Cumhurbaşkanlığı’nın 02.06.2022 tarih ve 2022/6 sayılı genelgesinde, Mevlid’in, başta Balkanlar ve Orta Asya olmak üzere pek çok ülkede ortak kültür değerimiz olmasına vurgu yapılarak, Süleyman Çelebi’nin yâd edilmesi amaçlandı.
Vesiletü’n-Necât olarak adlandırılan Mevlid’in böylesi önemli bir yılda kültür coğrafyamızda tanıtılması amacıyla, hattat, bestekâr, tanburi; klasik sanatlarımızın son dönem temsilcisi Hafız Kemal Batanay tarafından 1956 yılında bestelenen Mevlid’in seslendirilmesi ve kayıt altına alınması hedeflendi. Klasik musikimize kazandırılan ve günümüze bu formda ulaşan yegâne örnek olan eserin bir kısmının ilk icrası, 16 Mart 2023 tarihinde Ankara’da CSO tarihi salonunda gerçekleştirildi.
BESTELİ MEVLİD’İN ÖZELLİKLERİ
Mevlid-i Şerif’in halka mal olmuş, tamamen serbest tarzda ve doğaçlama okunan şekli, kültür dünyamızda özel bir değer taşımaktadır. Özellikle Osmanlı döneminde Mevlid besteleri ile ilgili çalışmalar yapılmışsa da günümüze notasıyla gelen bir kayda henüz ulaşılmamıştır. Bugün elimizde, besteli Mevlidler hakkında sadece yazmaların kenarlarında hangi makamda okunduklarına dair muhtasar bilgiler verilmiştir.
Bu yönüyle Hafız Kemal Batanay’ın, İSAM Kütüphanesi KB kodlu, Dosya No: 20, Gömlek Sıra No: 1784 künyeli olarak arşivlenmiş elyazması notaları, klasik üslupta bestelenmiş Mevlid’in tek örneğidir. Merhum Kemal Batanay, Mevlid-i Şerif’in 12 bahrini musikimizin seksen dokuz makamı ve on farklı ritmi ile bestelemiş olup eser 84 nota sayfasına aktarılarak günümüze kazandırılmıştır.
Besteli Mevlid, Türk musikimizin az bilinen makam ve usûllerinin de yer aldığı; saba makamındaki cumhur ilahi ile başlayan, salavatlaması ile devam eden, bahirler arasında tevşihlerin yer aldığı; bahirlerin üç bölümünün serbest tarzda, sekiz bölümünün ise ritimli bestelendiği, kar-ı natık özelliklerini taşıyan nadide bir eserdir. Bu yönüyle Mehmet Nasuhi Dede’nin edebi eseri üzerine, Nayi Osman Dede’nin bestelediği Miraciye gibi, kültür mirasımız arasında nesiller boyu yer alacak özel bir değer taşımaktadır.
Bu önemli bestenin UNESCO tarafından kutlama yılı olarak ilan edilen,
Şimdi onun hakkındaki yazılar, ‘Penceremizden Beşir Ayvazoğlu’ adlı kitapta bir araya getirildi. Kitabın başında Muhibban imzalı bir Sunuş var:“ Beşir Ayvazoğlu yetmiş yaşına basıyor. Türk kültür ve edebiyatının bu abidevi çınarı için bir kitap hazırlama fikri her ay düzenlenen Muhibban toplantılarının birinde doğdu. Kısıtlı sürede hazırlanmaya çalışılan kitap elbette Ayvazoğlu’nun geniş çevresini kuşatma, kültür ve edebiyatımıza yaptığı hizmetleri irdeleyip değerlendirme iddiasında değil. Kitabın ne hacmi ne de gayesi buna müsait değil. Elinizdeki kitap, Beşir Ayvazoğlu’na kıymet veren bazı zevatın onun hakkındaki düşüncelerini içeren bir saygı duruşu niteliğinde.
Beşir Ayvazoğlu’nun yetmişinci yaşını kutlar, kendisine sağlıklı, bereketli uzun ömür dileriz.”
Ayvazoğlu’nun bütün kitaplarını okudum, yararlandım, uzun bir süre birlikte bir televizyon programı da yaptık.
Yazı sıralaması:
- Beşir
Handan Ayvaz
- Babam
Kitabın ilk cümlesi şöyle:
“Umarım bu çalışma bir denizin iki yakasını paylaşan Türk ve Yunan halklarının birbirlerine uzatacakları dost elinin Eftalya’nın sesiyle kavuşmasına vesile olur.”
Işıktaş’ın kitabının bölümleri:
* Teşekkür
* Sunuş
* Birinci Bölüm
Boğaziçi’nde Başlayan Hikâye
* İkinci Bölüm
DÜN Hürriyet’te bir spor karşılaşmasında kazanan tarafın Nazi selamı verdiklerini okuyunca ulusların tarihini bilmemenin bu tür olaylara yol açtığı kanım bir kez daha kuvvetlendi. Zafere gölge düşürmüşler.
1933 yılında Türk üniversitelerinde gerçekleştirilen Reform Hareketi’nde Almanya’dan göç etmek zorunda kalan birçok bilim insanının rolü vardır.
Çünkü Hitler bir gecede dört bine yakın üniversite hocasını kürsülerinden uzaklaştırdı. Onların unutulmaz hizmetleri vardır. Curt Cosswig, Manyas Kuş Cenneti’ni oluşturdu.
Mimar Bruno Taut, Edirnekapı Şehitlik ve Mezarlığı’nda yatıyor.
1984 yılında Bremen televizyonunda bir programcı ‘Gastarbeiter’ (konuk işçi) deyimini kullandı. Televizyonda öğretim üyelerinden yaşayan dört kişi ile konuşmuş, ne demişler: “İstanbul Üniversitesi, Almanya dışındaki en büyük Alman üniversitesidir.”
MSGSÜ’nde heykel bölümünde hocalık yapan heykeltıraş Rudolf Belling’in kızı, Mesut’a ne demiş: “Biliyor musun Mesut, babamın öğrencisi İlhan Koman, bana burada erkek çocuklar gibi misket oynamayı öğretti.”
Alman bilim insanlarından birinin çalışmasına örnek.
Albert Eckstein
Oysa o çalışmalar da çok önemli ve okura ulaştırılmalı.
Telve’yi kim çıkarıyor?
Kültür ve Turizm Bakanlığı Yurtdışı Türkler ve Akraba Türkler Başkanlığı.
Derginin başındaki ‘Telve Dergisi’nden Herkese Merhaba’ yazısında Büşra Akyüz Tunç derginin niteliğini tanıtıyor:
“Konuk/misafir işçi edebiyatı’, ‘gurbetçi edebiyatı’, ‘yabancı edebiyat’, ‘göç edebiyatı’, ‘kültürlerarası edebiyat’, ‘transkültürel edebiyat’ vb. gibi birçok kavramla anılan fakat genel ve küresel haliyle ‘diaspora edebiyatı’ olarak adlandırabileceğimiz birikim, yurtdışında yaşayan Türklerin yaptığı edebiyattır.”
Önümde iki sayısı var:
Kapakta adın yanında,
“Deprem, insanoğlunun yüzyıllardır yaşadığı doğal afetlerin başında gelir. Böylesine büyük bir felaketin söz varlığımıza yansımaması düşünülemez. Deprem, Dil Devrimi sırasında Arapça zelzele karşılığında türetilen ve yaygınlaşan yeni bir sözcük aslında. Bu nedenle atasözlerimizde deprem yerine zelzele sözü geçer.
Türk Dil Kurumu’nun önceki ay yayımladığı Türk Atasözleri Sözlüğü’ne baktım, ‘Zelzeleyi gören yangına razı olur’ atasözünü buldum. Atalarımızın depremi nasıl büyük bir felaket olarak algıladıklarını bu atasözü gösteriyor. Yangın da bir felaket ama deprem gibi yıkıcı ve ölümcül bir doğal afet kadar değil...”
Türk Dil Kurumu’nun Atasözleri Sözlüğü’nü Belgin Tezcan Aksu, Şükrü Halûk Akalın ve Recep Toparlı birlikte hazırlamış. Kapağında Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde yer alan el yazması atasözleri manzumesindeki ‘Kadıya yalnız giden sakalını sıvayıp çıkar’ atasözünün resmedildiği minyatürlü sayfa kullanılmış.
Sözlük ve dizin bölümlerinden oluşan Türk Atasözleri Sözlüğü’nün Şükrü Halûk Akalın tarafından kaleme alınan sunuşunda atasözlerinin yapısı ve özellikleri, atasözü araştırmaları ve atasözü bilimi, atasözü sözlükçülüğü konularına değinildikten sonra Türk atasözlerinin tarihsel kökleri kaynaklara dayalı ve kronolojik olarak ele alınmış.
İLK KAYNAK GÖKTÜRK YAZITLARI
Daha önce sözlü gelenekte yaşayan Türk atasözlerinin ilk yazılı kaynağı Göktürk Yazıtları’dır. Yazıtlarda geçen bu atasözlerinin yanı sıra Göktürk yazısıyla kâğıda yazılmış 10. yüzyıla ait metin parçacıklarındaki atasözü listesi, Türk atasözlerinin ilk derlemesi olarak nitelendiriliyor. Akalın, Uygur harfli metinlerin yanı sıra Dîvânu Lugâti’t-Türk, Kutadgu Bilig, Atabetü’l-Hakayık, Dede Korkut Kitabı gibi Türk dilinin anıtsal eserlerindeki atasözlerinden örnekleri sunuşta günümüz Türkçesiyle de açıklamış. Doğrudan doğruya atasözü derlemesi olan el yazmaları ve ‘Oğuzname’lerdeki atasözlerinden örnekleri de açıklamalarıyla vermiş. Akalın’ın Sunuş’ta değindiği bütün bu tarihsel kaynaklardaki sayfalardan, minyatürlerden seçme örnekler renkli fotoğraflarla okuyucuya sunuluyor.
Kitabın sözlük bölümü
19 Mart tarihine kadar açık kalacak olan fuarda 150’ye yakın kültür etkinlği ve imza günleri gerçekleştirilecek.
Fuarın onur konuğu, şair ve yazar Veysel Çolak.Fuar kapsamında Barış Pirhasan’a Pen Yazarlar Derneği 2023 Şiir Ödülü de sunulacak.
Fuardaki program ve toplantılar şöyle:
* Bu yıl 300’e yakın yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla gerçekleşecek 25. İzmir Kitap Fuarı, panel, söyleşi, atölye çalışmaları ve çocuk etkinliklerinden oluşan 150’ye yakın kültür etkinliğine ev sahipliği yapacak. Kentin kültür yaşamına değerli katkılar sunan fuar boyunca pek çok değerli yazar, şair ve biliminsanı okurlarıyla buluşacak.
* Çeyrek yüzyılı geride bırakan İzmir Kitap Fuarı’nın bu yılki onur konuğu İzmir’de yaşayan ve şair, romancı, deneme yazarı, edebiyat eleştirmeni, düşünür gibi pek çok unvanı bulunan Veysel Çolak olarak belirlendi. Fuar süresince, gerçekleşecek panel ve söyleşilerde Veysel Çolak’ın edebiyatı, eserleri ve yaşamı ele alınacak.
* Edebiyat dünyasının en prestijli ödüllerinden olan ve PEN Yazarlar Derneği tarafından verilen 2023 Şiir Ödülü, TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’nda 18 Mart Cumartesi günü, yönetmen, senarist, şair Barış Pirhasan’a takdim edilecek. Hem edebiyat hem sinema alanında birçok ödülü bulunan Pirhasan, PEN Yazarlar Derneği’nin ifadesiyle “70’li yıllardan beri şiirin yüzünü güldürecek, okuru sevinçten ağlatacak” şiirler yazıyor, özgün ve öncü olarak nitelenen şiirlerinde diğer usta şairlere de selam çakıyor.
* Fuar kapsamında İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve ilçe belediyeleri yapılan çalışmalar kapsamında, öğrenciler hafta içi günlerinde fuarı ziyaret edecek, kitaplarla bir araya gelerek, kendi yaş gruplarına göre düzenlenmiş etkinliklere katılacak.
* Ülkemizde meydana gelen deprem felaketinin yaralarını sarmaya devam ederken, edebiyatın birleştirici gücüne de inanarak, fuar kapsamında deprem bölgesine gönderilmek üzere, TÜYAP Fuarcılık Grubu ve Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliğinde, ‘
Yalnız bilgisine güvenilir bir iş arkadaşı değil, kendisi de güvenilir bir dosttu. Her zaman bilgisine, görgüsüne müracaat ederdim.
Onunla ilk karşılaşmamız nerdeyse elli yıla dayanıyor. İlk tanıştığınızda ne kadar iyi bir entelektüel olduğunu anlamazdınız. Çünkü bildiklerini gerekmedikçe anlatmazdı, ne tavırlarıyla ne dış görünüşüyle bir hazineyle karşılaştığınızı fark ederdiniz.
Hürriyet Gösteri’nin ilk yıllarında çalışmalarımıza katılır, yardım ederdi. Alçakgönüllü olduğu için yardım kelimesini kullanıyorum.
Yardım kavramı altında bir baktık ki Türkçe yanlışlarını düzeltiyor, sessiz sedasız düzeltmenlik yapıyor, dergiye önemli katkı sağlıyordu.
Dışarıdan bakınca işsiz, güçsüz, orada burada vakit geçirmek isteyen biri olduğunu zannederdiniz.
İlle de birimizin onu, birikimini anlatmamız gerekiyordu.
İyi bir maliyeciydi, bürosu vardı.
Dayanamadım, bir gün,