Her toplantı, okuru yeni okumalara çağırır, ayrıca her yeni kuşağın yeni görüşler sunmasını sağlar.
Yalnız yazar anmaları değil, hiç kuşkusuz değişik temalarda, konularda sempozyumlar da düzenlenmelidir.
Bu alanda üniversiteler ve belediyeler övgüye değer çalışmalar yapıyorlar.
Yazarların, eleştirmenlerin yanı sıra akademisyenlerin de bu toplantılarda konuşmaları, yazarların daha ayrıntılı tanınmasını sağlıyor.
Ayrıca yazarların doğru biyografileri de bu toplantılar vesilesiyle yazılmış, konuşulmuş oluyor.
Bu etkinliklerden başka, yeni kitap lansmanları da ilgi çekiyor. Gerçi ben kitap dışında böyle tanıtıcı düzenlemelere alışmış değilim. Çünkü okurla metnin arasına kimsenin girmemesi aslolan kuraldır.
Gene de okuru arttırmak için yapılan girişimler olduğu için belki de iyimser bir açıdan bakmak daha insaflı bir yaklaşım olur.
Yeni yayın anlayışında ciltli kitaplar fazlasıyla görülmeye başlandı. Ayrıca önemli kitapların yıldönümlerinde yapılan şık baskılar da yayıncılığımızın gelişmesinin bir göstergesi.
Bu ödülün benim hayatımda önemli bir yeri vardır. Birincisi çok sevdiğim, saydığım bir ustanın adına verilen ödülün jürisinde bulunmak.
İkincisi de ödül kurulduğundan bu yana 40 yıl jüri üyeliği yapan da yalnız benim. Diğer üyelerin görevi benim kadar değil.
Ödülün ilk kuruluşunun bütün çabasını tek başına üstlenen Behçet Hoca’nın değerli, saygın eşi Huriye Necatigil’di. Kırk yıl önce kızları Ayşe ve Selma küçüktü, daha sonraları Huriye Necatigil’in yükünü bölüştüler.
Eşi de değerli bir öğretmendi ama evde yapılan birçok toplantıda kurduğu sofralarla bizi ağırlardı.
Unutamadığım gecelerden biri, Behçet Hoca’nın kendi seçtiği, benim de başına uzun bir yazı yazdığım Sevgilerde (Hürriyet Yayınları) kitabı için evde yapılan bir yemekli toplantıda orada olanlar için bir kaside yazmıştı.
Bu kasideler ‘Dost Meclislerinde Kasideler’ (Hazırlayanlar: Ayşe Sarısayın-Şaban Özdemir-YKY) kitabında yayımlandı.
Cuma akşamı yapılan törende Necatigil’in kızı Ayşe Sarısayın bir konuşma yaptı, 40 yıl sonra ödüle ailenin ara verdiğini açıkladı.
Daha sonra, jüri üyeleri ve ödül kazananların konuştukları bir belgeseli seyrettik.
Bugün santur çalanlar azaldı. Santur konserleri verilmiyor.
O sazda virtüözitesini ispatlamış Sedat Anar’ın Santur* CD’sini dinledim geçen hafta. Ondan önceki CD’lerini dinlemiş, yazmıştım da. Bir hatırlatmada bulunayım.
Osman Kemali Baba Besteleri.
İthafı şöyle:
“Bu albümü Osman Kemali Baba’nın hayatını konu alan ‘Ten de Bendendir’ adlı romanın yazarı Fatma Ali ablama ithaf ediyorum.”
Diğer albümü de:
“Niyazi-i Mısrî Şiirine Besteler”.
Şinasi Bademcioğlu, iyi bir gözlemci olarak roman kahramanlarının bütün özelliklerini romanına yansıtmış. Dostu yazardan arkadaş çevresine kadar. Onların dış ve iç dünyalarını mercek altına almış.
Bir eleştirmen, bir çevirmen nasıl olur? Kimlikleri tahlil ederek onları yeniden yaratmış. Birçok kimse kendini bulur. Kırıntılar arasında ben de varım.
Sevgilisi paralı, bir başka sınıftan, o da bunu seviyor. Her buluşmanın sonunda bir kavuşma bekliyorsunuz, sadece platonik şehvet titreşimleri yaşanıyor. Her buluşmadan sonra bir konsere gidiyorlar ya da başka bir yorumla, konsere gitmek için buluşuyorlar. Erkeğin soruları dahi aşka değil müziğe dair.
Konuların arasına
müzik parçaları giriyor
Kitabın adı: ‘Bir Günde Yazar Oldum’.
Doğrudur, o birikimin artık kâğıda dökülmesi gerekirdi. Kitabın adının öyküsünü öğrenmek için yazıyı sonuna kadar okumanız gerekecek. Kitap edebiyatla müziğin buluşması. Eleştirmen de müziği çok seviyor, ortak tutkuları... Romanı okurken onun yakın çevresini anlattığı kararına varacaksınız. Belki de kahramanları tanıyacaksınız.
Saat 14.00’te başlayacak toplantı Kültür Üniversitesi’nde (*) gerçekleştirilecek.
Başlık:
“Edebiyatta 60. Yıl: Ferit Edgü”
Prof. Dr. Yakup Çelik tarafından düzenlenen etkinlikte konuşacaklar:
- Ramazan Korkmaz
- Yavuz Demir
- Yakup Çelik
- Muharrem Kaya
Nobel sadece edebi bir ödül değildir, mutlaka içinde siyaset, edebiyat dışı düşünceler de vardır.
Yıllardır bu ödülü bir yayıncı ve bir yazar olarak izlediğimden, siyasetle edebiyatın birbiri içinde eridiği ödüllerin verildiğine de tanık oldum.
Nobel kime verilirse verilsin, okurlar ya da okuyan kamuoyu hep ikiye ayrılmıştır.
Orhan Pamuk Nobel’i kazandığı gün Adalet Ağaoğlu bana telefon etmiş, yapacağım televizyon programına katılacağını söylemişti.
Gerçekten de CNN Türk’te ikimiz karşılıklı Nobel’i ve Orhan Pamuk’u konuşmuştuk.
Handke’ye ödül verilmesinden sonra sevgili Adalet Ağaoğlu’ndan yine bir mesaj aldım. Bu konuda görüşlerini şöyle dile getiriyor:
“Bazen gazeteleri arayamıyorum, o yüzden de fikirlerimi okurlarıma ulaştıramıyorum. Nobel ödülünün Handke’ye verilmesine müthiş bir tepki duydum. Özellikle müthişin altını çiziyorum. Onun neler yaptığını çok iyi biliyorum. Aynı zamanda benim elimde değerli yazarımız Sinan Akyüz’ün yazdığı ‘Meyra’ var, onu okudum. Kitapta Boşnaklara neler yapıldığı ayrıntılarıyla geçiyor. Bugünlerde ‘Meyra’yı muhakkak herkes okumalı. O zaman meselenin ne olduğunu anlarlar. Ben de Boşnak olduğum için daha dikkatle okudum. Bunu okurlarsa her şey yerine oturacak.”
Televizyonlarda gördüğüm kadarıyla, Nobel ödülü açıklandıktan sonra herkes bu konuda fikir sahibi. Nobel’i ilk duyanlar bile...
95 yaşındaki ünlü müzikçi bu çalışmalarını anlattı.
Bodrum’da kışın 250 bin kişi yaşıyormuş. Burada yaşayanların bazı eğitimlere gereksinim duyduğu ortada. Artık Bodrum bir konservatuvarı hak etti.
Proje şöyle:
İlk olarak üç bölümün faaliyete geçmesi düşünülüyor:
Türk müziği
Batı müziği
Tiyatro
Biri Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nın düzenlediği Ulusal Beste Yarışması’nı kazananların besteleri, diğeri de MİAM’da eğitim görenlerin çalışmaları.
Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği yarışmayı kazananlar, jüride yer alanlar, besteleri icra edenler konusunda 1 Mart 2019’da çıkan yazımda bilgi vermiştim.
Şimdi o bestelerin CD’si yayımlandı.
Müziksever okurlarıma bir hatırlatmada bulunayım:
Yarışmanın adı:
“Piyanolu Dörtlüler”
Kazananlar:
- Birinci: