Cildimiz, tenimiz ve bedenimize hep daha fazla özen gösteririz. Halbuki saçlarımız da özel ilgi ister. Çünkü şampuan kullanımı, boyaların içinde bulunan maddeler, aşırı ısıya maruz kalmak gibi nedenlerden zarar görür. Yazın havuz, deniz, güneş gibi faktörler de saçlarımızı olumsuz etkiler.
Bunun üzerine bir de ilaç kullanımı, kansızlık, tiroid, doğum ve menopoz gibi hormonları etkileyen sebepleri de eklersek saçlarımızın “büyük tehdit altında” olduğunu söylemek abartılı olmaz. Peki saçlarımıza gereken bakımı yapıyor muyuz?
Burada bahsettiğim kozmetik olarak nitelendirebileceğimiz maskeler, kremler değil. Saç diplerini güçlendirecek, özellikle dökülmelerin önüne geçebilecek profesyonel tedavilerden söz ediyorum.
Sonbahar saçlarınızın bakım zamanı olsun
Eğer saç dökülmesiyle ilgili bir uzmanla görüştüyseniz muhtemelen saç mezoterapisi hakkında bilginiz vardır.
İlk olarak ağrı tedavisinde uygulanan mezoterapi, zamanla özellikle medikal estetik amaçlı, bölgesel yağların giderilmesinde, selülitli görünümün iyileştirilmesinde ve anti-aging amaçlı kullanılmaya başlanmıştır.
Her geçen gün mezoterapinin kullanım alanları artmaya devam etmiş; saç ve saçlı deri için de uygun içerikli vitamin, mineral destekleriyle saç mezoterapisi adı altında uygulanır olmuştur.
Saç mezoterapisi nedir?
İnsan bazen bir arkasına yaslanmalı, mola vermeli. Bu mola bir yürüyüş, dostla içilen bir kahve ya da sevilen bir etkinliğe katılmak olabilir. Bir dost sesi duymak, hayatın sıkıcı gerçeklerinden uzaklaşmak hepimize iyi gelir.
Doğanın kahverenginin en güzel tonlarına büründüğü şu sıralar nefes almak, şehrin stresinden uzaklaşmak ve orman yürüyüşleri yapmak için en güzel zaman.
“Peki hocam siz ne yapmamızı önerirsiniz?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Değerli okuyucularım, keyifli bir bakım arası vermek de bir alternatif olabilir.
Özellikle sabah aynaya baktığınızda ışıl ışıl bir cilt, gülen gözler ve mutlu bir ifade görmek size iyi gelecektir.
Sonuçta güne nasıl başlarsak öyle gider.
Hem bakım yaparak sonbaharın kuru havasına karşı cilt bariyerinizi güçlendirir, kışın soğuğuna, ayazına da cildinizi hazırlamış olursunuz.
Keyif molasında önerilerim
Kombine operasyonları “aynı anestezi altında birden fazla bölgenin ameliyat edilmesi” olarak nitelendirmek yanlış olmaz. Çok sayıda doğum, yaş alma ile vücutta oluşan sarkmalar, hızlı kilo alıp verme ile oluşan deformasyonlar, bu ameliyatların yapılmasının temel nedeni olarak gösterilebilir.
Karın germe, meme dikleştirme ya da toparlama, yağ enjeksiyonları, gerektiği takdirde liposuction da bu ameliyatlar esnasında uyguladığımız operasyonlar arasındadır.
Yine normal doğum sonrasında genital bölgede oluşan deformasyonlar da bu ameliyat sırasında toparlanabiliyor.
Yazımın başında dediğim gibi, burada amaç tek bir anestezi süresinde birden fazla müdahaleyi bir arada yaparak deformasyonları tek seferde iyileştirmektir.
Hastanın sağlık durumu el verdiği takdirde, 4-4.5 saat süren bir operasyonla tüm bu müdahaleleri gerçekleştirebiliyoruz.
Operasyon sonrasında hastanın 2-3 gece hastanede kalması, 7 ila 10 günde evde dinlenmesi gerekiyor. Sonrasında kontrollü olarak günlük hayatına dönebilir, doktorunun izni ile belirli bir süre sonra yürüyüşlere ve spora başlayabilir.
Kombine ameliyatlarda neler yapıyoruz?
Meme dikleştirme:
İYİLEŞME ÇOK KOLAY
Her şeyden önce, sonbahar, ilgili prosedürün çok ihtiyaç duyulan iyileşme aşamasını hesaba katınca plastik cerrahiyi düşünmek için yılın mükemmel bir zamanıdır. İyileşmek için gereken tam süre elbette yapılan ameliyatın türüne bağlı olmakla birlikte, bazı ameliyatlar önemli ölçüde daha fazla zaman gerektirir. Örnek olarak bir meme büyütme işlemini ele alalım. Vakaların büyük çoğunluğunda, günlük aktivitelerinize geri dönebilmeniz için birkaç hafta beklemeniz gerekecektir.
Hastalar genellikle şişlik ve ağrı gibi olumsuz belirtiler yaşarlar, bu nedenle bir rahatsızlık hissetmeniz olasıdır. Sonuç olarak, doktorunuz günlük aktivitelerinize dönmeye hazır olduğunuzu hissedene kadar evde kalmak isteyeceksiniz. Bu anlamda, karanlık ve biraz daha serin koşullar rahatlık için daha avantajlı olduğundan, toparlanma aşaması için sonbahar en uygunudur.
Sonbahar ve kış boyunca estetik ameliyat kesilerini kamufle etmek, kapatmak daha kolaydır.
MÜDAHALELER SONRASI GÜNEŞE MARUZ KALMAKTAN KAÇININ
İyileşme aşamanız için en büyük tehditlerden biri güneşe maruz kalmaktır. Aslında, çok fazla güneş sadece iyileşmeniz için gereken süreyi artırmakla kalmaz, aynı zamanda daha fazla komplikasyona da yol açabilir. Bu, yara izi ve hatta enfeksiyon gibi riskleri içerebilir. Bu, özellikle ameliyattan sonraki ilk birkaç gün için geçerlidir.
Güzellik-estetik denildiğinde, zihninizde ilk olarak ne canlanıyor? Böyle bir araştırmaya katılacak olsanız ne cevap verirdiniz? Hekimlik tecrübelerime dayanarak diyebilirim ki; çoğu danışanım öncelikle parlak, sıkı, pürüzsüz bir cilde sahip olmayı istiyor. Peki bunu klinik şartlarda nasıl, hangi yöntemlerle yapabiliyoruz? İşte bugünkü yazımda, hastalarıma önerirken sonuçlarıyla onları mutlu edeceğini bildiğim fraksiyonel radyofrekans enerjisiyle çalışan bir cihazlı uygulamadan bahsetmek istiyorum.
Minimal ameliyatsız yani non-invaziv olarak tanımladığımız bu cihazlı uygulamanın getirdiği yeni nesil bakım seçenekleri sayesinde uzun iyileşme süreçleri gerektiren estetik ameliyatlar ikinci planda kalıyor, acısız ve hızlı dokunuşlarla güzelleşme süreci daha konforlu hale geliyor.
İLERİ YAŞTA BİLE
PÜRÜZSÜZ BİR CİLT MÜMKÜN
Genç görünen bir cilde sahip olmak, kolajen üretiminin tetiklenmesi ile mümkün. Parlak, sıkı, pürüzsüz, akne izlerinden arınmış, gözenekleri ve renk düzensizliği olmayan bir cilt herkesin ortak isteği. Bunu yapabilmek için kliniklerimizde cihazlar ve cihazlarla birlikte uyguladığımız paralel protokoller en güçlü silahımız. Farklı yaş aralıklarında protokolleri çeşitlendirerek sonuca ulaşmanın yolu ise farklı sorunlara müdahale edebilecek cihazlar.
Yaş almak hayatın en önemli gerçeği. 30 yaşından itibaren özellikle kolajen üretiminin durması ve sonrasında her yıl yüzde 1 oranında azalmasıyla yaş alma sürecinin gerçekleriyle tanışıyoruz.
İlk olarak göz çevresindeki çizgiler ortaya çıkıyor ve yaş almaya devam ettikçe bu izler artış gösteriyor.
Kolajen azalmasının devam etmesi sonucu doku ve elastikiyet kaybı ortaya çıkıyor. Yer çekimiyle birleşince yüz ovalindeki sarkmalar daha belirgin hale gelmeye başlıyor. Peki yaş alma sürecini yönetebilmek için neler yapabiliriz?
ANTI-AGING
Mimik çizgileri ve kırışıklıklar, yağ hacmi kaybı, kemik yapısı kaybı, yer çekimi ile ortaya çıkan sarkma, yüz ovalindeki bozulmalar, cilt lekeleri ve cilt rengi düzensizlikleri olarak sıralayabileceğimiz yaş alma belirtileri, zaman içinde daha görünür olmaya başlar.
Yaş alma belirtilerini yönettiğimiz süreci ve bu süreçte uygulanan ameliyatlı ve ameliyatsız müdahalelerin hepsini “anti-aging” olarak isimlendiriyoruz.
Anti-aging, yaşlanma sürecini geciktirmek veya yaşlanma etkilerinin gözle görülür sonuçlarını en aza indirmek için uygulanan tedavi ve bakım protokollerinin genel adıdır. Aslında bu süreç kişinin hayatı ve alışkanlıklarıyla da yakından ilişkilidir.
SÜRDÜĞÜNÜZ YAŞIN
Bu romantizmin yanında, ani hava değişimleri de mevsim gerçeği olarak hayatımızı etkilemeye başlar. Cildimiz de bu değişimlerden payını alır. Birkaç haftadır cildimizi sonbaharda nasıl destekleyebileceğimize dair öneriler paylaşıyordum, bu hafta siz değerli okuyucularıma bunu hayatımızın geneline nasıl yayabileceğimize dair öneriler sunmak istiyorum.
Ani sıcaklık düşüşleri ve ısıtma sistemlerinin devreye girmesiyle her cilt tipi sonbahardan etkilenir. Mevsim geçişlerinde cildinizi ve bedeninizi korumak için gereken bakımı ihmal etmemeli, doktorunuzun ya da uzmanınızın sizin için oluşturduğu cilt bakım-koruma protokolünü evde devam ettirmelisiniz.
PEELING YAPMAYI İHMAL ETMEYİN
Sonbaharda cildinizin donuk, cansız ve susuz kalmasını önlemek için peeling’i haftada iki defaya çıkarabilirsiniz.
Düzenli olarak peeling yapmak, hücresel yenilenmeye yardımcı olur ve herhangi bir nemlendiricinin veya serumun emilimini engelleyebilecek ölü deri hücrelerini ortadan kaldırır.
Peeling’de cilde zarar vermeyecek doğal eksfoliye yani soyma özelliği olan lifleri de kullanabilirsiniz.
Eylül ayı başladı, yazımı okuduğunuz bugün ise öğretim yılının ilk günü. Yeni başlayan öğretim yılı, okula giden tüm çocuklarımız için hayırlı olsun. Ancak eylül sadece öğretim yılının başlamasını ifade etmiyor. Eylül; sonbahar demek, birkaç adım sonrasında kış demek. Yazın son demleri yaşanırken sizlere sonbahar ve kış mevsimlerinde yapılması uygun olan lazer uygulamaları ve tedavilerini hatırlatma niteliğinde olacak bilgileri aktarmak istiyorum.
Neden sonbaharda başlanmalı?
Lazerle cilt iyileştirme protokolleri doktor tarafından yapılmalıdır. Her ne kadar güzellik amaçlı gibi algılansa da lazer tedavileri dikkatle yapılması gereken tıbbi prosedürlerdir ve güneşin ışınlarının dünyaya dik gelmediği, daha az ısıttığı dönemlerde ve yaz bronzluğu geçmiş ciltlere uygulanmalıdır. Günümüzde artık bronz ciltte etkili cihazlar olsa da tedaviyi uygulayacak uzmana mutlaka cihazın özelliklerini sorunuz.
Neden güneşe çıkılmaz?
Lazer tedavileri, özellikle ciltte eksfoliye yani soyma etkisi yaratan fraksiyonel lazer uygulamaları, cilt yenileme amaçlı yapılan protokoller cildi güneş hasarına karşı hassaslaştırır. Dolayısıyla bu uygulamalardan sonra güneşe çıkmak ciltte oluşabilecek tahribatı artırabilir.
Yine lazerle istenmeyen tüyler için uygulanan seanslardan önce ve sonra güneşe maruz kalırsanız, cildinizde lekelenmeler oluşabilir. Özellikle tüy azaltmaya yönelik lazer uygulamalarının sonbahar ve kış mevsimlerinde yapılmasının bir başka sebebi cilt bronzlaştığında, olması gerekenden daha fazla melanin içerir, bu nedenle lazerin tüyleri ten renginden ayırt etmesi zorlaşır.
Bu da uygulamayı zora sokar ve bu nedenle bronz tenli kişilerin lazerle tüy azaltma tedavisi görmemeleri tavsiye edilir.