Doğan Hızlan

Kalabalık içinde yalnız olmak

12 Nisan 2020
ISSIZ İstanbul sokakları bana başka çağrışımlar getirdi. Şehrin dağdağasını severim, o kalabalığın içinde de yalnızlığa sığınmayı.

İnsansız sokakları görünce aklıma ilk düşen Nedim’in dizeleri oldu:

“Şöyle pinhân giderim kûyuna cânânım kim

Râh ola hemdemim ammâ o da hâbîde gerek”.

(Sevgilinin mahallesine öyle gizli giderim ki, arkadaşım yalnız yol olsun ama onun da uyumuş olması gerekir.)

Bizim gibi Akdeniz ülkelerinde her an sokakta birileri vardır, her an bir canlılığın gözlemcisi olursunuz. Aslında bu kentlerin meydanları, lokantaları bir tiyatro sahnesi gibidir, etrafınızda dramdan komediye uzanan kalabalıkta doğaçlama ustalarına rastlarsınız.

Ben kitapçılara, kırtasiyecilere uğradığımda bir tür kişilik analizi yaparım.

Kim hangi kitapları seçiyor, hangi kalemlerin peşinde. Camdan caddeye bakarken, kendimi İskandinav ülkelerinden birindeymiş hissine kapılıyorum.

Oralarda belli saatlerden sonra sokağa çıkma yasağı varmış gibi gelmişti bana.

Yazının Devamını Oku

Sahaflar ve sahaflık üzerine

10 Nisan 2020
SAHAFLAR Birliği Derneği Başkanı Emin Nedret İşli’den bir bilgi notu aldım.

Türkiye Sahaf Kolektifi adına bir bildiri hazırlamışlar. Şöyle diyor:

“Türkiye’de ve dünyada bir hayalet dolaşıyor. Bu hayalet koronanın hayaleti. Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’deki sahaflar üzerinde de dolaşmakta. Hepimiz bütün esnaflar gibi dükkânları kapayıp eve çekilmek zorunda kaldık. Dükkânlar boş, raflardaki kitaplar suskun. Halbuki daha birkaç hafta evveline kadar hayat canlıydı, ticaret sürüyordu. Sahaflar, dükkânlarında mütevazı ticaretleriyle yaşamaktaydılar.

Oysa bugün, kepenk kapatmış esnaf, ticari gelirden yoksun sahaflar, raflarda ilgili ve meraklısını özleyen nadir kitaplar, hepsi beklemede... Dükkânlardan el-etek çekilmiş, meraklının, araştırmacının, kitap dostunun yaptığı sohbetler fısıltı halinde geziniyor boş dükkânlarda. ‘Her lonca kesmiş kendi pirinden ümidi tarumar’ bir durumda.

Sahaflar, işte bu durumu sizlere, yani sahaf dostlarına, bütün açıklık ve vehâmetiyle ifşa etmek, vaziyet-i umumiyeyi anlatmak üzere bu yazıyı kaleme aldılar.

Sahaf esnafı ve çizgiromancılar, efemeracılar, filatelist ve nümismatikçiler, küçük objeciler, ikinci elciler, seyyar kitapçılar gündelik yaşayan, nakit sermaye ve birikimi olmayan ticaret erbabındandır. İşte bu nedenle dükkânların kapalı, kitap ticaretinin sonlanmış olmasına pek uzun bir zaman dayanamazlar. Kendilerini idare ve idame etmeleri gündelik kazanç kapıları kapatılırsa mümkün olmaz. Uzun süreceği söylenen bu vahim pandeminin öngörülen bitiş tarihine kadar dayanması pek çoğu için gerçekten zor.

Sahafların son yıllarda pek çok kesime ulaşmakta işine yarayan internet üzerindeki satış platformları birçok esnafımızın faydasına olmuş, bazı sahaf arkadaşları ayakta tutmuştur.

Yine sosyal medyada sahaf dostlarının elbirliği ile gerçekleştirdikleri yayın ve haberler sahaflarımızı daha tanınır hale getirmiştir. Çeşitli kurum ve kuruluşların yaptığı ‘Sahaf Festivalleri’ ilgiyi arttırmış, esnaflarımıza maddi ve manevi destek sağlamıştır.

Oysa bugün dükkânlar kapalı, festivaller yok ve ticaret durmuş vaziyettedir.

Yazının Devamını Oku

İstiklal Marşı’nı balkonda söyleyeceğiz

9 Nisan 2020
23 Nisan akşam saat 21.00’de hepimiz İstiklal Marşı’nı balkonumuzda söyleyeceğiz.

Bir balkon yazısına başladığımızda mutlaka Sezai Karakoç’un ‘Balkon’ şiirine gönderme yapmalıyım. Bu şiir ve Sezai Karakoç için Turan Karataş’ın ‘Doğu’nun Yedinci Oğlu Sezai Karakoç’ kitabını tavsiye edeceğim.

Çok bilinen, çok okunan bir şaheserdir.

Dün sabah televizyonu açtığımda gene komşu balkonlardan birbirileriyle kelime oyunları oynayan mahallelileri gördüm.

Liderler, din adamları da önemli zaferlerden sonra ya da önemli günlerde vatandaşlarına balkondan seslenirler.

Sinema tarihinde belleğimde kalan konuşma, Arjantin Devlet Başkanı Juan Domingo Peron’un eşi Maria Eva Duarte Peron’un (Evita) balkondan halka hitap konuşmasıdır.

Evita’yı Madonna oynamıştı.

Zeynep Serhan Koşan, balkon konusunu işlerken edebiyatımızda bir örnekten söz eder. Peyami Safa’nun ‘Cumba’dan Rumba’ya kitabından.

Balkonun bizde Batılılaşma (Tanzimat) hareketiyle geldiğini belirtir. Gerçekten de Beyoğlu ve İzmir’deki balkonlu evlerin bu doğrultuda değerlendirilebileceğini sanıyorum.

Yazının Devamını Oku

İçeriden dışarıya bakmak

7 Nisan 2020
HABERİ okuyunca pencereden dışarıya baktım.

Sokağa çıkma yasağı olduğundan, 23 Nisan törenleri ile ilgili malzemeler pencerelerde sergilenecekmiş. Bayram pencerelerde kutlanacakmış.

Pencere bence hayata açılan bir buluş. Ferahlığın simgesi.

Bayramlarda, törenlerde hepimiz bayrakları asarız. Dünyada ne olup bittiğini adeta oradan izleriz. Sevdiklerimizi pencerenin önünde bekleriz. Analar çocuklarının dönüşü için nerdeyse pencere önünde sabahlarlar.

Mahallede bir gürültü olduğunda herkes pencereye koşar.

Pencerelere koyacakları kutlama malzemesi birçok kişiyi yaratıcılık yarışmasına yönlendiriyor.

Ben geceleri ışıkları yanan pencereleri gözlerim, yaşamın vitrinleri gibi gelir bana.

Yazın kışlık yerleri, kışın yazlık yerleri sevdiğim için bu hüzünlü görüntüyü sıkça yaşarım.

Terk edilmiş evlerin pencereleri tükenişin simgesidir.

Yazının Devamını Oku

Arda Kayhan’ın sesinden popüler şarkılar

5 Nisan 2020
ARDA Kayhan ‘Arda Kayhan Şarkılarda’ CD’sinin başındaki yazısında müziğin hayatındaki yerini bakın nasıl yorumluyor:

“Beni ben yapan ‘iyi ki’lerle dolu bu hayatı çok seviyorum, iyi ki sıcacık bir ailem, iyi ki canımın içi dostlarım, iyi ki dört ayaklı dostum Refik var, iyi ki bilim var, iyi ki sanat var, iyi ki aşk var...

Yaşama sevincimiz ve heyecanımız hiç bitmesin.

Sevgi ile.”

“Köklü bir geleneği olan, çok çeşitli formlarda icra edilen, doyumsuz güftelerle zenginleştirilen, eşsiz bir melodik yapıya sahip Türk müziğini benim için vazgeçilmez kılan ne? İçinde bulunduğum zaman dilimi, yaşadığım coğrafya, parçası olduğum kültürel iklim, birlikte büyüdüğüm ailem, hatta aldığım tıp eğitimi ve en önemlisi yaradılış özelliklerim mi bu kadar sevdirdi müziğimizi bana? Cevap ne olursa olsun, yeter ki o hep hayatımda olsun...”

Asıl mesleği doktorluk olan Arda Kayhan’ın yaşamının neredeyse her evresinde en yakın dostu olmuş müzik, yıllarca belleğinde yer eden nağmeler ile taptaze bir nefes ve duyguyla dinleyicisine kavuşuyor.

Albümde birbirinden değerli besteci ve müzisyenleri buluşturan Kayhan, geçmiş ile gelecek arasında duygusal bir bağ kurarak, genç nesle farklı bir tını sunmayı amaçlıyor. Neveser Kökdeş’ten Fehmi Tokay’a, Avni Anıl’dan Erol Sayan’a, Muzaffer İlkar’dan İrfan Özbakır’a Türk müziğinde çok sevilen eserlerin sahiplerini minnet ve özlemle anıyor. Düzenlemeleri kanun sanatçısı Müslüm Karaduman’a ait olan bu albümde birbirinden değerli müzisyenlerin besteleri seslendiriliyor.

Hem güzelim şarkılarımızın yaratıcılarını anmak, hem müzikal geçmişini dokümante etmek, hem de sonsuz evrende bir zerre olsun hatırlanmak için ses verdiği ilk albümü ‘Şarkılarda’, Arda Kayhan’ın söylemeyi en çok sevdiği şarkılardan oluşmaktadır...

Kayhan’

Yazının Devamını Oku

Edebiyatın gündelik sorunlarına derinlik kazandırdı

4 Nisan 2020
İyi bir romancı, öykü yazarı, çevirmen ve denemeci olan Tahsin Yücel’in Cumhuriyet’te yayımlanan yazılarını bu kitapta toplu bir şekilde bulabilirsiniz. Yücel yazılarında yazından dile, politikadan güncel olaylara, hemen her konuya dokunuyor.

Tahsin Yücel iyi bir romancı, öykü yazarı, çevirmen olduğu kadar iyi bir denemeciydi. Edebiyatın bütün sorunları üzerine özgün yorumlarda bulunurdu. Edebiyatın gündelik sorunlarını tartışırken onlara derinlik kazandırırdı. Yücel, önsözde eseri nasıl yazmaya karar verdiğini anlatmış: “Bu kitapta yer alan yazıların Cumhuriyet’te yayımlanmaya başladığı ilk haftalardan şu son günlere dek, pek çok dostum bunları ‘zamanı gelince’ bir kitapta toplamamı salık verdi. Bir süre sonra, bu düşünce bana da bayağı çekici gelmeye başladı.
Ama zamanı nasıl gelirdi? Zamanının geldiği nasıl bilinirdi? Çoğunlukla başkalarının sözlerinden yola çıkarak ya da başkalarının sözlerine gelmek için yazdığım, bu nedenle adlarını ‘Alıntılar’ koyduğum bu yazılarda, yazın tutkunu kimliğimi hiçbir zaman unutmadan; ama yazın, dil, ekin, politika, güncel olaylar, hemen her konuya dokunuyordum. Dolayısıyla belirli bir sona doğru tutarlı bir gelişme değil, sürekli bir dağılma söz konusuydu. Ama bana sorarsanız bitmişlik de kitabı kitap yapmaya yetmez her zaman. Aynı zamanda belirli bir ‘bütün’ oluşturması gerekir. Ben kendi payıma, değişik parçalardan oluşan kitaplarımda da elden geldiğince sağlamaya çalışmışımdır bu bütünlüğü.”



Kediler de şefkatimizden
nasiplerini almalı

Yazının Devamını Oku

Sistematik okuma

3 Nisan 2020
HER gün bütün gazetelerde kitap tavsiye ediliyor.

Kitap okutmanın önemini tartışacak değilim. Ama okuduğunu anlamak diye de bir söz vardır.

Eğer altyapınız yoksa okuduklarınızın yeterince tadına varamazsınız. Her işin bir başlangıcı, ortası, sonu vardır.

Tavsiye edilen kitapların çoğu, son yıllarda, son aylarda yayımlanmış olanlardan seçiliyor. Bir ülkenin edebiyat yapıtlarını anlayabilmek için o ülkenin edebiyat tarihini bilmeniz koşulu vardır.

Klasikler başlığı altında verilen kitaplar, Nurullah Ataç’ın deyişiyle ‘soy eserler’dir.

Cumhuriyet sonrası kurulan Tercüme Bürosu, Doğu-Batı edebiyatının önemli kitaplarını Türkçeye çevirerek yayınlamıştır.

Bizde liste yapmak ne kadar başarılı olmuştur, sonuçlanmayan bir tartışma konusudur.

Milli Eğitim Bakanlığı Klasikleri birçok ailenin kütüphanesinin kuruluş kitapları olma özelliğini taşımıştır.

Belli listeler doğrultusunda hazırlanan bir başka dizi de 1000 Temel Eser’dir.

Yazının Devamını Oku

Toplantısız Kütüphane Haftası

2 Nisan 2020
TÜRK Kütüphaneciler Derneği Genel Başkanı Ali Fuat Kartal’dan bir e-posta aldım.

Şöyle yazıyordu:

“Sayın Hızlan

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile birlikte 30 Mart-5 Nisan 2020 tarihleri arasında kutlamayı planladığımız 56. Kütüphane Haftası programımız malum küresel koronavirüs salgını nedeniyle iptal edilmiştir.

‘Şehir Kültürü ve Kütüphaneler’ ana teması altında şehir kültürüne, kütüphanelerin ve kitabevlerinin katkısını farklı yönleri ile ele alacağımız toplantıları maalesef gerçekleştiremeyeceğiz.

Kütüphanelerimiz okuyucularımıza kapalı olsa da teknolojiye en hızlı uyum sağlayan meslek gruplarından biri olarak elektronik ortamda hizmet vermeye devam etmekteyiz. Üniversiteler kütüphanelerimiz üzerinden uluslararası birçok yayınevi ve veri tabanı üreticisi, elektronik kitaplarını ve dergilerini arşivleri ile birlikte kullanıma açtı.

Böylesine büyük bir krizi tek başına merkezi hükümetten bir şeyler bekleyerek aşmanın mümkün olmadığını biliyoruz. O nedenle bu zor günlerde kütüphaneciler olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirme çabası içerisindeyiz. Yurttaşlarımıza sağlıklı günlerde bilgi sunmak dileğiyle sizin, meslektaşlarımın ve halkımızın 56. Kütüphane Haftası’nı kutluyorum.

Saygılarımı sunuyorum.”

Kütüphaneci dostlarımın tümünün de benim bilgilenmem, yazmam konusunda hep emekleri olmuştur.

Yazının Devamını Oku