* Banu İşlet
* Binnur Mörel Büyükertan
* Eser Demirkan
Sunuş, kitabın özelliğini, önemini vurguluyor.
Cumhuriyet’te ‘Bir Sanatçının 24 Saati’ dizisinde yayınlanmıştı. Daha sonra da bir iki kere Nadir Nadi ile birlikte gittiğim Aya İrini’deki konserde konuşmuştum.
Cumhuriyet’in 100. Yılı’nda ‘Türk Beşleri’ üzerine kitaplar yapılmasını, onların bestelerinden düzenlenen konserler verilmesini, operalar sahnelenmesini bekliyorum.
‘Türk Beşleri’ kimlerdi?
- Cemal Reşit Rey
- Ahmet Adnan Saygun
- Hasan Ferit Alnar
- Necil Kâzım Akses
-
Çalışmalarından birbirlerini haberdar ettikleri için yazdıklarının, yarattıklarının oluşumu konusunda da okura yardımcı olurlar.
Benim bu mektuplar arasında en dikkatle okuduğum Behçet Necatigil ile Kâmuran Şipal’in mektuplaşmalarıdır.
Nâzım Hikmet ile Kemal Tahir’in yazışmaları da Kemal Tahir’i yakından tanıdığım için fazlasıyla ilgimi çeker.
Hiç kuşkusuz başka tanınış yazarların da bu türdeki çalışmaları önemlidir. Yazarlar, sanatçılar arasındaki dostluk belki de bu mektupların en etkileyici yanıdır.
Bartók’un oğlu Péter için yazdığı Mikrokosmos, piyanoya yeni başlayan öğrencilerden konserlerde çalınan eserlere uzanan geniş bir repertuarı kapsıyor.
Piyano eğitimi repertuarının vazgeçilmez mihenk taşlarından biri olan Mikrokosmos, 6 kitap ve 153 kısa pedagojik parçadan oluşuyor. Eserin ilk parçaları piyanoya başlayan genç piyanist adaylarını hedef alırken, son iki kitabı ise bestecinin kendisi de dahil olmak üzere birçok piyanistin konser repertuarında yer alıyor (Toros Can da Mikrokosmos seçkisini Paris-Cite de la Musique’de seslendirmişti). Bu parçalar sadece piyanistler için değil, aynı zamanda bestecilik eğitimi alanlar için de bir referans niteliği taşıyor.
Mikrokosmos projesi bir yandan da Toros Can’ın daha önce kaydetmiş olduğu Amerikalı besteci George Crumb’ın Makrokosmos’una bir kontrast niteliği taşıyor. Albümün kaydını stüdyoda izleyen ve kitapçıkta bir yazısı yayınlanan Feyzi Erçin, CD kitapçığında şöyle yazmış:
“Mikrokosmos, hayatı boyunca pedagojiye ilgi duyan Bartók’un 1932 ile 1939 yılları arasında çocuklar için bestelediği bazı kolay piyano parçalarına kıyasla çok farklı bir dünyadır. Daha çok teknik meseleye yoğunlaşan ve egzersizler hariç yüz elliden fazla parça içeren, tek ve basit gözüken bir konunun kocaman bir dünya haline geldiği, yaşama açılan bir kapı gibidir; bir başyapıttır. Eserin ilk kitabını dinlerken duyduğumuz müzik adeta bir bebeğin ilk adımlarını atarken önünde açılan yepyeni bir evrendir. Toros Can’ın yıllar önce kızının ilk adımlarını izlerken duyduğu heyecan ile şimdi meslektaşı olarak onun hem tuşlardaki parmakları hem de sesinin varlığıyla paylaştığı bu CD’nin yapıldığı zamanın arasındaki yılları düşününce, Mikrokosmos yaşama ve zamana dair oluveriyor.”
Müzik yaşamı boyunca Macar müzisyenlerle pek çok kez yolları kesişen Toros Can’ın Yale Üniversitesi’ndeki piyano öğretmeni, önemli Macar piyanistlerden Prof. Peter Frankl’dı. Can, Frankl ile Bartók’un eserlerini çalışarak, bestecinin stili ile ilgili önemli bilgiler almıştı. Hatta Bartók’un bizzat öğrencisi olan György Sándor’un çalıştaylarında bestecinin eserlerini yorumlamıştı. Piyanistin bir diğer Macar bağlantısı ise ilk kaydettiği CD repertuarını yine bir Macar besteci olan György Ligeti’nin eserlerine ayırmasıydı. Bu kayıt, başta Le Monde olmak üzere birçok Avrupa medyasında büyük yankı uyandırdı.
Toros Can ve Beril Can, Mikrokosmos vasıtasıyla, 1936 yılında ülkemize gelerek meslektaşı A. Adnan Saygun ile birlikte Anadolu’yu dolaşan, bu coğrafyanın müziklerini kaydeden, raporlar hazırlayıp konferanslar veren Bartók’a saygı dolu bir selam gönderiyor.
Albümün kayıtları İTÜ MİAM’da ses mühendisi
“Ayakkabı bağlamayı 17 yaşında öğrenince yazarlıktan başka bir iş yapamayacağımı anladım” diye yazmış.
Aşağı yukarı benim de öğrenmem o yaşlara rastlıyor, belki ben de bu gerekçeyle ilk karalamalarımı çiziktirmeye başladım. İlk yazım 1954’te yayımlandı.
Manguel İstanbul’a geldiğinde bu satırları ona okudum, kaderimizin kesiştiği noktaya değindim. O da kitabını, “Fantastik dostum Doğan Hızlan’a” diye imzalayıp verdi.
Henüz tam öğrenmiş değilim, en münasebetsiz yerde çözülüyor bağlarım.
Köpekler, kediler sizin zaaflarınızı hemen fark ederler.
İzmir’in tanınmış adlarından Benal Arıman’a bir çay davetine gitmiştim, şimdi cinsini hatırlamadığım bir köpecikle birlikte kekimizi yedik. Sanırım ona sempatik bakmamışım ki, geldi ayakkabımın bağlarını gözümün içine bakarak çözdü. Eve kadar bağsız gittim.
Kısa gezilere gidenlerin çabuk valiz hazırlayanlarına imrenirim. Sözgelimi birçok insan cuma akşam giderler, pazartesi günü de dönerler. Valiz hazırlamak da ayrı bir sanattır. Bir tekstil firması, valiz nasıl hazırlanır diye bir kitapçık çıkarmıştı. Ben her şeyim yanımda olsun istediğim için seyahatlerden pek hoşlanmıyorum.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan serüvenimizi, seyir defterimizi belgesel bir anlayışla bize aktarmıştır.
Hakkında yazdığım iki yazıma gönderme yapacağım, biri seksen beş diğeri yüz yaşı için yazdığım yazılar, ayrıntılı bilgiyi onlarda bulursunuz.
Onu çok yakından tanımam TRT’de göreve geldiği dönemdir. İsmail Cem onu radyonun başına geçirmişti.
Severek yaptığım programları anımsıyorum.
Daha sonra da Şakir Eczacıbaşı’nın kurduğu Kültür Politikaları grubunda çalıştık.
Yurtdışında önemli görevleri üstlenenler kendi ülkeleriyle olan bağlantılarını keserler, o tam tersine UNESCO’daki görevi sırasında bizi dünyaya tanıttı. Edebiyatçılarımızı, ressamlarımızı kitaplarıyla, anılarıyla ölümsüz kıldı.
Gazeteci, yazar
Sergi için hazırlanan kataloğun ilk sayfasında Halife Abdülmecid Efendi’den bir alıntı var:
“Dinin ruha ne kadar keskin nüfuzu varsa, Şevket Bey’in tabloları da o nispetle bir kuvvete maliktir. Ruhu okşayan, nezih, latif kimliği ile şarkın hissiyatını, renklerini böylesine aksettiren bir ressama daha malik değiliz. Bütün asarında cazibe-yi milliye mevcuttur. Leonardo da Vinci senelerce sevgilisinin bir hafif tebessümünü tersim ettiği gibi, Şevket Bey de âsar-ı İslâmiye’nin âşığı bir şairidir.”
Bu sayfadan sonra Sabiha Bozcalı’nın çizdiği ressamın portresi bulunuyor.
İçindekiler:
- Dr.M. Sinan Genim
Nev-i Şahsına Münhasır Bir Sanatçı Şevket Dağ
- Fahri Özdemir
Işığa Hükmeden Palet: Şevket Dağ
Hiç kuşkusuz bunların başında Âşık Veysel gelir. Onu kendi icrasının yanında başka solistlerden de dinlemeyi severim, yorum farkı besteyi zenginleştirir.
Yeni bir kaydını dinlerken yazdıklarım, okuduklarım, düşündüklerim yeniden belleğimde tazelendi.
Dinlediğim LP:
Âşık Veysel/ Arşiv Serisi
Yapım: Kalan Müzik/ Hasan Saltık
Yayımı Hazırlayan: Melih Duygulu
LP’nin iç kapağında yaşamı ve sanatı üzerine bir yazı yer alıyor.
Oradan birkaç cümleyi yazıma aldım: