Bünyamin Sürmeli

Lodos ve su baskınları

10 Şubat 2006
Lodos, bugün batı bölgelerde fırtına şeklinde esecek ve sıcaklıkları artıracak, sağanak yağışları Türkiye’ye taşıyacak. Marmara, Ege, Akdeniz ve İç Anadolu’nun batısında altyapı sorunu olan bölgeler ile bodrum katlarda yaşayanlara dikkat diyoruz!

Dikkat, dikkat, dikkat!!! Birçok olumsuz etkileri ile gözü yaşlı lodos geliyor. Bugün batı bölgelerde fırtına şeklinde esecek ve sıcaklıkları artıracak, sağanak yağışları Türkiye’ye taşıyacak. Burada iki sıkıntı söz konusu; birincisi, lodos soba zehirlenmelerine neden olabilir, ikincisi ise batı bölgelerde güçlü sağanakların üzerine lodosla eriyen kar sularının eklenmesi su baskınlarına yol açabilir. Marmara, Ege, Akdeniz ve İç Anadolu’nun batısında altyapı sorunu olan bölgeler ile bodrum katlarda yaşayanlara dikkat diyoruz!

*

Geçen sonbaharda, ekim kasım gibi yazılarımda; "Bu kış Sibirya etkisinde geçecek ve havaların ılık gitmesine aldanmayın batı bölgelerin kışı ocak sonu başlar" diye bahsediyordum. Ocağın ikinci yarısında başladı soğuklar ve ardı arkası kesilmiyor. İşte bir soğuk daha geliyor. Öğrenciler bu duruma sevinse de "Yeteeeeeer" diyenlerin olduğunu tahmin ediyorum, ama boşa; bu konuda benim de elimden bir şey gelmiyor, biz meteorologları doktorlardan ayıran en önemli özellik, bizde teşhis var ama tedavi yok maalesef. Son iki soğuk hava sistemi pazar, pazartesi günleri gelmişti, bu sefer de benzer şekilde. Yine gözünüz kulağınız cuma günkü hava durumu bültenlerinde olsun, zira biliyorsunuz size yazılarımı gözlerinizin önüne gelmeden iki gün önce yazıyorum, değişim olabilir. Ama şu anki tabloda cumartesi yeni bir soğuğun geleceği, pazar günü güçlenip yağışları Marmara, Ege, İç Anadolu ve Karadeniz’de kara çevireceği görünüyor. Bu sistemin ömrü 2-3 gün, ardından etkisini yitiriyor. Eğer değişim olursa zaten ayrıntılarını hava durumu bültenlerimizde izlersiniz deyip soğuk haberi (öğrenciler için sıcak olabilir, bu onların derdi, ben karda tatil yapamıyorum ya o bakımdan...) geride bırakıyorum.

Biz millet olarak her şeye isim veriyoruz, sıfatlandırıyoruz ve bunu çok seviyoruz. Benim alanımla ilgili olarak örnekler; kavuran sıcaklar, öldüren çöl sıcakları, Sibirya soğukları, Basra sıcakları gibi. Durum bu şekilde olunca soğuk hava Sibirya’dan geliyor dediğimiz anda SİBİRYA SOĞUKLARI damgası basılıyor. Tabii ağız dolduran koskoca "Sibirya Soğukları" bir afet değil de klasik bir kış tablosu oluşturunca da "Nasıl Sibirya soğukları bunlar?" sorusu telaffuz edilmeye başlıyor. Öncelikle şunu söyleyeyim; Sibirya Soğukları adına sahip spesifik bir soğuk hava yok. Yani Ticaret Rüzgarları, Musonlar, El Nino, La Nina gibi bir adı olan bir rüzgar ya da sistem hareketi değil. Sibirya Soğukları adını Sibirya’dan geldiği için yakıştırıyoruz, yoksa kendilerinin bundan haberi yok :). Yani bu kış, kuvvetli ya da zayıf hangi soğuk hava sistemi gelirse gelsin hepsinin adı Sibirya Soğukları...

Karı ne kadar sevsek de fazlası olunca "üf püf" demeye başlıyoruz. Ama aslında bu kışı ucuz atlatıyoruz desek yeri. Zira bu kış, normalden çok daha sert hava sistemleri Sibirya’da oluşuyor. Bu sert soğuk sistemler güneye doğru iniyor ve bu soğukların merkezi Türkiye’ye çok yaklaşıyor ama neyse ki biz bu sistemlerin ancak kıyısından köşesinden etkileniyoruz. Kıyısından köşesinden etkilenirken kar, tipi, buz, çığ, fırtınalar gibi çoğu zaman hayatı durduran hava koşulları ile boğuşurken gelin sistemin merkezindeki soğukları siz düşünün. Merkezi diyorum ama çok uzağımızda değil, hemen kuzeyimizde, Ukrayna’da son 3 hafta içinde 750’nin üzerinde insan bu soğuklar sebebiyle yaşamını yitirdi. Tek cümle ile neden ucuz atlatıyoruz dediğimi anlıyorsunuz değil mi?
Yazının Devamını Oku

Yeni soğuk hava dalgası

3 Şubat 2006
Bugün doğuda, pazar günü ise batı bölgelerde yer yer yağış bekleniyor. İç bölgelerde gece sıcaklıklar yine eksi 10 derecelerde, bu da buzlanma anlamına geliyor. Bugünkü yazıma da iki hafta önce olduğu gibi, gözünüz kulağınız bugün ve yarın aktaracağımız hava durumu bültenlerinde olsun diyerek başlıyorum. Zira siz yazımı okumadan 2 gün öncesinde yaptığım tahminlerde, önümüzdeki hafta, geçenlerde yaşadığımız kadar sert olmasa da yine bir soğuk hava sistemi ile karşı karşıya kalabileceğimiz görünüyor. Yani 5-6 günlük bir öngörüden bahsediyorum. Sapmalar olabilir, ama şu an itibarıyla kış yüzünü yine göstereceğe benziyor. Bu haftasonunda durum nasıl? Bugün doğuda, pazar günü ise batı bölgelerde yer yer yağış bekleniyor. İç bölgelerde gece sıcaklıklar yine eksi 10 derecelerde, bu da buzlanma anlamına geliyor.

*

Küresel ısınma artık hemen herkes tarafından biliniyor. Küresel ısınmanın getireceği zarar ya da yararın sınırları henüz kesin olarak çizilemiyor da. Araştırmalar devam ettikçe de yeni bulgularla karşılaşıyoruz. İngiltere’den yine yeni iklim araştırma sonuçları geldi, taze taze ama hiç iç tazelemiyor. Çıkan sonuçlar eski bilgileri doğruluyor, hatta daha da kötüye gittiğini ortaya koyuyor. Araştırma sonucunun önsözünde yazar Tony Blair, "İklim değişiminin getireceği riskler bizim tahminlerimizin çok daha üzerinde olabilir" şeklinde bir açıklama yaptı. Gerçi bir kısmı bildiğiniz şeyler ama sıcaklığın 2 derece daha artması durumunda (gerçi 2 derece ha deyince artacak bir sıcaklık değeri değil, zira sıcak-soğuk dönem değişimlerinde meydana gelen bir dalgalanma seviyesi) oluşacak riskler şöyle sıralanıyor:

1. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde tarım ürünlerinde azalma

2. Avrupa ve Rusya’da verimsiz hasadın üç katına çıkması

3. Çölleşme sonucunda, kuzey Afrika’dan büyük göçler

4. İki milyar sekiz yüz milyon kişinin su sıkıntısıyla karşı karşıya kalması

5. Mercan kayalıklarının yüzde 97’sinin yok olması

6. Kutup ayılarının soyunun tükenmesi

7. Afrika ve Kuzey Amerika’da sıtma hastalığının yayılması

Bu araştırma sonucu; "küresel ısınma özellikle fakir bölgeleri vuracak" şeklinde yorumlanıyordu. Ama burada şunu unutmamak lazım ki, araştırmada özellikle tarım ve toprakla uğraşan bölgeler üzerine detaya girilmişti. Raporda 2.8 milyar insanın su sıkıntısıyla karşı karşıya kalma ihtimalinin bulunduğuna dikkat çekilirken şunu da biliyoruz ki, 2050 yılında 2 milyar insan sel tehdidi altındaki bölgelerde yaşamak zorunda kalacak. Buradan çıkan sonuç şu; atmosferik çevrimdeki su miktarı değişmiyor, ama dengesini bozduğumuz atmosferimizde zamanlama ve yer konusundaki sapmalar oluşuyor. Su miktarı değişmiyor ama bir yandan içmeye su bulunamazken, başka bir noktada o içmeye bulunamayan su, can alacak seviyede aşırı geliyor, seller oluşuyor.

Bu tehdidin oluşacağı bölgelerin büyük kısmının Asya’da bulunacağı belirtiliyor. Çünkü Asya’da iklim değişikliğinin yanı sıra hızla artan bir insan nüfusu var. Bu da sel tehdidi ile yüzyüze kalacak insan sayısını artırıyor. Bugün dünya genelinde sel tehdidi altında yaşayan insan sayısı yaklaşık 1 milyar. Artan nüfusu işin içine katacak olursak 2050 yılına kadar bu sayı iki katına çıkacak. Aslında iki katını da aşma ihtimali söz konusu, zira bu konu üzerine bir çok senaryo var, bunlardan biri; küresel ısınma nedeni ile verimli topraklar, sel riski altında kalan bölgeler olacak ve bu verimli topraklardan faydalanabilmek için göçler meydana gelebilecek. Dolayısı ile sel tehlikesi altında yaşayan insan sayısı artabilecek. Gördüğünüz gibi bildiğimiz bilgilere yakın tespitler ama rakamlar konuştuğunda gerçekten ürkütücü olabiliyor.
Yazının Devamını Oku

Soğuklara veda ama buzlanmaya devam

27 Ocak 2006
Bugün kar yağışları Marmara’da, Karadeniz’de yer yer zayıf bir şekilde görülecek. Yağışın kesilmesi, fırtınanın dinmesi sizi yanıltmasın, bu buzlanmanın ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Ayazla beraber Marmara, Karadeniz,İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da don ve buzlanma riski sürüyor.

Soğuklara veda ediyoruz, bugün kar yağışları Marmara’da, Karadeniz’de yer yer zayıf bir şekilde görülecek. Yağışı kesen yüksek basınç, hem de kar yağışları oluşturan, soğukları Türkiye’ye taşıyan yüksek basınç. Sınırlarımızın dışında, kuzeydeyken Türkiye’ye olumsuz kış koşullarını yolluyordu, merkezini yurdumuzun üzerine taşıyınca hava sakinleşmeye, yağışlar kesilmeye, sıcaklıklar adım adım artmaya başladı. Ama hemen belirteyim, yağışın kesilmesi, fırtınanın dinmesi sizi yanıltmasın, bu buzlanmanın ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Zira yüksek basınç gece ayaz oluşturuyor, ayazla beraber Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da don ve buzlanma riski sürüyor. Sürücülere don, buzlanma ve görüşü düşüren sise karşı dikkat diyoruz.

Yazılarımı takip edenler hatırlarlar, "batı bölgelerin kışı ocak sonu başlar" diye sürekli bahsediyordum. Ara ara soğuklar kasımda, birkaç kez de aralıkta kar oluşturdu ama bu yılın en sert sistemi bitmek üzere olan bu soğuklardı. Geçtiğimiz haftanın başlığı "SOĞUK APARKATLARART ARDA"ydi. Bu sözü yineliyorum soğuklar art arda geliyor. Eğer bir değişim olmaz ise şubatın ilk günlerinde yine kar yapabilecek bir soğuk ile karşılaşabiliriz. Ama daha net değil, uzun vadeli bir öngörü olduğu için bu soğukların ayrıntılarını önümüzdeki haftanın hava durumu bültenlerine bırakıyorum. Gözünüz kulağınız hava durumu bültenlerimizde olsun. Soğuklar devam ederken sürekli yaptığımız bir uyarı var "kıyafetlerinize dikkat edin" diye. Geçtiğimiz günlerde televizyonda soğuklarda nasıl giyinilmesi gerektiğini anlatmıştım, gerek mail, gerek telefon yolu ile konuyla ilgili bilgi isteyen çok oldu, o zaman televizyonda izlemeyenlere buradan anlatayım dedim, eğer izlediyseniz, e bir daha okursunuz artık :)

*

Soğuk, özellikle rüzgarlı soğuk günlerde vücudumuzdan ısı kaybı daha fazla oluyor. Hissedilen sıcaklık diye bahsettiğimiz de bu, nasıl yazın nem hissedilen sıcaklığı artırıp bunaltı oluşturuyor, kışın da rüzgarlar, sıcaklığı gerçek değerlerinin altında hissettirip "rüzgar soğuğu" ya da "rüzgar ısırması" adları altında ekstra üşümeye ve cilt kuruluğuna neden oluyor. Mantığı çok basit, çaydanlıktaki suyu buharlaştırmak için ocaktan ısı alınıyor, cildimizdeki ter de buharlaşmak için vücuttan ısı emiyor. Rüzgar estiğinde cilt yüzeyindeki nemi süpürüyor, bu durumda buharlaşma hızlanıyor, hızlandıkça vücuttan emilen ısı artıyor, bu çevrim ile soğuk havanın yanında ikincil bir üşümeye maruz bırakılıyor. Bu etkiden kurtulmak için rüzgar ile vücut arasında bir izolasyon oluşturmak gerkiyor. Bunu da kat kat giyinerek oluşturabiliriz. İki tane kalın kıyafetle dışarı çıkmak yerine, o kadar kalın olmasa da 4-5 kat giyip sonra paltomuzu sırtımıza alırsak, her kıyafet arasında kalacak hava tabakası, dışardaki soğuk havanın vücudumuza ulaşmasına karşı bir direnç tabakası oluşturacak. Bir deneyin, buna çift fanila giyerek başlayın, aradaki farkı net bir şekilde göreceksiniz. Gelelim eldivenlere; parmak parmak olanlar yerine, dört parmağın birden girdiği, patik şeklindeki eldivenleri tercin edin. Hem parmakların birbirine sürtünmesi ile eliniz ısınacak, hem de eldivenin tek tek parmakları ile hava arasında temas eden kısım azaltılarak ısı kaybı engellenmiş olacak. Bu eldivenleri bulmak biraz zor. Profesör Mikdat Kadıoğlu söz verdi, bana Japonya’dan getirecek, siz ne yaparsınız bilemem...
Yazının Devamını Oku

Soğuk aparkatlar arka arkaya

20 Ocak 2006
Soğuk hava İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu ve yer yer Marmara’da kar yağışlarına neden olacak. Kar yağışlarının büyük kısmı hafta sonunda zayıflayacak. Sis riski var. Soğuk hava sistemleri arka arkaya geliyor. Bugün kendini hissettirmeye başlayan soğuk hava; İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güney Doğu ve yer yer Marmara’da kar yağışlarına neden olacak. Kar yağışlarının büyük kısmı hafta sonunda zayıflayacak ama bu durumda sis riski ortaya çıkıyor. Yetkililerin tetikte olmaları gerektiğini hatırlatıyoruz, sürücülere de dikkat demeden geçemiyoruz.

Hafta sonunda soğuk ve yağış zayıflıyor, ama önümüzdeki hafta aynı sistem dönüp dolaşıp tekrar ve açıkçası daha sert bir şekilde gelecek.

Yazımın buradan sonrasını okuyacaklara; bu yazıyı siz okumadan 2 gün önce hazırladığımı, değişim olabileceğini hatırlatıyorum. Bu nedenle bugün ve yarın gözünüz kulağınız haber ve hava durumu bültenlerinde, eş zamanlı olarak da yetkililerden -en başta benden olmak üzere!- gelecek açıklamalarda olsun diyorum.

Tabir yerindeyse Sibirya soğukları ya Türkiye’ye, ya Balkanlar ile Türkiye’ye, ya da Beyaz Rusya üzerinden Balkanlar ve Orta Avrupa’ya patlayacak! Eğer bu sistem beklendiği rotada yoluna devam ederse, ciddi sıkıntılar yaşanabilir. Sibirya’dan kopup bugünlerde Rusya üzerinde bulunan soğuk hava sisteminden bahsediyorum. Geçen günlerde sert bir soğuğun geleceğinden, olumsuz kış koşullarını oluşturacak Sibirya soğuklarının görüleceğinden, ama öyle yüzyılın soğukları olarak adlandırılacak soğukların en azından pazartesi gününe dek etkili olamayacağından bahsetmiştik. İşte sözünü ettiğimiz bu soğuklar pazartesi gecesinden itibaren geliyor. Özellikle 24-28 Ocak arasında görülecek soğuklar, eğer şu anda çizdiği yoluna devam ederse (Tekrar hatırlatıyorum, bu bilgi 18 Ocak itibarıyla), Türkiye’yi ciddi sıkıntılar bekliyor. Ben 8 yıldır bilfiil her gün haritaları inceliyorum, tahmin yapıyorum. Bu denli bir soğuğu orta ve batı bölgeler üzerinde görmedim. Tekrar söylüyorum eğer bugünkü görüntü gerçekleşirse (ki umarım gerçekleşmez), Marmara genelinde gündüz sıcaklıklar -8, -9 derecelerde ölçülebilir. Bu durumda İç Anadolu’da, Karadeniz’de, Doğu Anadolu’da daha düşük değerler görülecektir. Türkiye’de beklenen bu sıra dışı sıcaklıklar ve Marmara’da -10 dereceler hayatı ciddi anlamda etkileyebilir. Rusya ve Ukrayna üzerinden gelen bu soğuklar Balkanlar ve Orta Avrupa’yı da donduracağa benziyor. Bu nedenle size alacağınız önlemlerden bahsetmiyorum, zira sanırım -10 derecelerdeki kış koşullarında hazırlıksız araçlar ile, hafif kıyafetler ile, önemsiz nedenler ile dışarı çıkmayacaksınızdır. Evde geçirdiğiniz zamanlarda salep ve C vitamini almayı da ihmal etmeyeceksinizdir. Bir ikincisi sokak hayvanlarını ve kuşları da unutmazsınız herhalde. Öte yandan bu denli sıra dışı ve uzun vadeli bir hava hareketi olduğu için değişme, zayıflama ihtimali her zaman var. Burada yetkililere de bir hatırlatmam var, bugün ve yarın yapılacak açıklamalara göre, bu tahminlerin doğrulanması durumunda özellikle kimsesizler ile sokak çocukları için sığınma yerleri hazırlanmalı.

*

Soğukların hayatı ciddi anlamda etkilemesi beklense de yine yüzyılın soğuğu demek pek doğru değil sanırım, zira bakın bugüne kadar kayıtları tutulmuş en düşük sıcaklıklar, İstanbul -16.1 (9 Şubat 1929), Ankara -24.9 (5 Ocak 1942), Erzurum -36.0 (23 Ocak 1995), Kars -36.7 (27 Ocak 1950), Trabzon -7.0 (15 Ocak 1950), Ardahan -39.8 (21 Ocak 1971). Öyle ya da böyle, tehlike söz konusu, cuma gününden itibaren gözünüz-kulağınız bizde olsun...
Yazının Devamını Oku

Tatilden dönenler, dikkat!

13 Ocak 2006
Orta ve kuzey bölgelerde karla karışık yağmur ve kar yağışı bekleniyor. Marmara’da soğuk biraz etkisini artırıyor. Yağışlar kara dönmeye başlıyor. Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu kar yağışlı. Buzlanma riski Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da yüksek.

Bu hafta sonu ile ilgili söyleyeceğimiz en önemli şey şu: SOĞUK. Yine orta ve kuzey bölgelerde karla karışık yağmur ve kar yağışları bekleniyor. Bu hafta sonunun önemi, uzun bayram tatilinde şehir dışına çıkmış olanların dönüşe geçecek olmaları. Marmara’da soğuk biraz etkisini artırıyor. Yağışlar karla karışıktan daha çok kara dönmeye başlıyor. Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu kar yağışlı. Özellikle Bolu çevrelerinde sıkıntı ihtimali var. Sürücülerin olumsuz hava koşullarını göz önünde tutarak yola çıkmaları ve seyahat etmeleri gerekiyor. Buzlanma riski Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da yüksek.

*

Bayram nasıl geçiyor? Umarım çok yiyip midenizi bozmuyor, ev sahiplerinin "Yahu bayramda da diyet olur mu? Bayram bu canım, burada ye de, başka yerde yemezsin!" kandırmalarına gelip de, çikolata ve tatlılarla kilo almıyorsunuzdur. Ben mi? Ne olsun işte çalışıyorum!!! Ne var? Ben de bayram tatili, kar tatili yapmak istiyorum!!! Bilinçaltıma bile yerleşmiş, "kar" ya da "bayram" dendiğinde bir çok kişinin ilk düşündüğü şey tatil, benim ise tüm planlarımı iptal edip, yoğun bir çalışmaya gireceğim aklıma geliyor. Neyse ki meslek ve halka hizmet aşkı, bir de bayram seyranlarda aldığım hayır duası beni çalışmaya, çalışmaya ve daha çok çalışmaya yöneltiyor :))

Geçen hafta "Bir grup Marslı, afete dönüşmedikçe karı kardan kabul etmiyor" demiştim. Bu hafta bir çok Marslı’dan mail aldım. Hatta mailin birinde "Tamam, kabul ediyorum ben bir Marslı’yım, ne yapayım kar yağsın istiyorum" diyordu. Sanırım bir yanlış anlama var, ben kar severlere Marslı demedim, hava durumlarını yanlış dinleyip, ya da gönüllerindeki hava durumunu dinleyip, ’karla karışık yağmur’ tanımlamamızı duyduktan sonra camın önüne oturup yolları kapatacak, şehri felç edecek, hayatı durduracak bir kar bekleyenleri kastediyordum. Yabancı kültürlerin hayranlarından sonra, bir de farklı gezegen hayranları türemeye başladı. Bir yazı ile amma Marslı çıktı ortaya, görüyorum ki bayağı Marslı olma meraklısı varmış :)

*

Kış mevsimine denk gelmesi ile bayramların bir handikabı daha ortaya çıkmaya başladı, SOĞUK ALGINLIĞI! Tatillerde sağlığımıza, yiyip içtiklerimize pek dikkat etmiyoruz, bir de akraba, eş dost ziyaretlerinde araçlardan inişlerde, ya da araçlara binişlerde ’bir koşuda içeri girerim’ diyerek üzerimize bir şey almıyoruz, sonra bayram bitiminde yatak döşek yatıyoruz. Bakın bayramdan sonra bu örnekleri etrafınızda çok göreceksiniz. Nereden biliyorum; tecrübe ile sabit, terzi kendi söküğünü dikemez misali ben de büyükleri ziyarette üşendim, şöyle bir koşu apartmana girerim diye paltomu arabada bıraktım. Boyun fıtığından dolayı boynum yine tutuldu, üşütenlerde illaki olacaktır. Üşütenler hep üşenenler... (nasıl slogan oldu ama?)

Sıcaklıklar tam sınırda, Marmara’da bir kar bir yağmur, bir kar bir yağmur gidiyor! Bir çok kişinin beklentisi ’şöyle adam akıllı bir kar yağsın da ortadaki mikroplar kırılsın’, özellikle zatürre mikrobu bugünlerde ortalığı karıştırıyor. Bilhassa çocukları vuruyor. Ama şöyle bir durum var ki, karın mikrop kırdığına dair ispatlanmış bir bilgi yok. Yağışın kar şeklinde yere inmesi için yer seviyesinde sıcaklığın + 4 derecenin altında olması yeterli. Ama bir çok mikrop, bırakın +3, +4 dereceyi, sıfır altındaki sıcaklık değerlerinde dahi yaşayabiliyor. Kar yağışının ardından çocukların iyileşmeleri konusunda benim bir teorim var. Kar mikropları kırdığı için değil, muhtemelen çocuklar kardan dolayı okula gidemedikleri için iyileşiyorlar. O dönemde hasta olanlar iyileşiyor, hasta olmayanlar da tatil sebebi ile hasta çocuklardan uzak kaldıkları için rahatsızlanmıyor. Ne dersiniz?

Bu haftalık yazı böyle, bayram havasında biraz. Bu bir başlangıç, sırada tüm günlerinizin bayram havasında geçmesi var. Ruhunuz bayram havasını hiç terk etmesin, iyi bayramlar...
Yazının Devamını Oku

Bayrama soğuk misafir

6 Ocak 2006
Yarından itibaren kendini hissettirmeye başlayacak soğuklar bilhassa pazar günü kuvvetlenecek. Marmara’da yağışları yer yer karla karışık yağmur ve kara çevirebilecek. Hava koşulları Trakya’da hayatı olumsuz yönde etkileyebilir. Türkiye bayramda Sibirya üzerinden gelen soğukları karşılamaya hazırlanıyor, daha doğrusu bayramda değil, bayram tatilinde. Zira yarından itibaren kendini hissettirmeye başlayacak soğuklar bilhassa pazar günü kuvvetlenecek ve Marmara’da yağışları yer yer karla karışık yağmur ve kara çevirebilecek. Ama burada belirtmem gerken önemli bir detay var; maalesef bir grup Mars’lı afete dönüşmedikçe karı kardan kabul etmiyor. Bu ırktan bir başka grup da "kar" kelimesini duyar duymaz bilgisayarın başına oturup, "afet geliyor, yarın iş yerlerinizi erkenden terk edin" şeklinde elektronik postalar dolaştırmaya başlıyor. Bu beklediğimiz soğuk ve yağış hayatı ciddi anlamda etkileyip afete dönüşecek bir kar oluşturmayacak. Hatta Marmara’nın büyük kısmında karla karışık yağmur, yükseklerde kar şeklinde ama yer yer ve zayıf görülecek. Ancak Trakya’da hayatı olumsuz yönde etkileyebilir. Ama hep belirtiyorum, gazete basımı nedeni ile size bu bilgiyi ve tahminleri iki gün önceden hazırlıyorum, bir de üzerine önümüzdeki 3 günün tahminlerini ekleyince, 5 günlük bir tahmin oluyor, değişim olabilir, gözünüz kulağınız hava durumu bültenlerimizde olsun. Her ihtimale karşı seyahate çıkacaklara olumsuz hava koşullarına göre tedbirinizi alın diyoruz. Soğuk hava zayıflayabilir ama siz önünüzü kış tutun, bırakın yaz gelsin...

*

İşte bir bayram daha yaklaşıyor, gerçi birçok kişi bunu "bayram tatili" yaklaşıyor olarak algılıyor ama geleneklere bağlı bir kişiliğim olduğu için bayramlar benim için en kötü zamanımda bile heyecan verici olmuştur. Kurban bayramı deyince aklınıza ne geliyor? Kurban bayramlarında zihnimin TOP 10’unda her dem bir numara olan kavurma ve bol karabiberli pirinç pilavından sonra, süratli yaşam içerisinde, pek fazla vakit ayıramadığım kuzenlerimi göreceğim aklıma geliyor. Tabii bayram hafta sonu ile birleşince insan dinlenmeyi ve tatili de düşünmüyor değil! Ha bir de trajikomik haber bültenleri var. Bayramın ilk günü akşamı haber bültenlerinde birinci haberi gözünüzün önüne getirin; arkasında 50 kişinin koştuğu, keskin nişancılar ile zayi edilmeden yakalanmaya çalışılan, bir grup babayiğidin, burun ve boynuzlarından yakalamak için üzerine atladığı, kaçmış inek ya da boğa görüntüleri. O kadar denetim ve cezalara rağmen haber olacak bu tür vakalar yine yaşanabiliyor, enteresan...

Benin aklıma gelenler bunlar, ama halkım ne tür duygular içerisinde öğrenip sizlerle paylaşayım istedim ve "CNN TÜRK haber merkezi oyu yoklaması" yaptım. Düşünmeden cevap istediğim için adeta refleks olarak aldığım yanıtlar; kavurma, akraba ziyaretleri, yağmur (sekmez, ya bayramın birinci günü akşamı, ya da dördüncü günü), dinlenme, tatil (özellikle kayak tatili), ihtiyaç sahiplerine et dağıtımları ve çikolata yeme seansları oldu. Yüksek bilişim teknoloji aygıtları ile yaptığımız bu araştırmaya katılan 102 denek arasından ("niye 100 değil de 102?" demeyin çünkü araştırmaya haber merkezi dışından zorla gönüllü olarak katılmak isteyen Nur Hanım ikiz bebek bekliyor) bir tanesi sadece çikolata yiyerek bayramı geçireceğini söyledi, sanırım kim olduğunu tahmin ettiniz...

Geçen yıl, araştırılırsa altından çok şeyin çıkacağını düşündüğüm bir soru atmıştım ortaya. Soru şuydu: Hemen hemen her yıl kurban bayramında yağan yağmurun bir fizik karşılığı var mı acaba? Gülmeyin canım, yıllar sonra Kızılderililerin ateş dansının yağmuru tetikleyebilecek öğelere sahip olduğu kanıtlandı. Belki kurban bayramlarında yağan yağmurun da bir fiziksel nedeni vardır, ne bileyim belki çok sayıda kesilen hayvanların kanları buharlaşma ile atmosferde bir takım etkileşimler oluşturuyordur!!! Olamaz mı?
Yazının Devamını Oku

Yıl ıslak başlıyor

30 Aralık 2005
Bu haftaki yazımı yılbaşı ve yeni yıl üzerine yazmayı düşündüm ama her yerde yeni yıl ile ilgili yazılar okuyorsunuzdur diye vazgeçtim, 1 yaş daha yaşlanan dünyamıza yaptıklarımızın farklı bir boyutunu yazdım sizlere bu hafta. Ama önce hafta sonunda hava nasıl ona bakalım. Doğuda dondurucu gece soğukları var, -25, -30 dereceler ölçülüyor. Eğer şart değilse geceleri dışarı çıkmayın diyoruz. Dondurucu soğukların üzerine bir de kar geliyor. Batı bölgeler de yağışlara ve soğuklara hazırlanıyor. Yılın son günü ile beraber sıcaklıklar hissedilir değerlerde düşmeye başlıyor. Bu düşüş lodos yönünden sert esen rüzgarlar ile gelen yağışların devamına neden olacak. Batı bölgelerde sağanak şeklinde beklenen yağışlar yeni yılın ilk günü ile yurdun tamamına yayılıyor. "Yıl nasıl başlarsa, öyle gider" derler ya, isterseniz biz bu yağışları bereket olarak yorumlayalım, ne dersiniz? :)

*

"Küresel ısınma!" Aslında bu tanımlama şekli biraz yetersiz kalıyor, yani sorunun bir kısmını gösteriyor. "Küresel İklim Değişimi" tanımlamasının daha doğru olduğunu, sıkıntıların büyük kısmını kapsadığını düşünüyorum. İnsan aslında küçük bir dünya, küresel ısınma gibi insan vücudundaki ateşlenme de yaşanan bir enfeksiyonu belirtiyor. Ateşlendiğimizde düzensiz refleksler veririz, 40 derece ateşliyken bazen üşürüz, hatta titreriz, bazen başımız ağrır. Aslında ateş de bu hissettiklerimiz gibi vücudumuzun verdiği bir reflekstir. Dünya da aynı şekilde, olması gerekenden daha fazla miktarlarda bazı maddeler atmosfere yayılınca ilk refleks olarak ateş çıkıyor. Ardından buzul erimeleri, aşırı sıcak yazlar, aşırı sert kışlar, denizlerin sıcaklık ve tuzluluk oranlarının değişmesi, bu değişime bağlı deniz akıntılarının yön ve güçlerinin farklılaşması, güneşlenmenin değişmesi, okyanusların asidikleşmesi, hayvan, böcek ve bakterilerin göçleri, bilinmeyen hastalıkların ortaya çıkışı ve sıralamakla bitmeyecek diğer problemler. Bu nedenle ısınma yalnızca bir uyarı. Örneğin son 3-4 yıldır yaşadığımız sert kışlar. Ateşlendiğimizde üşümemiz gibi, küresel ısınmada da haftalarca yerden kalkmayan karlar, hayatı durduran sert kışlar yaşanabiliyor.

Dünyanın dengesinin değişmesi konusunda okyanuslar önemli bir örnek. Okyanuslardaki yüksek miktarda bulunan karbondioksidin bir şekilde azaltılması sağlanırsa, okyanusların havadan emeceği karbondioksit oranı da artar, bu şekilde havadaki karbondioksidi düşürerek küresel ısınmanın belki önüne geçilebilir. Amerikalı Oşinograf Dr. Martin’in bir deneyi vardı. Dr. Martin okyanuslara atılacak demir, plankton oluşumunu sağlayacak ve karbondioksit ile beslenen planktonlar da okyanuslardaki karbondioksit oranını düşürecek diye düşünüyordu. Bu durumda okyanuslar, havadan daha fazla karbondioksik emecek ve böylelikle süresel ısınmanın önüne geçilebilecekti, ama bu deney destek görmedi. Yapılan son araştırmalar okyanuslardaki karbondioksit artışının yani asidikleşmenin geri dönüşü hayli güç, hatta imkansız noktalara geldiğini gösteriyor. Okyanuslar ve denizler asidikleşirse ne olur? Balık severler gözünüzü bana verin (neticede gazete ya, o bakımdan), asit en büyük zararı balıkların üreme ve yaşam alanları olan mercanlara eritiyor, parçalıyor. Bu da balıkların türlerini ve miktarlarının azalmasına sebebiyet veriyor. Azalma ve yok olma tabii bir günde olmayacak, 100 yılı geçecek belki. Ama küresel ısınma da aynı sürede (sanayi devriminden sonra) bu denli zarar verir hale geldi; gelin görün ki yaşanan ve beklenenlerin önünü alamıyoru.
Yazının Devamını Oku

Buzlama, kar yağışının önünde

23 Aralık 2005
Kar yağışı cumartesi günü de devam edecek. Pazar günü ise batı bölgelerden başlayarak kesiliyor. Isınma pazartesi gününden itibaren ama Marmara’da, Ege’de yine 10 derecelerde, belki de altında olacak.

Sibirya soğukları sürüyor. İşte kar yağışları yurdun büyük kısmında aralıklarla görülebiliyor. Kar, yurdun birçok noktasında problemlere, kazalara yol açıyor ancak aldığım son haberlerden sonra buzlanmaya karşı sürücüler gibi yayaları da uyarmamız gerektiğini fark ettim. Zira düşmeler sonucu bir çok vatandaşımız hastanelere kaldırılmış durumda. Kar yağışları cumartesi günü de devam edecek. Pazar günü ise batı bölgelerden başlayarak kesiliyor. Isınma pazartesi gününden itibaren ama Marmara’da, Ege’de yine 10 derecelerde, belki de altında olacak. Bu arada kayakçılar paniklemeyin, bu ısınma dağlarda sıcaklıkları kar seviyesinin altına indirmiyor.

*

Yaz geliyoooor!!!!!!!! Hayır, resmime öyle tuhaf tuhaf bakmayın, sıyırdığımı falan da düşünmeyin. Bakın mantık şu; en kısa gündüzü 21 Aralık’ta geride bırakmadık mı? Eeeee diyorsunuz, eee’si şu artık gelen her yeni gün bir öncekinden daha uzun olacak. Yani yaza doğru yaklaşıyoruz. Nasıl? Neyse mantıklı bulmadıysanız önemli değil zira yazımı yaz üzerine kurmadım zaten. Size, şöyle deniz kenarında, kızgın kumlarda, şemsiyenizin altında, deniz dalga seslerinin yanında, buz gibi içeceğinizi yudumluyorsunuz! şeklinde bir başlangıçla insanı alıp diyar diyar gezdiren bir yaz tablosu çizmek isterdim ama karakışa ayıp olur :). Zira soğuklar birçok merkezde beyaz kışı canlı tutuyor. Yazımın bu kısmına kadar olan bölümünün ilham kaynağı kod adı Ayşegül olan, dış haber muhabiri arkadaşımız. Kendisi dış haberler servisinin güzellikte zirveye oynayabilecek elemanlarından biri. Kendisinden esinlendiğimi yazımda belirtmezsem başımdan ayrılmayacağını, yazımı rahat yazdırmayacağını söylediği için değindim, yoksa kendisinden söz etmez, başınızı ağrıtmazdım, ha bir de şu var, yazımı böyle bir baskı altında yazıyorum :).

Neyse biz mevsim gerçeklerine dönelim. Aralığın ilk yarısını ılık geçirdik, ancak ikinci yarısı bahsettiğimiz gibi soğuk geçiyor. Batı bölgeler yalnızca normaller dışında bir mevsim geçiriyordu, ancak doğuda sıkıntı neredeyse kriz noktasına gelmişti. Doğu bölgeler bu tür bir kışı sanırım tarihinde pek fazla yaşamadı. Doğu Anadolu’nun kar ve yağmur alması gerekiyor ki akarsular, nehirler beslensin, Güney Doğu’nun can damarı Fırat’a, Dicle’ye su aksın. Neyse ki yağışlar başladı. Yurdun büyük kısmında soğuk hava etkili. Bu yıl kar oluşturabilecek sertlikte üç soğuk gördük, üçünün de çıkış merkezi Sibirya’ydı. Bundan önce de benden çokça duymuşsunuzdur, kışa girişte gelen ilk birkaç soğuk hava sistemi eğer Sibirya kökenli ise o kış Sibirya kontrolünde geçiyor ve Sibirya kontrolündeki kışlar da öyle pek kolay geçmiyor. Şimdi Sibirya kökenli soğuk hava sistemleri neden uzun süreli ve güçlü oluyor da Balkanlar’dan gelen o denli vurucu olmuyor? (Neticede bu bir gazete olduğu için soruyu sizin yerinize ben sorayım dedim.) Türkiye’yi iki yüksek, iki alçak olmak üzere 4 ana basınç sistemi kontrol ediyor. Basra Alçak Alçak, Azor Yüksek (Afrika ve Orta Akdeniz üzerinden gelen), İzlanda Alçak (Balkanlar’dan gelen) ve Sibirya Yüksek Basıncı. Yüksek basınç sistemleri durağan hava oluşturur ve ağır hareket eder. Bir de Sibirya, İzlanda kadar uzakta değil. Hem yakında, kuvvetli bir şekilde Türkiye’nin büyük kısmına gelebiliyor, hem de ağır hareket ettiği için çabuk gitmiyor. Bakın etkisinde olduğumuz soğuk neredeyse bir haftayı tamamlayacak hala gitmedi. Görünen o ki bu kışı Sibirya etkisinde geçireceğiz, buna göre planlarınızı ve planlamalarınızı yapmanızda fayda var. Biz önümüzü her ihtimale (ki bu yüksek bir ihtimal) karşı kış tutalım, bırakalım yaz gelsin...
Yazının Devamını Oku