27 Ocak’ta dinleyicilere sunulan albümde kimlerin parçaları var:
- Âşık Daimi
- Âşık Ali Metin
- Musa Eroğlu
- Ali Özcan Dede
- Nurullah Akçayır
- Hüsnü Arkan
Hıfzı Topuz 100 yaşına bastı. Yaşadıklarını, tanıklıklarını her kuşak okumalıdır. Savaşlardan dostluklara çekilen çizgide bütün yaptıklarının ötesinde bir aydın kimliği vardır.
Tarihin seyrinde, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e yürüdüğümüz bütün yollarda onun kalem izlerine rastlarız.
Külliyatını gözden geçirdiğimizde edebiyatın belgesel yanını, işlevini de öğreniriz.
İstanbul’dan Paris’e, Afrika’ya uzanan hayatında renkli tespitleri ustalıkla bize yansıtmıştır.
Zeynep Bilgehan’a huzursuzluğundan söz ediyor. Yüzyılımızda dünyayı bilen bir aydının huzurlu olması mümkün değil.
Kitaplarını okuduğum Topuz’la yıllar önce evinin üst katında bir televizyon konuşması yapmıştım. Evin duvarlarında yakın dostu olan ressamların tabloları vardı.
Çalışmalarıyla yalnız yurtiçinde değil, yurtdışında da üne kavuştu, UNESCO’da bulunduğu yıllarda bizi dünyaya tanıttı.
“Bahar yaz güzel kış
Ben sen İsa ve Yahya
Bir gülü yetiştirmek için
Yaratılmışız
Şükür Tanrıya”
Kitabın alt başlığı:
‘Sezai Karakoç ve Diriliş’e Dair’
Kitabın ilk sayfasında Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı
Geçen hafta da yeni uzun çalarını dinledim: ‘Senfonik Türk Müziği.’
Uğur Çınar, tanıdığımız, dinlediğimiz besteleri yeni bir icra lezzetiyle bize sunuyor. Farklı icralar, farklı seslendirmeler bizde yeniden o parçaları dinleme duygusu uyandırıyor.
LP’de hangi parçalar yer alıyor:
A
- Yıldızların Altında
- Nazende Sevgilim
- Kalbe Dolan O İlk Bakış
Onlar bize Gaziantep’i anlatarak, yazarak o şehri sevdirdiler.
İkisi de oranın tarihini, yaşamını, insanlarını öylesine ustalıkla edebiyata getirdiler ki hepimiz biraz oralı olduk.
Mensubu olduğum ‘1950 kuşağı’nın bu iki adının hem kendilerini severdim hem de yazdıklarını.
Onat Kutlar’la aynı apartmanda oturuyorduk. Yenikapı’daki Kemal Bey’in kahvesinden yürüyerek evimize giderdik.
Ben Türk müziğinden söz ederdim, o da türkülerden.
O bana ‘Ey gaziler yol göründü’ türküsünü söyler, ben de ona ‘Saklayıp kalb-i mükedderde’ şarkısını mırıldanırdım.
Edebiyat hayatla hele kendi hayatınızla birleştiği oranda kalıcılığı artar.
Onat Kutlar
Bülent Eczacıbaşı’nın iki kitabını bu açıdan önemsiyorum. Bu kitaplar, kütüphanelik yapıtlardır. Koltuğunuza gömülüp roman gibi okuyamazsınız ama hayatınızın, mesleğinizin bir dönemde, bir gününde bunlardan yararlanırsınız.
Bülent Eczacıbaşı, yalnız mesleğinin değil, kültür, bilim dünyasının da gelişimini izler.
Kitabın adı ‘İşim Gücüm Budur Benim - İş İnsanının Yeni Sorumlulukları’.
Kapaktaki üç sorunun yanıtını veriyor bu kitap.
İşinsanı ne iş yapar? Değişen dünyada yeni sorumlulukları nelerdir?
Karşı karşıya olduğumuz küresel, yerel sorunların çözümüne işinsanları nasıl katkıda bulunabilir?
‘Dünyanın en iyi saklanmış sırrı’
Kitap-lık’taki “Editör’den” yazısı bu açıdan önemli:
“1953 Mayıs’ında ölmüş Orhan Burian, otuz dokuz yaşında. Deneme, eleştiri, çeviri, antoloji, tarih çalışmalarıyla dolu kısa ömrünü anlatan Ufuklar dergisi özel sayısı geçti elime. Kimler yazmış, neler denmiş merak ettim.
Vedat Günyol, Muhtar Enata, Halûk Y. Şehsuvaroğlu, M. Başaran, Nurullah Ataç, Seda Şener, Celâl Sılay, Bülent Ecevit, Fikret Arık, Vahit Turhan, Suat Taşer, Atalay Yörükoğlu, Mehmet Kemal, Yusuf Mardin, Sami N. Özerdim... Daha adı unutulmuş bir bu kadar insan. Fazıl Hüsnü Dağlarca da bir ağıtla katılmış bu acılı kervana. Az çok bilirdim ama ardından yazılanları okuyup kişiliğini tanıdıkça daha çok sevdim Burian’ı.
Kendimi alamayıp ‘Kırkın Kapısındaki Genç – Orhan Burian’ kitabının yazarı, tarihçi Zeki Arıkan’ın hazırladığı, vaktiyle YKY’den çıkmış günlükleriyle mektuplarını raftan masama indirdim, ara ara göz atıyorum şimdilerde.”
- Mehmet Rifat, ‘Eugene Ionesco (1909 – 1994)’ dosyasını hazırladı.
- Sinan Bakır’ın Tuğrul Tanyol’la söyleşisinin başlığı ‘Oysa düşünmeyen bir şiir olabilir mi?’
“Şiir ilerledikçe şairin kendisi bile onun nereye varacağını bilmeyebilir. Bu nedenle ilk ve son dizenin öneminden söz ederiz. Bazen hiçbir şey söylemiyormuş gibi görünen bir şiir, o son dizeyle amacına ulaşır.”
İyi bir şairin kendi şiiri ve şiir üzerine düşüncelerini yansıtan önemli bir söyleşi.
Müzik de bilerek dinlenir, özellikle genç kuşağın buna gereksinimi vardır. Bizde sadece çalınan parça ve icracısının adı ekranlarda gözüküyor.
Hemen itiraz sesleri yükselecektir: İnternetten öğrensinler.
Hayır, konserin başında, müzik eleştirmenleri besteci ve icracı, hatta orkestra üzerine bilgi vermelidir. Başka programda enstrümanları tanıtmalıdır.
Hikmet Şimşek’in programlarını anımsıyorum.
Yurtdışında bir çok başarılı sanatçımız var; onlar hakkında ne biliyoruz, günlük gazetelerde, Andante’de çıkan yazılarla yetiniyoruz.
Türk ve Batı müziğinin de bu konuşmalara ihtiyacı var. Dr. Nevzat Atlığ yönettiği konserlerindeki program broşüründe bilgi veriyordu. Özellikle o gün verilen konserin bestecileri hakkında bilgi yer alıyor, o broşürde küçük bir sözlük de bulunuyordu.
İKSV’nin müzik festivalinde de program öncesi yapılan konuşmaların dinleyiciyi bilgilendirme açısından önemli olduğunu vurgulamalıyım.
Yıllar önce tanınmış solistlerin radyodaki sunumunu şair ve spiker