Prof. Oto, dünyada ve Türkiye’de kalp yetmezliğinin katlanarak artacağını ifade etti.
Kalp yetmezliğinin özellikle nüfus yaşlandıkça artan sorun olduğunu, 2020 yılında patlama beklediklerini söyleyen Prof. Öztekin Oto, “70-75 yaş üstünde artış olacak. Kalp yetmezliğini artışını önlemede kardiyologlara da büyük görev düşüyor. Zamanında ilaç verilecek, güncel tedavi uygulanacak. Şu anda da artış var, ayrıca doner sıkıntısı yaşanıyor. Kalp yetmezliği özellikle koroner arter hastalığından, damar sertliğinden oluyor. Yani, kalp kasının kendiliğinden bozulması durumudur. Çabuk yorulma, nefes darlığı, bacakta şişlik, kalpte fazla çarpıntısı olanlarda kalp yetmezliği başlangıcı olabilir. Bu durumda olanlar mutlaka doktora başvurmalı” dedi.
ECCP, kalp bulunana kadar süreyi uzatıyor
Prof. Öztekin Oto, kalp nakli bekleyen hastaların imdadına yetişen ECCP aleti olduğunu belirterek, “Kalp yetmezliğinde EECP dediğimiz alet çok etkili oluyor, kalp naklinde bekleme süresini uzatabiliyor. EECP 35 gün süreyle hergün, 1 saat kalp yetmezliği çeken hastaya uygulanıyor. kalbin genişleme anında aşağıdan yukarı doğru, kan dolaşımına destek oluyor, yüklenmiş olan kalbi boşaltıyor. Kalp nakli bekleme süresi uzuyor” dedi.
Sigara bağımlılığı yaşamınızı kısıtlar
KONAK Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü ile Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kanser Erken Tanı ve Eğitim Merkezi (KETEM) işbirliğiyle personele ‘Sigaranın Zararları ve Kanser’ konusunda bilgilendirme yapıldı.
KETEM doktoru Demet Şimşek, sigaranın sadece içen kişiye değil çevresine de büyük zararı olduğunu belirterek, “Böbrek, karaciğer, akciğer, mide, kalın bağırsak ve meme kanseri gibi kanser türlerine, felç, kısırlık, nefes darlığı, hormonal bozukluk, kadınlarda ciltte kırışıklık, erken menapoz gibi çok çeşitli hastalıklar neden oluyor” dedi. Sigara içmeyen kişilerin içenlerin yanında pasif içici olarak daha fazla zarar gördüğünü belirten Şimşek sözlerine şöyle devam etti:
Alzheimer Derneği İzmir Şubesi Başkanı Nöroloji Uzmanı Dr. Aysel Gürsoy, “Zihinsel faaliyetlerin düzenlenmesinde, beslenmede düzenli kırmızı et ve hayvansal gıda tüketimi çok önemli. B12 vitamininin fazlası toksik değilse de gerekli ise alınmalıdır, allerjik reaksiyonlar görülebilir” dedi.
B12 vitamin eksikliğinin çeşitli bağırsak hastalıkları ameliyatı sonrası ortaya çıkabileceğini belirten Nöroloji Uzmanı Dr. Aysel Gürsoy, “Vücut depoları boşaldıktan sonra nörolojik değişiklikler kansızlık bulgularından önce ortaya çıkar. Bacaklarda kuvvetsizlik, el ayak uçarında uyuşma, karıncalanma, unutkanlık, algılama ve öğrenme bozuklukları, özellikle depresyon sık görülür. Alzheimer hastalığı ve demansın ayırıcı tanısında B12 vitamini ölçümü yaptırılır. En iyi tanı yöntemi kanda B12 düzeyinin tespit edilmesidir. Barsaktan B12 vitamininin emilimini araştırmak için Shilling testi uygulanır. Zihin için düzenli kırmızı et ve hayvansal gıda tüketimi önemlidir. B12 vitamini karaciğerde oldukça yüksek miktarda bulunur, sadece hayvansal gıdalarla alınabilir. Hücrelere gerekli olan B12 sinir lifleri için önemlidir” dedi.
Dokuz Eylül Tıp Acil bilgisayarlı
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi’nde elektronik sisteme geçildi. Öğretim Üyesi Bölüm Başkan Yardımcısı Yard. Doç. Dr. Rıdvan Atilla, “Acil servisteki her türlü bilgiyi elektronik ortamda bilgisayara kaydediyoruz. Türkiye’de bunu uygulayan başka bir hastane yok. Biz bir ilki gerçekleştirdi. Acil servise 18 adet bilgisayar yerleştirildi. Bu sistemle doktorlar hastayı muayene sonrası sisteme işliyor, herşeyi kayıt altanı alınıyor. Gelen hastaların aciliyetine göre renk kodu vererek, işlem yapıyoruz. e.. acile geçmemiz bizi hızlandırdı, hiç bir bilgi kaybolmadığı gibi tüm kaçaklar da önlendi. Bu sistem dünyada çok büyük hastanelerde uygulanıyor. Günlük hasta sayımızı biliyoruz, durumlarını biliyoruz, elektronik sistemle bürokratik işlemler azaldı” dedi.
Bayramda yemeğe dikkat
UZMANLAR, kalp damar hastaları, yüksek tansiyonlular, şeker hastaları, safra kesesinden rahatsız olanlar, gut ve aşırı obezleri bayramda et yemek konusunda uyarıyor. Kurban kavurmanın yağlı ve kolesterol yönünden zengin olduğunu, bunun aşırısının değerleri yükseltebileceğini belirten Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi Kardiyoloji ve İç Hastalıklar Uzmanı Uzman Dr. Kenan Ekşi, “Şeker komaları, gut krizi görülebilinir. Kan viskozitesinin ani değişimi, damarda tıkanıklığa sebep olabilr. Sonucunda kalp krizi, inme gibi sakatlayıcı ya da ölümcül problemler ortaya çıkabilir. Bayramınız, hem kendinize hem de sizi seven yakınlarınıza zehir olmasın. Atalarımız herşeyin azı karar çoğu zarar demişler. Tabii ki, yılda bir kez yaşadığımız kurban bayramında kurban etinden tadacağız, ama dozunu kaçırmadan. Ayrıca, aşırı yenen yemekten sonra midemiz çalışmaya başladığı için kalbimiz de daha hızlı ve kuvvetli çalışır. Yemek sonrası ağır efor gerektiren iş ya da spor yapılmamalıdır. İlaçlar da ihmal edilmemelidir” dedi.
Özel Batıgöz Merkezleri Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Söyler, West Eye Hospital için 2008 yılında yatırıma başladıklarını belirterek, “Bugüne kadar 5 milyon euro harcadık. Yakında Irak Erbil’deki West Eye Hospital’ı da açarak yurtdışındaki sağlık yatırımlarımıza devam edeceğiz” dedi.
Ukranya’da bir hastane kurup, tecrübe yaşadıklarını, talihsiz gelişmeler sonunda burayı devrettiklerini belirten Söyler, Romanya yatırımını şöyle anlattı:
“Arkadaşlarım Romanya’ya sağlık yatırımı yapmamızı istedi. Biz de Büyükelçilik ve Romanya Sağlık Bakanlığı yetkilileri ile görüştük. Romanya’nın 10 yataklı ilk göz hastanesi olduk. Bükreş’teki hastanemizde 30 personelle çalışıyoruz. Amacımız; burada ilkeli sağlık hizmeti, ileri teknoloji ve özverimizle birlikte pekiştirip, yurt içinden sonra yurtdışında da merkezler açacağız. Burada, bıçaksız lazer sistemi gibi birkaç yeniliği ve son teknoloji cihazları ilk kez kullanmanın gururunu yaşıyoruz. Oftalmoloji alanındaki tüm yeniliklerin dünya ile aynı zamanda Bükreş’te de olmasını sağlayacağız.”
Ege Tıp Uluslararası Akreditasyona başvurdu
EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin uluslararası akreditasyona uygun hale gelmek üzere çalışmalara başladığı belirtildi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Necil Kütükçüler şunları söyledi:
“Uluslararası Akreditasyon birimi kurulup, alt komiteler oluşturuldu. Örneğin; hasta ve ailesinin eğitimi ile ilgili komite, hasta bakım komitesi ve cerrahi, anastezi komitesi, hastaların değerlendirilmesi komitesi, ilaç yönetimi ve kullanımı komitesi, personel ve nitelikleri eğitimi komitesi, tesis yönetimi ve güvenlik komiteleri sürekli denetimlerle hastanenin standartlarını yükseltme çabasında. Örneğin; tesis yönetimi ile güvenlik komitesi ilk olarak hastanenin yangın sistemi, yangını algılama, yangından kaçış gibi güvenliği sağlamaya yönelik çalışma yapıyor. Ayrıca, cihazların envanteri çıkarılıp, bunların uygun şekilde çalıştırılıp, arıza anında girelmesine çalışmaktadır. Bu çalışmalar yaklaşık 4-5 yıl sürecek. Daha sonra uluslararası akreditasyondan sorumlu olan kuruluş yerinde inceleme denetim yapacak ve buna yönelik sertifika verecek. Bunu almanın avantajı; ileride SGK kurumları, akredite hastanelere geri dönüşlerinde bir takım özellikler tanıyacaktır. Ayrıca, dünyanın pek çok yerinden hastaların buraya nakilleri ortaya çıkacaktır ve tercih edilen hastaneler olacaktır.”
Gıda İntoleransı bir zehirlenme değildir
YEDİĞİMİZ ve sağlıklı olduğumu düşündüğümüz bir çok besin, vücudumuzda olumsuz etki yaratabilir. Örneğin; sağlıklı olduğunu düşündüğümüz bir yumurtayı vücudumuz sindiremiyorsa, proteinlere karşı tepki vermeye başlar. Bu olumsuz etki “Gıda İntoleransı” olarak adlandırılır ve vücutta kilo almadan, birçok kronik rahatsızlığa kadar olumsuz etkilere yol açar.
Bu lekelerin genellikle yüz ve el sırtlarında bazen de kollarda ve sırtta yoğunlaştığı belirtildi.
Ülkemizde koyu tenli bireylerin çoğunlukta olduğu, bu ten renginin güneşe dirençli olduğunu, ama leke geliştirmeye, açık tenlilere göre daha meyilli olduğunu vurgulayan Dermatoloji Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Özkan, şunları söyledi:
“Lekeler bazen güneşten sonra kendiliğinden oluşur. Kadınlarda gebelik, doğum kontrol ilaçlarının kullanımı ya da menapozal dönemde hormonal değişimlerle birlikte belirginleşir. Özellikle parfüm gibi kokulu maddeler, makyaj malzemelerinin sürülmesinden sonra da oluşabilir. Lekelerin tedavisinde; leke açıcı bazı ilaçlarının kullanımıyla birlikte özellikle derideki renk maddelerini yok ederek etkili olan lazer uygulamaları başarılı sonuçlar vermektedir. Ancak her lazer bu konuda etkin değildir hatta bazıları lekelenmeleri arttırabilir. Q anahtarlı diye adlandırılan lazerlerin ışınları renk maddesince özgün şekilde emilir. Bu lazerler aynı zamanda yaşlılıkla ortaya çıkan lekelerde ve bazı ben türlerinde de kullanılır.”
Alzheimer nedir panelde tartışıldı
Alzheimer tanısı konan hasta ve yakınlarına destek vermek amacıyla kurulan Alzheimer Derneği İzmir Şubesi’nce Urla Sıraselviler Sitesi Sosyal Tesislerinde “Alzheimer Nedir” konulu panel düzenlendi.
Panele, Alzheimer Derneği İzmir Şube Başkanı Uzman Dr. Aysel Gürsoy, Alzheimer Derneği eski Başkanı aynı zaman da Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilimdalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Görsev Yener, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hemşirelik Yüksekokulu Doç. Dr. Özlem Küçükgüçlü, Alzheimer Derneği İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2. Nöroloji Şef Muavini Uzman Dr. Behiye Özer katıldı. Urla Sıraselviler sakinlerinden Şenay Ansari’nin sponsorluğunda düzenlenen toplantıya Belediye Başkanı Selçuk Karaosmanoğlu, Ekonomi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Atilla Sezgin, Konak Belediyesi Başkan Yardımcısı Serpil Güngör de katıldı.
Destek alın
Panelde görüşlerine açıklayan uzmanlar, ileri yaşta ortaya çıkan hastalıkların başında gelen Alzheimer’ın İzmir’de yaşlısı olan ailelerin çok ciddi sorunu haline geldiğini belirttiler. 65 yaşından sonra 20 kişiden birinde görülen Alzheimer’ın 80 yaşın üzerinde her 5 kişiden birinde görüldüğünü tüm dünyada 30 milyon, Türkiye de 300 bin kişinin hastalıktan etkilendiği belirtildi. Panelistler Alzheimer hastalığının “unutmak”la başladığını belirterek “Unutmak yaşlılığın doğal sonucu değildir. Hafıza kaybı olması, zamanı ve yerleri karıştırmak, eşyaları yanlış yerlere koymak, huy ve davranış değişiklikleri bu hastalığın başlangıcıdır. Uzun dönem bakım aile ve toplum üzerinde psikolojik ve ekonomik boyutları ağır olan bir hastalıktır, Alzhemier hastası ise yalnız başına bu sorunun üstesinden gelemezsiniz, sosyal destek gruplarına katılmanız gerekir, İzmir Alzhemier Derneği Dayanışma Merkezi’ne ulaşın” dediler.
11 Ekim Pazartesi gününden itibaren hasta kabulune başlayan hastanenin, her zaman kaliteyi ön planda tutulacağını açıklayan Dr. Mehmet Bektur, Özel Buca Tınaztepe Hastanesi’nin yapımına 2007’de başladığını belirterek, “Amacımız Buca Tıp’ta yapamadıklarımız ve İzmir’de yapılamayanların olabilirliliğini sağlamakla ilgili bir projeydi” dedi.
Dr. Bektur, 22 milyon liraya İzmir’e 5 yıldızlı bir hastane kazandırdıklarını ifade ederek şunları söyledi:
“Bölgemizde ve İzmir’de böyle bir hastaneye ihtiyaç vardı. 2007’de arsanın alınmasıyla heyecan başladı. Hastanenin lokomotif branşları yoğun bakım, onkoloji, kardiyovasküler cerrahi ve kardiyoloji ile yanık birimi. İzmir’in eksiği olan yenidoğan yoğun bakım ünitesini de 12 yataklı olarak hizmete sokuyoruz. Zengin bir radyoloji ünitesi var, yine yeterli acil birimi mevcut. Tüp bebek altyapısı kuruldu, faaliyete 2-3 ay sonra başlayacak, beyin cerrahisi de var.”
Hasta memmuniyeti
Dişeti hastalığının diş çevresinde bulunan dişeti ve çene kemiğini etkileyen kronik bir hastalık olduğunu belirten Dr. Kardeşler, “Özellikle orta ve ileri yaştaki bireylerin yüzde 80-90’ında geçirilmiş veya aktif dişeti hastalığı (periodontitis) bulunur. Bu yaş grubundakilerin diş kayıplarının yüzde 90’ı da bu hastalıktandır. Nedeni ilerleyen yaş değil, dişeti hastalığının ileri dönemlerinde diş çevresini saran çene kemiğinin hastalık nedeni ile erimesi sonucunda diş desteğinin azalması, dişin sallanır hale gelmesi ve çekilmesidir” dedi.
Toplumumuzda bu durumun normal karşılandığını da vurgulayan Dr. Levent Kardeşler, şunları söyledi:
“Dişeti hastalığı, önlenebilir ve tedavi edilebilir. İyi bir ağız bakımı, doğru tedavi ve düzenli kontrol ile kendi dişlerimizi ömür boyu kullanmak zannedildiği kadar zor değildir. İleri yaşlarda kendi dişlerimiz ile yemek yiyebilmek kadar konforlu ve lüks bir şey daha yoktur. Bu nedenle dişlerinize ve onun en büyük düşmanı olan dişeti hastalığına önem gösterin.”
Kalçası kırılan 10 gün bürokrasiye takılıyor
EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Necil Kütükçüler, kalçası kırılan bir hastaya, ameliyatında kullanılacak uygun protez malzemesi bulunamadığında 10 gün beklemek durumunda kaldığını belirterek, “Bu gecikme, yasal prosedürlerden kaynaklanıyor” dedi.
Prof. Dr. Kütükçüler, bu tip durumlarda malzeme alımını hızlandırmaya çalıştıklarını söyleyerek, bunun her zaman olumsuz olmadığını, “Travmalardan sonra oluşan ödemin çözülmesi için belli bir süre gereklidir” sözleriyle açıkladı. Hastanın beklediği bu süreçte, ortopedi kliniği, başhekimlik ve dönersermaye arasında yazışmalar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kütükçüler, bu, Türkiye’nin heryerinde aynıdır. Biz, bunu engellemek için yıllık ihale sistemiyle çalışıyoruz” dedi.
Herkesin kendi afet eylem planı olmalı
AVRUPA Acil Tıp Birliği Başkan Vekili Uzman Dr. Ülkümen Rodoplu, afet halleri için her kişinin, bulunduğu mekana özel planı olması gerektiğini ifade etti.
Ağız yoluyla: Tuz ruhu, klorak gibi kimyasal bir madde içilmişse, hastayı kesinlikle kusturmayınız. Hasta kusarsa yemek borusu ve boğaz ikinci kez tahriş olur. Hasta ilaç veya zehirli bir madde içmişse, maddenin kabını da kesinlikle hastaneye götürün. Çünkü maddenin ne olduğu bilinmezse hastanede etkili bir tedavi yapılamaz. Maddenin ne olduğu bilinirse en kısa sürede, en etkili tedavi uygulanabilir. Hayat zincirindeki ikinci halkadaki gibi, vatandaş zehirleyen maddeyi hastaneye götürmeyi öğrenmişse, hasta en uygun tedaviyi alacaktır. Ama madde götürülmezse milyarlarca dolara yapılmış hastane çaresiz kalacaktır.
Solunum yoluyla: Zehirli madde çoğunlukla gazdır. Gazlı ortamdan süratle uzaklaşıp temiz havaya çıkmak gerekir. LPG havadan ağır olduğu için yerde birikir. Şofben zehirlenmelerinde yerde daha yoğun gaz vardır. Doğal gaz havadan hafif olduğu için yukarıda birikir. Havagazı zehirlenmelerinde yükseklerde daha yoğun gaz vardır.
Deri yoluyla: Zehirli maddenin temas ettiği yerler tazyiksiz bol suyla yıkanır.
Öğün aralarına uyun
EGE Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Kliniği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Akın, kalp damar hastalıklarında beslenme şekli ve metabolizmanın, ilaçla tedaviden bile çok önemli olduğunu vurguluyor. Öğün sıklığı ve miktarınımn metobolizmada çok olumlu olduğuna da dikkat çeken Akın, şu bilgileri verdi: “Öğünlerin atlanması, açlık periyodunun uzaması keton cisimlerinin artmasına sebep olur. Öğünlerde miktarların azalması ve öğünlerin sıklaşması sonucunda kolesterol sentezi azalır, şekeri dokulara taşıyan insulin daha az salgılanır, zararlı kolesterol sentezi de azalmış olur. Dolayısıyla öğünlerimizde düzen ve ölçülü miktarlar metabolizmamız üzerine olumlu katkı sağlar. Uzamış açlık periyodu sonucunda yenilen gıdalara bağlı kan şekerinin artması,artmış insulin salınımı, kan basıncı değişiklikleri, kalp atım sayısının etkilenmesi, ürikasit seviyesinin artması kalp damar hastalığı bulunan kişilerin klinik durumunu süratle olumsuzlaştırır.”
Soğuk algınlığında çocuk doktora ne zaman gitmeli
ÇOCUK Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Yılmaz Bay, değişen mevsim koşullarına göre bebeklerin, çocukların çok çabuk hastalandığını ve ailelerin bu konuda bilinçli olması gerektiğine dikkat çekiyor, doktora ne zaman gidilmesi gerekktiğine şöyle açıklık getiriyor:
Topluluk, farklı illerde ulusal kongreler düzenleyerek, 1997’den beri de uluslararası platformda Türkiye’yi temsil ediyor. Dernek bünyesinde çalışan doktorlar, spina bifida hastalığını yok etmek için vargüçleri ile çalışıyorlar.
Dernek kurucusu Prof. Dr. Mutluer, amaçlarının bu hastalığın önlenmesi ve doğan bireylerin yaşam standartlarının arttırılması olduğunu ifade ederek, savaşçı gibi çalıştıklarını belirtti. Prof. Dr. Mutluer, “Avrupa Birliği destekli başarılı pek çok projeye imza attık. Fakat bizim amacımız spina bifidalı hastaların sorunlarına çözüm arayıp, bu konuda bilinçlenmeyi hedefleyen bir kuruluşuz” dedi.
Spina Bifida Nedir?
Ayrık omurga hastalığı sık rastlanan doğumsal rahatsızlıklardan biridir. Bebek, sırtında omurga ve omuriliği tutan bir açıklıkla doğar ve bu, beyin emirlerinin sinirlerden geçmesinde güçlük yaratır. Sinirlerle beyin arasında iletişim olmadığı zaman da farklı derecelerde felçler, dışkılama kontrolününün kaybı gibi sorunlar ortaya çıkar. Bu hastalığın görülme sıklığı, gebelik öncesi folik asit kullanımı, gebelikte yapılan tarama testleriyle azaltılabilmektedir. Doğan spina bifidalı bebekler, uygun tedavi ve bakımla normal veya normale yakın bir yaşam sürebilirler.
Deri çatlakları tamamen düzelmez
KADIN Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Mert Kazandı, hamilelerdeki en yaygın değişikliğin, gebelik çatlakları ve cilt renginde koyulaşma olduğuna dikkat çekti. Doç. Dr.Kazandı, konuyla ilgili şunları söyledi:
“Gebelik çatlakları sıklıkla karın üstü, kalçada, bacakta ve meme üzerinde de oluşur. Bu deri çatlakları, gebelerin yüzde 90’ında ortaya çıkar. Kesin sebebi bilinmemekle birlikte hormonal faktörler ile ailesel yatkınlığın ilişkili olduğu düşünülmektedir.”