Doğan Hızlan

Şiirimizde olup bitenler

23 Mart 2019
Edebiyat Ortamı dergisinin ek olarak çıkardığı, Arif Ay’ın hazırladığı ‘Şiir Yıllığı 2019’ bir yılın şiir dökümünü içeriyor.

Yıllıkların önemini ve gereğini her zaman belirtmişimdir. Şiir kitaplarını izleyenler bile birçok kitabın çıktığından haberdar olamıyorlar, hele dergilere ulaşmak mümkün değil. Önceden yıllık yapanların yakınmaları eleştirilerden kaynaklanıyordu. Ne kadar nesnel davranılırsa davranılsın sıfıra indirgemek mümkün değildir.
Arif Ay’ın hazırladığı ‘Şiir Yıllığı 2019’un ‘Sunuş’unda yıllığın rakamlarla ifadesi yer alıyor: “Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da altmış çeşit derginin beş yüze yakın sayısı tarandı.”
Ay, ‘2018 Şiirine Genel Bir Bakış’ yazısında bazı saptamalarda bulunuyor: “2018’de, önceki yıllarda şiir nasılsa yine aynı çizgiyi sürdürdü. 2018’de bu çizgiyi sarsacak, değiştirecek bir şiir atılımı, bir şiir olayı yaşanmadı. Ayrıca şiir sözcük tasarrufunun en elzem olduğu bir türken, gereksiz sözcük kullanımı en çok günümüz şiirinde görülüyor. Sözcük tasarrufundan ziyade, sözcük israfıyla karşı karşıyayız. Bu şiirin dokusunu zayıflatan unsurların başında gelmektedir. Bir Yahya Kemal’in, bir Necip Fazıl’ın, Ziya Osman Saba’nın, bir Behçet Necatigil’in şiirindeki Türkçenin tadına günümüz şiirinde de varma hakkı yok mu şiir okurunun?”
İçerik sıralaması şöyle:
· Seçilen Şiirler
· Dize Seçkisi: Arif Ay
· 2018’in Seçilen Şiir Kitapları Üzerine: Arif Ay

Yazının Devamını Oku

Binali Yıldırım’la İstanbul üzerine

22 Mart 2019
Binali Yıldırım’la Kâğıthane’de Seyrangâh denilen bir mekânda buluştuk. Büyük bir havuzu olan, kafeleri, lokantası bulunan, semt sakinlerinin gelip dinlenebileceği bir yer.

Orada şömineli bir salonda konuştuk.

Onunla geçen yıl İzmir’de Folkart Galeri’deki ‘Büyük Dâhi Gazi Mustafa Kemal’ sergisinin açılış kurdelesini birlikte kesmiştik.

Projeleri arasında beni en çok ilgilendiren ‘Tarihî Yarımada-Kadim Şehir’ oldu.

Hakkındaki kitaptan bir cümle:

“İstanbul’un yüzük taşı ‘Tarihî Yarımada’ yenileniyor. 8.500 yıllık tarihe sahip olan, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarına hükümranlık yapan ‘Tarihî Yarımada,’ kadim şehir olarak yeniden düzenlenecek. Yılda 22 milyon turist ağırlama hedefinin çekim merkezinde bulunan ‘Tarihî Yarımada’ İstanbul’un yüzük taşı olarak parlayacak.”

Projeden bazı başlıklar:

Yurtdışındaki şehirlerin neredeyse hepsinde ‘old city’ var. Fatih’i, Suriçi’ni yeniden düzenleyeceğiz.

Yazının Devamını Oku

Milliyet 18 Mart’ı andı

21 Mart 2019
18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Zaferi’nin 104. yılı nedeniyle Milliyet gazetesi, Demirören Medya Center’da bir etkinlik düzenledi.

Gedik Sanat’ın katkılarıyla bir dinleti gerçekleştirildi.

Anma gününün bir özelliği vardı. Çanakkale Zaferi için bestelenen iki eserin de dünya prömiyeri ilk kez burada seslendirildi.

Dinletinin genel başlığı Yeni Ağıtlar’dı.

Böyle günlerde, kurumların anma etkinliklerine katılması medyanın da ulusal sorumluluğunun bir parçası.

Türk bestecilerinin dünyaya karşı kazanılmış bir zaferi işlemeleri hem toplumda yaygınlık hem de unutulmazlık kazandırıyor.

Milliyet’in düzenlediği bu etkinlikte, değişik müzik türlerinin genç değerleri icralarıyla dinleyenleri hayran bıraktılar.

Operadan halk müziğine uzanan çizgide çalınanlar ve söylenenler, Çanakkale’nin Doğu’dan Batı’ya nasıl bir coşku yarattığını, müzisyenleri de nasıl etkilediğini göstermektedir.

Yazının Devamını Oku

Azerbaycan edebiyatı

19 Mart 2019
Komşu ülkelerin edebiyatları üzerine bilgi sahibi olmalıyız. Bu konuda hazırlanan özel sayılar, o ülkenin öne çıkan edebiyatçılarını tanıtıyor.

Türk Edebiyatı dergisinin hazırladığı Azerbaycan Edebiyatı Özel Sayısı* bu bakımdan ilgimi çekti.

Bu yıl da Türkiye’deki edebiyat festivalinin konuğu Azerbaycan’dı.

Dergideki ilk yazı:

Azerbaycan Edebiyatı:

Zengin Edebî Anane ve Çağdaşlık.

İsa Hedibbeyli

Aktaran: Özel Manas

“Azerbaycan halkı kadim ve zengin bir edebiyata sahiptir. Şifahî halk edebiyatımız mevzuu, türleri, mazmunları, kahramanları ve tefekkürü bakımından son derece orijinal olup Azerbaycan’ın asırlardır süregelen tarihî inkişaf yolunu, millî ve manevî varlığını ifade eder.

Yazının Devamını Oku

Verda Erman’ın anısına

17 Mart 2019
İyi Türk piyanisti Verda Arman’ın (1944-2014) anısına iki CD’den oluşan bir albüm ve kitapçık yayımlandı.

Yurtiçinde olduğu kadar dünya müzik arenasında da tanınmış, dünyanın birçok ülkesinde başarılı konserler vermiş, ödüller almış bir sanatçı için bu tür çalışmalar yapılması, önemli bir sanatçıya duyduğumuz sevgi ve saygının simgesidir.

Albümün başında Lila Müzik imzalı yazı onun yaşamının ve sanatının özetini vermektedir: “Piyanoya üç yaşında başlayan, TBMM’nin üstün yetenekli çocuklar için çıkarttığı yasa çerçevesinde Paris Konservatuvarı’nda öğrenim gören ve birincilikle mezun olan, Marguerite Long-Jacques Thibaud Piyano Yarışması, Kanada Montreal Uluslararası Piyano Yarışması, New York’taki Leventritt Yarışması’nda ödüller kazanan Erman, Amerika’dan Afrika’ya, Avrupa’dan Japonya’ya dünyanın önemli salonlarında konserler vermiş, kayıtlar yapmıştı. 1971’de Devlet Sanatçısı unvanını alan piyanist, 21 Temmuz 2014’te aramızdan ayrılana dek konserlerini ve albüm kayıtlarını sürdürmüştü. Bu albümün çıkışı sırasında sanatçının ailesi, öğrencileri ve arkadaşlarından büyük destek aldık. Arkadaşları Sayın Ayla Erduran, İdil Biret, Gülsin Onay, ve Hüseyin Sermet, CD’de yer alan kayıtlar hakkındaki düşünce ve duygularını CD kitapçığı için kaleme aldılar. Değerli sanatçılarımıza yürekten teşekkür ederiz. İki CD’den oluşan bu albümü, müziğe yaklaşımı, alçakgönüllülüğü, seyirciyle kurduğu samimi bağ, özgürlüğüne düşkünlüğü, zengin dünyası, bitmek bilmeyen çalışma ve keşfetme arzusu, kendini sürekli yenilemesi ile müzik dünyasında özel bir yeri olan piyanist Verda Erman’ın aziz hatırasına adıyor, onu sevgiyle anıyoruz.”

Biyografisinde müzisyen bir aile ortamında yetiştiğini öğreneceksiniz.

Andante dergisinde yayımlanan öğrencilerinden Güray Başol’un yaptığı söyleşilerden bazı alıntıları okuyacaksınız:

“10-11 yaşlarıma geldiğimde müzik benim için doğal bir aktiviteye dönüşmüştü. Bazen başka bir eve gittiğimizde ‘Neden onlarda piyano yok? Bir şey çalmıyorlar mı? Şarkı söylemiyorlar mı?’ diye sorular sorarmışım.”

İlk konserinizi hatırlıyor musunuz?

“Beş-altı yaşlarımdan itibaren katılmış olduğum öğrenci konserleri dışında, ilk konserimi dokuz yaşında, İstanbul’da Saray Sineması’nda verdim. Birinci yarıda resital, ikinci yarıda ise Filarmoni Oda Orkestrası eşliğinde ve Ferdi Ştatzer’in yönetiminde Karl Ditters Von Dittersdorf’un Piyano Konçertosu’nu icra etmiştim.”

Yazının Devamını Oku

Ömer Seyfettin’i tahlil etmek

16 Mart 2019
Dünden bugüne edebiyat eserlerini tahlil ederseniz siyasete, topluma dair birçok gerçeği saptayabilirsiniz. Bu adların başında kuşkusuz Ömer Seyfettin gelir. İşte onu anlamak için okuyabileceğiniz iki kitap...

Bir yazarın kalıcılığının birkaç ölçüsü vardır. Bu ölçülerden önde geleni, yarattığı tiplerin, kahramanların bugün de aramızda dolaşmasıdır. Bu tipler, Doğu ile Batı arasındaki gelgitlerin yarattığı kültürel DNA’larımızın grafiğidir.

Esra Derya Dilek, hazırladığı ‘Gizli Mâbet’in ‘Önsöz’ünde bu ortada kalmışlık durumuna dikkat çekiyor: “‘Gizli Mâbet’ kitabının aynı adlı ilk öyküsünde; Batılı oryantalist Frenk’in Doğu kültürüne olan mistik, aşağılayıcı, irrasyonel bakış açısını ustalıkla eleştiren Ömer Seyfettin, ‘Tam Bir Görüş Adlı’ öyküde Batı kültürüyle benliğini kaybetmek suretiyle yozlaşmış sahte aydının temsilcisi Efruz Bey’i hicveder.”

Tanzimat’la başlayan Batılılaşma hareketinin sahte, taklitçi kişiler ortaya çıkarmasını eleştirir. Siyasal çatışmalar arasında sıkılıp kalmış tipleri de böyledir. Onu sadece milliyetçi bir yaftayla değerlendirmek yanlıştır, dilin sadeleşmesinden yaşamın sadeleşmesine kadar birçok değerlerin konumunu ortaya koyar.

Kültürel gülünçlük

Birçok öykünün mekânı Tokatlıyan’dır. Tokatlıyan, İstiklal Caddesi’nde idi. Her kuşağın onunla ilgili anısı vardır; Ercüment Ekrem Talu’dan Nâzım Hikmet’e, Çetin Altan’a kadar...

Özümsenmemiş, taklitçi Batı’nın eleştirisidir bu. Beyoğlu için söylediği “Ne iğrenç Garp karikatürü yarabbi!”, gerçek Batı’yla taklidin mukayesesidir. Türkiye’nin sınırından çıkar çıkmaz ‘Muhteri-Fantezi’ bugün de tüketici çılgınlığının ta kendisidir:

“Bir Muhteri -Fantezi-

Kuruş kuruş kazandığım liraları avuç avuç harç etmek benim elimden gelmez. Masrafı iradıma uydurmayı hayatımın en büyük vazifesi sayarım. Fakat ahlak gibi vazife de muhite göre değişiyor. Memleketimizin hududunu aşınca her türlü fikirlerimiz, umdelerimiz altüst oluyor. Başka hava, başka muhit, başka ufuk bizde başka temayüller uyandırıyor. Biz bunun farkında olmuyoruz.”

Yazının Devamını Oku

Doktorlar gününü konserle kutlayan doktor

15 Mart 2019
DOKTOR Ali Rıza Kural, 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla Bodrum’da bir konser verecek.

Yarın saat 20.30’da Marmara Kolejleri salonunda düzenlenen konserin sanat yönetmenliğini Nevzad Atlığ üstleniyor.

Yıllardır önemli bir koroyu yöneten, uzunçalarlar ve CD’ler dolduran Atlığ, şimdi Bodrum’da çalışmalarını sürdürüyor, orada da musiki etkinlikleri düzenliyor.

Halen Bodrum’da aktif olarak sanat faaliyetlerine öncü oluyor. Önceki yıllarda da Münip Utandı ve Adnan Mungan başta olmak üzere birçok sanatçı onun çağrısına uyarak Bodrum’da konser verdiler. Bu yıl da Ali Rıza Kural, Atlığ’ın arzusunu yerine getiriyor.Bu konser, aynı zamanda Kural’ın Türk musikisine başlayışımın 50. yılına denk düşüyor. Okuyacağı eserleri, Atlığ’la birlikte seçtiler. Ut sanatçısı Osman Nuri Özpekel de programın hazırlanması ve yazılmasına katkıda bulundu.

Prof. Dr. Ali Rıza Kural kimdir? 1951 yılında Samsun’un Bafra ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Samsun’da tamamladı. O yıllarda mandolin ve keman dersleri alarak musikiye başlayan Dr. Ali Rıza Kural, tıp eğitimine başlamak üzere İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne 1968 yılında girdi. Eşzamanlı olarak aynı yıl merhum Arif Sami Toker’den nota ve nazariyat dersleri almaya başladı. Kural, 1969-1970 eğitim yılında İstanbul Belediye Konservatuvarı Türk Musikisi Bölümü’ne girdi. Konservatuvarda Prof. Dr. Nevzad Atlığ, Süheyla Altmışdört, İsmail Hakkı Özkan, Muazzam Sepetçioğlu ve Naime Batanay gibi hocalardan musiki eğitimi ve Prof. Dr. Alâeddin Yavaşça’dan ders alan Kural, bugün Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu olarak bilinen eski adıyla ‘Kültür Bakanlığı Klasik Türk Müziği Korosu’nun ilk mensuplarından biri oldu. Konservatuvar eğitimini 1973 yılında başarıyla tamamlarken, 1974 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden de mezun oldu. Prof. Dr. Nevzad Atlığ’ın yönlendirmesiyle aynı yıl Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde üroloji ihtisasına başlayan Dr. Ali Rıza Kural, ileriki yıllarda aynı kurumda doçent ve profesör olarak akademik gelişimini sürdürdü. Prof. Dr. Nevzad Atlığ şefliğindeki Devlet Klasik Türk Musikisi Korosu konserlerine uzun yıllar misafir solist olarak katıldı ve TRT İstanbul Radyosu imtihanlarını kazanarak istisna akdi kadrosu çerçevesinde solo bantlar yaptı. Birçok dernek ve kuruma yardım amacıyla özel konserler veren Dr. Kural’ın ilk albümü ‘Hayal İçinde’yi 2008 yılında, ikinci ve üçüncü albümleri ‘Klasikler’ ve ‘Sevdiklerimin Sevdikleri’ni 2016 yılında dinleyicilere sunuldu.

*

KONSER PROGRAMI

Birinci bölüm:

- Refik Fersan - Hicâz Peşrevi.

Yazının Devamını Oku

Şairleri unuttuk mu?

14 Mart 2019
TELİF süreleri biten kitaplar pek çok yayınevi tarafından yeniden basılıyor. Edebiyat tarihimizin ünlü adlarının kitapları bazıları özgün haliyle, bazıları da bugünkü dile aktarılarak yayımlanıyor.

Edebiyat tarihinin yeniden yayımlanan kitapları ağırlıklı olarak düzyazı türünde.

Nedense kapsamlı bir edebiyat tarihi ile monografi kitaplarına rastlanmıyor.

Edebiyat tarihi kitapları için yeni anlayışa uygun bir tarih hazırlanmasını öneriyorum. Tek bir kişinin kaleminden çıkmayan, her konuyu başka bir uzmanın yazdığı bir edebiyat tarihi. Bir kurul oluşturulsun, işbölümü, madde bölümü yapılsın, bir redaktörler kurulu da onları gözden geçirsin.

Halit Ziya Uşaklıgil’in romanı Aşk-ı Memnu televizyon dizisi olduğunda çeşitli baskıları da yapıldı. Kitapların başına konulan önsözler dışında, iyi bir Halit Ziya Uşaklıgil incelemesi yayımlanmadı. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ndeki tezlerden, doktora çalışmalarından böyle bir kitap ortaya çıktı mı bilemem.

Bir zamanlar ‘hayatı, sanatı’ başlıklı kitaplar yayımlanırdı. O zaman yazar hakkında özet bir bilgi edinirdiniz. Gerçi bu bilgiyi genişletecek kaynak da bulamazdınız. Bu tür kitaplara gereksinim duyduğumuzu iyi okurlar da kabul edeceklerdir.

Bâkî Hoca’nın (Gölpınarlı) divan şairinin belli başlı ustaları, dönemleri üzerine kitapları hâlâ bu alanın rakipsiz çalışmaları olarak yaşıyor.

Kapsamlı ve değişik adlardan yapılmış bir edebiyat tarihi kitap dışında internette de yer alabilir.

Ben bu tür çalışmaların parayla girilen sitelerde yer almasını istiyorum.

Yazının Devamını Oku