.
Selim İleri, Türk edebiyatının birçok ustası üzerine yazılar yazmıştır, edebiyatın unutulma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış yazarlarını, kitaplarını incelemiş, onların yeniden okunmasını sağlamıştır.
Türk romanları üzerine yazdığı kitap, her roman okurunun başvuru kitaplar listesindedir.
Ayşe Sarısayın’ın hazırladığı söyleşi kitabı, onun edebiyat kavramından neyi anladığını, geniş açıdan edebiyata ve eserlere bakışını yansıtır.
Tüyap Onur Ödülü’nü aldığı yıl Faruk Şüyün’ün hazırladığı ‘Arkadaşım Selim’ kitabında, onun nice edebiyatçının adını andığını görürsünüz.
Hürriyet Yayınları’ndan çıkan kitabına son sözü yazmıştım.
Başkan Fatma Şahin, ‘Sunuş’ta marşın kabulünü anlatıyor:
“Meclis’in 1 Mart 1921 günü Mustafa Kemal Paşa başkanlığında yapılan oturumunda Hamdullah Suphi, Mehmet Âkif’in gönderdiği şiiri okur. Her kıta ayrı ayrı alkışlanır. Şiir, 12 Mart 1921 günkü oturumda milli marş olarak kabul edilir.”
‘2021 İstiklâl Marşı Yılı’ olarak kabul edildi.
Kitap-albümün içeriği:
Mebus ve Şair-Ömer Faruk Şerifoğlu
Şerifoğlu’nun yazısında ’Neden Mehmet Âkif?‘in seçildiği irdeleniyor.
Mehmet Âkif Ersoy
Topluluk, 1990 yılında Kültür Bakanlığı’nca açılan sınav neticesinde oluşturulmuş ve 1991 yılı nisan ayında Konya’da çalışmalarına başlamış.
Kurucusu Sanat Yönetmeni Tevfik Soyata. Daha sonra sırasıyla Ahmet Çalışır ve Ahmet Yılmaz bu görevi üstlenmişler.
Benim dinlediğim kayıtların sanat yönetmeni Yusuf Kayya.
Topluluk Türk Tasavvuf Müziği alanında ülkemizde kurulan ilk ve tek resmi sanat kurumu. Çalışmalarına başladığı günden itibaren başta Mevlevi müziği ve sema olmak üzere tasavvuf Müziğinin bütün formlarından, geçmişten intikal etmiş eserlerle birlikte günümüzde bestelenen eserler de geleneksel icra tarzına sadık kalarak icra edilmekte.
Konya’da gerçekleştirdiği periyodik programlarda, “Mevlevi ayini, Tevşih, Naat, Durak, İlahi, Nefes” gibi dini müzik formları ile birlikte, Türk müziğinin dini olmayan formlarından oluşturduğu programlarıyla da konserler vermekte.
Bu çalışma, Türk tasavvuf edebiyatı ve düşünce âleminin değerli kilometre taşlarından, Anadolu kültürünü oluşturan ve mayalayan tasavvufi tekâmül mefkûresinin ‘katredeki ummân’ temsilcisi, gönül insanı Yunus Emre’nin güftelerinden oluşturulan, Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu’nun arşiv değeri taşıyan icralarından bir seçkiyi kapsamakta.
Albümde Yunus Emre üzerine bilgi de verilmekte.
İki CD’den oluşan albümün içindeki parçalar:
İyi bir okursanız, yazarın biyografisini, hakkında yazılanları da merak edersiniz... İyi bir yazarın iyi yazarlar üzerine yazması kendisi için riskli bir çabadır. Çünkü hem öznel yargılarını, değerlendirmelerini yazacak hem de edebiyat tarihindeki yerini es geçmeyecektir. İşte Hans Magnus Enzensberger’in ‘Hayatta Kalma Sanatçıları-20. Yüzyıldan 99 Edebi Vinyet’i bu saydığım özellikleri ihtiva ediyor. Çeviren, Tanıl Bora.
Sunumdan bir bölüm şöyle: “Aralarında Hamsun, Gorki, Colette, Jaroslav Hasek, Ezra Pound, Ivo Andriç, Celine, Breton, Brecht, Neruda, Baldwin, İsmail Kadare... gibi meşhurlar var - o kadar fazla bilinmeyenler de. Bu arada Orhan Veli Kanık da var. Kadri bilinmeyenler de var, şöhretle şişirilmiş olanlar da. Komünistler, faşistler ve ‘renksizler’ var. Hırs küpleri de var, inzivasına çekilmiş olanlar da. Fikri bir yana zikri bir yana saçılanlar da var, sağlam tutarlılar da.”
Christian Thomas ne diyor? “Kitap büyüklük hummasına kapılan, gümbürtülü başarılar kazanan, sonradan görmeler gibi böbürlenen ve gıcırtılı bir yoksulluk içinde batıp giden yazarları bir araya getiriyor.”
Yazarın sorulara verdiği yanıtlar, kitabın hangi anlayışa göre oluştuğunu gösteriyor.
Hayatta Kalma Sanatçıları
20. Yüzyıldan
Onun mimarlık anlayışını, sanat tarihine yaklaşımını öğrenmek isteyenlere bir kitabı tavsiye etmek istiyordum.
Ceren Çıplak Drillat’ın hazırladığı ‘Mimar Doğan’lar... Üç Doğan’ kitabını.
Üç ünlü mimar Doğan Kuban, Doğan Tekeli ve Doğan Hasol’un mimarlık tarihine, özellikle İstanbul üzerine önemli bilgileri, görüşler var bu kitapta.
‘Üç Doğan’ sözü nereden geliyor?
Hatırlatayım.
Doğan Kuban, Doğan Tekeli ve Doğan Hasol sık sık bir araya geliyorlar ancak ‘Üç Doğan’ deyişi ilk olarak Prof. Muammer Onat’ın, “Yine ‘Üç Doğan’dan birisidir” demesiyle ortaya çıkıyor.
Çok esprili ve hazırcevap olarak nitelenen
Cağaloğlu için, ‘Cağaloğlu–Hayatın ve Mesleğin Birleştiği Yer’ adlı bir kitabım yayımlanmıştı.
Semtleri yaşatan kurumlar ve insanlardır. Eskiden birçok kitapçı, Bâb-ı Âli (Ankara Caddesi) üzerindeydi. Cağaloğlu’nda bulunanlardan birkaçını sayarsam anımsayanlar çıkacaktır.
Remzi Kitabevi, Ahmet Halit Kitabevi, Hilmi Kitabevi, Semih Lütfü Kitabevi, Maarif Kitaphanesi, Altın Kitaplar Yayınevi, Milliyet Yayınları, Hürriyet Gazetesi, Milliyet Gazetesi, Cumhuriyet Gazetesi, Varlık Yayınları, Yeditepe Yayınları, Milli Eğitim Yayınları, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, De Yayınevi, Papirüs Dergisi, Gerçek Yayınevi, Yeni Ufuklar ve Çan Yayınları, Yeni Gazete, Meydan Larousse Ansiklopedisi, Arkın Ansiklopedisi, Büyük Doğu, İstanbul Dergisi, İletişim Yayınları...
Şimdi hemen hiçbiri o semtte değil. Yayınevleri, dergi idarehaneleri buralarda olduğu için yazarlara da Ankara Caddesi’nde rastlardık.
Yazarlar yayınevlerine uğrarlardı, edebiyat muhabbetleri de yapılırdı.
O semtin gündüzü ayrı, gecesi ayrıydı. Gazeteler geç saatlerde basıldığından akşam hareketliliği de sürerdi.
Cağaloğlu’nda, Sirkeci’de içkili-içkisiz lokantalar akşam da açıktı.
Bâki Hoca
İlk etkinlik yarın akşam saat 20.00’de Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda gerçekleştirilecek. Dostlar Korosu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Orkestralar Müdürlüğü Türk Halk Müziği Topluluğu, ‘Gelin Canlar Bir Olalım’, ‘Dam üstüne Çul Serer’, ‘Zamanede Bir Hal Geldi Başıma’, ‘Mahsus Mahal’, ‘Drama Köprüsü’, ‘El Kapısı’ gibi sanatçı ile özdeşleşmiş türküleri seslendirilecek.
Tiyatro yazarı ve oyuncu Orhan Aydın’ın, Ruhi Su’nun hayatını, türkülerini, müziğimize katkılarını anlatacağı konser, ücretsiz olarak gerçekleştirilecek.
Bir diğer anma konserini ise yarın aynı saatte Kartal Belediyesi düzenliyor. Uğur Mumcu Kültür Merkezi’ndeki konserde Şef Özgür Doğan yönetiminde Kartal Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu, Hasan Karayel’e eşlik edecek.
*
ANMA konserinden önce, Ruhi Su defterinin yapraklarını araladım.
“Âşık Veysel, Ruhi Su’ya bakın ne demiş: “Dağların havasını şehirlere getirdin.”
Çileli kuşaktan bir usta. Türkülerini gece kulüplerinde dinleyebilirdik. Uzun süre pasaport alamamış, aldığında da iş işten geçmişti.
Konser verecek yer bulamamıştı.