2 binden fazla gencin katılımıyla gerçekleştirilecek gecede sahne gençlerin olacak.
Bakanlık, kültür ve sanat yarışmalarıyla, gençlerin sanata sahip çıkan bireyler olarak yetişmesini hedefliyor.
Yarışma hangi kategorilerde düzenleniyor:
- Gençler Arası Şiir Okuma Yarışması
- Gençler Arası Tiyatro Yarışması
- Gençler Arası Bilgi Yarışması
- Gençler Arası Ses Yarışması
- Türkiye Münazara Ligi Yarışması
Her tatilde bu yöntemi tavsiye ederim.
Şehrin tarihini bilmeden bugünden zevk alamazsınız.
Edmondo De Amicis’in ‘İstanbul’ kitabını şimdiye kadar okumadıysanız kitaplığınızda bir eksiklik var demektir.
İstanbul’u nasıl özetliyor:
“Bu şehir, şairleri, arkeologları, büyükelçileri, tüccarları, prensesleri, denizcileri, hem Kuzey’in hem de Güney’in çocuklarını hayrete düşüren, evrensel ve yüce bir güzelliğe sahiptir.”
Edmondo De Amicis (1846 – 1908).
Kitap kimlere ithaf edilmiş:
“Pera’dan sevgili dostlarım Enrico Santoro, Giovanni, Rossasco ve Fausto Alberi’ye.”
İyi şair Ahmet Kutsi Tecer’in yazısını okuyunca onu bütün özellikleriyle tanıyoruz.
Ahmet Kutsi Tecer, kadim dostu Halil Dikmen’i şöyle anlatıyor:
“Bir Halil Dikmen’imiz vardı:
Hepimizin sevgilisi, dostluğunda ve sohbetinde sefa bulduğumuz, görmesek özlediğimiz, bir mecliste, bir toplantıda yolunu gözlediğimiz insan.
Bir Halil Dikmen’imiz vardı:
Hem kültür hem fazilet sahibi; insanı küçülten düşüklüklerinden arınmış, olgun, efendi, çelebi bir insan...
Bir Halil Dikmen’imiz vardı:
Yerdeki karıncaya benzer... İddiasız fakat çalışkan, gösterişten hoşlanmayan fakat inanan, güçlüklerden yılmayan bir insan...
Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz da listenin başında yer alanlardan biriydi.
Babasının kitaplarını, adını yaşatmak için olağanüstü çabadan vazgeçmedi.
Yakından tanıdığım bir dosttu, Rıfat Ilgaz’la ilgili bütün toplantılarda buluşurduk. Onun çabası bizim için geri döndürülemez bir çağrıydı.
Yayınevleri kurdu; babasının kitaplarının daha çok okunması, bilinmesi için yaptıkları birçok oğula örnek olacak derecedeydi.
Burada unutulmaz bir anımı da iletmek isterim.
Rıfat Ilgaz da yakından tanıdığım, sevdiğim, okuduğum bir yazardı.
Biz
Benim için Beyoğlu böyle bir yerdir. Her tarihi bina, yıkılmamış her dükkân, her ara sokak bir yazıyı hak eder.
Apartmanlar orada oturanların da biyografisinde yer alır.
TEPTA’nın hazırladığı kitabın niteliği şöyle özetleniyor:
“Bu kitapta, Latinlerden Bizanslılara, Türklerden Levantenlere ve Gayrimüslimlere dönem dönem hem Doğu hem de Batı halklarına ev sahipliği yapmış İstanbul’un tüm bu geçmişine kısaca değindikten sonra, tüm İstanbulseverleri büyüleyen Beyoğlu bölgesinden dört ana arterde yerleşen tarihi apartman, köşk ve konaklardan bahsedildi.”
Bir süre oturduğum Vali Konağı Caddesi ve Sarayarkası Sokağı’nın dışında Beyoğlu’nun lokantalarına, pastanelerine, kitapçılarına, ünlü dükkânlarına, mağazalarına uğradım.
Tiyatrolarına, sinemalarına gittim.
Beyoğlu’nun parlak yüzü kadar karanlık yüzünü de gördüm.
Beyoğlu’nu tanıtan, kitaplığımıza konmaya değer bir çalışma:
Geçen haftalarda onun hakkında Ünal Öziş’in yazdığı kitabı tanıtmıştım.
Şimdi dünyanın önemli müzisyenlerinin onun hakkındaki düşüncelerini de okuyorum.
DVD’lerin kutusunda bir de kitapçık var.
Başındaki tanıtım yazısı şöyle:
Şefik B. Yüksel’in ‘Idil Biret at 80
A Life dedicated to the Piano’
(İdil Biret 80 yaşında
Devletin ve özel kurumların müzeleri sanata ilgiyi arttırır. Peki, bu yeterli midir? Görsel izlenim bir süre sonra unutulur, belleğimizde yer etmesi için müze kataloglarını edinmeli, ressamlar ve eserleri üzerine yazılanları da okumalı.
Ferit Edgü’nün, ‘Biçimler, Renkler, Sözcükler’ kitabı bize 20’nci yüzyıl resminin ünlü ressamlarını tanımamızı, resim tarihini değerlendirebilmemizi sağlayacak bilgiler,
yorumlar içeriyor.
Önsöz’den kitaptaki yazıların oluşumu üzerine notlar: “Bir gün, çok sevdiğimi söylediğim bir resmin önünde bana şu soruyu sormuştun: ‘Ne buluyorsun bu resimde?’ Bu sorudan gocunmayacağım bir resmin önündeydik. Renksiz, albenisiz, bakanı kendine çekmeyen, bir coşku yaratmayan resimdi bu. Gri/boz bir fon içinde beyaz çizgilerle ortaya çıkan, daha doğrusu gizlenen bir attı resmin... Hayır, konusu değil, modeli.
Renkleri renklere katarak şaha kalkmış, yeleleri rüzgârda savrulan, uzak kaleleri fethe gitmek için süvarisini bekleyen bir at değildi bu. Tam tersine, uzun, sıska bacakları üzerinde yükselen, boynundaki yem torbası içinde hiçbir şey kalmadığı belli, yorgun, belki dört-beş yaşında ama çok yaşlı, sessiz, hüzünlü bir attı.
Gene de bir yılkı atı değil.
Hüsamettin Koçan’ın doğduğu yere verdiği emek, örnek bir çalışmadır.
Baksı’da sergiler açıldı, gençler çalıştı. Birlikte çalışmanın, yaratmanın alışkanlığını burada kazandılar.
Salı günü yapılan toplantıda, çalışmaları seyrederken Baksı’ın yarınına güvenim daha da arttı.
Açılan sergileri tanıtayım:
Hüsamettin Koçan’ın 2017 senesinde Baksı Müzesi’nde açtığı ‘Ayağımdaki Diken’ sergisinden seçmeler 2 Haziran 2022 tarihinde AKM’de açıldı.
Sanatçı Osman Dinç’in ‘Gözlemevi’ sergisi 22 Haziran 2022 tarihinde Baksı Müzesi’nde açıldı. Sergi 30 Kasım 2022 tarihinde kapandı.
Baksı Kıraç Tepe’de 2021 yılında açılan