Doğan Hızlan

Anılara götüren bir yazı

25 Mayıs 2023
Yemek ve Kültür dergisinin yeni sayısındaki bir yazı beni yıllar öncesine götürdü.

Tezer Özlü’nün ‘Cafe Boulevard’ yazısını, oradaki dost buluşmalarımızı, başka kentlerden gelen dostlarımızla hasret gidermemizi, tanışmamızı anımsadım. Akşamüstleri gidilen bir yerdi. Bazı yerler moda olur, herkes birbirini orada bulur, yeni okumalar, yeni yazılar orada tartışılır. Aramızdan ayrılanlar da bir film şeridi gibi belleğimden geçti, hüzünlendim.

Tezer Özlü hem kardeşlerini hem de kitaplarını sevdiğim biriydi, Demir Özlü’nün, Sezer Duru’nun kardeşi olduğu için de hayatının birçok bölümüne tanıklık ettim.

Yazıdan bazı bölümleri onu sevgiyle anarak kullandım:

“Cafe Boulevard’a İstanbul’un her yanından gidilir, ama ben bu mahalleden gelip geçerek giderdim. Günün aynı saatlerinde ya da yılın ayrı aylarında bu yolların görüntüsü hiç değişmez. Boyacı gene oradadır, şoförler gene hazır bekler, ütücü de durmadan kolalar. Yokuş bitip Taksim alanı geçilince Cumhuriyet Caddesi başında Cafe Boluvard’a varılır. Ama bu kahve, kışın kahve salonu, yazın dışa taşan masa ve sandalyelerin konulduğu alanda değil de kırk elli metre öndeki postanenin de elli metre kadar öncesinden başlar ve aynı boyutlarda dört bir yöne ve yüksekliğe yayılır. Yani Cafe Boulevard müşterileri kahvenin öncesinde, ilerisinde, karşısında, hatta beş altı metre yükseklikteki park duvarlarında kahvenin çatısına dikilir, oturur, yere serilir ya da beklerler.”

- Demet Elkâtip’in ‘Tadımlık’ yazısı, derginin başında.

“Deprem bölgesinde canla başla çalışan, hayat kurtaranlara gönül borcumuz sonsuz.”

Her sayıda Unutulmuş Halk Yemekleri’nden yedi tarif sunan Musa Dağdeviren, bu kez deprem bölgesinden 11 tarif paylaşıyor.

Kurutlu Çorba

Yazının Devamını Oku

İstanbul Modern’i gezdik

23 Mayıs 2023
İstanbul Modern’i gezdim.

Levent Çalıkoğlu ve Murat Yeşilyurt da bana eşlik etti.

İstanbul Modern’i ilk kurulduğu 2004 yılından bu yana izlediğim için bugün ortaya çıkan yeni müze binası beni çok mutlu etti.

Çünkü modern bir müze ziyaretçilerinin ilgisini çeker. Bulunduğu bölgede başka görülecek yerler de olduğundan ziyaretçinin uğrama oranı artar.

İstanbul Modern’in yeni binası, Paris’teki Centre Pompidou gibi dünyadaki simge kültür sanat kurumları ve müzelerin mimarisinde imzası olan Renzo Piano’nun kurucusu olduğu Renzo Piano Building Workshop (RPBW) tarafından tasarlandı. Yeni bina, müzenin kurucu sponsoru Eczacıbaşı Topluluğu ve ana sponsoru Doğuş Grubu-Bilgili Holding’in ortak katkısıyla inşa edildi.

10 bin 500 metrekarelik kullanım alanıyla sergi ve programlara ev sahipliği yapan beş katlı müze binası; büyük sergi salonları, çok amaçlı mekânlar, ofisler, eğitim ve farklı kültürel etkinlikler için alanlar barındırıyor. Boğaziçi’nin ışık yansımalarıyla pırıldayan sularından ilham alınarak tasarlanan bina, üç boyutlu biçimlendirilmiş alüminyum panellerle kaplı cephesiyle günün her saatinde değişen güneş ışığı ve sudan gelen yansımalarla ışık ve gölge oyunları yaratıyor.

ŞEFFAF ZEMİN KATI

Ziyaretçi için daha çok alan yaratmak amacıyla ücretsiz olarak kurgulanan zemin katta; kütüphane, bilgilendirme noktaları, eğitim atölyeleri, kafe ve mağaza bulunuyor. Şeffaf bir tasarıma sahip zemin katı, ziyaretçilerin Tophane Parkı ve kıyı şeridi arasında güçlü bir bağ kurmasını sağlıyor. Zemin kattaki şeffaflık üst katlardaki fuaye alanlarında da devam ederek ziyaretçilerin binanın çevresiyle sürekli bir görsel etkileşim halinde olmasına olanak veriyor. Binanın birinci katında fotoğraf galerisi, kısa süreli sergi salonu, eğitim ve etkinlik odaları bulunuyor. Aynı katta bir de restoran var. Müzenin koleksiyon ve süreli sergi salonları ise ikinci katta yer alıyor.

Yazının Devamını Oku

Televizyon, zevkimizi belirler mi

21 Mayıs 2023
Dün sabah Kanal D’deki magazin programında arabesk şarkıların izinde çevrilen filmleri gördüm.

Bir zamanların seyirci rekorları kıran filmlerdeki bestelerden ne kaldı, onun istatistiğini bulamadım.

O şarkılardan kaçı bugün severek dinleniyor? Film eleştirmenleri bir araştırma yapsınlar, bizim hangi bestecilerimiz başarılı? O filmlerde oynayanlar bugün şarkılarıyla mı oyunculuklarıyla mı anılıyorlar?

Müzikle görüntü arasındaki bağ konusunda da her zaman bir sonuca varamadım.

Ancak televizyonda ya da sinemadaki başarılı filmlerin müziğinin, kendi başına görüntüsü olmadan ne kadar etkili bu sorunun yanıtını da veremiyorum.

Televizyonda çok seyredilen ‘Binbir Gece’ dizisinden edindiğim sonuçlara değineceğim.

Diziyi seyredenlerin bu dizinin kitabını aldığını kitapçılarda gözlemledim.

‘Binbir Gece Masalları’nın tamamını dilimize Âlim Şerif Onaran çevirmişti, daha sonra başka yayınevleri de yayımladılar.

Beğenilen dizinin kitabının satılmasını olağan karşılayabilirsiniz.

Yazının Devamını Oku

Bir kitabın ardındakiler

19 Mayıs 2023
Elimize aldığımız bir kitabın yazarına, yabancı yazarsa çevirmenine bakarız, o kitabın oluşumuna emek veren gizli emekçileri merak etmeyiz.

Oysa bir yazarın kitabı önce yayınevinin seçicisi tarafından alınır, o kitap gözden geçirilmesi için redaktöre verilir. O da kitap konusunda yazarıyla ya da çevirmeniyle konuşur, kitap dizilir, düzeltmene gider, kapak tasarımcısı kapağı yapar ve kitap okura sunulur.

Şimdi teknoloji geliştiğinden bazı aşamalar gündeme gelmez ama bir bölüm hâlâ geçerlidir.

Bu redaktördür, çoğu zaman bazı kavramlar karıştırılır, yayınevi sahibine editör denilir; oysa o yayıncıdır.

Redaktörlerin önemini her zaman öne çıkarmak isterim. Çünkü o, kitap konusunda bazı önerilerde bulunur. Bizde redaktörlüğün yeteri kadar geliştiğini sanmıyorum. Ziyaret ettiğim Batı ülkelerindeki redaktörler yazara bazı önerilerde bulunabilirler. Hatta kitabın bazı bölümlerinin atılması konusunda bile önerileri vardır.

Kitap ajansları hele hiç gündeme gelmezler. Oysa yurtdışındaki bir yayınevinden çıkan kitabı bize onlar önerir, yayımlamamızı sağlar.

Ben yayınevi yönetirken o meslek grubuyla yakın temaslarım olurdu. Yayınevleri Nobel Ödülü’nün kazanan yazarları yayımlayabilmek için rekabete girerlerdi.

O zamanlar en gözde ajans ONK (Osman Necmi Karca) idi, şimdi ailesi bu mesleği sürdürüyor.

Geçen gün ONK Ajansı’ndan

Yazının Devamını Oku

Kemal Tahir polisiyeler için ne dedi?

18 Mayıs 2023
Evinde ziyaret ettiğim Kemal Tahir’le konuşurken şunu sormuştum: “Bir romana başlarken hiç tıkandığınız oldu mu? Böyle bir durumda ne yaparsınız?”

Bakın yanıtı ne oldu:

“Agatha Christie okurum.”

Son yıllarda yerli ve yabancı polisiye yazarların kitapları okunuyor, çok satılıyor.

Ahmet Ümit’in bu anlamda polisiye edebiyatımıza katkısı unutulmamalı.

Ahmet Ümit, bir konuşmasında “Dostoyevski iyi bir polisiye roman yazarıdır” demişti.

Bizde polisiye edebiyat konusunda önemli kitaplar yayımlandı son dönemde.


Yazının Devamını Oku

Leyla Gencer unutulmadı

14 Mayıs 2023
Prof. Dr. Kurthan Fişek, “Kapıkule’yi geçip de tanınan herkese sempati duyarım” demişti bir gün.

Bologna Kitap Fuarı için ilk kez İtalya’ya gittiğimde, dönemin temsilcisi Mehmet Demirel beni müzik mağazasına götürdü.

Yetkiliye Leyla Gencer’in kayıtlarını aradığımı söyleyince orada çalışan herkes benim çevremi sarmış, uzun çalarların rafına götürmüştü.

Onların telaffuzuyla ‘Cencer’, onlar için önemli bir sanatçıydı, ben de onun ülkesinden geldiğim için ilgileniyorlardı. Ne yazık ki bu kayıtlar korsandı, adı da ‘Leyla Gencer Sahnede’ idi.

Gencer’i ilk kez Tepebaşı Dram Tiyatrosu’ndaki Tosca’da dinledim, seyrettim.

Yıllar sonra ülkesinde bir temsil vereceği için uzun bir kuyruk vardı, bilet almak için.

Beni onunla tanıştıran Filiz Ali’ydi. Nişantaşı’ndaki evinde ziyaret etmiştik.

Bu tanışmadan sonra onun yükseliş öyküsünü okudum.

Konuşmaları da büyülemişti. En hoşuma giden, bir açıklamasıydı. Nefes nefese turnelerde hep yaşamı otel odalarında geçmişti, kendisine yaşadığını, ev sıcaklığını anımsatacak bazı küçük eşyaları odasına girer girmez yerleştirdiğini söylemişti.

Yazının Devamını Oku

Dil ve edebiyatta yapay zekâ

9 Mayıs 2023
Bir zamanlar romanlara, filmlere konu olan yapay zekâ günümüzde çeşitli uygulamalarla giderek gerçeğe dönüşüyor.

Henüz basılı sözlüklerin bile çoğunda yer almayan yapay zekâyı, bilişimciler bir bilgisayar programı veya programlanabilir bir makine tarafından gerçekleştirilen birtakım işlemler sonucu, insana benzer şekilde kararlar verme, planlama, öğrenme, problem çözümleme, doğal dil işleme, algılama ve benzeri zekâ işlevlerini yerine getirme sistemi hatta yeteneği olarak tanımlıyorlar. Bugün bilişim teknolojilerinde ulaştığımız noktada yapay zekâ sosyal güvenlik, sağlık hizmetleri, e-ticaret, siber güvenlik, akıllı şehir sistemleri ve daha pek çok alanda, çok çeşitli uygulamalarla gündelik hayatımızda yer alan yapay zekâ görseller tasarımlayabiliyor, ilham veren düşünceler geliştirebiliyor, diller arası çeviriler yapabiliyor, reklam metinleri oluşturabiliyor, şarkı sözleri ve şiirler yazabiliyor, şarkı sözlerini besteleyebiliyor. Türkçe şiirler yazan robot şairimiz bile var...

Yapay zekânın dilbilimi araştırmalarında ve edebiyatta kullanımı, Hacettepe Üniversitesi Edebiyatta Çağdaş İncelemeler Topluluğu tarafından 11-12 Mayıs günlerinde düzenlenecek toplantıda çeşitli konulardaki bildiri ve öğrenci sunumlarıyla ele alınacak.

- Açılış oturumunda Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın, ‘Yapay zekâ ile Türkçe Sözlük hazırlamak hayal mi, gerçek mi?’ başlıklı bildirisinde madde başı seçiminde, anlamlandırma, tanımlama ve tanıklamada yapay zekânın Türkçe Sözlük hazırlama çalışmalarındaki olası yerine değinecek.

- Prof. Dr. Yaşar Tonta konuşmasında edebi çalışmalarda yapay zekânın kullanımını değerlendirecek.

- Prof. Dr. S. Dilek Yalçın Çelik de sunacağı bildiride Türkiye’de dijital edebiyat sürecinin başlayıp başlamadığını tartışacak.

Oturumlardaki bildiri ve sunumlar arasında şunlar var:

- Emir Can Tuğra Ergün: ‘Edebiyat Eleştirisinde Yapay Zekâ Kullanımı Bağlamında Atsız’ın Kahramanlık Şiirinin Arketipsel Çözümlemesi.’

Yazının Devamını Oku

Büyük bir trompetçinin yaşam öyküsü

7 Mayıs 2023
MÜZİSYENLERİN yaşamına dair kitaplar onları yakından tanımamızı sağlar.

Osman İkiz’in ‘Maffy’nin Sevdası Caz’ kitabında olduğu gibi. İkiz, dünyaca tanınan trompetçi Muvaffak (Maffy) Falay üzerine bir kitap hazırladı.

Kitabı müzik severler ve caz müziği tutkusu olan herkesin okuması gerekir.

Maffy Falay’ın çok usta bir trompet icracısı olduğunu bütün otoriteler kabul ediyor. En başta onu ilk keşfeden bebop kralı Dizzy Gillespie onu şöyle övüyor:

“Türkiye’de Roy Eldridge, Miles Davis ayarında müthiş bir trompetçi tanıdım. Adı Muvaffak Falay, şimdi Ankara’da İntim Kulüp’te çalıyor.”

Dizzy Gillespie’nin Amerikan dergilerinde yayımlanan bu açıklamasından sonra Maffy Falay’ı bütün caz dünyası tanımış oldu.

İkiz onunla dostluğunu Önsöz’de kaleme getiriyor:

Maffy Falay’ı 1980’li yılların ortalarında tanıdım. Stockholm’ün gözde caz kulübü Fasching’deki konseri, modern caz yorumcularının çoğaldığı bir dönemde, klasik cazın sadık dinleyicileri için müzik ziyafetiydi.

12 yaşında Kuşadası’nda babasını ziyaret etmese, bandoda çalmasaydı acaba hayatının seyri nasıl olacaktı?

Yazının Devamını Oku