Sizlerin de yakından bildiği üzere bazen alanımın dışına çıkıp gönlümden geçenleri sizlere yazıyorum. Bu hafta da köşe yazım Ramazan Bayramı’nın birinci gününe denk geldiği için yine bu minvalde bir yazı hazırlamak geçti içimden.
Bayramların bizim gelenek ve göreneklerimizde çok ayrı ve önemli bir yeri var.
Artık günümüzde o bayram ruhunu anılarımızdaki gibi yaşayamasak da yazımı okurken lütfen sizler de anılarınıza, çocukluğunuza bir seyahat edin.
Bakalım geçmiş bayramlardan zihinlerinizde neler kalmış.
Evet, bayram denince hepimiz çocukluğumuza gideriz... Ve her bayram sabahı, neredeyse her evde istinasız eski bayramlar konuşulur, anılara, geçmişe yolculuk edilir.
Değerli okuyucularım bizler geleneklerine bağlı yaşamayı severiz ancak günün şartlarında tüm geleneklerimizi hakkıyla yerine getiremiyoruz.
Aile büyüklerini ziyaret etmek, kocaman masaların etrafında toplanıp yemekler yemek ne yazık ki artık eskisi kadar mümkün olmuyor.
Anılarımızda yer alan bayramları bugün var etmek, yaşamak çok zor olsa da olabildiği kadar bayramlarımızı kutlamak, çocuklarımıza aktarmak, gelecek nesillerin gelenek ve göreneklerimizi bilmesi açısından çok önemsiyorum.
Herkese göre zaman farklı akıyor... Kimine göre çok hızlı kimine göre çok yavaş... Ancak tek gerçek var; zamanın öyle ya da böyle aktığı, günlerin ayları ve yılları kovaladığı... Yaşanmışlıkları, anıları biriktirirken dönüşüyoruz, olgunlaşıyoruz, eskiden kendimize dert edindiklerimiz için bugün artık “aman canım sağlık olsun” deyip geçebiliyoruz.
Sağlığımız çok kıymetli ancak bir o kadar da aynada gördüğümüz kendimiz de çok önemli. Sabah yüzünüzü yıkarken gördüğünüz “siz” ile mutlu musunuz?
Hepimiz güne önce kendimize bakarak başlıyoruz, her gün aynada kendimize bir “Günaydın”ımız var. Yıllar içinde her gün silüetimiz değişiyor, günbegün fark etmesek de bir gün geliyor, göz çevremizdeki ilk ince çizgiyi, çene hattındaki sarkmayı ya da dudak çevresinde oluşmaya başlayan çizgiler gözümüze görünür olmaya başlıyor.
Yılların bize nasıl davrandığı aslında kendimize nasıl davrandığımızla doğrudan ilgili, hor davranılmış bir gençlik, nasılsa diye ihmal edilmiş cildimiz gün geliyor “Benim artık görülmeye ihtiyacım var” diyerek bize mesaj vermeye başlıyor.
Oysa zamanında yapılmış bakımlar, kararında ve doğru müdahaleler hızla akıp geçen zamanda bize yaş almanın keyfini sürdürebilir. Panik yerine sükûnet ve sakinlikle anı yaşamamızı sağlayabilir. Peki nasıl sorusunun cevabı belli, bu haftaki yazımda herkesin bildiği ama uzun zamandır yazmadığım botoks hakkında hatırlatıcı bilgiler vermeyi istedim. Umarım faydalanacağınız ve keyifle okuyacağınız bir yazı olur.
Botoks ne zaman ve nerelerde kullanılır?
Botoks, tıbbı ve kozmetik kullanım alanları olan bir toksindir. 1981 yılında kozmetik alanda kullanılmaya başlamıştır. Özellikle yüz bölgesinde kırışıklıkların giderilmesinde ve terleme önleyici; tıbbi olarak da şaşılık, yüz felci, spazmı ve migren gibi birçok farklı hastalığın tedavisinde botoks kullanılır.
Zamanın nasıl hızlı akıp geçtiğini anlamıyoruz. Ancak bir gün geliyor, aynaya bakarken yansımamızdaki değişiklikleri fark ediyoruz. Bu; yaş almanın, evrenin kanunu. Karşılığında tercih edebileceğimiz iki yol var; ya geleni olduğu gibi kabul edeceğiz ya da iyileştirmeye gidip, süreci yavaşlatacağız. Burada tercih tamamen kişisel...
Eğer ikinci yolu seçecek olursanız, medikal estetik teknolojilerinin sunduğu birçok bakım, protokol, uygulama ve cihazlı iyileştirme yöntemlerinden faydalanıyoruz. Kişiye özel planlamalarla süreci yavaşlatıyoruz.
Burada en büyük destekçimiz, gelişen teknoloji sayesinde her gün daha fazlasını yapabilme imkanı sunan cihazlar. Bu hafta bu cihazların ikisi hakkında size bilgi vereceğim. Bahsedeceğim cihazlarla birden fazla cilt sorununa aynı anda çözüm sağlayabiliyor, gerektiği zaman farklı uygulamaları bir arada sunarak etki alanını güçlendirebiliyoruz.
Endolift
Endolift Lazer, yüz germe ve yağ alma ameliyatlarına alternatif olabilecek, “ameliyatsız yüz germe” ya da “ameliyatsız yüz gençleştirme” olarak nitelendirdiğimiz cihazlı bir lazer medikal estetik uygulamadır.
Ramazan, bir arınma ayı. Bedeni, zihni, nefsimizi terbiye edeceğimiz çok özel bir dönem.
Salt aç kalmanın ötesinde, yaptıklarımızla, sözlerimizle, düşüncelerimizle tamamlandığında ramazanın anlam teşkil ettiğini ve bütün olduğunu her zaman söylerim.
Ailemizle, dostlarımızla etlisinden sütlüsüne çeşitlerin hazırlandığı sofralarda bir araya geldiğimiz, sosyalleştiğimiz, sevdiklerimizle masamızı paylaştığımız ve yemek yemenin ucunu çoğu zaman kaçırdığımız iftarlar bu kutsal ayın olmazsa olmazı.
Peki, bu ayı kilo almadan nasıl kapatabilirsiniz?
Bunun için beslenme uzmanlarının önerilerini muhakkak takip etmelisiniz. Tüm gün aç kalan bedeninizi ağır yemekler, şerbetli tatlılar ile yormamalısınız.
Çorba, salata ve protein ağırlıklı bir menü ile iftarınızı açmalı, yavaş yemeli ve bol su tüketmelisiniz.
İftardan sonra ertesi gün susuzluğa neden olabilecek kafeinli içeceklerden uzak durmalı ve mutlaka sahura kalkarak oruç tutmalısınız.
Böylece gün içinde acıkmaz, iftarda da daha kontrollü olabilirsiniz.
Bu hafta siz değerli okuyucularıma ne yazsam ne paylaşsam diye düşünürken biz doktorların ve hastalarımızın sonuçları ile mutlu olduğu mezoterapiyi tekrar anlatmaya karar verdim.
Enjeksiyonlu bir uygulama olduğu için özellikle iğne fobisi olanların uygulatmaktan çekindiği mezoterapi aslında birçok uygulamaya göre daha acısızdır.
Yazının başlığı olan sorunun cevabı da “Evet mezoterapi bir tedavi yöntemidir. Cilt altına uygulandığı için iyileştirme, yenilemeye yönelik bir tedavi protokolüdür. Çok fazla kullanım ve uygulama alanı vardır.”
Mezoterapi, hazırlanan içeriklerle mevsim geçişlerinde cildi korur ve bu dönemin en az hasarla atlatmasını sağlar. Ancak spesifik olarak birçok cilt sorunun iyileştirilmesinde çok etkilidir.
Yüz geneli, boyun, dekolte, ellerde oluşan kırışıklık, renk düzensizliği, nemsizlik, kuruluk, leke, yaşlanma izlerinin iyileştirilmesinde; gıdı, kol, iç bacak, bel çevresi, karın bölgesinde bölgesel yağlanmalarda, selülitten kaynaklanan portakal kabuğu görünümün iyileştirilmesi ve saçlı deri dökülmeleri için mezoterapiyi hastalarıma önerir, sıklıkla da uygularım.
Nem aşısı mezoterapi midir?
Değerli okuyucularım nem aşısı olarak adlandırdığımız uygulama bir mezoterapidir. Mezoterapide soruna yönelik olarak içerik uygulandığı için daha belirleyici olduğundan ileri boyuttaki cilt kuruluklarında, nemsizlikte; cildi derinden nemlendirmek, ışıltı ve parlak sağlamak için ve aynı zamanda cildin nem tutmasını sağlayarak dış etkenlere karşı güçlendirmek için yapılan mezoterapilere, nem aşısı diyoruz.
Değerli okuyucularım, cildimiz ve bedenimiz esasında yılın 12 ayında bakım ister. Bu bakımları da mevsimine göre düzenlemek, gerektiğinde ilave ürünlerle, protokollerle desteklemek; tedavileri cildin durumuna göre gözden geçirip uygulamaları belirlemek gerekir.
Yani doğanın döngüsü cildimizin bakımında belirleyici unsur diyebilirim.
Bu döngüyü planlarken cildimizin nefes alıp kendini yenilemesine de destek olmamız gerekir. Bu da bildiğiniz üzere yaklaşık 1 aylık sürece karşılık gelir.
Bunu taze ve canlı bir cilde sahip olmak için değil, cildimizin altyapısını sağlamlaştırarak lekelerin, ince çizgilerin, kırışıklıkların vaktinden önce oluşmasını engellemek ve hatta 30’lu, 40’lı yaşlardan sonra da zamansız bir cilt elde etmek için yapmalıyız.
CİLT BAKIMI MEŞAKKATLİ İŞ
Zamansız kelimesi kimilerine itici gelebilir, burada zamansızı “yaşının iyisi bir cilde sahip olmak” diye nitelendirebiliriz.
Yaş konusuna değinince belirtmek istediğim bir nokta daha var; cildi desteklerken tek faktör mevsimler ve hava durumu olmuyor. Cildin durumunu incelerken yaş, cilt yapısı gibi faktörleri de göz önünde bulunduruyoruz. Böylece cilt için yol haritasını oluşturup, protokolü uygulamaya koyabiliyoruz.
Doğa kendini yenilirken bizim son dakikacılar olarak nitelendirdiğimiz şok diyetçiler, bedenini yaza hazırlamak isteyenler, doğanın uyanışı ile paralel olarak “Ben de bir şeyler yapmayalım” diye harekete geçmeye başladılar. Ancak yaza çok az vakit kaldı. Kışın karanlıkta uyanmak istemeyip, “Nasıl olsa daha var” diyenler için hatırlatma niteliğinde bir yaza hazırlık rehberi paylaşmak istedim.
Yine hep söylediğim gibi bir sağlıklı beslenme, hareket (bolca yürüyüş) ile birlikte size önereceğim uygulamalar yaza kadar şekillenmeniz de fayda sağlayacaktır. Sadece cihazlardan, uygulamalardan medet ummak protokollerin hakkı ile sonuç vermesini sağlamaz. Yeterince su tüketmek, uyku düzenine dikkat etmek bu programların diğer önemli aktörleri olacak. Yazımın devamında sizlere kliniğimizde uyguladığımız yeni nesil radyofrekans ve fraksiyonel lazerle vücut şekillendirme programlarından bahsedeceğim.
Radyofrekanslı liposuction ile
yeni nesil vücut şekillendirme
Yeni nesil vücut şekillendirme ve sıkılaştırma yöntemi olarak bilinen bu uygulama, cildin sıkılaştırılmasında ve sarkmaların giderilmesinde kullanılan radyo frekans yardımlı yağ aldırma işlemidir. Düzensiz beslenme ile hareketsizlik sonucunda oluşan ve giderilmeyen cilt altındaki kalıcı yağların yok edilmesinde aynı zamanda sıkılaştırılmasında kullanılan radyofrekans son derece güvenilir ve etkilidir. Bu yöntemin amacı, radyofrekans dalgaları kullanılarak yağ hücreleri alınırken beraberinde cildin sıkılaşmasını sağlamaktır.
Yeni nesil liposuction cihazlarında cildi sıkılaştırma amaçlı olarak özellikle cildin temel yapıtaşı olan kolajeni arttırma hedeflenir. Bu cihazda ciltte açılan küçük bir delikten girilerek hem içerdeki yağ eritilip emilir hem içerdeki küçük kanamaları durdurulur. Böylece kanama ve morarma azalır. Ayrıca dışarıdaki parçasından cilde verdiği radyofrekans dalgaları ile cilt sıkılaşır. İşlemin sonunda sanki ütülenmiş gibi düz ve sıkı bir yüzey elde edilir. Bu radyofrekanslı liposcution uygulaması, istenmeyen bölgesel yağlanmanın olduğu tüm bölgelerde uygulanabilir, kadınlarda en sık yapıldığı bölgeler basenler, karın, bel, bacak iç ve dış kısmı ile diz bölgesi, sırt, kollar, göğüsler ve gıdı bölgelerine; erkeklerde ise jinekomasti denilen göğüs meme büyümelerinde, simit olarak adlandırılan bel bölgesine ve gıdıya sıklıkla yapılır. Burada belirtmeliyim ki klasik yağ aldırma yöntemlerine göre birçok avantajı bulunmaktadır.
Fraksiyonel radyofrekansla
Değerli okuyucularım yazımın girişinde de belirttiğim gibi lazer dendiğinde genel olarak herkesin aklına epilasyon geliyor. İstenmeyen tüylerden kurtulmak için çok etkili bir yöntem olan ve hayatı kolaylaştıran lazer, bazı uygulamalarda da tercih ettiğimiz en yaygın işlemlerden.
Burada belirtmek isterim ki; özellikle ameliyatsız cilt yenileme-gençleştirmede lazer çok tercih ettiğimiz bir enerji kaynağıdır. Spesifik cilt sorunları için özel cihazlar kullanılır.
Bu spesifik cihazlardan biri de bugün yazıma konu olan teknolojik fraksiyonel lazer cihazı.
FARKLI SORUNLAR İÇİN TERCİH EDİLEBİLİYOR
Burada özellikle altını çizmek istediğim bir nokta var; cildinize lazerle cilt gençleştirme için tedavi protokolü uygulanacaksa hem cihazın size iyi anlatılmasına hem de cihazın menşesine dikkat etmenizi öneririm.
Cildinizi ve dolaylı yoldan sağlığınızı ilgilendirebileceği için bu konularda hassasiyet göstermelisiniz.
Bu hafta birçok cilt sorununda tercih ettiğimiz, patentli teknolojisi ile diğer cihazlardan ayrışan, bütün cilt tiplerinde rahatlıkla kullandığımız bir lazerden bahsetmek istiyorum.