Değerli okuyucularım bu hafta yazımı yüzün en çok dikkat çeken organlarından biri olan dudaklarımıza ve dudak bakımına ayırmak istedim. Söz konusu dudak olduğunda da dudak dolgusuna değinmeden olmazdı...
Dudak dolgusu dendiğinde akla hemen dudaklara hacim kazandıran, görsel ve estetik olarak kadını güzelleştiren bir uygulama akla gelir. Oysa dudak dolgusu sadece dudaklara hacim kazandırmak için değil, dudak konturunu netleştirmek ve özellikle yaş alma ile birlikte sönen, biçimini kaybeden dudaklara eski görünümünü kazandırmak için de yapılır.
Dudak dolgusu ile ilgili geçmişte yaşanan ve medyaya yansıyan talihsiz uygulamalardan dolayı hâlâ haklı olarak toplum içinde bu uygulamaya ön yargılı yaklaşanlar olabiliyor. Oysa her gün gelişen medikal estetik teknolojileri, günden güne geliştirilen sonuç odaklı ürünlerle artık dudak dolgusu yaptırmak bir risk değil, bir konfor.
Çünkü soruna ve sonuca odaklı veya kişinin isteğine göre dudağı şekillendirecek, hacim kazandıracak ve de bakımını yapacak birçok patentli, onaylı ürün biz doktorların kullanımı için geliştiriliyor ve kullanıma sunuluyor. Biz de danışanımızın isteğine ya da ortada giderilmesi gereken bir sorun varsa onu çözmeye yönelik en uygun ürünle dudak müdahalede bulunuyoruz.
Burada önemle altını çizmek istediğim bir nokta var, bu nokta dudak estetiğinde asla göz ardı edilmemeli, o da şu ki dudakların görünümü yüzün geneli bir bütünlük sağlamalı, alt ve üst dudak orantısına muhakkak dikkat edilmelidir. Güzel bir dudak nasıl olmalı diye sorarsanız, hacmi, simetrisi, yüzünüzle genel ve kendi için orantılı olmalı ve gülümserken diş etleri görünmemelidir.
Dolgu nedir içeriğinde ne vardır?
Hayat 40’larda başlar. Eskiden bu yaşlara gelindiğinde, kadın-erkek fark etmeksizin bedenen yaş alma belirtilerinin gözle görülür olmasıyla birlikte “yaşlılık” algısı da kişinin yaşamına yansırdı. Oysa günümüzde yaş aralıkları açıldı, bu kavramlarla ilgili birçok değer yargısı da değişti.
Dolayısıyla bir dönemin orta yaşı günümüzde “ileri yaş gençlik” olarak kabul görüyor. Olması gereken de bu, çünkü yaş almak bedenen olduğu kadar zihnimizin, çevremizin, toplumun kodları ile de yakından ilgili.
Bu kodları değiştirmek bizim elimizde. Kendimize nasıl davrandığımız, hayatımızı nasıl yaşadığımız çok önemli.
Sağlıklı beslenerek, düzenli egzersiz yaparak bedenimizi diri; kitap okuyarak, hobiler edinerek ve sosyalleşerek de zihnimizi genç tutabiliriz.
Tabii buna bir de medikal estetik teknolojilerinin gelişimi ile günden güne pratikleşen, sonuçları daha da radikalleşen cihazlı, ameliyatsız vücut, cilt gençleştirme uygulamaları da eklendiğinde 40’lı yaşların bedene yansımalarını öteleyebiliriz.
Peki neler yapıyoruz?
RADYOFREKANSLA İNCELME MÜMKÜN
Farklı enerji kaynaklarıyla çalışan cihazlarla bölgesel yağlanmalara, sarkmalara ve selülitlerin, çatlakların görünümünde gözle görülür iyileşme sağlayabiliyoruz.
Çok zor dönemlerden geçtik, Covid-19 epidemisinden dolayı ömrümüzün iki yılını yasaklar, kısıtlamalarla geçirdik. Özellikle salgının ilk zamanlarında hastaneler yasaklı bölge oldu. İşte bu dönemlerde birçok ameliyat, zorunlu kontroller ötelendi, yapılması gereken rutin taramalar “Aman canım aciliyeti de yok zaten” denerek ihmal edildi.
Bunun yanı sıra hayati önem taşıyan birçok tarama da sadece “korkular” yüzünden ihmal edilebiliyor. Oysa konunun uzmanı meslektaşlarım hep ne diyor “erken teşhis hayat kurtarır.”
İşte ben de bu hafta kendi alanımdan uzaklaşıp siz değerli okuyucularıma bu hatırlatmayı yapmak istedim. Çünkü vücudunuzun herhangi bir yerinde hissettiğiniz bir ağrı, size rahatsızlık veren bir değişiklik bir hastalığın sinyali olabilir.
RUTİN KONTROLLER VE TARAMALAR NELER
Sadece bu da değil, konforlu yaş almak, ilerleyen yaşlarda daha keyifli yaşayabilmek için dönemsel kontrolleri, taramaları mutlaka yaptırın. Cilt bakımı bir rutin olarak hayatınızda yer alıyorsa sağlık taramalarını da aksatmamanız gerekiyor. Peki rutin kontroller, taramalar neler?
Cinsiyet ayrımı yapmadan yapılması gereken birçok tarama olduğu gibi kadın ve erkeklerin cinsleri özelinde yaptırması gereken taramalar da var. Kadınlar, 40’lı yaşlardan sonra yılda bir kez mamografi ve doktorunuzun uygun gördüğü aralıkta kolonoskopi, yine aynı yaş döngüsü itibari ile menopozla birlikte kemik yoğunluğu ölçümü; cinsel hayatın başladığı dönem itibari ile yılda bir kez pap smear ihmal edilmemesi gereken kontroller. Bununla birlikte kalp sağlığı için check-up, göz sağlığı için glokom, yine gerekli görüldüğü takdirde benlerin yıllık olarak kontrolleri önem arz ediyor.
Birçok hastalığın genetik olarak taşıyıcısı olabileceğimiz için ailede görülen hastalıkların taramalarını da lütfen yaptırılmak üzere not edin.
KENDİNİZE BAHANELER ÜRETMEYİN
Doğanın bir kanunu var, biz de bu kanuna uyarak yaşıyoruz, o kanun üzerinde radikal değişiklikler yapmak da bizlerin elinde değil. Bizler kimi zaman gereklilikten kimi zaman da hastalarımıza daha keyifli bir yaş alma süreci yaşamaları için estetik müdahaleler yapabiliyoruz.
Hayat herkes için çok zor. Dolayısıyla küçük bir müdahale, bir bakım sizi mutlu edecekse kendinizi bundan mahrum etmeyin, çünkü yaşamdan çaldığımız anlar bizlerin yanına kâr kalıyor.
Yaşlanmak dendiğinde çok ileri yaşlar aklımıza gelse de bedenimiz, 28 yaş civarında kolajen üretiminin durması ve sonrasında da azalması ile yaş alma sürecinin izleriyle tanışmaya başlıyor. Buna kendinize nasıl davrandığınız ve çevresel birçok faktör de eklendiğinde yaş almanın izleri bedenimize, yüzümüze yansımaya başlar. Ancak bu noktada sadece bizlerin yapacağı müdahalelerle değil sizin kendinize nasıl davrandığınız da çok önemli. Bakalım 30’lu yaşları yavaşlatmak için neler yapabiliriz!
Zamanı durduramayız ama yavaşlatabiliriz
Estetik müdahalelerde aslolan kişinin kendinden uzaklaşmadan minik müdahalelerle yaşına uygun bir görünüm çizmesidir. Ne 30’larında daha ileri yaşta ne de 60’larında yaşından çok genç durmasıdır.
Dolayısıyla 30’lu yaşlarını sürmeye başlamış, ilk çizgileriyle aynada yüzleşmiş hastalarımıza minicik dokunuşlarla, ameliyatsız cilt gençleştirme uygulamalarıyla müdahale ederek cildin yaş alma hızını yavaşlatabiliyoruz.
Örneğin göz çevresine minicik botoks müdahalesi ile o bölgede oluşmaya başlayan çizgilerin derinleşmesinin önüne geçebiliyoruz. Yine nem aşılarıyla cildin kaybettiği bileşenleri cilde takviye ederek cilt kalitesini artırabiliyoruz.
Babalarımız bizim başımızın tacı, hayat arkadaşımız, çocuklarımızın büyürken örnek aldıkları kişiler. Öncelikle tüm babaların Babalar Günü’nü vakitlice kutlamak isterim. Ebediyete intikal etmiş tüm babalarımızı da saygıyla ve minnetle anıyorum. Günümüzde hayat artık ne kadar ortaksa da, şüphesiz erkekler kadınlara göre hayatın içinde daha çok yıpranıyorlar, omuzlarındaki sorumluluk her zaman daha fazla oluyor, yönettikleri stres de bununla paralel olarak artıyor.
Ne var ki günümüz erkekleri en az kadınlar kadar bakımlı, kendine özen gösteriyor. Gerektiğinde medikal uygulamalardan destek alıyor, yüzlerinde oluşan yorgunluk ve yaşlanma belirtilerinden kurtulmak için minimal uygulamalar sıcak bakıyorlar. Hazır Babalar Günü de yaklaşıyorken kliniğimizde erkekler için en çok uyguladığımız işlemleri tekrar kaleme aldım.
CİLT BAKIMINDAN ÇOK DAHA FAZLASI
Cilt bakımı; kadın-erkek gözetmeksizin uygulanan, aslında bakımdan çok daha fazlası olan, keyifli anlar yaşatan özel zamanlardır. Yaptıran için bir keyiftir. Hydrafacial da cilt bakımından alınan keyfi katbekat artıran cihazlı bir cilt bakım uygulamasıdır.
Hydrafacial ile yeni nesil cilt bakımlarının temelinde bazı özellikler geliştirildi. Bu bakımların amacı, yıpranmış cildi onarmak ve yaşlanmasını durdurmak.
Uygulamada cilt PH’ına uygun solüsyonlarla dışarıdan sıvılar püskürtülerek cilt üzerindeki ölü tabaka atılıyor. Cilt, kendini yenilemek için aldığı uyarılarla kan dolaşımını hızlandırıyor. Dolaşımın artmasıyla cildin oksijenlenmesi daha iyi hale geliyor ve tazelenme başlıyor.
Sonrasında vakumlama başlığı çalıştırılarak yüz-dekolte ve boyundaki lenfatik akım hızlandırılıyor. Böylece cilt altında biriken toksinler lenfatik dolaşıma atılarak vücuttan uzaklaştırılıyor.
Artan lenfatik dolaşımla birlikte, ciltteki asıl problemi gidermek için tedavi başlıyor. Cilde daha fazla nem sağlayacak vitamin, mineraller ve aminoasitlerden oluşan solüsyonlar cilt altına taşınıyor. Son olarak, cildi dinlendirmek ve nemini içine hapsetmek için özel nem maskeleriyle işlem bitiriliyor.
Değerli okuyucularım, hepimizin düğün anıları çok özel. Özellikle de düğün fotoğraflarımız bizlerin gelecek kuşaklara aktardığımız aile hafızalarımız. Dolayısıyla hem düğün hem de düğüne ait fotoğraflar çok kıymetli. Düğünde organizasyon, gelinlik, saç kadar önemli bir aşama da makyaj.
Gelinler genelde az, uçuk tonlarda makyajı tercih ederler. Ancak makyajı kusursuz taşıyabilmek için ışıltılı ve sağlıklı bir cilde ihtiyaç var. Dolayısıyla cildimiz bu noktada bizim bazımız ve söz konusu düğün-gelinler olduğunda bu daha da önem kazanıyor.
Gelinlerin bu en özel günde ışıltılı görünmelerinde düğün öncesi yapacakları cilt bakımlarının, uygulanacak protokollerinin birkaç ay öncesinden düzenlenmesi gerekiyor.
Kliniğimize düğün öncesi hazırlıklar için gelen gelin adaylarımıza bir protokol dahilinde ciltlerinin ihtiyaçları belirlenerek yeni nesil bakımlarını, multivitamin protokolleri ile uygulanan ameliyatsız yüz sıkılaştırma uygulamalarını öneriyoruz.
Gelinimiz düğününe hazırlanırken hem cildini toparlıyoruz hem de keyifli anlar biriktirmesini sağlıyoruz.
Yeni nesil cilt bakımları
Bir kez bakım yaptırmakla ya da sadece kendinize iyi bakmakla cildiniz ve bedeniniz için istediğiniz ışıltılı, sağlıklı, genç ve taze görünümü elde etmenin mümkün olmadığını aslında artık hepimiz biliyoruz. Dijital mecralardan, sosyal medyadan, her türlü bilgi kaynağından bu konuda önümüze sürekli bilgiler, yazılar düşüyor. Dolayısıyla aslında hepimiz altın kuralları biliyoruz. Ben de bu hafta sizlere o kuralları tekrar hatırlatmak istedim. Çünkü çok iyi bilsek de yoğunluktan, keyiften ya da keyifsizlikten arada uygulamaktan kaçınabiliyoruz...
Altın kural 1: Anti-aging, beslenmeyle başlar
Cildinizi içten beslemek için sebzelerle meyvelerin doğal, mevsiminde ve en koyu renkli olanlarını tercih edin. Şekerin metabolizmamızın düşmanı olduğu artık aşikâr. Daha genç bir cilt için şeker tüketimini en aza indirin, hatta yapabiliyorsanız şekeri hayatınızdan çıkarın. Eğer sigara kullanıyorsanız, az önce içtiğiniz son sigaranız olsun. Sigaranın hücresel yaşlanma üzerindeki etkilerini hepimiz biliyoruz. Bazen bilerek yaptığımız yanlışlardan dönmek zor oluyor. Cildinizi ve beden sağlığınızı korumak için sigarayla vedalaşın. Su tüketimini mevsimsel olarak azaltıp, çoğaltmayın. Cildimizin ve vücudumuzun her mevsim suya ihtiyacı var.
Altın kural 2: Cilt bakımını ihmal etmeyin
Her cildin bakıma ihtiyacı vardır, cilt bakımı için illaki cilt sorunlarının olması gerekmez. 28 günde bir kendini yenileyen cildimizi bakımla destekleyerek ölü hücrelerinden arındırmak, cilde nefes alıp yenilenme imkanı sağlar. Günümüzde artık sıkmadan, acıtmadan yapılan medikal cilt bakımları, cilt bakımını konforlu hale getirdi. Bu konforlu, keyifli bakımlarla yıl boyunca cildiniz ışıl ışıl, sağlıkla parlayacak. Bu bakımların ince çizgiler üzerindeki etkisi de ortadayken en keyifli kurallardan biri cilt bakımı yaptırmak olabilir.
Altın kural 3: Güneş koruyucunuz çantanızın demirbaşı olsun
UVA-UVB ışınlarına karşı yaz–kış koruma sağlamak, altın kurallardan biri ve çok önemli. Kışın koruma faktörlü bir nemlendirici, yaza doğru ise güneş koruyucu muhakkak kullanılmalı. Cildinize göre losyon ya da krem formunda bir ürünü, bir uzman önerisiyle günlük bakım rutininize eklemelisiniz.
Altın kural 4: Göz çevrenizi ihmal etmeyin
Muradımıza erdik gibi... Bayramla birlikte güneş, deniz ve havuz sezonu açıldı. Bugüne kadar hastalarımızı yaza hazırlamak için çalıştık, bundan sonra ise yazı en az hasarla geçirmeleri için koruma bakımları ve müdahaleleri yapacağız.
Bu bakımların içinde de göz çevresi önemli bir yer tutacak. Çünkü göz çevremiz hassas ve ince derisi ile çevresel faktörlerden en çok etkilenen ve genetik olarak da ilk önce ince çizgilerin göründüğü, yaşlılık belirtileri ile tanıştığımız bölgemiz.
Yani yaş alma belirtilerini ötelemek, daha taze, daha canlı görünmek istiyorsak mutlaka göz çevremizi koruma altına almalı ve bakımını ihmal etmemeliyiz.
Göz çevresine uygulanan bakımlarla, göz çevresini koruma altına alacağımız gibi var olan birçok sorunun iyileştirilmesine de fayda sağlıyoruz. Sağlıksız beslenme alışkanlıkları, uykusuzluk, sigara-alkol-ilaç kullanımı, çevresel faktörlerin de etkisiyle göz çevresinde meydana gelen mor halkalar, renk düzensizlikleri, ince kırışıklıkların görünümünde gözle görülür düzelme sağlanıyor.
Göz çevresi için