Görünen o ki bu sezon mini etekleri bile arar olacağız.
Çünkü bazı markalar bu sezon külot modeli şortlar ile karşımızda.
Evet yanlış okumadınız, bildiğimiz külot modeli.
İlk giyen moda ikonu, Hailey Bieber oldu.
O tabii ki doğru kombinle muhteşem görünüyordu ama ben, bu trend Türkiye’ye geldiğinde sokaklar fiziğine bakmadan, yakışıp yakışmadığını düşünmeden bunları giyen kadınlardan geçilmeyecek diye korkuyorum.
Umarım yakışan giyer...
Yaşlanmaya dur de fit kalmaya devam et
Şimdi sizlerle muhteşem birkaç deneyimimi paylaşacağım.
Okullar açıldı, anneler babalar derin bir nefes aldı.
Çocuklarını okula gönderen özellikle anneler, şehir hayatına hızlı bir dönüş yaptı.
Sporlar başladı, bakımlar başladı, öğle yemekleri başladı.
Herkesin yüzünde bir gülümseme tabii ki.
Amma velakin oturduğum çoğu masadaki sohbet aynı... Ergenlerin gezmeleri, tozmaları ve erken yaştaki marka takıntıları!
Z kuşağı dediğimiz 12-14 yaş arası gruplar arasındaki yeni trend şöyleymiş:
Sosyal medyadan gördükleri mekânlara rezervasyon yaptırıp öğlen yemeklerine gidiyorlarmış.
Ben de işletmecilik yaptığım dönemlerde buna hep dikkat etmişimdir.
Maalesef ülkemizde sosyal medya sistemi biraz değiştirse de halen bu vizyonda olan markalar var.
Şimdi size iki yeni mekândan bahsedeceğim. Biri, bir dünya markası olan ve bahsettiğim konuya büyük özen gösteren Hakkasan’ın İstanbul’da açtığı yeni restoran.
Diğeri ise maalesef bu konunun öneminin henüz farkına varamamış olan Gallada...
İkisine de gittim, işte izlenimlerim...
Hakkasan İstanbul:
Bir dünya markası. Londra, Las Vegas gibi dünyanın star şehirlerinde şubeleri var. Her yıl milyonlarca misafir ağırlıyor.
Yapay zekânın geliştiğini ilk duyduğumuzda heyecanlanmıştık.
Kısa sürede robot zekâlar da hayatımıza girdi.
Tam sistemi çözmeye, anlamaya çalışırken kötü etkilerini görmeye başladık.
Dolandırıcılar hemen devreye girdi mesela.
Yapay zekâ sistemiyle birçok sanatçı dolandırıldı, hem de 15 milyon lira!
Barış Manço’nun oğlu Doğukan’ın sesini taklit ederek para topladılar.
Bu duyduğum birinci olay.
Özlemişim, hareket oluyor bizlere de.
Biliyorsunuz sosyal medya çıktığından ve yeni meslekler oluştuğundan beri herkes ait olmadığı hayatlara dahil olmaya başladı. Pahalı çantalar, ayakkabılar, kıyafetlerle...
Tabii ki kazanan, alım gücü olan herkes almalı, ona kimsenin lafı yok.
Fakat fiyatların artması, lüks tüketime ulaşımın azalmasıyla birlikte sosyal medyadaki bazı kızlarımız ve çocuklarımız çareyi sahte ürünler almakta bulmaya başlamış.
Gerçekmiş gibi hediye açma, kutu taşıma, mağazalardan çıkarken görüntü vermelere devam ediyorlarmış.
Kızlar, beyler; sahte ürünlerini aldığınız bazı markalar, o renkler ve modellerde üretim yapmamış bile olabiliyor.
İşim gereği takip ederim zaten ama bu kez detay detay, inceleye inceleye baktım her şeye.
Neler oluyormuş bizim magazin camiasında!
Ortalık karışmış, o onunla bu bununla aşk yaşıyormuş, tek tek görmeye bile tahammül edemediğim insanlar sevgili olmuş...
Durun durun, gözüme çarpan dedikoduları sizinle de paylaşayım.
Belki gözden kaçırmışsınızdır...
◊ Barış Arduç, seneler sonra Gupse Özay’la yan yana fotoğrafını paylaşmış diye haber okudum.
Eee evlendiler ve çocukları oldu, yan yana fotoğrafın ne önemi var diye düşünmedim değil. Çok da tatlı bir çift oldular bence.
◊
Sosyal medya kullanımının dünyada zirveye ulaştığı şu son dönemde, Amerika’da yapılan araştırmalarda “sosyal jet-lag” öne çıkmış.
Nedir bu sosyal jet-lag diye ufak bir araştırma yapayım dedim. Karşıma çıkan sonuçlar herkesin gerçekten sosyal jet-lag olduğunu gösteriyor.
“Nasıl yani?” demeyin. Hepimiz sosyal mecralarda saatlerimizi harcıyoruz.
Hatta yatağa girdiğimizde bile uyumaktansa sosyal medyaya dalıyoruz.
Bir de saat farkından dolayı diğer ülkelerdeki hayatları kaçırmayalım diye düşününce sabaha karşı uykuya dalıyoruz.
Bu da ileriki zamanlarda psikolojik problemlere, tedavilere kadar uzanan bir yol maalesef.
Bu yaşa kadar hiçbir şeyden psikoloğa gitmeyen ben sosyal jet-lag yüzünden gidersem, kendimi asla affetmem.
Ne demek “işlerin hırsızca dönmesi” anlamadık da?
Galatasaraylı futbolcu Mauro Icardi ile özdeşleşen, Simge Sağın’ın seslendirdiği “Aşkın Olayım” şarkısı, Icardi’nin tekrar takıma gelmesiyle stattaki yerini aldı. Şarkıyı söyleyen mutlu. Şarkısı milyar dinlenmeye ulaşmak üzere. “Icardi gelsin de şarkımız daha çok çalsın” diyecek kadar özgüvenli.
Tebrikler Simge. Söz yazarı Onur Özdemir ise şarkı kullanılırken kendisine sorulmadı diye Galatasaray camiasını “Hırsızlıkla dönüyor bu işler!” diye suçlayacak kadar ileri gidiyor.
Prosedür gereği sorulabilirdi evet, amma velakin yazdığın şarkı bütün camia tarafından sevildi ve benimsendi, bunun ne kadar büyük bir şans olduğunun farkında mısın?
Emeğe saygısızlık göremedim ben burada.
Aksine emeğinin karşılığını fazlasıyla alıp yeniden doğdun denilebilir.
Böyle çomak sokmak yerine yeni yeni şarkılar yazabilirsin sevgili Onur.