Önce başlangıcından bugüne bütün emek verenlerin yaşayanlarına uzun ömür diliyorum, aramızdan ayrılanları da rahmetle anıyorum.
Hiç kuşkusuz bir ailenin çabasını yazmalıyım.
Nejat Eczacıbaşı, Şakir Eczacıbaşı, Bülent Eczacıbaşı.
Şakir Eczacıbaşı, festivale çağırdıklarının özellikle Aya İrini’de konserlerin sonuna kadar kalmalarını estetik bir dedektif olarak takip ederdi. Hele yanına oturduysanız, bisleri bile dinlemeden oradan ayrılamazdınız.
Festivallerin, semtlerin, ülkelerin tanınmasında ne kadar etkili olduğunu söylemeye gerek var mı?
İstanbul’a gelen bir yabancı, Beyoğlu’nu, Pera’yı tanıyor. Müzisyenlerle dost oluyor.
Her ırktan, her dinden, her inançtan insanların bir aradalığını görüyor.
Beyoğlu’nu tanıyor, yapılarını görüyor.
Boğaziçi’nin Tarih Atlası (BEŞ ÜZERİNDEN DÖRT YILDIZ)
Sedat Bornovalı
Timaş Yayınları
280 sayfa
33.50 TL
Yazılarımda her zaman tekrarlarım; bir yeri bilerek gezdiğinizde çok daha eğlenir, tat alırsınız. Sedat Bornovalı’nın ‘Boğaziçi’nin Tarih Atlası’nın bu konuda tavsiyeye değer bir kitap olduğunu belirteceğim.
Bornovalı’nın mizah edebiyatına geçecek ‘Önsöz’ü çok hoşuma gitti!
Ben daima, gerek yurtiçi gerekse yurtdışı gezilerimde bir bilenin rehberliğine ihtiyaç duyarım.
Zaten evime giderken bile farklı bir sokaktan girsem, eve zor ulaşırım.
Frankfurt’a çok gittiğim için rehbersiz de dolaşabilirdim.
Londra’da Faruk Zabcı, Paris’te Muammer Elveren, İtalya’da Mehmet Demirel, Yugoslavya’da Necati Zekeriya yol gösterenlerimdi. Türkiye’de tanıdığım şair Necati Zekeriya, Altın Çelenk Şiir Günleri’ne gittiğimde beni ağırlamıştı.
Almanya’da beni ağırlayan bir başka kadim dostum da Ertuğ Karakullukçu idi.
Turistik gezileri sevmem, yurtdışına ya bir toplantı, ya bir kitap fuarı için gitmişimdir.
Rehberimin de işini kolaylaştırırım, öğrenmek istediğim mekânlar sınırlıdır. Türk ve İtalyan lokantalarının adreslerini, kırtasiyecilerin ve plakçıların yerini öğrendim mi benim zahmetim bitmiştir.
Bir gün de beni Paris’te bir kırtasiyeciye götürmüştü
Bu soruların yanıtını, Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın’ın sergisini hazırladığı ve albümünü yaptığı albümde bulabilirsiniz.
Albümün kapağı, Yüzler ve İzler: Kartpostallarda ve Pullarda Edebiyatçılarımız*
Albümün girişindeki yazının bir bölümü albümün içeriği konusunda bilgi veriyor:
“Günümüzde gezginlerin televizyon için yaptıkları gezi programları, kimi gezginlerin ise çıktıkları yolculuğun her aşamasını sosyal medyada anlık olarak yazılarla, görsellerle paylaşmaları bu türün çeşitlenmesini sağlıyor.
Üzerine yazılanların çoğu edebî metinler olmamakla birlikte XIX. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan, XX. yüzyıl başlarında altın çağını yaşayan ve XXI. yüzyıla girerken gittikçe önemini yitiren bir kaynak daha var: Kartpostallar.
Yapılan seyahatlerin bir parçasıydı hatta kanıtıydı kartpostallar.
Başlangıçta bayram, yılbaşı, doğum günü gibi özel günlerin kutlanması amacıyla kullanılan kartpostal -dilimizde bu amaca uygun adlandırmasıyla tebrik- fotoğrafın yaygınlaşması ve kartpostalla buluşması sonucunda yolculukların, gezilerin bir parçası haline geldi. Günümüzde kartpostal daha çok da bu amaç için kullanılıyor zaten.”
İlk sayfada bir kartpostal:
Birincisi ‘Fotoğraflarla Moskova’, diğeri de ‘St. Petersburg’.
Semih Kalkanoğlu-Diana Kalkanoğlu’nun hazırladığı ‘Fotoğraflarla Moskova’ kitabının ilk sayfasında Mihail Yuryeviç Lermontov’un (1814-1841) bir şiirini okuyoruz:
“Moskova, Moskova...
Seviyorum seni oğlun gibi
Rus gibi.
Çok ateşli ve şefkatli
Senin kutsal parlak kır saçlarını
Ve bu huzur veren Kremlin’i
“Annemden melodika istedim oyuncak piyano aldı.
Dört yaşında bahçede oynarken arkadaşımın elinde gördüğüm melodikayı anneme ‘Üzerinde düğmeleri var, müzik sesleri çıkarıyor’ diyerek heyecanla anlatmıştım.
Tarifimi anlamayıp bana küçük, oyuncak kuyruklu piyano almıştı. Her hafta beni ve kardeşimi Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konserlerine götürürdü.
Evde klasik müzik ve opera dinlenirdi.”
Müzisyenlerin çoğunun hayatına baktığınızda, ailenin etkisi olduğunu görürsünüz.
Hiç kuşkusuz müziğe bağlılık ille de müzisyen olmayı da sağlamaz. Başka mesleğe de girse müzikle ilgilenir, beste yapar, icracı olur.
BBC Music dergisinin son sayfasında bir yazı yer alıyor. Müzisyenler, çeşitli mesleklerden kişiler müziğin hayatlarını nasıl etkilediğini, nasıl değiştirdiğini anlatıyor.
Artık kitapçılarda düzenlenen raflarda çeşitli türde kitaplar yer alıyor. Seçiminiz için bir kitapçıya uğrayın. Büyükler kendi seçimlerini yaparken çocukların da kendilerinin kitap seçmesine müsaade edin. Büyükler bir yılın ödül alan kitaplarını okumalılar. Hatta yıllar önce okuduğunuz kitabı yeniden okuyun, bu kitap sizin kültürel değişiminizi, hayata bakışınızın nereden nereye geldiğini gösterecek. Bu okuma bir ayna gibidir. Başka bir deney. Çocuğunuz da aynı kitabı okuyorsa, onunla tartışın, kuşaklararası farklılıklar ortaya çıkar, ayrıca çocuğunuzun kişiliğini de bu yolla anlayabilirsiniz.
Tatilden dinlenmiş ama donanımlı dönün
Klasikleri okumadınızsa bu eksiğinizi giderin. Çünkü her okuduğunuz yeni kitap önceki kitabın izinde var olmuştur. Şimdi Türk edebiyatının ustaları telif zincirinden kurtulduğu için, çeşitli baskıları okuyabilirsiniz. İster özgün dilinden, ister bugüne aktarılmış baskısından, isterse sözlüklü olandan okuyabilirsiniz. Sözlüklü olanlardan yeni kelimeler de öğrenebilirsiniz. Ne alırsanız alın bir şiir antolojisi, bir öykü antolojisini mutlaka valizinize koyun. Değişik adları okuyarak yeni adlar keşfedebilirsiniz.
Okumayı, edebiyatı bir noktada bırakmayın, edebiyatın da geliştiğini, sizi de okuyarak geliştireceği gerçeğini unutmayın. Edebiyat da ilerliyor, yeniliği öğrenmeniz gerekiyor. Basit bir karşılaştırma... Daktilodan bilgisayara geçerken bir öğrenme süreci geçirmediniz mi? Geçirdiniz. Yahya Kemal Beyatlı’dan Ülkü Tamer’e, Refik Durbaş’a uzanan çizgide de bir çaba harcayacaksınız. Kimi okurlar da tatilde hafif kitaplar okumayı tercih eder. Sanırım bu gereksinimi karşılayacak dünya polisiyesinin en iyi örnekleri dilimize çevrildi, bizim polisiye yazarlarımız en usta işi ürünleri verdiler. Çocuğunuz kitap seçerken bir özelliği de anımsatın, gelecek yıl okulda okutulacak kitaplar arasından seçebilirsiniz. Öğretmeninden öneri de alabilirsiniz.
Geliştirme kitapları ne kadar yararlı? Her bünyeye uygun mu? Tavsiye kitapları moda ama... Peki, edebiyatın sınırları içinde mi bir yaz geçireceksiniz? Düşünme insanoğlunun vazgeçemediği bir özelliği. Herkes için yazılmış, yalın bir dille kaleme alınmış felsefe tarihi kitapları alabilirsiniz.
Yararını sıralamakla bitmez. Düşünme kapasitenizi artırdıkça, çözüm yeteneğiniz de yükselir. Günlük yaşamda bunun etkilerini görebilirsiniz. Çetin problemler karşısında çözüm sürecinde felsefe yardımcınız olur. Felsefenin günlük yaşamda ne kadar gerekli olduğunu hayat bize öğretmiştir. Birçok tarihi yapıyı gördünüz, gezdiniz. Göbeklitepe’den geriye doğru yüzyıllar içinde arkeolojik bulguları da biliyorsunuz. Peki bu konuda kaç kitap okudunuz? Arkeoloji ve sanat tarihini de öğrenebilirsiniz. Az sayfada çok bilgi veren kitapları bulabilirsiniz. Onlar elbet roman gibi, öykü gibi okunmaz ama gezdikçe, merak ettikçe sayfalarını açarsınız. Gittiğiniz kentleri, beldeleri tarihiyle tanırsanız, daha çok tadına varan bir gezi yapmış olursunuz. Üstelik gittiğiniz yer hakkında bir yazarın kitabı orayı daha da güzel, daha da çekici kılar. Geziye çıkmadan önce bakacağınız başka kitaplar da vardır. Görmeniz gereken 100 yer, seyretmeniz gereken 100 film, okumanız gereken 100 kitap gibi... Ben gideceğiniz yerin tayininde bu kitapların da etkisi olduğu kanısındayım. Ayrıca sevdiğiniz bir edebiyatçının, bir sanatçının kentine gittiğinizde, onun yaşadığı yerleri görmenin de onu daha iyi anlamanızda etkili olduğunu düşünüyorum. Ben yurtdışı ve yurtiçi gezilerinde yazarın oturduğu, yaşadığı yeri gördüğümde, eserleriyle bunlar arasında bağlantılar kurdum. Rodin başta olmak üzere... Şimdi evlerin kısıtlı metrekarelerini düşündükçe kitaplığın da buna uygun olmasının gerektiğini düşünürüm. Ama bu tür temel kitaplar mutlaka bulunmalı.
Tatilden dinlenmiş ama daha da donanımlı dönmenizi salık veririm.
Geçenlerde televizyonda üç kuşak davulculuk yapan bir ailenin küçük bireyinin davul çalması çok hoşuma gitti.
Davulcuların mânilerini çok severim.
Âmil Çelebioğlu’nun hazırladığı ‘Ramazan-Nâme’yi okurken, eski ramazanları hatırladım. Onlara dair kitapları belleğimden geçirdim.
Önsözde mânilerle, kitapla ilgili bilgileri okuyoruz.
Önsöz’ü Müellife Dair, Esere Dair yazıları izlemektedir.
Yazılanlardan, eserin Emir Mustafa’ya ait olduğu yargısına varıyor Çelebioğlu.
Bir mânisinden “İstanbullu olduğu anlaşılmaktadır” deniliyor:
“Kervanda boru çalınır