Çelikbudak’ın kitabının benim ilgimi çeken bölümleri Osmanlılardan başlayan Türkiye-Almanya ilişkileri.
Bilimsel, edebi birçok konuda güzel dostluklarımız oldu. Çelikbudak ilişkilerimizin kültürel, siyasal yanına da değiniyor.
Yazılardan Almanya’nın ünlü yazarları, bilim adamları, siyasetçileri hakkında da bilgi ediniyoruz. Ünlü Almanların Türkiye ile olan münasebetlerini anlatmaya ağırlık veriyor.
Satırlarında yer yer benim adım da geçiyor. Bu kadar çok bir kente giderseniz dostların anılarında da yer alırsınız.
Almanya’yı tanımam bir dönem Hürriyet Almanya gazetesinin başında bulunan Ertuğ Karakullukçu sayesinde olmuştur.
Fuar ziyaretlerimden bazı notları yayımladım. Gene devam edeceğim.
Hitler rejiminden sonra birçok Alman profesörü buraya geldi, bazıları Türkiye’de hayata veda etti.
Çoğu İstanbul Üniversitesi’nde tıptan hukuka, ekonomiye kadar birçok kürsüyü kurdular, yönettiler.
Celal Soycan’ın kurul üyelerine gönderdiği e-postada yazdıklarından bir bölümü aktarıyorum:
Ödülün gerekçeli kararı ektedir. Törende iki ana konuşmacı olacak.
Bu arada Sevgili Ogün Kaymak’ın hepimizi sarsan kaybını, ödül çalışmaları boyunca ve hep yeniden yaşıyoruz, yaşayacağız. Bu vesileyle hepinize başsağlığı dilerim.
Sevgili Turhan Günay’ın şimdilik görece daha rahat olmasını fırsat bildim ve ödül değerlendirme kurulunda bize yardımcı olmasını diledim, sağ olsun.
Kendisi zaten aralıksız 12 yıldır hep yanımızda destek oldu.
Turhan Günay kardeşimize, bize ayırdığı, ayıracağı tüm zamanlar için teşekkür ederim.
Ben de onun kurula alınmasından çok mutlu oldum, Celal Soycan da çok yerinde bir karar vermiş.
*
Yeni albümünün adı da Döngü*.
İki CD’den oluşuyor. Birinci CD’de 16, ikinci CD’de 19 parça var.
Erdal Erzincan ne yapıyor, hep kendi için mi çalışıyor. Bir sanatçı bencilliği yok onda, birçok öğrencisi var, onlara müziği öğretiyor. Sanatçı kendi öğrencilerinden “Bağlama Orkestrası” kurdu, Pan Yayınları arasında da “Bağlama Metodu” yayımlandı. Erzincan, gezici bağlama atölyesi ile öğrenci yetiştiriyor. Erzurum, Erzincan, Tunceli’de sınavla 25 öğrenci seçti, üç asistan tayin edip onlara bağlama öğretiyor. Sanatçı onların öğrenimi için videolar, CD’ler gönderiyor, on beş günde ya da ayda bir o üç ilin bir köyüne gidip çalışmaları izliyor, her gidişte de başka bir köye uğruyor. Atölyede öğrenmek ücretsiz, her masrafı Erdal Erzincan sağlıyor.
Bir yıldır yapılan bu öğretim dört yıl sürecek, sonra yeni adaylar gelecek.
Almanya’da yaşayan bir dostum bir Alman siyasetçi ile Türkler üzerine konuşurken, bu bağlama öğrenme söz konusu olmuş, Alman siyasetçi müzikle uğraşanlarda suç oranı yok denecek kadar düşük demiş.
Türkiye dışında yapılacak çalışmaların da ne kadar etkili olduğu anlaşılıyor.
Albümün başındaki
Piyanist Gülper Refiğ, Türk sinemasının ustalarından eşi Halit Refiğ’i yazdı.
Kitabın kapağındaki cümle çok şey ifade ediyordu: “Ben ‘Aşk’ı Doğu’da tanıdım. Batı’da ‘Ölüm’ü gördüm.”
Halit Refiğ’i yakından tanıdım, bütün filmlerini seyrettim. Düşünen, çektiğinin arkasında bir dünya görüşü olan yönetmenlerdendi.
Türk sinemasının, Türk kültürünün içindeki yerini belirleyenlerden biriydi.
İnandıklarından taviz vermedi.
Gülper Refiğ, kitabı yazarken tuttuğu notlardan yararlandı, hatıra defteri ona eşlik etti. Refiğ ailesiyle müzik zevkimizde ortak bir usta sevgisi vardı, o da A. Adnan Saygun’du.
Gülper Refiğ, Almanya’da tanınmış bir piyanistti. Türkiye’ye gelişini ve dostları aracılığıyla Halit Refiğ’le nasıl tanıştığını şöyle anlatıyor:
Böyle zamanlarda bu konuyu işleyen önemli oyunları, romanları anımsatmak gerekir.
Edebiyatımızda bu konuya eğilen pek çok eser vardır.
İyi yazar Adalet Ağaoğlu’nun kadın temaları üzerine önemli oyunlarını, romanlarını hatırladım.
Ölmeye Yatmak, Türk edebiyatında kadın kavramı üzerine çeşitlemeler konusunda öncü bir rol üstlenmiştir.
Yazarın Evcilik Oyunu, Muhsin Ertuğrul döneminde oynanan, her zaman önemini, etkisini koruyan bir oyundur.
Evcilik Oyunu*, yazarın toplu oyunlar kitabının birinci oyunudur.
Oyunun başında aşağıdaki not yer almaktadır:
“Oyun, İzmir Devlet Tiyatrosu’nda, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda ve çeşitli okul tiyatrolarında, Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Araştırmaları Enstitüsü tarafından da sahneye konulmuştur.
Bu yıl Onur Ödülü, sevgili Fazıl Say’a verildi.
Genç şef Nil Venditti yönetiminde Beethoven’ın Üçüncü Piyano Konçertosu’nu çaldı.
Müzik ve edebiyat olmazsa yaz-kış bir turistik gezi zevkinden yoksunum.
Konserden önce verilen kokteylde, Bodrumluların sanatı ne kadar desteklediklerinin, oranın sanatla tanınacağına inandıklarının tanığı oldum.
Konserden sonra dönerken havaalanında birçok kişinin sırf açılış konserini dinlemek için geldiklerini öğrendim.
Bodrum’a beni gönderen Halikarnas Balıkçısı’dır, İzmir’de bir kitap için buluştuğumuzda, Bodrum’u görmediğim için bana sitem etti ve mutlaka gitmen lazım dedi.
Ben de arkadaşımla birlikte bir otobüse atlayıp Bodrum’a geldim.
Otele giderken
Ölümün, cinayetin olduğu yerde, ondan başka ne konuşulur .
Malumunuz Emine Bulut cinayetini hepimiz duyduk, okuduk, gördük. İnsanlığın utanç sayfalarında yerini aldı. Lanetlenen caninin fotoğrafıyla birlikte.
Özellikle erkek çocuklarımızı yetiştirirken verdiğimiz eğitim adeta onların üstün bir ırk olduğu duygusunu veriyor. Kızlarımıza, kadınlarımıza tanınan pozitif ayrımcılık karşısına da negatif erkek ayrımcılığını koymalıyız.
Bu olayı herkes düşünmeli, belleğine mıhlamalı. Sen erkeksin hitabıyla çocuk yetiştirmenin kadını nasıl gördüğünün acı örneğidir bunlar.
Çarşıdan alınan bir mal gibi bir kadına bakmak, eşit bir birey olduğunu unutmak. İşte bu hatayı yapmamak için ailelerin çocuk hele erkek çocuk yetiştirme tarzını yeniden değerlendirmeleri gerekir.
Her gün onlarca kadına şiddet, cinayet çocuk haberleri duyuyoruz, okuyoruz, görüyoruz. Neden diğerlerimize bu kadar sesimiz çıkmadı. Görüntüleri olmadığı için mi?
İpek Özbey’in başarılı röportajlarından biri de Özcan Köknel’le yaptığı idi.
Köknel,
BEŞ ÜZERİNDEN DÖRT YILDIZ
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Anıtkabir-Bir Veda Bir Başlangıç, Kasım Mehmet Teke - Bora Öncü’nün hazırladığı (*) kitabın Önsöz’ünde Teke kitabın içeriğini özetlemektedir:
“Büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı sonrasındaki sürecin ve Anıtkabir’in yerinin tespiti, projelendirilmesi, inşaatı ve tanımının birlikte anlatıldığı belgeler ve güncel resimlerle desteklenmiş bu eser, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından Anıtkabir’in onun ebedî istirahatgâhı oluşuna dek uzanan dönem hakkında doğru bilgiler sunmayı amaçlıyor.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı sonrasında yayımlanan metinler eserde olduğu gibi verilmiştir. Sadece Anıtkabir’de yer alan orijinal ifadelerin altına ayrıca günümüz Türkçeleri de yazılmıştır. Eserin hazırlanmasında eser sonunda belirtilen kaynakçadan faydanılmıştır.”
Kitabın başında Atatürk’ün kendi el yazısıyla vasiyetnamesi ve vefatını bildiren doktorların imzaladığı belgeler bulunuyor. Gene doktorların raporuyla otopsi yapılmamıştır. Vefatın açıklanmasından sonra ‘Türk Basınında Yas’ bölümü geliyor.İstanbul’daki törenler ve katılanların listesini bulabilirsiniz.
İstanbul’u takiben Ankara’daki tören de fotoğraflarıyla birlikte kitapta var: