Doğan Hızlan

Yerel yönetimlere yazar derneklerine çağrımızdır

12 Ocak 2020
Reşat Nuri Güntekin’in Tekirdağ’da ‘Çalıkuşu’ romanını kaleme aldığı evi yandığı günden beri, edebiyatımıza yön veren diğer yazarlarımızın yaşadıkları evleri konuşuyoruz. Soru şu: Onları yeterince koruyor muyuz? Hürriyet olarak buradan yerel yönetimlere çağrımızdır: Gelin bu evleri birlikte koruyalım.

İlk yapılacak iş yerel yönetimlerin şehirlerinde yaşayan yazarları tespit etmeleri. Büyük şehir kadar, ilçe belediyeleri de bu tespitte çok önem taşıyorlar.

Bütün dünyada yapılan çalışmalarda, orada yaşayan yazarlar, sanatçıların evleri, buraya ne zaman geldikleri, ne kadar yaşadıkları, neler yazdıkları kayda alınır.

Özellikle geldikleri şehirleri yazanlara ayrı bir yer verilir.

Yazar evleri denince sadece ona ait bir ev anlamını taşımaz, orada kiracı da olsa gene korunmalıdır.

Yerel yönetimlerin bu çalışmaları, mutlaka Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından da desteklenmeli, hatta bu çalışmalar için bir komite kurulmalıdır.

Evlerin düzenlenmesi yapılırken, mirasçıların da böyle onurlu bir projeye yardımcı olmalarını umuyoruz.

Bu tür çalışmalarda yazar evlerinin yapılamamasında bir neden de miras davalarının uzaması evin kime ait olduğunun ortada kalmasıdır.

Yazar evleri kampanyamızın birçok önemli yanı vardır, hem onun anılması sağlanır, unutulmazlığına katkısı olur, hem de araştırma yapacaklar yararlanabilirler.

Yazının Devamını Oku

İlle de yanması mı lazım

10 Ocak 2020
ÇOK satan ve çok seyredilen Türk edebiyatının öncü ustalarından Reşat Nuri Güntekin’in Tekirdağ’da bir süre yaşadığı evi yanmış.

Yazar evlerine önem vermiyoruz, onun yaşadığı, nefes alıp verdiği, eserlerini yarattığı yerin önemini bir türlü idrak edemiyoruz. O evde gündelik yaşamından izler vardır, kullandığı eşyanın bile korunması gerekir.

Şöyle bir ev envanterini gözden geçirelim.

Önce İstanbul’dan başlayalım.

Bugün bazı evler ziyaret edilebiliyorsa, yazarların bıraktığı evlerdir.

Tevfik Fikret’in Âşiyan’ı, onun yaptırdığı evdir.

Heybeliada’daki Hüseyin Rahmi Gürpınar evini birkaç kez ziyaret ettim. Eşya duruyordu ama yazarın yaratıcılık serüvenine dair tek iz yoktu.

Burgazada’daki Sait Faik Abasıyanık evi korunuyorsa bu da mirasını Darüşşafaka’ya bağışladığı, Türkiye İş Bankası’nın da kitaplarını çıkardığı içindir.

Yıllar önce Etiler’de

Yazının Devamını Oku

‘Assos’ta Felsefe’ 20 yaşında

7 Ocak 2020
20 yıldır “Assos’ta Felsefe” başlığı altında sempozyum yapılmaktadır.

Sempozyumun düzenleyicisi felsefe, sanat, bilim derneğinin kurucu üyesi ve yönetim kurulu başkanı Prof. Dr. Örsan K. Öymen’dir.

7-8 Şubat 2020 tarihinde gerçekleştirilecek sempozyumun ana başlığı şu:

“Antikçağda Anadolu’da Felsefe ve Bilim”.

Bu sempozyumda antikçağda yaşamış filozof, bilim adamlarının düşünceleri ve kuramları ele alınacak.

Kimler konuşulacak:

- Thales

- Anaksimandros

- Anaksimenes

Yazının Devamını Oku

Dünya ve Türk siyasetinde Beethoven

5 Ocak 2020
BEETHOVEN’ın doğumunun 250. yılında, onun bestelerinin dünya ve Türk siyasetindeki yeri belleğimde canlandı.

Nerelerde çalındı?

12 Eylül askeri darbesinin yemin töreninde Eroika çalındı. Büyük besteci, bu bestesini Napoleon’a ithaf etmişti ama siyasetçi imparatorluğunu ilan edince, ithaf sayfasını kopardı.

12 Eylül 1980’in ertesi günü yani 13 Eylül günü Milli Güvenlik Konseyi, TBMM’deki tören salonunda yemin töreni düzenleniyor.

Törende Gürer Aykal’ın yönettiği Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Eroika’yı çalıyor.

14 Eylül’de Cumhuriyet’te yayımlanan Yalçın Doğan’ın yazısına, kuruldan tepki geliyor.

Gürer Aykal, kurul üyelerinin çok kızgın olduğunu, bir daha da Eroika’yı çalmamalarını söylüyor.

10 BİN KİŞİNİN DİNLEDİĞİ 9. SENFONİ KONSERİ

KOALİSYON

Yazının Devamını Oku

Şiir okuyucusu olup da yolunu ona düşürmeyen yoktur

4 Ocak 2020
Benim başucu kitabımdır Yunus Emre; derdimin dermanıdır, mutluluğumun da şenliğimin de kaynağıdır, her zaman okumak gerekir. Haliyle Prof. Dr. Turan Karataş’ın hazırladığı ‘Yûnus Divanı’nın bendeki yeri bir başka. Sizin de edinmenizi yürekten dilerim.


Yunus Emre’yi her zaman yeniden okumak gerekir. İnsanın kendini tanıması için yapacağı iç yolculuğun büyük bir yol göstericisidir. Ruh dünyamızın mimarıdır o, aynı zamanda her an benliğimizi sınavdan geçirmenin de sırrı yazdıklarındadır.

Bâki Hoca’nın (Abdülbâki Gölpınarlı) bütün Yunus Emre kitapları kütüphanemin ulaşılabilir rafındadır. Hoca’nın Ahmet Halit Yaşaroğlu baskısından bugüne kadar olanları da kütüphanemde saklıyorum.

Bir Yunus Emre kitabının Altın Kitaplar Yayınevi’nde basılmasını başardığım için de övünürüm.

Prof. Dr. Turan Karataş’ın hazırladığı ‘Yûnus Divanı’nı da kitaplığınızın seçkin yerine koyun. Karataş onu nasıl tanıtıyor:

“Yedi yüz yıl evvel sayesi dünya gölgeliğinden çekilip Ölümsüzlük Yurdu’na göç eden Büyük Yûnus’a binlerce selam olsun. Meşhur olan adıyla Yunus Emre, medeniyetimizi inşa eden bilge şairlerdendir. Söylediği şiirler, kültürümüzün mayası, Türkçemizin yüz akıdır. Türk edebiyatının en kıymetli şairlerinden biri olduğunu herkes kabul etmiştir. Farklı dünya görüşlerine ve hayat tarzlarına sahip, çeşitli inanışlara mensup olan her yaştan ve her cinsiyetten okuyucusu vardır. Yûnus’un seveni pek çoktur. Şiir okuyucusu olup da yolunu Yûnus Divanı’na düşürmeyenler yoktur denebilir.

Bugün elimizin altındaki yazma Yûnus divanları, eski ve yeni alfabemizle basılan Yûnus Emre Divanı neşirleri incelendiğinde, ‘İçindeki bütün şiirler Yûnus tarafından söylenmiştir’ diyebileceğimiz ‘güvenilir’ bir Yûnus şiirleri divanı/kitabı ortaya çıkarmanın mümkün olmadığı görülecektir.”

‘Yûnus Divanı’nı edinmenizi yürekten dilerim.

Yazının Devamını Oku

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Senatosu’nu da Sezai Karakoç’u da kutluyorum

3 Ocak 2020
SİVAS Cumhuriyet Üniversitesi Senatosu, iyi şair Sezai Karakoç’a ‘fahri bilim doktoru’ unvanını verdi.

Ödül töreninde üniversite rektörü Prof. Dr. Âlim Yıldız, Karakoç hakkında bir konuşma yapmış:

“Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı içinde özgün, öncü, usta bir şair, yazar, sanatçı olduğu kadar aynı zamanda bir düşünce, tavır ve eylem adamıdır.

Şiirleri başta olmak üzere birçok alandaki çalışmaları derinlikli incelemeye değer eserlerdir.”

Karakoç’a doktora unvanı belgesi teslimi İstanbul’da gerçekleştirildi.

Karakoç, törende ne dedi:

“Sivas’taki üniversite hoca ve öğrencilerine selamlarımı gönderiyorum. Hepsinin İslam milletinin ve İslam medeniyetinin yeniden dirilişinde, Sivas’ın eski medeniyet ocakları gibi görev alacaklarını ve başarıya ulaşacağımızdan eminim. Üniversitenizin kuruluş yıldönümünü şimdiden kutluyorum. Bütün çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Hep birlikte inşallah milletimizin ve medeniyetimizin yeniden dirilişinde elimizden geleni yapacağız ve tarih şahit olacak.”

Üniversitelerin, akademisyenler dışındakilere de ödül vermelerini çok olumlu bir hareket olarak değerlendiririm.

Karakoç

Yazının Devamını Oku

Kitap fuarı Yaşar Kemal’in memleketinde

2 Ocak 2020
Çukurova Kitap Fuarı , Adana’da 4 Ocak’ta açılacak, 12 Ocak’ta kapısını kapatacak.

Sekiz gün boyunca kitabın başkenti Adana olacak.

Adana, tanınmış büyük edebiyatçıların yeridir.

Orhan Kemal, Yaşar Kemal Adana’yı doğasıyla, insanıyla bize tanıtmıştır.

Adana deyince mutlaka Arif Dino, Güzin Dino ile Abidin Dino’yu anmak gerekir. Çünkü bu adların Yaşar Kemal’in hayatında da önemli yerleri vardır. Çiçek Arif (Keskiner) de Adana’yı temsil eder.

Fuara gidenler, yazarların Adana’yı anlatan kitaplarını alıp okumalıdır, bir kenti tanımak bence ancak böyle mümkündür.

Adanalılar kar yağışını bekliyorlarsa benim oraya gitmem gerekir. Ne yazık ki bu yıl gidemeyeceğim, o yüzden de kar duasına çıkamayacağım.

Yıllar önce Adana Kitap Fuarı’na gittim, İstanbul’a uçaklar inemediği için dönemedim, oradan İzmir’e geçecektim, bu kez de İzmir’e kar yağdı, gene oraya da gidemedim.

O zaman Hürriyet’in genel yayın yönetmeni

Yazının Devamını Oku

‘Geçen gün ömürdendir’

31 Aralık 2019
Çok sevdiğim bir söz: “Geçen gün ömürdendir”.

Şair Nâzım Hikmet de “Ömür öyle de geçer böyle de” diyor.

Çetele tutamadığımız tek kavram.

Yusuf Nalkesen’in şarkısı unutulur mu?

“Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım”.

Bir bitişin hüznü ile bir başlangıcın seyrini aynı zamanda yaşamak. Akreple yelkovan 12’de buluştuğunda her şeyi unutup yeni bir hayata başlamak...

Öyle mi? Aldatmacayı rakamlarla saptamak. Ben daima gecelerin anlık sevincini düşünürüm. Gecenin gizemi ile günün aydınlığının hakkını ayrı ayrı vermeye alışmışım. Belki bunca yıldır yazmanın her zaman uyarıcılığını, hatırlatıcılığını es geçmemek.

Belli günlerin sıradanlığı ile de başım pek hoş değil. Tek bir gecenin telaşını ömrüm boyunca anlayamadım.

Yeni yılın ilk gününde muhasebe yapar mısınız? Özeleştiri denilen bir işlemin varlığından haberdar mısınız?

Yazının Devamını Oku