İşim gereği takip ederim zaten ama bu kez detay detay, inceleye inceleye baktım her şeye.
Neler oluyormuş bizim magazin camiasında!
Ortalık karışmış, o onunla bu bununla aşk yaşıyormuş, tek tek görmeye bile tahammül edemediğim insanlar sevgili olmuş...
Durun durun, gözüme çarpan dedikoduları sizinle de paylaşayım.
Belki gözden kaçırmışsınızdır...
◊ Barış Arduç, seneler sonra Gupse Özay’la yan yana fotoğrafını paylaşmış diye haber okudum.
Eee evlendiler ve çocukları oldu, yan yana fotoğrafın ne önemi var diye düşünmedim değil. Çok da tatlı bir çift oldular bence.
◊
Sosyal medya kullanımının dünyada zirveye ulaştığı şu son dönemde, Amerika’da yapılan araştırmalarda “sosyal jet-lag” öne çıkmış.
Nedir bu sosyal jet-lag diye ufak bir araştırma yapayım dedim. Karşıma çıkan sonuçlar herkesin gerçekten sosyal jet-lag olduğunu gösteriyor.
“Nasıl yani?” demeyin. Hepimiz sosyal mecralarda saatlerimizi harcıyoruz.
Hatta yatağa girdiğimizde bile uyumaktansa sosyal medyaya dalıyoruz.
Bir de saat farkından dolayı diğer ülkelerdeki hayatları kaçırmayalım diye düşününce sabaha karşı uykuya dalıyoruz.
Bu da ileriki zamanlarda psikolojik problemlere, tedavilere kadar uzanan bir yol maalesef.
Bu yaşa kadar hiçbir şeyden psikoloğa gitmeyen ben sosyal jet-lag yüzünden gidersem, kendimi asla affetmem.
Ne demek “işlerin hırsızca dönmesi” anlamadık da?
Galatasaraylı futbolcu Mauro Icardi ile özdeşleşen, Simge Sağın’ın seslendirdiği “Aşkın Olayım” şarkısı, Icardi’nin tekrar takıma gelmesiyle stattaki yerini aldı. Şarkıyı söyleyen mutlu. Şarkısı milyar dinlenmeye ulaşmak üzere. “Icardi gelsin de şarkımız daha çok çalsın” diyecek kadar özgüvenli.
Tebrikler Simge. Söz yazarı Onur Özdemir ise şarkı kullanılırken kendisine sorulmadı diye Galatasaray camiasını “Hırsızlıkla dönüyor bu işler!” diye suçlayacak kadar ileri gidiyor.
Prosedür gereği sorulabilirdi evet, amma velakin yazdığın şarkı bütün camia tarafından sevildi ve benimsendi, bunun ne kadar büyük bir şans olduğunun farkında mısın?
Emeğe saygısızlık göremedim ben burada.
Aksine emeğinin karşılığını fazlasıyla alıp yeniden doğdun denilebilir.
Böyle çomak sokmak yerine yeni yeni şarkılar yazabilirsin sevgili Onur.
Dilek kapısı ağzına kadar açıkmış ki, İstanbul’da durmadım iki aydır resmen.
Neyse ki sosyal medyanın yanında burada da her gittiğimi, her gördüğümü, her deneyimlediğimi yazıyorum, paylaşıyorum sizlerle.
Bu seferki rotam neresi mi oldu?
Tabii ki çılgın Yunan eğlence adası Mikonos.
Geçen hafta ani bir kararla kendimi buraya atıverdim.
10 gün ada hayatını yaşayıp her eğlenceye dahil olmak istedim.
Çok da iyi yapmışım.
Côte d’Azur’un incisi St. Tropez’in her yerinden bir dünya starı çıkabilir.
Benim İtalyan ekibimle soluğu geçen hafta sonu St. Tropez’de aldık.
Tabii ki neler oluyor oralarda bilmek istersiniz diye düşündüm...
Evet, şehir çok eğlenceli, akşamüstü partileri dünyanın en iyisi diyebilirim.
Casa Amor’da masa başı ödenen hesapların hepsi zirve, minimum masa paraları 12 bin euro civarında ama eğlencesi garantili mi garantili. Herkes masa tepelerinde...
Danslar, şovlar, keyifli mekânların başında Casa Amor geliyor. Bence sonrasında dünya markası Bagatelle eğlencesiyle sizi içine alıyor...
Loulou’da bir öğlen yemeği yenmez mi tabii ki yenir. Akşam için de güzel yerler açılmış. Ramatuelle bölgesinde Kinugawa diye bir mekân var. Yer bulabilirseniz mutlaka uğrayın derim.
Napoli’den tekneyle Capri Adası’na vardım. Ve eğlence başladı...
Turistik bir Capri tatili yerine arkadaşlarımla tam bir İtalyan hafta sonu yaşadım.
Peki, nasıl mı? Adanın merkezindeki popüler turistik restoranlar yerine tekneyle bir saat uzaklıktaki adalardaki restoranlara gittik.
Ristorante Da Nicola Fumarole isimli bir mekana gittik. Restorandaki tek turist bendim. İçerisi sadece İtalyanlarla doluydu.
Sanki bütün İtalya’nın ergen ve gençleri oradaydı. İnanılmaz bir öğle yemeğinin ardından üst kattaki parti alanına çıktık.
Akşam üstü 5’te başlayan parti gece 1 civarı devam ediyordu.
Evet, eğleniyorsan, yiyorsan ödeyeceksin tabii.
Amma velakin bu durumu fırsata çeviren işletmeler de yok değil...
Bodrum’da bir akşamüstü altı-yedi arkadaşınla müzik dinleyip bir şeyler içip hadi ortaya iki de pizza söyleyip 100 bin lira ödemezsin!
Evet yanlış okumadınız, 100 bin lira civarında masa hesapları!
Akşamüstü partilerinin eğlence fiyatı bu rakamdan başlıyor. Ne oluyoruz mekânlar, savaşta mıyız hayırdır?
Gönderdiğiniz buza, limon dilimine de mi para almaya başladınız?
Hadi iyi bir DJ getirdiğinizde masraflı bir iş yapıyorsunuz, onda zaten fiyatlar belli oluyor ve insanlar da bunu kabul ederek geliyor. Ama günlük rutin eğlence yapan mekânlar, şişirme fiyatları bu sezon yapmayıverin.
Bir ödül gecesinde beni bile şoka soktun.
Elle dergisinin ödül törenine yetişememek üzdü beni.
Geceye damga vuran ise muhabir bir arkadaşımın gereksiz bir sorusu oldu.
Afra Saraçoğlu röportaj verirken, keyifli keyifli dizisini, yaz projelerini anlatırken keyif kaçıran bir soru geldi aradan...
Ee be arkadaşım o sorunun yeri mi?
O sorunun zamanı mı?
O sorunun muhatabı mı Afra Saraçoğlu?