Müzikolog ve icracı Şehvar Beşiroğlu’ya Armağan” kitabının editörlüğünü iki kişi yapmış: Namık Sinan Turan ve Şeyma Ersoy Çak.
Hazırlayanlarla TRT2’deki ‘Karalama Defteri’ programımda konuştum.
Şehvar Beşiroğlu adını ilk kez bir CD çalışmasıyla duydum.
Onun ‘Dilhayat Kalfa’ çalışması, 18. yüzyılda yaşamış bestekârın eserlerinin icrasından oluşan bir CD idi. ‘Lâle Kadınlar Topluluğu’nun doldurduğu CD’de Beşiroğlu kanun çalmıştı. Ayrıca arp, çeng de çalardı.
CD şöyle ithaf edilmişti: “Şefika Şehvar Beşiroğlu’nun Değerli Anısına”
Çünkü Beşiroğlu, CD’nin çıkışını göremeden aramızdan ayrılmıştı.
¡ ¡ ¡
Kitap içeriği şöyle:
15 Aralık’ta kapanacak olan fuar destekçileri:
Türkiye Yayıncılar Birliği
Eskişehir Ticaret Odası
Eskişehir Valiliği
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi
Bu yıl fuara 155 yayınevi katılacak, 50 kültür etkinliği yapılacak.
İmza günleri, söyleşiler için Eskişehir’e gelecek yazarlar:
Zeynep Oral,
Gazete haberlerinden okumuşsunuzdur, ödülü ‘Bir Kırık Segâh’ kitabıyla Kâmil Erdem kazandı.
Törenin ilgi çekici yanlarından biri, daha önce bu ödülü kazananların yaptıkları konuşmalardı.
Üç kazanan yazar kürsüye çıktı: Nazlı Eray, Ayşe Kulin ve Mario Levi.
Ödül haberini aldıkları gün yaşadıklarını anlattılar bize.
Anlatılanlardan önemli bir anlam çıkarmamız gerekirse o da büyük ustanın adına düzenlenen ödülün saygınlığıydı. Bu herhangi bir ödül değildi, adına adanan da ödül jürisi de bu sevinci yaratıyordu.
Kürsüye ilk çıkan Ayşe Kulin’di.
Kulin, yazı hayatına başladığında yazdıklarının yayınlanamamasından söz etti. Umudunu kestiği bir dönemde, karamsarlık içinde yaşarken, birden aldığı bir haberle yaşama sevinci kazanmıştı.
Önce ödülü kazandığına dair gelen telefona pek inanamamış, art arda gelen kutlamalar gerçek olduğunu ispatlamış.
Kulak eğitimi dediğimiz husus bireysel çalışmalardan çok korolarda gelişir.
İTÜ TMDK’nın Prof. Dr. Selahattin İçli Korosu’nun CD’sini(1) dinlerken hep bunları düşündüm. Birinci sayfada “Prof. Dr. Selahattin İçli’nin anısına...” yazıyor.
İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca’nın giriş yazısından:
“İTÜ TMDK Prof. Dr. Selahattin İçli Çocuk Korosu, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı (TMDK) Müzik Ortaokulu’nun 2016-2017 eğitim öğretim yılında eğitime başlamasıyla birlikte Kompozisyon Bölümü öğretim görevlisi Neşe Yeşim Altınel Çoban tarafından kurulmuş ve çalışmalara başlamıştır. Haftada 1 gün 2 saat olmak üzere 6-7-8 ve 9. sınıfların koro dersi çerçevesinde şef Neşe Yeşim Altınel Çoban, korrepetitör ve şef yardımcısı Dr. öğretim üyesi Şirin Karadeniz Güney tarafından çalışmalarını sürdürmektedir. Koro ve orkestra elemanları İTÜ TMDK Müzik Ortaokulu’nun öğrencilerinden oluşmaktadır. Repertuvarı Türk müziği makamlarından bestelenmiş çocuk şarkıları ile sevilen türkü ve şarkı formlarındaki Türk müziği eserlerinden meydana gelmektedir.”
Koro hakkında yetkililerin düşüncelerini özetledik: “İTÜ TMDK Prof. Dr. Selahattin İçli Çocuk Korosu, yetiştirdikleri öğrenciler gibi küçük yaşta konservatuvarımıza girmiş öğretim görevlisi Yeşim Altınel Çoban ve Dr. öğretim üyesi Şirin Karadeniz’in düşüncesi, özverisi ve gayreti ile oluşmuştur.”
Prof. Serpil Murtezaoğlu
“İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı (TMDK) Müzik Ortaokulu / Müzik ve Sahne Sanatları Lisesi “Selahattin İçli Çocuk Korosu” kültürümüzün yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması adına önemli bir görevi yerine getirmektedir. Geçmişten aldığımız kıymetli müzik mirasımızı öğrencilerimiz aracılığıyla çocuklarımıza emanet ederek emekle yoğrulmuş bu kıymetli çalışmayı dinlemek bizler için umut ve aynı zamanda gurur vesilesi olmuştur.” Ali Kazım Akdağ
“Çocukluk çağında eğitime başlanması Türk müziğinin ve meşk sisteminin önemli bir özelliğidir. Nitekim tarihteki önemli musikişinasların hayatları incelendiğinde, müzik eğitimine çok küçük yaşlarda başladıkları görülür.”
Yazarın ‘Sunuş’undan birkaç satır: “Bu kitabın öncelikle hedeflerinden biri günden güne gücünü yitiren, gözden düşen edebiyatın hayatımızdaki karşılığını yeniden sorgulamak, gündeme getirmek, önemini, vazgeçilmezliğini ortaya koymaktır.
Çalışmada, günümüzde gazeteler, televizyonlar ve sosyal medya araçlarıyla çarpıtılan gerçeklerin ancak edebiyatın diliyle hakikate ulaşacağı, insanlığın büyük birikiminin büyük edebî eserlerle geleceğe aktarılacağı örneklenirken, edebiyatsız bir dünyanın nasıl barbar, hoşgörüsüz ve ötekini anlamaktan uzak, kaba bir dünya olacağı hatırlatılmaya çalışılıyor. Edebiyat, insanlar arasında ortak bir duygu, ortak bir dil geliştirirken, gelir geçer olayları aşıp insanlara değişmez hakikatleri aktarır.
Bu çalışmanın temel vurgularından biri de genç edebiyatçıya tecrübeler aktarmasıdır.
Tosun, yazarların nasıl yazdığı konusunda bilgi vererek yazmaya niyeti olanların önünü açıyor, cesaretlendiriyor. Önce edebiyatın niteliğini belirterek yazmaya heveslendiriyor. Ünlü yazarların nasıl yazdığını, yöntemini ortaya koyuyor.
Benim de çok sevdiğim yalınlığın ustası Çehov’un nasıl yazıyorsunuz sorusuna verdiği yanıtı aktarıyor.
Çehov soruyu soran eleştirmene, önündeki kül tablasını gösteriyor, “İşte yarın bunu yazacağım” diyor. ‘Edebiyat ve Propaganda’ bölümünü okuyun, edebiyat tarihi boyunca bu yazarların öne çıkardığı edebiyatın bir işlevi olarak sunulur. İsmet Özel’den bir alıntı: “Benim görüşüme göre şiirle siyaset arasındaki bağ, çok yukarı seviyede bir bağdır. Bu kolaylıkla, günlük politik sahada kullanılabilecek bir bağ değildir.”
Haluk Bilginer’in ödül kazanması hepimizi sevindirdi. Bir Türk sanatçısının zaferi bizim de zaferimizdir. Kutluyorum.
Ödülü kazandığını okuyunca rahmetli Prof. Dr. Kurthan Fişek’in bir sözünü anımsadım.
Ne derdi?
“Kapıkule’yi geçince kazanılan her ödül beni mutlu eder.”
Son ayların etkinliklerini, yapılanları ve yapılacakları düşündüğünüzde, sanat/edebiyatın yükselişini fark edeceksiniz.
Hafta sonu gerek kurumsal gerek özel müzeleri gezseniz, ailece hem öğrenir hem eğlenirsiniz. Sanatın, edebiyatın eğlence yanını da yok sayamayız.
Duvarlardaki, bilbordlardaki afişleri görseniz, dinleyici çeşitliliğini kabul edersiniz.
İstanbul’a şöyle bir baksanız...
“Sanatı tüm boyutlarıyla herkes için ulaşılabilir kılmak”.
Arter, yedi sergisi, düzenlediği konserler ve performanslarla, etkinliklerle, söyleşilerle İstanbul’un önemli kültür yapıları arasında yerini aldı.
Farklı sanat disiplinlerinin bir araya getirilmesini sağlayan bina, toplam 18 bin metrekare kapalı alana sahip. Toplam 14 kattan oluşan binada, 6 kata yayılan 6 galeri bulunuyor.
Arter’de iki adet performans salonu da yer alıyor. Sevgi Gönül Oditoryumu, 168 kişilik kapasitesi ve teleskopik koltuk sistemiyle Arter’in Etkinlik Programı kapsamındaki konser, performans ve film gösterimlerine, Öğrenme Programı kapsamındaki konuşma ve söyleşilere, ayrıca aynaya dönüşen duvar panelleriyle dans çalışmalarına da ev sahipliği yapıyor. Tamamen esnek 332 kişilik bir oturma yapısına sahip olan Karbon ise en üst teknik özelliklerle donatılmış bir ‘Black Box’.
Arter’in Öğrenme Programı, herkesin yaratıcı sürecin parçası olabileceği bir ortamı mümkün kılmayı amaçlıyor. İçinde yaşadığımız zamanı sanat aracılığıyla yorumlamaya yönelik etkinlikler sunan program kapsamında kamuya açık olarak düzenlenen konuşmalar, atölye çalışmaları, seminerler ve sergi turlarıyla beraber, Gençlik Konseyi ve Arter Araştırma Programı adıyla iki uzun soluklu program da hayata geçiriliyor.
Yeni binadaki yayın programı, sanatçılara ve sergilere odaklı yayınların yanında Arter Koleksiyonu’na odaklanan Arter Yakın Plan ve Arter Arka Plan başlıklı iki yeni kitap dizisiyle başladı. Yayınlar Arter Kitabevi’nden satın alınabiliyor veya sürekli güncellenen bir içeriğe sahip Arter Kütüphanesi’nde okunabiliyor. Binada ayrıca ziyaretçinin soluklanabileceği Bistro by Divan ve açık hava etkinliklerine ev sahipliği yapan bir arka bahçe de bulunuyor.
Arter’de koleksiyondan ve koleksiyon dışından toplam yedi sergi eşzamanlı olarak yer alıyor.
Şu anda görebileceğiniz sergiler:
İyi karikatürist İzel Rozental, dünyayı dolaşır, fotoğraf çeker, gittiği yerlerde karikatür toplantılarına da katılır. Uluslararası buluşmalarda Türk karikatürünü tanıtır.
Gezdiği, gördüğü yerlerin fotoğraflarını Galata’daki Schneidertempel Sanat Merkezi’nde sergiliyor.
Serginin adı:
‘Gezginin Gözü/Gezginin Defteri’.
Küratör: Aykut Köksal.
Her fotoğrafın yanında çekilen yerin özelliği, siyasi ve toplumsal durumu hakkında bilgi veriliyor.
Fotoğrafı çekilen yer hakkında bilgi istiyorsanız bu sergide ve yanındaki yazılarda bulabilirsiniz. Bir de katalog alırsanız, dünyanın olumlu olumsuz, iyi kötü yanlarıyla bir görsel tarihine sahip olursunuz.