Heyecanla bir gün Altın Kitaplar Yayınevi’ne geldi ve sahih olan hadislerle olmayanlar üzerine bir kitap hazırladığını söyledi. Hoca ne dese, hangi kitabı getirse biz yayımlardık.
Doktor Turhan Bozkurt da ona büyük saygı gösterirdi.
Hadis şöyleydi: “Bir mümin bir müminde ayıpladığı şeyi yapmadan ölmez.”
Bu belleğimde öylesine yer etmiş ki, eleştirdiğim, başkasında ayıpladığım her şeyi yaptım.
Böyle günlerde hem gülerek hem düşünerek bunları bir film şeridi gibi gözden geçirdim. İçinde unutmak istediklerim de vardı hatırlamak istediklerim de.
Gerçi bende pişmanlık duygusu çok gelişmemiştir, düzeltemeyeceğim yanlışlara kafa yormanın bir anlamı yok. Bir dostum bir bilgenin sözlerini bana aktarmıştı: Eğer insanoğlu başkalarında eleştirdiği, kınadığı şeyleri yapsaydı aziz olurdu.
Belleğin bir iyimserliği vardır, genellikle iyi anlar, günler öne çıkar.
Andre Gide
“Bugün 23 Nisan
Neşe doluyor insan”.
İlkokuldan beri müsamerelere katıldığım, okul tiyatrolarında oynadığım için bir yıl 23 Nisan töreni için konuşma yapmıştım.
Benim de dahil olduğum o kuşak dünden bugüne bu tarihin anlamı konusunda hiç şüphesiz düşündüler, kitap okudular.
Yetiştirdikleri çocuklara bilgi ve görgü birikimini aktardılar.
Sokağa çıkamayanlar, balkonlarından, pencerelerinden kutlamaya katılacaklar.
100 yılda nasıl bir kuşak yetiştirdik, çocuklar İstiklal Marşı’nı söylerken, onun arkasındaki öykünün ne kadarını biliyorlar acaba?
Mehmet Âkif Ersoy
Anketi cevaplayan yayınevlerinin satışlarının, adet bazında ortalama yüzde 63 düştüğü görülürken, mevcut personel pozisyonunda değişiklik yapmadan yayınevlerinin faaliyetlerini yürütme süresi ise ortalama 3 ay olarak ortaya çıkıyor.
Bu zorlu süreçte sektörün kendi içinde dayanışma çağrısını yineleyen Türkiye Yayıncılar Birliği, ‘evdeyimokuyorum’ kampanyası ile herkesi, evde geçirilen vakti okuyarak değerlendirmeye ve kitapları tedarik zincirinde zor günler yaşayan kitabevlerinden almaya davet ediyor.
Rakamlarla durum:
Basılan ama dağıtılamayan toplam başlık sayısı 1.695
Basılan ama dağıtılamayan toplam kitap adedi 5.222.155
Yayınlanmasından vazgeçilen veya askıya alınan kitap sayısı 3.890
TYB’nin istekleri:
Kısa dönem çalışma ödeneğinden öncelikle ve ivedilikle yararlandırılması.
“Değerli Kitap Dostları,
Kitap Hediye Günü bu yıl evlerde kutlanıyor.
Herkese Kitap Vakfı tarafından başlatılan ve her yıl nisan ayının 3’üncü pazar günü kutlanan ‘Kitap Hediye Günü’ bu yıl 19 Nisan Pazar günü evlerde kutlanacak.
Bu özel gün için Herkese Kitap Vakfı, Türkiye’de mevcut 18 bin köy okulunda okuyan çocuklara Yapı Kredi desteği ile 100 bin adet Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 144 sayfalık ‘Nutuk’ kitabını hediye edecek.
Her yıl coşkuyla kutladığımız Kitap Hediye Günü’nü bu yıl kitap dostları evlerinde kutlayacak. Vakfımızın maskotu ‘Kitapcan’ evde oturan kitap dostlarına sosyal medya üzerinden ev içinde yapılabilecek bazı kitap görevleri verecek. Instagram’dan kitap vakfı profiline girenler ‘Kitapcan Filtresi’ni tıkladıklarında onlara Kitapcan özel bir görev seçecek.
Eğlenceli bir kitap oyunu ile bu anlamlı günü evlerde kutlayacağız. Çocuklarına kitap hediye eden ülkeler arasında yapılan bir araştırmada Türkiye 180 ülke arasında sonlarda, 140’ıncı sırada yer alıyor.
‘Kitap en değerli hediyedir’.
Kitap Hediye Günü’nde herkesi kitap hediye etmeye davet ediyoruz.”
Edebiyatçıların kendi eserlerini el yazısıyla yazmalarının ayrı bir özelliği vardır. Ben imzalı kitaplarda daima el yazılarına bakarım. Aslında el yazısından karakter tahlili yapmak mümkündür. Grafoloji diye bir bilim vardır. Günümüze uygun bir kitap: ‘Şairlerin El Yazılarıyla Şiir Albümü’. Türk şiirinin 40’a yakın ustası yer alıyor. Fotoğraflı. Hüseyin Akan’ın hazırladığı albümün ilk sayfasında, kitabın bir hayır işi olduğu vurgulanıyor.
Önsöz, Fakir Hastalara Yardım Vakfı Başkanı Dr. M. Murat Kınıkoğlu’nun: “Fakir Hastalara Yardım Vakfı’nı, ülkemiz fakir hastasına; ilaç, film, laboratuvar harcamaları gibi konularda parasal yardım yapabilmek, ona arkadaş olabilmek, yapacağımız yardımlarla acılarını paylaşabilmek amaçlarıyla 1984’te, Ankara’da kurduk. O tarihten bu yana saptayabildiğimiz hastalara, amaçlarımız doğrultusu ve imkânlarımız ölçüsünde yardımlar yapıyoruz.” Kitaptan doğumunun 100’üncü yılındaki Sabahattin Kudret Aksal’ın el yazılı şiirini aldım:
Homeros Troya Savaşında
Sanmayın bu anlattığım
Ne öyküydü ne de söylen.
Özdemir Asaf ne yazmıştı?
“Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılırsa yalnızlık olmaz.”
Yalnızlık bir ölçüde yaratıcılığın kıskanç arkadaşıdır. Yazarken, dinlerken hiç kuşkusuz bir başka nefes sizi rahatsız edebilir.
Benim yalnız yaşayan, pek de sokağa çıkmayan birçok dostum var, bazıları için vardı kelimesini söylemek daha doğru.
Benim iki yakın tanıdığımın günlük işlerini gören yardımcıları vardı. Onlar evde çalışırken bilinmedik bir kahveye, bir pastaneye giderlerdi, evi terk ettiklerine dair telefon geldiğinde, evlerine giderlerdi.
Can yoldaşı sözünü çok severim. Buna karşılık söyleyeni hatırlamadığım bir söz de belleğimde yer etmiştir:
“Yalnızlık Allah’a mahsus demişler, filozofları unutmuşlar.”
“Merhaba Doğan Bey,
Albert Camus’nün bugüne kadar tamamen gözden kaçan bir metnini çeviriyordum, sizinle de paylaşmak istedim.
Albert Camus bu kısa metni muhtemelen 1941’de, yani ‘Veba’dan altı yıl önce yazmış, ama metin ancak Nisan 1947’de Gallimard’ın Les Cahiers de La Pleiade dergisinde ‘Veba Arşivleri’ başlığıyla yayımlanmış.
Gallimard Yayınevi, günün koşullarını dikkate alarak metni ‘Tracts’ (Bildiriler) dizisi çerçevesinde yayınevinin internet sitesinde geçtiğimiz 4 Nisan’da okurlara ücretsiz olarak sundu, ben de orada görüp okudum.
Camus’nün kızı Catherine Camus, yazar dostum Jean-Marie Laclavetine aracılığıyla ilettiğim ricayı kırmadı ve telif hakkını ücretsiz bağışladı, bu sayede ben de hemen metni çevirdim.
Dostlukla.”
Ben de Albert Camus’nün kaleme aldığı ve Yiğit Bener’in dilimize aktardığı bu metinden ilgi çekici bölümleri yazıma aldım:
VEBAYLA BOĞUŞAN HEKİMLERE TAVSİYELER
İçindeki ürünleri okuduğunuzda bu ‘Virüs’ün yayılmasında fayda var diyeceksiniz.
Gündemler bazı kelimelerin anlamını değiştiriyor, Tahir Alangu’nun Ömer Seyfettin hakkındaki kitabının adı ‘Bir Ülkücünün Romanı’ idi. Sonradan ‘ülkücü’ çok farklı anlamlarda ve bağlamda kullanılmaya başlandı.
‘Virüs’ün başındaki yazıdan birkaç satır:
“İlk sayısı Ekim 2019’da yayımlanan Virüs dergisinin adı üzerine düşünürken aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve dünyaya hızla yayılan ölümcül korona virüsü gündemimizde yoktu. Umarız kısa zamanda, daha fazla kayıp vermeden kontrol altına alınır.
Elazığ’ın Sivrice ilçesindeki deprem, Suriye’de evlere düşen ateş.
‘Baştanbaşa bütün dünya, bir damla kanın yere dökülmesine değmez’ der Sadi Şirazi.
Biz umudumuzu hep diri tutmaya çalışıyoruz. Ne diyor Marcel Proust: Hayatınızın üstünde hep bir gökyüzü parçası bulundurmaya çalışın.”
Giriş yazısında dergideki bazı yazıların sunumu var.